Hollanda’da uzun yıllardır Cezayir ve Fas’ta şehit düşen Barbaros Hayrettin Paşa’nın kardeşleri Oruç ve İshak reislerin şehadet ve mezar yerleri hakkında araştırmalar yaptım. Bu yıl onların şehadetlerinin 500. yılı. Kuzey Afrika’yı Hristiyanlaştırmaktan kurtaran Bu kahraman kardeşler ve onların 600 kadar levendi orada şehit düştüler Bu 500. yıl dolayısıyla Türkiye’de yaptığımız bilgilendirme toplantılarında duyarlılık ve yankı uyandıramadık. Bu  konu hakkında 7 Şubat 2018 günü Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkililerinin katıldığı bir toplantıda bu şehitlerimiz beklenen ilgiyi görmedi. Oysa 500. yılında ve özellikle Sn. Cumhurbaşkanı’nın ziyareti münasebeti ile gereken ilgi gösterilseydi ne güzel olurdu?

7 Şubat Tarihli Toplantı Notları

Dışişleri yetkilisi: Öncelikle Cezayir’de çalışılmalıdır. Anıt yeri konusunda Cezayir makamlarıyla görüşmeler devam etmektedir. 19 Şubat’a kadar netice belli olur. İshak Reis ve diğer şehitlerin mezarlığıyla ilgili yer konusu büyükelçimize göre kesin değil ve rivayetten ibarettir. Fas ile herhangi bir çalışmamız yoktur. Rabat’taki büyükelçimiz bu konuda çok isteklidir ama şu anda bir girişimimiz yoktur.

M. Tütüncü:  Sayın Dışişleri bakanlığımızın yetkilisinin İshak Reisin ve 600 şehidimizin Kal’atul Kıla köyünde bulunduğu bilgisinin sadece rivayetten ibarettir demesi oldukça üzücüdür. Zira Barbaros Hayrettin Paşa’nın hatıratı dahil olmak üzeri yerli ve yabancı arşivlerle kanıtlanmış ve kesindir. Kesin değil ifadesi, yanlıştır. Bu bölge maalesef fazla bilinmiyor. Bu konuda verdiğimiz bilgiler, yazdığımız kitap referanstır ve dikkate alınmalıdır.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkilisi: Sayın Tütüncü’nün iddialarını doğrulayan kayıtlar bizde de var. Arşiv çalışmaları hala devam etmekte. Tasnifi yapılıyor. Daha neler çıkar bilmiyoruz.

Kültür Bakanlığı yetkilisi: Bu sene Oruç Reis’in mezar yerinin bulunması ile ilgili herhangi bir şey yapılmayacaktır. Sadece arşivde belge araması çalışması yapılacaktır.

M. Tütüncü: Türk arşivlerinde gerek Oruç Reis gerekse İshak Reis’in mezar yerleri ve ölümleri hakkında hiç bir belge bulunmamaktadır. Çünkü şehit edildiklerinde bölge Osmanlıya bağlı değildi. İspanyol ve Portekiz arşivlerinde belgeler var, onları da zaten ben kitabımda yayınladım. Yani arşiv aramasında herhangi bir netice çıkmayacaktır.

Kültür Bakanlığı yetkilisi: İshak Reis’in mezarı ve şehitlik hakkında da bu sene herhangi bir çalışma öngörülmemiştir.  Şu anda bunlar önceliğimiz değildir. Cezayir’de bir anıt dikilmesi konusunda bir girişim başlatılmıştır ve ona odaklanacağız. Diğer çalışmalar bekleyecektir, belki 2019 yılında ele alınabilir.

Toplantı başkanı herkese katıldığı için teşekkür etti. Yeni bir toplantı tarihi belirlemeden toplantıyı kapattı.

İshak Reis’in Cezayir’deki Şehitliği Ne Halde?

Uzun yıllardır Cezayir’de araştırmalar yaparak Barbaros kardeşlerin izlerini araştırdım. Barbaros Hayreddin Paşanın ağabeylerinden olan İshak Reis’in izini sürerek şehit olduğu yeri 2013 yılında tespit ettim (Fotoğraf 1). Yaptığımız incelemede Cezayir’de Kardeşi Oruç Reis ile birlikte Tlemsen şehrini savunurken Şehit düşen İshak Reis ve 600 Türk levendinin şehit edildiği Kal’atul Kıla adlı köyündeki Türk Şehitliğinin çok perişan bir halde olduğunu gördüm (Fotoğraf 2). Yaptığımız bu incelemeleri 2014 yılında zamanın Cezayir’deki Türkiye Büyükelçisi ve TİKA’ya bildirdim. Ayrıca TİKA’ya bu şehitliğin ıslah edilmesi ve bir müze ve anıt mezar yapılmasını da teklif ettim. Maalesef, aradan 3 yıl geçmesine rağmen herhangi bir girişim olmadı. En son 26 Mayıs 2016 tarihinde Cezayir’deki Türkiye Büyükelçisi Sayın Mehmet Poroy şehitliği ziyaret etmiştir. Aradan 18 ay  geçmesine rağmen bu ziyaret sonrası da herhangi bir girişim olmamıştır. Oldukça üzücü olan bu durum için şehitliğin bulunduğu yerdeki köylüler Türkiye’den ilgi bekliyorlar. Daha önce Barbaros kardeşlerden Oruç Reisin Fas sınırları içinde Ucda şehrinde şehit olduğunu ve mezarının burada olduğunu tespit etmiştim. Bu konuda da Fas ve Türk makamlarını da bilgilendirdik. Şu anda Türkiye’den bu konuda kazı yapmak için izin bekliyorum.

1518 yılında şehit olmalarından 500 yıl sonra Kuzey Afrika’yı İspanyol işgalinden kurtaran kurtarıcılarının ebedi istirahatgahları olan şehitliğin Türkiye tarafından acilen rehabilite edilmesi gerekmektedir.

Bugün Kısa Kala adı verilen bu önemli mekân Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıralarında Kal’atul Kıla’ (Yanı kalelerin kalesi) adıyla geçer. Çevresinde oturan kabilenin ismine istinaden Kala beni Raşid adıyla da anılmıştır. Mustağanem kentine 61, Maskara şehrine ise 41 km uzaklıkta dağların arasında bir geçit noktasıdır (Fotoğraf 3). Geçmişte iki dağın arasında kurulmuş surlarla çevrili imiş. Bir kaç sur parçasının kalıntıları hala yüzeyde görülebilmektedir.

Köylüler atalarının Endülüs’ten göç eden Müslüman Araplar ve Barbaros Hayreddin zamanında buraya gelen Türk askerlerinden oluştuğunu söylemektedirler. Nitekim 1400 ve 1500lü yıllarda Endülüs’ten getirdikleri Kur’an ve elyazmalarını hala saklıyorlar.

Köyün ortasında köylüler kendilerine göre bir müze kurmuşlar ve bu müzede çevreden buldukları tarihi malzemeleri toparlamaya çalışmışlar (Fotoğraf 4). Köylülerin buldukları malzemeler arasında eski gülleler (Fotoğraf 5) ve eski ateşli silahlar da (Fotoğraf 6) bulunmaktadır ki bunlar İspanyol saldırısında kullanılmış silahlardır. Çünkü daha sonra Kala’da herhangi bir savaş olmamıştır.

Köyde bir de Sidi Abdullah adında bir yatır bulunmaktadır. Bu arada köyün biraz aşağısında bir mezarlık yer almaktadır (Fotoğraf 7). Tarihi ve eski mezar taşları taşlarında isim ve tarih yazılmamış fakat mezarlığın ismi Mücahidler Mezarlığı olarak bilinmektedir.  İspanyollar ile yapılan savaşta şehit edilen İshak Reis’in askerlerinin toplu mezarlığı burasıymış.  Nitekim kaynaklarda öldürülen 600 kadar Türk burada gömülü olmalıdır. İshak Reis’in mezarını soruşturduğumuzda bizi köyün yukarısında yeşil kubbeli bir türbeye çıkardılar (Fotoğraf 8). Burası Sidi Dahman adı verilen ve İslamı bölgeye getiren bir âlimin türbesiymiş. İshak Reis şehit olunca onun Na’şını Sidi Dahman’ın türbesine kaldırmışlar. Türbenin içinde oldukça büyük bir sanduka var onun yanında ibiri küçük iki gülle bulunmaktadır. Muhtemelen bu gülleler İshak Reisi’n mezarının yerini belli etmek için konulmuşlardır.

İshak Reis’in Şehadeti ve Mezarı

Tlemsen kuşatmasında Barbaros kardeşlerin en büyüğü olan İshak Reis’in görev yeri Kala’tul Kıla yı savunmaktır. Cezayir Tlemsen yolunun en önemli geçiş yeri olan Kal’atul Kıla  bir kaç bakımdan önemliydi. Burası Tlemsen ile Cezayir arasındaki en kolay geçiş noktasıydı ve verimli arazilere sahip sulak bir bölge idi.

Barbarosların kroniğinin yazarı Francısco Lopez de Gomara İshak Reis’in ölümünü şöyle anlatıyor:

Bu bilgiler doğrultusunda Türkler bir gece Kalatul Kıladan hareket edip tedbirsiz, kendilerinden emin ve çok rahat olan bizim askerlerimize saldırdılar Altı yüz İspanyol askerinden dört yüzü ya öldürüldü ya da esir düştü. Geri kalan 200 asker bu kötü haberi Vahran’ a ulaştırdılar. Bizimkiler bu dört yüz askerimizin ölüm ve zayiatından dolayı büyük bir üzüntü duydular, fakat vakit geçmeden moralleri bozmadan hemen Martin de Argote bin askerden oluşan bir kuvvetin başında katliamın gerçekleştirildiği yerde intikam almak için yola çıktılar. Kalatul Kılaya geldiklerinde Türkler hala orada idiler.  İçlerinde kim herkesin çok iyi savaşmasını sağladığından düşmanlar (yani Türkler) kendilerini savunamadılar ve hayatlarının bağışlanması koşuluyla teslim oldular. Fakat bir İspanyol ile bir Türk arasında vuku bulan ufak bir mesele yüzünden o kadar büyük bir arbede meydan geldi ki, çıkan bu koskoca gürültü ve patırtı ortasında, istenmesine rağmen, verilen sözler yerine getirilemezdi ve sonunda bu altı yüz Türk’ten kurtulan olmadı, ya öldürüldüler ya esir düştüler. Hayreddin’in kardeşi olan Manşete (İshak) ve Kaptanı escandel (İskender) burada öldüler. Ölümleri ve yüzlerce Türk’ün zayiatı Kral Oruç’ u çok üzdü hem de moralini yerle bitti.

Buna göre; İshak Reis, İspanyolların sözüne güvenerek serbest bırakılması şartıyla teslim olmuş fakat İspanyollar sözlerinde durmayarak İshak Reis ve 600 askerini katletmişlerdir. Lopez de Gormara’nın söylediğine göre çıkan bu koskoca gürültü ve patırtı ortasında istenmesine rağmen, verilen sözler yerine getirilemezdi ve sonunda bu altı yüz Türk’ten kurtulan olmadı, ya öldürüldüler ya esir düştüler.

Oruç Reisin Şehadeti ve Mezarı

İspanyolların takibi neticesinde hiç bir yerden yardım alamayan Oruç reis 1518 Ekim ayında şehit düşer. Oruç reisin şehit edilişi ve kabrinin bulunduğu yer hakkında çeşitli rivayetler mevcuttur. Barbaros Hayreddin Paşa gazavatında bu konuda ayrıntılı bilgi vermez sadece Tlemsen’de öldüğünü belirterek geçer. İspanyol kaynaklarında ise daha ayrıntılı bilgiler vardır.

Mesela Diego de Haedo ise şöyle yazmaktadır:

1518 yılın başında ordusuyla Vahran’a dönen Marki,  önce bir öncü kuvvet ve Abu Hammu’unun askerleri ile Oruç’u sıkıştırır. Ardından Mayıs ayında 10.000 kişilik bir güçle Oruç’a karşı harekete geçer. Tlemsen yolunda Kala’tul Kılayı kuşatır. Burada Barbaros Kardeşlerin en büyüğü İshak Vardır.  İshak Reis bu kuşatmada 600 adamıyla birlikte kahramanca mücadele verir ve şehit düşer. Artık Marki’nin önünde Tlemsen’e gitmekten alakoyacak hiç bir engel kalmamıştır.

Mayıs ayında kiraz mevsiminde Tlemsen yakınlarına doğru ordusuyla birlikte Oruç’u aramaya çıktı. Barbaros Marki’nin Afrika’dan İspanya’ya geçtiğini ve Mağrip (yanı Tlemsen Kralı)  Abu Hammu’yu beraberinde götürdüğünü öğrendiğinde olacaklardan şüphelendi, bu yüzden o andan itibaren tedbirler almaya başladı ve Fas kralına Muhammed bin Said haber verdi. Marki’nin Vahran’a döndüğünü ve beraberinde çok kalabalık ve görkemli bir ordu getirdiğini öğrendikten sonra çok tedbir aldı ve Fas kralına acele etmesini ve onlara yardıma gelmede gecikememelerini haber verdi.

Bu şekilde Oruç Reis Fas’tan gelecek yardıma umut bağlamış ve az sayıda askeriyle Tlemsen’de zor durumda idi.  Kardeşi İshak, İspanyol saldırılarında Kal’atul Kila da öldürülmüş ve Tlemsen Cezayir Yolu İspanyolların eline geçmiş idi.  İspanyollar kuvvetleri Tlemsen kapılarına dayanmışlardı. Sadece batı yolu açıktı ve batıdan da Fas kralından yardım bekliyordu. Bu durumda fazla beklemenin bir anlamı yoktu. Acil olarak en güvendiği adamlarını topladı ve gece bir yarma ile Fas’a doğru huruç etme kararını aldılar.

Fakat çok geçmeden İspanyollardan bir grup onu ve adamalarını takip etmeye aldılar Ucda nehrini geçtikten sonra kuşatıldılar. Ve orada şehit düştüler. On beş gün geçmeden Fas Kralı Melilla’ya 4 fersah uzaklıkta Abdebu denilen yere Barbaros için yirmi bin atlı ve piyade askerle geldi. Fakat çok geç kalmıştı. Marki’nin Barbaros’u öldürüp kafasını kestiğini öğrendiğinde geri döndü. İspanyollar Abu Hammu’yu tekrar tahta oturttular. Bu şekilde Oruç Reis şehit oldu.

En önemli kaynaklardan biri olan bir İspanyol kaynağı ise Madrid Kraliyet Tarih Akademisi Kütüphanesi E 144 s. 193’de bulunan ve Oruç reisi öldüren Teğmen Garcia Fernandez de La Plaza (Tineo) verilen bir Kraliyet imtiyaz belgesidir.

Oruç Reis’in ölümü hakkındaki tek belgenin metnini Paulino Toledo ve Muzaffer Arıkan’ın (Arıkan-Toledo 1991) tercüme ettiği şekliyle burada vermekte fayda görüyorum:

Bu belgeye göre; Oruç Reis Tlemsen kentine 23 fersah uzaklıkta Dugudu Krallığının Menecete adı verilen sıradağlarına kadar çekilir. Onu takip eden İspanyol orduları orada onu saklandığı bir avluda sıkıştırırlar ve göğüs göğüse verilen mücadelede şehit olur. Onu öldüren Garcia’dır.  Ona verilen bir imtiyaz ile ailesi ve soyu Baba Oruç’un armasını evinde, kapısında ve silahlarında ve uygun gördüğü her yerde kullanma hakkını elde eder. Bu armanın ne şekil olduğunu bilmiyoruz. Garcia’nın memleketi Tineo’nun armasında ise halen Oruç Reis’in bir portresi yer almaktadır. Kuzey İspanya’nın Asturias bölgesinde 12.000 nüfuslu küçük bir kasaba olan Tineo armasının Ortasında şehrin sembolü Aslan ve sol üstte Kasabanın kalesi ve alt kısımda ise bu bölgede faal olan manastırlar ve rahiplerin (solda Sistersiyan ve sağda Fransiskan’ların) sembolleri bulunmaktadır. Armanın sol-üst köşesinde ise kırmızı bir çerçeve içerisinde Garcia Fernandez de La Plaza’ya imtiyaz olarak verilen Oruç Reis’in kesilmiş başı kılıcı ve bayrağı ve çerçevenin etrafında 4 tane daha kesik baş resmedilmiştir. İmtiyaz belgesinde belirtildiği gibi Barbaros’un portresi, alemi, kılıcı, sancağı ve diğer beş Türk portresi ile bezenmiş kırmızı bir armanın aynısı buraya da nakşedilmiştir.. Böylece Oruç reisin bu acı hatırası Tineo kasabasının armasında halan yaşatılmaktadır.

Diego de Haedo’nun 1612 yılında Cezayir Genel Tarihi ve Topografyası’nda yazdığı ağıt gibi sözler Oruç’un düşmanları tarafından bile sevilen ve saygı duyulan biri olduğunu ortaya koyar:

Türkler’i Berberi topraklarına getiren ve Berberilere batının zenginliklerini tatmayı ve onlardan faydalanmayı öğreten ilk kişi olmuştur. Onlara büyük bir çeviklik, kurnazlık ve cesaretle bugün sahip oldukları muazzam gücü vermiştir.

Bir başka kaynak da Oruç’u şöyle tanımlar:

Öldüğünde henüz 44 yaşındaydı. Pek uzun boylu değildi, ama çok iri, kaslı ve kızıl sakallıydı; pek parlak ve canlı gözleri vardı, burnu basık ve ten rengi esmerle beyaz arasındaydı; çok canlı cesur ve yiğit, eli açık, savaşta ve itaatsizlik durumu hariç zalim olmayan biriydi. Askerleri onu sever, kendisine itaat eder ve ondan korkarlardı. Nitekim öldüğünde acı içinde ağlamışlardır. Arkasında ne bir kız, ne de bir erkek evlat bıraktı; Cicelli ve dağlarında 4 yıl, Cezayir’de iki yıl ve Tlemsen’de bir yıldan az kral oldu. 14 yıl berberi topraklarında yaşayarak Hristiyanlara büyük zararlar verdi.1

İspanyol Kaynaklarında Oruç Reis’in Mezarı Nerededir?

Garica de Tineo, (tarihsiz fakat 1518/19 yıl olmalı)  Tlemsene  23 fersah uzaklıkta Dugudu Krallığının Mecenete adi verilen sıradağlarında (Madrid Kraliyet Tarih akademisi Kütüphanesi, E.144, s. 193) bilgisini verirken; Diego de Haedo (Cezayir Genel Tarihi ve Topografyası  1612),  Tlemsene 8 Fersah uzaklıkta Huexda adi verilen bir nehri geçerken şehit düşmüştür demektedir. Lopez de Gomara (Barbarosların Kroniği) ise İshak Reis hakkında geniş bilgi vermektedir: Prudencio de Sandoval (İmparator V. Carlos’un hayatı ve Olayların Tarihi 1634) Oruç Tlemsene 30 fersah uzaklıkta  Dugudu Krallığında Zara’da ölmüştür.2

Buna göre Oruç Reis Fas topraklarında şehit edilmiştir. Doğuya gitmesi için bir sebep yoktu. Batıdan gelecek Fas kralının yardımına koşarak Fas topraklarına geçmesi daha akla yakın gelmektedir ve orada şehit olmuştur.. Nitekim Haedo Oruç Reis’in ölümünden 14 gün sonra Fas Kralının Melila’ya 4 fersah mesafede bulunan Abdedbu denilen yere yirmi bin atlı ve piyade ile geldiğini fakat Oruç’un öldürüldüğünü duyunca geri döndüğünü yazmaktadır.3 Bu da Oruç Reis’in Fas kralından gelecek acil yardım için ona doğru gittiğini,  yani onun mezarının Cezayir’de değil, Fas topraklarında bulunduğunun bir işaretidir.

Oruç Reis’in Şehitliği İçin Saha Araştırması

Yaptığımız araştırmalar bizi Fas-Cezayir-Fas taraflarına götürdü. Nitekim Fas-Cezayir sınırında bulunan Ucda şehrinin 14 km kuzeyinde tam sınırda yaptığımız araştırmada sınıra 850 metre uzaklıkta yıkılmış bir türbe bulduk. Bu Türbe yöre halkı tarafından Türk Kabri olarak anılıyor ve burada İspanyollardan kaçan Türklerin toplu mezarı olduğu anlatılıyor.  Yerli halk bu türbede yatanların Tlemsen’i kurtarmaya gelen Türkler olduklarını söylemektedirler. Sözlü rivayetlere göre Türkler Arap ve İspanyollar tarafından öldürülmüş ve kendileri buraya gömülmüşlerdir. Türbenin karşısında da bir mezarlık bulunuyor. Maalesef askeri bölge olduğu için araştırma yapmamıza müsaade edilmedi. Otomobilden kaçak çektiğimiz birkaç resimle yetinmek zorunda kaldık. Peki daha sonra ne oldu acaba?

İshak Reis ve Oruç Reis uzak bir diyarda şehit olduktan sonra etraftaki Müslüman Araplar tarafından defnedildiler. İshak Reis yanındaki şehit olan yoldaşları ise toplu olarak Kal’atul Kıla’da, Sidi Dahman Türbesine bir arada defnedildiler. Ayrıca Oruç Reis’in kafasının kesilerek Vahran’a götürülüp teşhir edilmiş olma ihtimali de yüksektir. Cesedi ise bölgedeki halk tarafından ve belki de muhtemelen Fas kralı tarafından bir geçici türbeye defnedilmiştir.  Türk mezarı adıyla anılan bu türbe yıkık haliyle bugüne kadar gelmiştir. En azından bu maddi kalıntı ve etrafındaki sözlü rivayetler önemli bir ipucudur.

Barbaros Hayreddin Paşa ise Kardeşleri İshak ve Oruç Reis’in türbelerini ziyaret etmeye ve türbelerini yaptırmaya fırsat bulamadan İspanyollarla işbirliği halinde olan yerli işbirlikçilerle mücadele için taktiki olarak geri  Cezayir’in  Cicel kentine çekildi. 3 yıl sonra tekrar Cezayir’e gelerek hakimiyetini ilan etti. Fakat kardeşlerinin mezarlarını ziy‎aret edemeden Kaptan-i Derya olarak atandı ve mezarlarını  aramaya  ve yaptırmaya fırsatı olmadı.

Yaptığımız  kaynak ve saha araştırmalarından sonra, Oruç Reis’ın mezarının bizim bulduğumuz yere işaret ediyor. Fakat yine de bir ihtiyat kaydı konmalıdır. Tam emin olmak için arkeolojik bir kazı yapılmalı ve mezarı açılmalıdır. Mezar açıldığında Oruç Reis’le karşılaştığımızdan emin olmak için elimizde bazı fiziksel özellikleri var. Bunlar Oruç Reis’in kesilen bir kolu ve yine kesilen kafasının olmasıdır. 1512 yılında Becaye kuşatmasında bir kolunu kaybediyor. 1518 yılında ise şehit olduğunda İspanyollar tarafından kafası vücudundan ayrılıyor. Bu şekilde yapılacak arkeolojik bir kazıda kafası ve bir kolu olmayan bir cesetle karşılaşırsak, Oruç Reis’in mezarını buluğumuzdan emin olabiliriz. Bu arkeolojik kazı için Fas hükumetinin izin vermesi gerekmektedir. Kuzey Afrika’nın bu büyük kurtarıcısı için Fas ve Cezayir hükumetlerinin ortaklaşa işbirliği yaparak onun öldürüldüğü yeri ve cesedini bulmaları ve ona layık bir türbe yaptırmalarını beklemek herhalde bu büyük Türk’ün ruhunu rahatlatacaktır.