Geçtiğimiz yılın Kasım ayında Golan tepelerinde Nusra cephesi ile Esad rejimi arasında başlayan çatışmalarda dokuz Dürzi’nin ölmesi, 22’sinin yaralanması üzerine İsrail’de yaşayan Dürziler tarafından başlatılan protestolar, Suriye’deki dindaşlarının İsrail hükümeti tarafından korunmasına yönelik talepleri beraberinde getirdi. Dini lider şeyh Ali Maadi’nin Dürzileri Golan’a gelip gösterilere destek vermeleri çağrısında bulunması üzerine kalabalık bir grup Mecdel Şems bölgesine doğru yola çıktı. Hatta Dürziler bir adım daha öteye giderek Suriye sınırından içeri girmek isteseler de İsrail askerleri tarafından engellendiler. Bunun üzerine kardeşlerinin Golan tepelerinde yer alan Hader bölgesinde sıkıştıklarını ve savunmaya ihtiyaç duyduklarını söyleyen Şeyh Ali İsrail’e harekete geçmesi çağrısında bulundu. Dürzilerin İsrail’de yaşayan ruhani lideri Şeyh Muvaffak Tarif ise İsrail- Suriye sınırına giderek, İsrail savunma birlikleri komutanıyla görüşüp durumu bizzat kritik etti. Tarif, Dürzilerin korunması hususunda İsrail’e güvendiklerini belirterek, Suriye savaşında Dürzilerin karıştırılmaması arzusunda olduklarını söyledi.

Bu anlamda Lübnan’ın Dürzileri ile Suriyeli Dürziler arasındaki siyasi krizlerden doğan ideolojik çatışmaların İsrail vatandaşı olan Dürziler açısından başka bir şekilde yorumlandığı ve yönlendirildiği de ortaya çıkıyor. Tüm Dürzilerin birbirlerine karşı sorumlu olduklarını dolayısıyla da Suriye’de yaşayan Dürzi nüfusun ihtiyaç duydukları yardım ve korumanın sağlanması gerektiğini düşünen İsrail Dürzileri, böylelikle de Lübnan’da yaşayan popülasyonun tam aksi bir görüntü sergileyerek dayanışma ruhu ortaya koyduklarını gösteriyorlar. Ancak Suriye’deki Dürzi halkının İsrail’de yaşayan Dürziler için farklı bir önemi de var. Her ne kadar Dürzi tarihi Lübnan’ın dağlarında başlamış olsa da Dürzilerin Suriye’deki varlığı mevcut siyasi durum açısından daha büyük bir önem arz ediyor. Bu noktada Suriye’nin tüm Dürzilerin merkezi olarak kabul edilmiş olması, oradaki cemaate dair duyulan hassasiyeti de gözler önüne seriyor.

İsrailli Dürzilerin Suriye üzerindeki hassasiyetlerinin bir diğer sebebi, Netanyahu hükümetinin özellikle El Kaide’nin uzantısı olan Nusra örgütüyle olan yakın ilişkisi. İsrail Suriye meselesinde tarafsız olduğunu ilan etse de hükümetin Suriye’deki bir takım muhalif gruplarla olan sessiz temasları, Dürzilerin yaşadıkları bölgede aşırıcı gruplara karşı savunmasız kalma korkusunu da beraberinde getiriyor. Bu nedenle de İsrail devleti kurulmadan önce dahi uyum çabası içinde olan ve sosyal hayatta aktif olan Dürzi vatandaşlar, bağlı bulundukları ülkeden koruma talebinde bulunmayı doğal hakları olarak görüyorlar.

İsrail’in Dürzi Vatandaşları

Etno- dini çeşitlilik açısından Ortadoğu’nun en homojen ülkelerinden biri sayılabilecek İsrail’in Yahudi nüfusu dışında en dikkati çeken dini topluluğu büyük oranda Dürzilerden oluşuyor. Ülkedeki sayıları yaklaşık 140 bin kadar olan Dürzi cemaati İsrail nüfusunun yalnızca %2’sine karşılık gelseler de hükümet için önemli bir konuma sahipler. 1948’de İsrail Filistin topraklarını ele geçirmeye başladığında Müslümanlar köyleri birer birer terk ederken, Dürziler anlaşma ve bir süre sonra da ittifak yoluna giderek yerlerinde kalma şansını elde ettiler.

Ezici çoğunluğu Galile bölgesinde yaşamaya başlayan Dürziler süreç içerisinde İsrail’in idaresine geçen köylere küçük koloniler halinde dağılmayı sürdürdüler. 1956 da İsrail hükümetiyle “kan anlaşması” imzalayarak bir anlamda bağlılıklarını güçlendiren Dürziler, bir yıl sonra İsrail’in tanıdığı ilk dini cemaat olarak hukuki haklarını kazanmaya başladılar. Bu tarihle birlikte İsrail Savunma güçleri (IDF) içerisinde de yer almaya başlayan ve zamanla ordunun üst düzey komuta kademelerinde görevlendirilen Dürzi askerler, bugün İsrailli askerlerden daha fazla sayıda orduya hizmet ediyorlar.

Bununla birlikte her ne kadar devlete sadakatleri ön planda olsa da kendilerini önce Dürzi, sonra İsrailli, en son Arap olarak tanımlıyorlar. Etnisitenin son sırada gelmesi bir noktada İsrailli Dürzilerin Filistinlilerle aralarındaki mesafeyi de ortaya koymuş oluyor.

İsrailli Dürziler yalnızca askeri hizmetle ön planda değiller. Kamusal hayatta ve siyasette de önemli Dürzi isimler İsrail gündeminde yer alıyor. Likud partili mücella Vehbi ile Ariel Şaron hükümetinin eski devlet bakanlarından Salih Tarif Dürzi asıllı olup Knesset üyeleri içinde yer alırken, İsrail evimiz partisinden Hamid Amr ile yine Likud’lu Eyüp Kara önemli Dürzi siyasetçiler olarak biliniyor.

Şuayb’in Oğulları ile İsrail’in Oğulları Arasındaki Bağlar

İsrail’de yaşayan Dürzilerin, 1948 sonrası kurulan İsrail devletiyle olan diplomatik ilişkilerinin arka planına ideolojik bağları yerleştiren düşüncelerin de olduğu görülmektedir. Filistin’de İngiliz mandasının hakim olduğu dünya savaşı sonrasındaki dönemde Dürzilerin ruhani lideri olan şeyh Selman Tarif’in, henüz Filistin topraklarında bir İsrail devleti kurulmadan Siyonist liderlerle bir araya gelerek Yahudilerle Dürzi toplumu arasında uzlaşı köprüleri inşa etmeye çalıştığı bilinmektedir. Şeyh Tarif için, İsrailoğulları ile Dürziler arasında kurulmakta olan “samimi ilişkiler”in temeli ise esasen tarihi bir veriye dayanmaktadır. Şeyhin tanımına göre, Hz. Musa, Medyen halkından yitro (jhetro)- nun kızı ile evlenmiştir. Torahda geçen Yitro, Şuayib peygamberin adıydı. Şuayb peygamber ise Dürziler için önemi ideolojik açıdan önemli bir yere sahiptir. Çünkü inanışa göre Dürziliğin kurucusu Hâkim bi Emrillah’tan sonra en önemli kişi olarak görülen Hamza bin Ali muhtelif dönemlerde çe­şitli kişilerin ruhunda zuhur etmektedir. Hz. Musa zama­nında da Hz. Şuaybin görünümünde zuhur etmiştir. Böylelikle de İsrailoğulları ile Dürziler arasındaki ilişkilerin temeli aile bağlarına dayandırılarak gereken meşruiyet de sağlanmıştır.

Ancak bu inanış tüm Dürzi mensupları tarafından kabul görmüş değildir. Dolayısıyla da Her yıl 25 Nisan’da Taberiye’ye yakın bölgede Şuayip peygamberin türbesinde bir araya gelen İsrailli Dürziler, diğer ülkelerdeki Dürzilerin böyle bir kutlaması yokken yalnızca kendilerine has olan Şuayip peygamber gününü kutlamaktadırlar.

İsrail Dürzileri Nasıl Görüyor?

İsrail’e ait 22 yerleşim yerinde bulunan Dürzilerin, stratejik açıdan önem arz eden kısmı şüphesiz Golan tepelerinde meskun bulunan akrabaları ve dindaşları.  Sayıları yaklaşık 27 bin olan Golanlı Dürziler, 23 bin yahudiyle birlikte bölgede yaşamlarını sürdürüyorlar. Zaman zaman Rejimle muhaliflerin arasında süregiden çatışmaların ortasında kalsalar da İsrail’deki Dürzilerin aksine Yahudilerden gelecek herhangi bir korumaya karşı temkinli yaklaşmayı tercih ediyorlar. Dürzilerin önemli bir kesimi Golan tepelerinin bir gün yeniden Suriyelilerin olacağına dair inançları, İsrailli kardeşlerinin kendilerine yönelik hassasiyetlerini takdir etseler de birleşmeyi kabul etmelerinin önüne geçiyor.

İsrail tarafında ise Kasım ayındaki çatışmalardan sonra ortaya çıkan krizi dağıtmak için hükümetin “İsrail savunma birlikleri Dürzilerin yaşadıkları köyleri korumaya hazırdır” şeklindeki açıklamaları devletin Dürzi vatandaşlarının çağrılarını dikkate aldığını gösteriyor. Ne var ki meselenin yalnızca toplumsal duyar bağlamında ele alınması mümkün değil. Suriyede ayaklanmaların başlaması üzerine Dürzilerin de muhaliflere katılmasını ve mezhep parçalanmalarının Dürzi ayağının gerçekleşmesini bekleyen İsrail, Dürzilerin tarafsız kalması ve olayların seyrinin değişmesi üzerine yönünü değiştirerek Nusra, Ahraruşşam ve Cebhetüşşam gibi silahlı grupları desteklemeye başladı. Bununla birlikte İsrail’in muhtemel Suriye saldırısında Golanlı Dürzileri bahane edeceği ve bu uğurda da Dürzi askerleri rahatlıkla bir araç olarak kullanabileceğine dair görüşler ağırlık kazanıyor. Bu nedenle de 1967 Arap-İsrail savaşında işgal ettiği Golan tepelerinde yaşayan Dürzileri göz ardı etmek istemeyen İsrail hükümeti, her fırsatta Dürzilerle aralarındaki “kardeşliği” ön plana çıkarırken, Golanlı Dürzilerin İsrail vatandaşlığı taleplerine sıcak baktıklarını ifade eden açıklamalarda bulunuyor.

Her ne kadar 2015’ten bu yana Dürzilerin İsrail vatandaşlığına geçişlerinde artış olsa da bölgesel politikaları nedeniyle Netenyahu’nun çitin diğer ucundaki Dürzilerin güvenini sağlamadığı ortada. Ancak kendi sınırları içindeki Dürzilerin son zamanlarda sosyal eşitsizlikler karşısında duydukları rahatsızlıktan dolayı gösterdikleri tepkilerin Suriye meselesiyle birleşmesini istemeyen İsrail, Suriye’deki Dürzilere karşı koruma kalkanı olduklarını ifade ederek vatandaşlarını siyasi kontrol altında tutmaya çalışıyor. Diğer taftan da Esad’a- doğal olarak da İran’a- bağlı olan Dürzi halkına yaklaşarak stratejik hesaplarını insani kaygılar üzerinden yapıyor.

Burada sorulması gereken iki soru ise şunlar: İsrailin gelecek dönemde Golan üzerinden Suriye’ye yapacağı olası bir müdahalede Suriyeli ve İsrailli Dürziler birleşme kararı alırlar mı yoksa Dürzi topluluğu siyasi bir açmaza girerek bir kere daha bölünmeye gider mi? Böyle bir durumda İsrail, Suriye’ye karşı Dürzi kartını hangi araçlarla oynar?