Trablus merkezli Milli Genel Kongre (MGK) ve Tubruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) etrafında toplanmış silahlı ve sivil unsurlar arasında yaşanan siyasi kriz ve silahlı çatışmalara son vermek için Birleşmiş Milletler (BM) Libya Heyeti bir inisiyatif başlatmıştır. Libya’da çatışan tarafların uzun süren müzakereleri sonucunda Fas’ın Suheyrat kentinde 17 Aralık 2015 tarihinde BM Libya Heyeti’nin hazırladığı çözüm taslağı imzalanmıştır.

BM Libya Heyeti’nin hazırladığı çözüm taslağı çerçevesinde Ulusal Uzlaşı Hükümeti teşkil edilmiştir. Uzlaşı Hükümeti’nin üzerine oturduğu çözüm taslağına göre; TM, Libya Parlamentosu olacak, yasama ve denetleme erki olarak görevini sürdürecektir. MGK, Devlet İstişare Meclisi (DİM)’e dönüşerek,  istişare meclisi olarak görevini sürdürecektir. BM taslağına göre; her iki seçilmiş organın, yürütme erki olan Uzlaşı Hükümeti’ni kabul etmesi gerekmektedir. Çünkü Uzlaşı Hükümeti’nin dışardan dayatma ile değil de; Libya’daki seçilmiş aktörlerin onayı ile iktidar olmasının yolu buradan geçmektedir, aksi takdirde meşruiyet krizi ortaya çıkacaktır.

Ancak, MGK ve TM başkanlarının “Fas’ta BM taslağına imza atanlar bizi temsil etmiyor” yönündeki açıklamasıyla Libya siyaseti geçtiğimiz iki yılda oluşan siyasi tablodan farklı bir siyasi tablonun oluşacağı sürece girmiştir. Yeni oluşan siyasi tabloda, BM taslağı çerçevesinde oluşan Uzlaşı Hükümeti’ni destekleyenler ve karşı çıkanlar, şeklinde yeni bir denge ortaya çıkmıştır. Elbette bütün tarafların bütün yaşananları unutarak iki farklı saf şeklinde yeniden örgütlendiğini söylemek mümkün değildir, ancak Libya siyasetinin çehresi BM anlaşmasından sonra yeni bir şekil almış ve mevcut aktörlerin yeniden konumlanmaya başlamıştır.

Libya siyasetinin halihazırdaki başat aktörü olan Uzlaşı Hükümeti’nin başbakanı Faiz Serrac, başkanlık meclisi üyeleri ise Ahmed Maitig, Fethi el-Mücberi, Ali Ferac Katrani, Abdusselam Kajman, Ömer el-Esved, Musa Köni Balkani Muhammed el-Mimari ev Ahmed Hamza Mehdi’dir. Başbakan ve başkanlık meclisi üyeleri ile birlikte kabine toplam yirmi kişiden oluşmaktadır. Hükümet, herhangi bir kararı başkanlık meclisi üyelerinin tamamının onayıyla almalıdır.

Ulusal Uzlaşı Hükümeti ve Yerel Aktörlerin Siyasi Konumları

Geçtiğimiz iki yılda Libya siyasetinin şekillendiren en önemli aktörlerden Halife Haftar, en başından beri BM çözüm taslağına ve Uzlaşı Hükümeti’ne karşı çıkmıştır. Haftar’ın Libya siyasetini okuması ve yorumlaması “terörle mücadele” başlığı altında şekillenmektedir. Libya’nın asıl sorunun terörle mücadele olduğunu, kendisinin de “Libya Ordusu Genel Kurmay Başkanı” olarak, TM’nin de siyasi desteğiyle, “Libya’daki teröristlerle” mücadele ettiğini ifade etmektedir. Bu noktada Libya’daki IŞİD terör örgütü varlığına işaret ederek, Müslüman Kardeşler ve diğer İslami eğilimli grupları IŞİD ile özleştirmekte, IŞİD ile mücadelenin siyasi tarafının da Müslüman Kardeşler ile mücadele olduğunu ima etmektedir. Haftar ve etrafında oluşan koalisyon, Uzlaşı Hükümeti oluşturulması yerine “Libya Ordusu’na” silah desteği verilmesini talep etmektedir. Şu anda TM içeresinde onunla birlikte hareket edenler ve BM çözüm taslağının kendi güçlerini etkisizleştireceğini görenler Uzlaşı Hükümeti’ne karşı tavır takınmaktadır.

Bu isimlerin başında TM Başkanı Ukeyla Salih İsa’yı zikredebiliriz. Salih, Haftar ile aynı düzlemde tavır takınmakla birlikte farklı bir söylem benimsemektedir. Söylem farklılığının nedenin Haftar’ın asker olması, Salih’in siyasetçi olması ile açıklayabiliriz. Aynı siyasi tavrı takınmalarını ise, yerel ve bölgesel aynı ittifaklar silsilesi içinde yer almaları ile açıklayabiliriz. İkisi arasındaki ilişkinin mahiyetini tespit etmek zor olmakla birlikte, Haftar’ın Tubruk’daki varlığının TM’nden önce olması ve TM’nin Halife Haftar’ı kırmızı çizgi olarak tanımlamasından hareketle hangisinin belirleyici olduğunu yorumlayabiliriz. Bunun yanında Halife Haftar ve TM içindeki BM inisiyatifine karşı olanların, Uzlaşı Hükümeti içinde de etkin olduklarını belirtmekte yarar var. Başkanlık Meclisi üyesi Ali Katrani’nin, Mehdi el-Ber’asi’nin Uzlaşı Hükümeti’nde savunma bakanı olmasını protesto ederek çekilmesi ve halen bu tavrını sürdürmesi Haftar’ın kabine üzerindeki etkisi olarak yorumlanabilir. Çünkü Katrani’nin Haftar’a yakın olduğu, Ber’asi kabilesi ile Haftar arasındaki doğu bölgesinde ciddi sorunlar yaşandığı bilinmektedir.

Haftar’ın bu söylemi ile paralel olarak Türk ve Batı medyasında Halife Haftar’ın “Libya Ordusu Komutanı” karşısındakilerin ise “İslamcı terörist gruplar” olarak tanımlanması oldukça tartışmalı bir durumdur. Çünkü Haftar’ın darbe girişiminde bulunduğunda yaptığı konuşma metni incelendiğinde, uluslararası literatürde İslamcı tanımlamasına bütünüyle uyduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle Libya’daki durumu İslamcı gruplar ve karşıtları arasındaki mücadele olarak nitelemek doğru olmayacaktır.  IŞİD gibi dışardan ithal terörist grup dışında Libya halkının dindarlığı ve din anlayışını birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu nedenle Haftar’ın “İslamcı teröristlerle” mücadele yerine “haricilerle mücadele” kavramını kullandığını, Müslüman Kardeşleri ise bunun siyasi uzantısı olarak yorumladığını görüyoruz. “Terör” kavramını ise bölgede Mısır’ın benimsediği “İslami terörle mücadele” söylemini Libya’ya uyarlama gayreti ile kullandığını ifade edebiliriz. Bu nedenle Libya’daki çatışmanın Arap Baharı’nı gerçekleştiren ve değişim isteyen güçler ile Arap Baharı’nın getirdiği değişim rüzgârına direnenler arasında yaşandığını söyleyebiliriz. Bölgesel anlamada Arap Baharı ile dillendirilen değişim taleplerine karşı olan ülkelerin, Libya’daki değişim isteyen aktörlerin karşısındaki bloğu desteklediğini ifade edebiliriz.

Halife Haftar’ın askeri operasyonları ve gergin siyasi ortamda, 25 Haziran 2014’te,  yüzde 20 civarında bir katılımla gerçekleştirilen seçimlerle iş başına gelen TM,104 vekilin hazır bulunduğu bir oturumda 64 vekilin oyu ile bir önceki hükümetin Başbakanı Abdullah es-Sini’yi yeniden başbakan tayin etmiştir. Buradan anlıyoruz ki 200 vekilden oluşan TM en başından beri bir bütün olarak hareket etmemiştir, hali hazırda da etmemektedir. TM içerisinde 100 kadar vekil, Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ne destek verdiğini yazılı olarak açıklamıştır. Haftar’ın ve Salih’in öncülük ettiği grup ise BM inisiyatifi karşısında direnmeye devam etmektedir. Bu bloğun yerel düzeydeki gücünü, bölgesel güçlerden aldığı destek belirleyecektir. Bölgesel güçler ise Libya siyasetinin gidişatına göre; şu anda emniyet sibobu olarak gördüğü bu aktörleri desteklemeyi sürdürecek ya da yavaş yavaş desteğini çekerek yeni aktörlerle yoluna devam edecektir.

Bu bağlamda BM çözüm taslağı imzalanmadan önce rakip olan Milli Genel Kongre ve Temsilciler Meclisi başkanları Uzlaşı Hükümeti’ne takındıkları tavır noktasında birbirine yaklaşmıştır. İki meclis başkanının temsilcileri Tunus’da bir araya gelerek BM inisiyatifini değerlendirmiş ve buna mukabil Libya inisiyatifi başlattıklarını ilan etmiştir. Bunun ardından iki lider önce Malta’da daha sonra Umman’da bir araya gelmiştir. Bu çerçevede MGK içinde Nuri Ebu Sehmeyn ve azınlıkta bir grup BM inisiyatifine karşı tavır almaktadırlar.  Nuri Ebu Sehmeyn’e Trablus’ta destek veren silahlı grupların gücü halen belirsizdir. Buna karşı Trablus’taki Maitiga Havaalanını kontrol eden Abdurrauf Kara’nın Uzlaşı Hükümeti’ne destek verdiği bilgileri basına yansımıştır. Ayrıca, Trablus’taki genelkurmay başkanlığı çatısı altındaki askerler ve deniz kuvvetleri de Uzlaşı Hükümeti’nin emrinde olduğunu açıklamıştır. Misrata’nın en önemli siyasetçilerinden Abdurrahman Suveyhli’nin Uzlaşı Hükümeti’ni desteklemesi Misratalı milislerin Uzlaşı Hükümeti’ne yakın durması olarak yorumlanabilir.

Nuri Ebu Sehmeyn’nin MGK Başkanı olarak Uzlaşı Hükümeti’ne destek vermemekte direnmesi nedeniyle, MGK içinde Uzlaşı Hükümeti’ne destek verenler toplanarak Devlet İstişare Meclisi’nin (BM çözüm taslağına göre MGK’nın fesh edilerek, Devlet İstişare Meclisi kurulacağını ifade etmiştik) teşkil edildiğini duyurmuştur. DİM başkanı olarak Abdurrahman Suveyhli seçilmiştir. Suveyhli’nin DİM başkanı olarak seçilmesi, Misrata’nın yeni siyasi arenadaki önemini göstermekle birlikte, Uzlaşı Hükümeti öncesi süreçte MGK’ya ciddi destek veren ve Trablus’u Zintanlı milislerden temizleyen Misratalı Salah el-Badi’nin Uzlaşı Hükümeti’ne karşı olduğu bilgileri basına yansımıştır. Buradan anlıyoruz ki; Misratalı güçler arasında Uzlaşı Hükümeti konusunda bir görüş birliği mevcut değildir. Ancak Misratalı milis komutanlarından Ebu Bekir Misallati, Misrata Askeri Meclisi’nin Uzlaşı Hükümeti’nin desteklediğini ifade ederek, Salah Badi’nin komuta ettiği birliklerin çoğunun kent dışından olduğunu ve azınlık olduğunu söylemiştir. Bunun yanında petrol rafinerilerinin koruma birlikleri Uzlaşı Hükümeti’ne desteğini açıklamıştır.

Müslüman Kardeşler’e yakın Adalet ve İnşa Partisi açık bir şekilde Uzlaşı Hükümeti’ni desteklemektedir. Partinin lideri Muhammed Savvan’nın da Misratalı olması Misrata’nın Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ne desteğine katkı sunmuş olabilir. Bunun yanında partinin Libya genelinde örgütlü tek parti olduğunu dikkate aldığımızda; ülke genelinde Uzlaşı Hükümeti’ne destek toplama hususunda etkili olduğu da kaydedilebilir. Liberal görüşleri ile öne çıkan siyasetçi Cuma el-Gamati de Uzlaşı Hükümeti’ne destek verenler arasında zikredilmelidir.  Buna rağmen Libya Müftüsü Sadık el-Gırayni, Uzlaşı Hükümeti 30 Mart’da Trablus’a geldiğinde karşı tavır takınmıştır. Şu hususların düzeltilmesi durumunda Uzlaşı Hükümeti’nin desteklenebileceğini kaydetmiştir; “Terör ve terörist tanımın net bir şekilde yapılması, güçlü bir ordu müessesinin oluşturulması,  Devlet İstişare Meclisi’nin yasama noktasındaki durumun tekrar gündeme alınması, uluslararası kanunların belirleyiciliğinin netleştirilmesi ve Haftar’ın askeri hiçbir görev almaması.” Gıryani’nin Libya müftüsü olmaktan öte MGK içinde sayıları yirmiye varan isimle yakın ilişkisi ve Trablus’taki bazı milis birlikler üzerindeki etkisi dikkate alındığında, ifade ettiği hususlar bir hayli önem arz etmektedir. Ayrıca ifade ettiği hususların sadece Uzlaşı Hükümeti’ne karşı olanların değil, destek verenlerin de zihninde bir soru işareti olarak mevcut olduğunu ifade etmekte yarar vardır.

Ulusal Uzlaşı Hükümeti ve Bölgesel Aktörlerin Politikaları

Bölgesel ve uluslararası aktörlerin, Libya’da siyasetin değişen yüzüne göre konumlandığı söylenebilir. Ancak bölgesel ve uluslararası aktörler de siyasetin değişen cehresine göre bir anda yeniden konumlanmak yerine, sürecin akışına göre, eski müttefiklerini de desteklemeyi sürdürerek, konumlanmaya başlamıştır. Bu noktada Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, Uzlaşı Hükümeti’ne destek verdiklerini açıkladı. Diğer taraftan Halife Haftar ve etrafındaki silahlı güçlerin ve TM içindeki müttefiklerinin mezkur ülkelerin desteği olmadan siyaset üzerinde belirleyici olması mümkün görünmüyor. Arap dünyasının genelinde başta Müslüman Kardeşler teşkilatları ve onlara yakın siyasi hareketleri boğmaya çalışan mezkur ülkeler, Libya’da Müslüman Kardeşler teşkilatları ve Müslüman Kardeşler teşkilatlarının da içinde bulunduğu koalisyonun yeni siyasi ortamda güçlenmesi ihtimaline karşı Halife Haftar’ı desteklemeye devam ediyor denilebilir.

Mısırlı yetkililerin, Kahire’de, en üst düzeyde defalarca Fayiz Serrac ile bir araya geldiğini ve Uzlaşı Hükümeti’ni de desteklediğini dikkate alırsak Haftar’ın ve etrafındaki güçlerin halen Mısır merkezli ittifaktan destek alması nasıl izah edebiliriz? Mezkûr ülkeler Libya’da siyasetin ne yöne evirilebileceğini ön göremedikleri için, silahlı bir gücü ve onun etrafında oluşmuş sivil ittifakı elde tutmak istiyor olabilir. Bu nedenle Uzlaşı Hükümeti içindeki siyasi dengelerin ne yöne evirileceği, bölgesel güçlerin Libya’ya ilişkin politikalarının ne yöne evirileceğini belirleyecektir. Eğer Uzlaşı Hükümeti içinde mezkûr ülkelerinin bölge siyaseti ile aynı dalga boyunda Libya’yı okuyan yerel aktörler güçlenirse zaman içerisinde Haftar ve etrafındaki ittifak tasfiye edilebilir. Elbette tasfiye büsbütün bir tasfiye olmaktan ziyade, öne çıkan isimlerin bölge başkentlerinde misafir edilmesi diğerlerinin ise yeni siyasal sistem içinde konumlanması şeklinde olabilir. Ancak Uzlaşı Hükümeti içinde bölge siyasetini mezkûr ülkelerle aynı çerçevede okumayan aktörler güçlenir ve belirleyici olmaya başlarsa, Haftar da Libya siyasetindeki belirleyici rolünü sürdürecektir.

Başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya, Uzlaşı Hükümeti’ni güçlü bir şekilde desteklemektedir. Şu ana kadar İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya Dış İşleri Bakanları Trablus’u ziyaret etmiştir. Türkiye ise en başından beri BM inisiyatifini desteklemiş, Uzlaşı hükümeti kurulduktan sonra yerel aktörlerin Uzlaşı Hükümeti’ne destek olması gerektiğini ifade etmiştir.  4-5 Nisan’da Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler ve beraberindeki heyet Trablus’u ziyaret ederek, Faiz Serrac ile görüşmüş ve Uzlaşı Hükümeti’nin Trablus’a taşınmasından duyduğu memnuniyeti ifade etmiştir. İşler’in ayrıca halen Uzlaşı Hükümeti’ne muhalefet eden Nuri Ebu Sehmeyn ile de bir görüşme gerçekleştirdiği kaydedilmektedir.

Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ni Değerlendirme ve Projeksiyon

Ulusal Uzlaşı Hükümeti öncesi dönemde, Libya Merkez Bankası Libya’daki siyasi çatışmanın tarafı olmadığını belirterek, her iki meclis ve hükümete ve mensuplarına ödeme yapmaya devam etmiştir. Bu nedenle gerek TM ve ona bağlı bürokratlar, askerler ve milisler, gerek de MGK ve ona bağlı bürokratlar, askerler ve milisler düzenli bir şekilde maaş almıştır. Bu durum her iki tarafın da milis güçlerini artması, silah teminine imkân sunmuştur. Ancak Uzlaşı Hükümeti’nin Trablus’a girmesi ile Merkez Bankası ve Libya Petrol Şirketi yetkilileri de Uzlaşı Hükümeti’ne bağlı olduğunu açıklamıştır. Uzlaşı hükümetinin hali hazırda petrolü ve bütçeyi kontrol ediyor olması, kendisine karşı gelen bürokrat ve askerlerin finansal destekten yoksun kalması anlamına gelmektedir.

Bunun yanında Uzlaşı Hükümeti’ne açık muhalefet gösteren MGK Başkanı Nuri Ebu Sehmeyn, TM Başkanı Ukeyla Salih ve MGK’nın atadığı hükümetin Başbakanı Halife el-Gavi’ye yönelik uluslararası yaptırımlar Uzlaşı Hükümeti’nin elini güçlendiren bir diğer önemli husustur. Uluslararası ve bölgesel desteğe de sahip olduğunu da dikkate alırsak, önümüzdeki süreçte muhaliflerin gün geçtikçe zayıflayacağını Uzlaşı Hükümeti’nin ise egemenlik sahasını genişleteceğini söyleyebiliriz. Ancak yukarda ifade ettiğimiz üzere Haftar ve destekçilerinin durumunu, Uzlaşı Hükümeti içindeki dengelere göre şekillenecektir. Eğer Mısır ve Birleşik Arap Emirliklerinin liderlik ettiği ittifakın bölge okuması ile aynı paralelde olmayan aktörler belirleyici konuma gelirse, Haftar’ın bölgesel desteği devam edebilir.

Uzlaşı Hükümeti’nin oldukça yıpranmış devlet kurumlarını, derin kırılmalar yaşamış bir toplumsal yapıyı, Merkez Bankası’nın rezervi azalmış bir ekonomiyi, bir buçuk milyon Libyalının maddi desteğe ihtiyaç duyduğu bir ekonomik realiteyi ve silahlı bir halkın yönetimini devraldığını da unutmamak gerekiyor. Devlet kurumları içinde siyasi elitler ve silahlı güçlerle içi içe geçmiş çıkar odakları, çatışmalar sırasında birbirine düşman olmuş kabileler, oldukça düşmüş petrol üretimi ve borç alacak kadar zayıflamış merkez bankası rezervleri Uzlaşı Hükümeti’nin çözmek zorunda olduğu sorunlar arsında kaydedilmelidir. Milis grupların merkezi ordu karşısındaki durumunun ne olacağı, halkın elindeki silahların nasıl toplanacağı, merkezi ordu içeresinde Haftar yanlısı kadrolardan milis birliklerinde neden olduğu tedirginliğin sebep olduğu güvenlik sorunları da ayrıca Uzlaşı Hükümeti’ni meşgul edecek konular arasında yer alıyor. Bunun yanında durma noktasında gelen ekonominin yeniden canlanabilmesi için yabancı müteahhit ve yatırımcıların Libya’ya nasıl geri döneceği, zararlarının asıl temin edeceği, yabancı işçilerin güvenliğinin nasıl temin edileceği soruları da Uzlaşı Hükümeti’nden cevap bekleyecektir.

Sonuç ve Beklentiler

  1. Libya’daki sorunun yerel, bölgesel ve uluslararası aktörlerin iç içe geçtiği, yerel olduğu kadar bölgesel çıkarların da belirleyici olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Irak ve Suriye’den Libya’ya geçtiği iddia edilen IŞİD terör örgütü unsurları nedeniyle Libya uluslararası kamuoyunun ilgisini daha fazla çekmeye başlamıştır. IŞİD, Irak ve Suriye’deki derin siyasal, toplumsal ve ekonomik krizden beslenerek büyümüştür ve büyümeye devam etmektedir. Hayatta kalabilmek için çocuklarının böbreğini satmayı dahi düşünün Iraklı ailelerin çocuklarının IŞİD’e katılması, yaşanan dramın dramatik bir şekilde şiddete dönüşmesi olarak yorumlanabilir. Bu nedenle siyasal mutabakat ve ekonomik istikrara odaklanmayan silahlı çözümler, krizi daha da derinleştirmektedir.
  2. Libya’da siyasi mutabakat sağlanmaması durumunda IŞİD terör örgütünün bu krizden beslenmesi muhtemeldir. Uluslararası basında Libya’ya dış müdahale konusu gündeme getirilmektedir, ancak Libya’da sorunun çözümü ancak siyasi yollardan sağlanabilir.
  3. Devlet İstişare Meclisi’nin kurulduğu ve Nuri Ebu Sehmeyn’e ve Halife el-Gavi’ye uluslararası yaptırım uygulandığını dikkate alırsak, şu an siyasi mutabakat için en önemli engelin Ukayla Salih ve ona destek verenler olduğu görülecektir. TM içinde Salih’in öncülük ettiği BM inisiyatifine muhalif blok, Uzlaşı Hükümeti’ni desteklememekte direnirse tıpkı MGK örneğinde görüldüğü gibi; Uzlaşı Hükümeti’ni destekleyenler birleşerek Libya Parlamentosu’nu oluşturabilir. Böylece BM çözüm taslağının ön gördüğü siyasi yapı teşkil edilmiş olur, Ukeyla Salih ise uluslararası yaptırımlara muhatap olduğu için etkinliği gün geçtikçe azalabilir. Bu siyasi yapı üzerine oturan Uzlaşı Hükümeti’nin başarı şansı artar. Ancak yukarda ifade ettiğimiz sorunları yönetememesi durumunda Libya’daki parçalı güvenlik sektörü yeni siyasi hesaplaşmaların aracına dönüşebilir.