Kenya’daki son cumhurbaşkanlığı seçiminin iptal edilmesini ve önümüzdeki ay yeni bir seçimin yapılacak olmasını nasıl okumalıyız? Kenya’daki gelişme daha fazla demokrasiyi beraberinde getirecekse Kenya halkından başka bundan kimler kazançlı çıkabilir? Bu yazıda yeni seçim döneminde Kenya’nın yerli aktörlerinin yabancı oyuncular gölgesindeki rekabetiyle birlikte ülkedeki Müslüman toplumun yaşadığı bölgenin stratejik önemine bakacağız.

Kenya’da Seçim Sonuçları Niçin İptal Edildi?

2013’teki seçimlerin arefesinde Uhuru Kenyatta ve yakın çevresinden bazı isimler Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından yöneltilen suçlarla itham ediliyordu. Ancak bu tarz suçlamaların bazı Batılı merkezlerden Afrikalı liderler üzerinde baskı unsuru olarak kullanılmakta olduğu belliydi ve seçimleri kazanan Uhuru, ülkenin aynı aileden gelen ikinci cumhurbaşkanı oldu. İktidarı esnasında daha önceki hükümetler döneminde olduğu gibi ülkede yolsuzluk ve istihdam meseleleri gündemde yer aldı. Ülkenin borcu yükselmeye başladı. Batılı ülkelerden başka Çin’den de krediler alınıyordu. 8 Ağustos 2017 günü yapılan seçimlerde tekrar rakibi Raila Odinga’yı mağlup ederek iktidarı kazanan Kenyatta, aradan bir ay geçmeden Kenya Anayasa Mahkemesi Başkanı David Maraga’nın açıkladığı seçim iptal kararı ile karşılaştı.

Maraga, 2013’teki seçimin galibi Kenyatta tarafından bu makama tayin edilmişti. Seçimi iptal gerekçesi seçimlere hile karıştırıldığı ve seçimin anayasaya aykırı yollardan gerçekleştirildiği idi. Kenya’da bu kararı kutlayan insanların sayısı hiç de az değildir. Ülkedeki Müslüman nüfusun ciddi bir kesimi de seçimlerin yeniden yapılmasının daha adil olacağını ummaktadır. Dolayısıyla Kenya Seçim Kurulu’nda alınan yeni karara göre 17 Ekim günü Kenya halkı bir kez daha sandığa gidecek ve yeni cumhurbaşkanını seçme iradesini tekrar ortaya koyacak. Ancak bu kez seçim sadece Kenyatta ve Odinga arasında geçecek. Odinga’yı destekleyen ittifak heyecan içerisinde yeni seçime hazırlanırken bir taraftan Kenyatta’nın tekrar kazanabileceğinden endişe etmektedir. Aynı zamanda Odinga yeni seçimin tarihini belirlerken kendilerinden görüş alınmamasını eleştirmektedir.

Kenya’da seçimlere iştirak edecek iki rakip gurup aslında iki siyasi parti anlamına gelmiyor. Uhuru Kenyatta’nın temsil ettiği Jubilee ittifakı gibi Odinga’ın temsil ettiği NASA ittifakı da farklı partilerin bir araya getirildiği bir ittifakı temsil ediyor. Dolayısıyla her ikisi de seçimlere sadece kendi partileriyle girmiyorlar. İngiliz medyası, seçimlerin iptali sonrası ülkede çatışmaların yaşanma ihtimaline dikkat çekerken Amerikalıların Kenyatta üzerinde baskı oluşturduğu ve “bazı tercihlerin sonuçları olacaktır” diyerek Kenyatta’yı desteklemeyi düşünen Kenyalı seçmenlere açık mesaj yolladığı görülmüştür. Batı’dan gelen bu tarz açıklamaların halk nezdinde kolonyalizm karşıtı seçmenlerden Kenyatta’ya desteğe yol açması mümkün olduğu gibi rakip Odinga’nın elini de güçlendirmektedir. ICC’nin Kenyatta’ya uyguladığı baskıyı Odinga’nın da kullanması Kenyatta’nın seçim kampanyasında Odinga’yı “dış güçlerin maşası” olmakla itham etmesine yol açmıştır. İlginçtir ki yılar önce bu iki siyasetçinin babaları da birbirlerini benzer sözlerle itham ediyorlardı.

Kenya’nın Geleceğinde Doğu Afrikalı Müslümanların Konumu

John Hopkins Üniversitesi’nin Çin – Afrika araştırmalarına göre 2015’te Çin’e 100 milyon dolar ihracat yapan Kenya, 5.9 milyar dolar ithalatını aynı ülkeden gerçekleştirdi. 2016 yılında Kenya ekonomisi kalkınmaya devam ederek yüzde 6 büyüme kaydettiğinde Çin ile ticaretinde büyük bir açık vardı. Çin’in Avrupa – Uzak Doğu ticaret güzergâhında 2013’ten beri hayata geçirmeye çalıştığı yeni İpek Yolu Projesi (Belt & Road Initiative) Doğu Afrika’da Kenya’nın komşusu Etiyopya’yı ihtiva etmektedir. 2009’dan itibaren Afrika’da ABD’nin ticaret hacmini geride bırakmayı beceren Çin, Kenya’yı Afrika’dan Hint Okyanusu vasıtasıyla Uzak Doğu’ya uzanacak ticaret yolunda değerlendirmeyi hesaplamaktadır. Böylece diğer Afrika ülkelerinden Kenya’ya gelen kaynakların bu güzergâha bağlanarak Doğu’ya açılması sağlanacaktır. 1800’lerin sonlarında İngiliz sömürge sisteminin finansörleri tarafından inşa edilmeye başlanan Kenya – Uganda Demiryolu hattı, 2014’te Kenya’yı ziyaret eden Çin Başbakanı Li Keqiang’ın Nairobi’deki müzakereleriyle günümüzde bu kez Çin tarafından yeniden inşa edilmektedir ve geçtiğimiz aylarda büyük kısmı hizmet vermeye başlamıştır. Pekin’de, Kenya demiryolunun Uganda ve Kongo üzerinden Atlantik’e bağlanması gündemdedir. Ülkedeki yeni petrol kaynakları ise Fransız ortakların iştirakiyle İngilizlerin kontrolündedir. ABD’nin Afrika siyasetinde Çin’i frenleme politikası gereği eski başkan H. B. Obama, 2015’te “baba ocağı” Kenya’yı ziyaret etmişti.

Çin’in İpek Yolu Projesi gereği Asya siyasetinde Batılı rakipleriyle yarışırken Arakan’ın Myanmar haritasındaki konumu değer kazanmıştır. Bu, son yıllarda Rohingya Müslümanlarının Myanmarlı Budistler ile çatışmasına yol açacak jeo-stratejik bir ortam oluşturmuştur. Çinliler benzer şekilde İpek Yolu’nun Doğu Afrika’dan geçecek kolu için bazı Afrika ülkelerine büyük yatırımlar yapmaktadırlar ve bu gelişmeler karşısında Sahra altında Batılı rakipleriyle yeri geldiğinde ortak yeri geldiğinde karşıt konumdadırlar. Kenya, ilerleyen yıllarda Çinliler ile Batılılar arasında kalma ihtimali olan bir ülkedir. Zira Kenyatta’nın iptal edilen son seçimden birkaç ay önce çıktığı Pekin ziyareti Batı medyasında dikkat çekmiştir. Pekin’in Kenya’ya verdiği krediler Nairobi’yi rahatlatırken Çinlilerin inşa ettiği projeler Kenyalılara istihdam sahası açmaktadır. Ancak tüm bu gelişmeler Nairobi’de Pekin’in nüfuzunu artırmaktadır.

Çin başbakanı Li Keqiang, Kenya cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta ile birlikte.

İç siyasette heyecanın yükseldiği Kenya’nın sahil bölgesinde eskiden beri çoğunluğu oluşturan Müslümanların geleceği de Doğu Afrika’daki küresel yatırımcı-oyuncuların işbirliği ve rekabetine bağlı olarak güncellenecektir. Kenya, pek çok Afrika ülkesine kıyasla bazı yerel meseleleri aşmış bir ülke olarak kalkınma hamleleri yapmaya muvaffak olsa bile geçmiş yıllarda yaşanan siyasi çatışmaların sokaklarda nasıl kan akıttığı hala Kenya halkının zihninden silinmemiştir. Son seçim sonuçları 2007’deki gibi şiddete yol açmadığı gibi Mahkeme’nin seçim sonucunu iptal ettiren müdahalesi de ülkedeki barış ortamını bozmamıştır. Ancak ülkedeki bazı kabilelerin birer siyasi parti mesabesinde konumlandığı bir zeminde, Kenya’daki stratejik çıkarları gereği müdahaleyi gerekli gören dış aktörlerin harekete geçmesi halinde istenmedik görüntülerin doğması çok sürpriz olmayacaktır.

Zira Çin’in bu ülkedeki yatırımlarını artırma politikası ABD’nin çıkarlarından başka Kenya’da eskiden beri hakim olan Anglo-Saksonların ve son yıllarda Doğu Afrika’da iyi bir pazar kapan Fransızların çıkarlarıyla örtüşmediği zaman siyasi ortamın ısınma ihtimali artacaktır. Böyle ortamlarda Müslümanların yaşadığı bölgelere El-Kaide zihniyetli yapıların hızla yerleştiği görülmüştür. Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Somali ve Nijerya gibi ülkeler bunun bariz misallerini oluşturmaktadır ve bu ülkeler dikkat edilirse (Irak-Suriye hattı hariç) küçük terör örgütlerinin rahatça dolaşabileceği kadar birbirine yakın veya komşu ülkeler değildir. Yani küresel oyuncuların rekabet ettiği sahalar birbirinden uzak olsa bile küresel terör örgütleri kısa sürede uzak coğrafyalarda konuşlanarak istikrarsızlığı başlatabilmektedirler. Bunun için belli mihraklar eliyle sürekli olarak gerekli silahlara ulaşabilmekte ve adeta bazı çıkar merkezlerinin işine yarayacak operasyonları bizzat icra etmektedirler.

Yukarıdaki noktalara temas etmek Kenya’nın geleceğine dair şimdilik istikrarsızlık öngörmek demek değildir. Ancak Doğu Afrika’nın geleceğinde Müslüman nüfusun konumlandığı coğrafya üzerinde kendilerini nasıl bir istikbalin beklediği tüm diğer misalleri görünce merak etmeye değerdir. Umut ederiz ki Kenya’nın komşuları Sudan ve Somali’de yaşananlar önümüzdeki yıllarda petrol ihracatçısı olmaya hazırlanan bu ülkeye de sirayet etmez. Zira Kenya’nın kuzeyindeki petrolü güneydeki sahile nakledecek boru hattı Müslümanların yaşadığı bir bölgeden geçecektir. Arakan’da Müslümanların varlığını Çin’in Myanmar üzerindeki nüfuzuna karşı kullanmak isteyen Batılılar, Kenya’da kendi ellerindeki çıkarlara karşı Çin’in aynı karta başvurup başvurmayacağını hesaplamışlar mıdır? Dahası Pekin’in barışçı Afrika politikası ilerleyen yıllarda Asya’da karşılaşacağı zorluklardan etkilenerek değişip Afrika siyasetinde Batılı rakipleri gibi şiddet vasıtalarına tenezzül edecek midir? Zira Çin’in ham madde tedarikinde Ortadoğu ve Afrika’nın değeri sürekli artmaktadır ve günümüzde Sahraaltında büyük devletler eliyle dev şirketlerin rekabeti hızlanmaktadır.