Dr. İsmail Başaran tarafından Doktora tezi  ağırlıklı olarak birinci el kaynaklardan faydalanarak hazırlanmış çalışmanın kitaplaştırılmış hali olan Muhafazakâr Yahudilik: Tarih, Öğretiler, İbadetler ve Güncel Sorunlar adlı çalışma, Yahudiliğin çağdaş akımlarından biri olan Muhafazakâr Yahudilik akımını çeşitli yönleriyle ele almaktadır. Eser, giriş, dört bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır.

Yazar başlangıçta Muhafazakar Yahudilik isminin, İsrail’de Masorti adıyla bilindiğini ifade etmektedir. Girişte yazar Muhafazakâr Yahudiliğin tanımını yaparak onun Ortodoks Yahudilik ile Reformist Yahudiliğin ortasında durmayı tercih eden ılımlı bir Yahudi mezhebi olduğunu söyler. Yaptığı değerlendirmeye dayanarak yazarın bu tanımlamayı dışarıdan, Yahudi olmayan bir perspektiften hareketle yaptığı söylenebilir. Kadınların da din adamı olabileceğini kabul etmesiyle Ortodokslardan ayrılan Muhafazakârlar, Yahudi milliyetçiliğini destekleyerek Siyonizm’i onaylamakta onlarla aynı noktadadırlar. Ilımlı bir Yahudiliği savunan Muhafazakârlar, Yahudi şeriatının/Halaka’nın modern çağın getirdiği ve gerekli kıldığı yenilikler karşısında güncellenmesini gerekli görmekte, geleneksel Yahudi görüşüne göre yasak olsa da Şabat/Cumartesi gününde televizyon, radyo ve telefon gibi elektrikli eşyaları kullanmakta, kadın-erkek aynı mekânda ibadet etmektedirler. Günlük hayatlarında birbirinden farklı uygulamaları benimseyebilen cemaatler, ABD’de United Synagogue of Conservative Judaism adlı çatının altında (yaklaşık 760 cemaat) örgütlenmiş durumdadırlar (s. 28).

Kitabın başlarında Muhafazakâr Yahudiliğin ortaya çıktığı tarihsel, sosyal ve düşünsel ortamın sunulması, Haskala diye bilinen Yahudi aydınlanmasının tanıtılması ihtiyacına dikkat çekilmekte, Muhafazakâr Yahudiliğin “bu hareketin sonuçlarından biri olarak ortaya çıktığı” vurgulanmaktadır. Haskala’yı ortaya çıkaran sebepler üzerinde durulmakla birlikte, muhtemelen ana tema olmadığından, odak noktanın değerlendirilmesi adına, detaylı bir değerlendirme yapılmamıştır. Sosyal ve kültürel sebepleri incelikli bir şekilde anlatıp dönemin berrak bir tablosunu ortaya koyan yazar, sadece Fransa ve Almanya Yahudilerinin durumunu anlatmış, diğer ülkelerdeki saiklerden bahsetmemiştir. Haskala’nın, Yahudilerin topluma uyum süreci de beraberinde getirdiği belirtilen çalışmada bu uyumun Yahudi cenahına odaklanılmış, Hıristiyan toplumun refleksi anlatılmamıştır. Eşit vatandaşlık imkânının sunulduğu bu yeni ortamın oluşması hakkındaki bilgiler, Haskala’nın fikir babası kabul edilen Moses Mendelssohn’un katkısının ne olduğunun anlatılmasıyla tamamlanmıştır. Mendelssohn’un görüşleri ve etkisinin kapsamlı bir özetinin sunulmasının ardından “modern” Yahudi bireyin karşılaştığı çağdaş sorunlarıyla baş ederken uğradığı deformasyonun asimile olmuş bir kitlenin oluşmasına götürdüğü ve Reformist Yahudilik akımının oluştuğu ve Ortodoks Yahudilik ile Muhafazakâr Yahudiliğin bu asimilasyona tepki olarak ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bu akımların ortaya çıkışı anlatılırken, başlangıçta tarihi ekolün kurucusu ve Muhafazakar Yahudiliğin (felsefi) lideri Frankel’in Reformist Yahudiliğin uygulamalarına tepkileri olduğu ve onun fikirleriyle şekillenen bu hareketin sonra müstakil bir akıma evirilmesinin vurgulanması dikkat çekmektedir.

Birinci bölüm Muhâfazakar Yahudiliğin ortaya çıkışı ve tarihsel gelişimi üzerinedir. Bu bölümde “hareketin hangi şartlar ve ortamda ortaya çıktığı, tarihsel süreçte Zecharias Frankel (ö. 1875)’in ‘Pozitif-Tarihi Ekol’ünden yeni bir hareket olan Muhafazakâr harekete nasıl gelindiği ve sonraki dönemde Solomon Schechter (ö. 1915)’in rolü irdelenmeye çalışılmıştır” (s. 9-10). İlk başlarda kendisini “ılımlı Reformist” olarak tanımlayan Frankel’in (s. 29) fikirlerinin ilk etken olduğu bu akım, Reformist Yahudiliğin yerel dilde ibadet özgürlüğü görüşü gibi uç görüşlerden uzak olduğu gibi Ortodoks Yahudiliğin katı skolastik görüşlerine karşı da mücadele etmiştir. Çağın getirdiği yeniliklerle hesaplaşma, bu doğrultuda Yahudiliği güncelleme yanlısı olan Frankel “Yahudi hukukunun tarihsel süreçte belli şartlar altında daima değişikliğe uğradığını” savunarak koyu gelenekselcilerden ayrılmış, diğer taraftan da “tarihin nelerin değişmemesi gerektiğini de Yahudilere öğrettiğini” belirterek de bu değişimin Reformistlerdeki kadar serbest olmadığını savunup belli sınırlar dahilinde kalmayı savunmasıyla da (s. 30) Reformistlerden farklı düşünmüştür. Frankel, başta Reformistlere meyletse de ibadet dilinin serbestliği konusunda 1845 Frankfurt konferansında onlarla ters düşmüştür. Avrupa’daki sürecin gelişim seyri Frankel üzerinden anlatıldıktan sonra Muhafazakarlığın Amerika’daki gelişim sürecini anlatılmaktadır.

ABD’de Reformistlerle Muhafazakarların birbirinden ayrılması “Koşer Olmayan Yemek Salonu” (Trefa Banquet) skandalı neticesinde gerçekleşmiştir. Reformistlerin eğitim kurumu olan Hebrew Union College’in ilk mezunlarının mezuniyet töreninde servis edilen yemeklerin Yahudi gıda kurallarına/Koşer’e uygun olmamasına itiraz eden bazıları buradan olaylı şekilde ayrılmış (1875), bununla da “sembolik olarak Amerikan Yahudilerinin artık bir araya gelmeyecek şekilde muhalif kamplara ayrılmışlardır” (s. 31) Reformist Yahudiliğin teşekkülünde önemli adımlardan olan Pittsburgh Platformu (1885) bildirgesini eleştiren Muhafazakarlar, Reformistlerle ve nitekim gelenekselcilerle mücadele için, “Yahudiliğin Reformistlerin elinden kurtarılması ve aydınlanmış bir Ortodoksluğun kurulması” (s. 32) amacıyla 1886’da kendi eğitim kurumları Jewish Theological Seminary’yi kurmuşlardır. Bundan sonraki süreçte JTS’nin rektörü olan Solomon Schechter organizasyon ve ideoloji bağlamında Muhafazakar Yahudiliğin gelişiminde önemli rol oynadığı için “Muhafazakar Yahudiliğin mimarı olarak kabul edilmektedir” (s. 35).

Tarihsel arka planı anlattıktan sonra yazar, Muhafazakar Yahudiliğin kurumlarıyla ilgili bilgiler vermektedir. Yazar, Jewish Theological Seminary, The Rabbinical Assembly of America ve The Unated Synagogue Muhafazakar Yahudiliğin en etkin kurumları olarak nitelemektedir: “Bu üç kurum; hareketin akademik, cemaatsel ve rabbinik taraflarının en etkili ifadeleri olmuştur.” (s. 36) Söz konusu kurumlar günümüzde hepsi aynı çatının altında, JTS’nin binasında yerleşmektedirler. 1886’da bir grup öncü ılımlı rabbi tarafından kurulan bu kurum, hem seküler hem dini eğitim verilmesinden yana olmuştur. Muhafazakar Yahudiliğin eğitim ve dini başvuru merkezi olan JTS, New York’ta yerleşmekte ve hem lisans hem lisansüstü düzeyde eğitim veren beş fakülteden oluşmaktadır. JTS ile Muhafazakar Yahudiliğin birbirine bağımlı olduğu ifade edilmiştir. Şöyle ki, bu akım için manevi rehberler ve liderler olan rabbilerin burada yetiştirildiği, ancak cemaatlerin desteği olmadan liderlerin yetiştirilemeyeceği, bu liderlerin JTS ile cemaatler arasında bir köprü olduğu, JTS’nin de cemaatlerin dini ve sosyal sorunlarının çözümü için uğraştığı 1979’da JTS’nin rektörü G.D. Cohen tarafından vurgulanmıştır. “Hareketin ana kurumu olarak JTS hep lider konumunda olmak istemiştir.” (s. 40) Muhafazakar rabbilerin uluslararası birliği olan The Rabbinical Assembly 1901’de JTS’nin mezunlar derneği olarak kurulmuş, 1918’de bu adı almıştır. Muhafazakarlığın program ve uygulamalarını şekillendiren yaratıcı güç olan RA’ya mensup 1600 civarında üye dünya çapında çeşitli konumlarda görev yapmaktadır. Mezhepçilikten uzak kaçarak, Amerika’daki tüm Yahudileri bir araya getirme amacıyla 1913’te Schechter tarafından kurulan The Unated Synagogue ise bu amacına ulaşmamış, sadece Muhafazakarların bir kurumu olarak kalmıştır. US’nin terkibinde sinagoglar değil ABD dışında Kanada, İsrail vs. gibi Yahudilerin yoğun yaşadığı yerlerde kadınlara, gençlere vs. yönelik bir dizi alt kuruluşlar da yer almaktadır. Müteakip sayfalarda diğer kurumlar ve yapılanmalar hakkında da bilgi verilmektedir. Daha sonra Muhafazakarlığın kurucuları olarak Z. Frankel, S. Morais ve S. Schechter’in isimleri zikredilmekte, ardından akımın önemli kişileri hakkında bilgi verilmektedir.  

Eserin ikinci bölümünde “Muhafazakar Yahudiliğin temel değerleri ve öğretileri, iki aşırı ucu temsil eden Reformist ve Ortodoks Yahudilikten farklı olarak yeni bir ideoloji oluşturma çabaları, harekete yeni bir ülkü olarak temel teşkil edecek olan ‘Katolik İsrail’ kavramı gibi önemli kavramlar ve Muhafazakar Yahudilik ile Siyonizm ilişkisi konuları detaylıca ele alınmıştır.” (s. 10) Burada konuya Muhafazakar Yahudiliğin temel değerleri ve öğretilerinin şekillenmesinde Z. Frankel ve S. Schechter’in rolünün ne olduğu temasıyla giriş yapılmaktadır. Her iki figürün fikirleri ve çalışmaları sayesinde var olan Muhafazakar Yahudiliğin oluşma aşaması Frankel, gelişme aşaması ise Schechter sayesinde olmuştur. Reformistlerle fikri mücadele eden Frankel, bu akımın ortaya çıkmasının sebebidir. “Ona göre, asırlar boyu elde edilen bu kompleks değerler; pratikler, idealler, rahatlık ve birtakım maddi menfaatler için terk edilemez. Her zaman geleneksel Yahudilik esas alınmalıdır. Değişim, zamana yayılarak yavaş ve organik büyüme ile olmalıdır.” (s. 77) O, tarihi olarak gelişen dinamik Yahudilik fikrini savunmuş, Yahudi şeriatının/halaka’nın tarihsel olduğunu düşünmüştür. Değişimin sınırı olarak Frankel, bir hükmün alakalı olduğu kolektif kabullenme ve iradeyi esas almış, eğer bir hükmün değiştirilmesi tüm toplumun iradesini yansıtıyorsa, bunun yapılabileceğini belirtmiştir. Dolayısıyla ona göre “gelenek ve Yahudi milletinin kolektif iradesi, halaka’nın arkasındaki nihai yargıç ve otorite kaynağıdır.” (s. 81) İdeolojik varoluşta ikinci önemli figür, Schechter olmuştur. O, “Amerikan Yahudiliğinin kurtarıcısı olarak görülmüş (s. 81) ve Yahudileri ‘Katolik İsrail’ amacı ve ideolojisi etrafında birleştirmek istemiştir. Bu kavram ile o, birlik şuuruna vurgu yapmakla ‘Yahudi milleti’ fikrini tasarlamış, “başka hiçbir fikirle mukayese kabul etmeyen ve dini bir topluluk değil tüm bir millet kavramı anlamında kullandığı ‘Katolik İsrail’ doktrini üzerinde ısrarla durmuştur.” (s. 78).

Muhafazakar Yahudilikte resmi ideoloji oluşturma çabaları sonraki dönemlerde de devam etmiş, etkin figürlerin söylemleri ağırlığını hissettirmiştir. Schechter’den sonra, “Muhafazakar Yahudiliğin misyonu ve ideolojisinin en güzel örneği, iki önemli rabbi tarafından ortaya konmuştur.” (s. 89) Bu iki figür, L. Finkelstein ile R. Gordis’tir. Finkelstein’e göre Tanrı, Tevrat, İsrailoğulları, dini törenlerde değişiklik, kutsal topraklar ve İbranice konuları Muhafazakar Yahudiliğin ortak unsurlarıdır. Muhafazakarların liderleri inanç esaslarını “Tanrı, Tevrat ve İsrailoğulları” şeklinde üçlü bir şemsiye prensiple ile ifade etmiş, pratikte gelişen doktrinlerin bu üç filtreden başarıyla geçmesi gerektiğine inanmışlardır. Bu şemsiyede yer alan İsrailoğulları şıkkı Schechter’in üzerinde özenle durduğu bir tema olmuştur. O bu prensibi ifade etmek için İbranicede “klal Yisrael” tabirini kullanmıştır. İngilizce “Katolik İsrail” olarak ifade edilen bu tabiri Türkçeye “Yahudi ümmeti” şeklinde çevirebiliriz. Bu tabir Yahudileri bir millet olarak var kılan, onları bir arada tutan birlik şuurudur ve Muhafazakarlığın nirengi noktalarındandır. Schechter bu doktrini “spesifik bir cemaate ait olma değil de tek bir millete ait olma” (s. 111) şeklinde tasarlamıştır. Türkçe ifadesiyle, Katolik İsrail tabiri, “ümmet” olmayı ifade eden bir doktrindir ve aralarındaki farklılıkları bir tarafa bırakıp ortak noktalar etrafında birleşmeği içermektedir. Yahudilerin ortak iradesini ve kolektif vicdanını kasteden, tüm dünyaya yayılmış Yahudileri kucaklayan bu doktrine göre “tüm Yahudiler dini olarak birbirinden sorumludurlar.” (s. 113) Bu anlayış, tüm dünya Yahudilerini birbiriyle dayanışmaya ve yardımlaşmaya çağırmıştır. Schechter’in bu görüşünü benimseyen, akımın ideologlarından Finkelstein “Bizi birleştiren şeyler/The things that unite us” makalesinde bu kavrama önemli bir yer ayırmış ve Yahudiler için onun merkezi rolünü vurgulamıştır. Feminizm nedeniyle 1980’lerde yaşanan değişimler akım içerisinde tartışmaları beraberinde getirmiş, rabbiler akım içerisindeki çözülmeleri sonlandırmak için 1988’de Muhafazakar Yahudiliğin üzerinde ittifak ettiği prensipler olan “Emet ve Emunah” (Hakikat ve İnanç) adlı bildirgesini açıklamışlardır. Yazar, bu inanç bildirgesinin Gordis tarafından yapılmış özeti eserde aynen sunmuş, ardından da metinle ilgili bilgiler vermiştir (s. 124-127). Siyonizm düşüncesi hakkında kısa bilgi verdikten sonra yazar Muhafazakar Yahudiliğin liderlerinin bu düşünceyi benimsemeleri ve desteklemelerine yönelik bilgiler vererek Siyonist mahiyetli söylem ve eylemlerine ilişkin örnekler vermektedir.

Üçüncü bölüm Muhafazakar Yahudiliğin ibadet, dini gün ve bayramları üzerinedir. Yazar başlangıçta Muhafazakar Yahudiliğin halaka’ya, yani dini hukuka bakışını anlatmakta, çağın gerekli kıldığı değişimlerin ibadetler alanında dahi gerçekleştiğine örnekler vermektedir. “Şabat ibadetinde org kullanılması, ibadet esnasında kadın ve erkeklerin beraber oturmalarına izin verilmesi gibi uygulamalar Muhafazakar Yahudilerin dini yaşantıyı esnettiği uygulamalardandır.” (s. 147) İbadetlerdeki bu değişim, hareketin halaka’ya bakışından kaynaklanmaktadır. “Zaman içerisinde halaka’nın değişimi ve gelişimi Muhafazakar Yahudiliğin en temel yaklaşımlarındandır. Her nesil farklı problemler ve mücadeleler ile karşı karşıya kalmıştır. Bu yüzden halaka tüm bu meselelere cevap vermek ve yeni şartlara kendini adapte etmek zorundadır.” (s. 147) diğer taraftan, “Gelenek ve Değişim” şiarını kendisine düstur edinen hareket, güncellemelerle birlikte geleneği muhafaza etmeyi de amaçlamaktadır. Bu yüzden de hareket gıda kuralları, Şabat ve bayram kuralları, günlük ibadetler hususunda geleneği önceler. Ancak çağın getirdiği değişimi de göz ardı etmeyen hareket, özellikle kadın erkek eşitsizliğine yönelik temalardan başlamış, geleneksel duada kadın olarak yaratmadığından dolayı şükretmeyi içeren cümle kaldırılmıştır. Günlük ibadetlerde değişimin olmadığını belirten yazar, Şabat’la ilgili hususlarda geleneksel kuralların kabul edildiğini fakat farklı görüşlerin de olduğunu söylemektedir. Yine de sinagoga yürüyerek gitmenin zor olduğu durumda araba kullanmanın caiz olduğu herkes tarafından kabul edilmiştir. Ayrıca, çalışma şartları nedeniyle Şabat’a alternatif olarak Cuma gecesi ibadeti ihdas edilmiştir.

Eserin dördüncü bölümü, Muhafazakar Yahudiliğin sorunları ve geleceğiyle ilgili bilgiler vermektedir. Konuya girerken yazar alan sınırlaması yaparak verilen bilgilerin ve değerlendirmelerin Amerika’daki boyutla ilgili olacağını belirtmektedir. Burada yazar ilgili sorunları şu başlıklar altında ele almaktadır: Amerikan Yahudilerinin nüfus artışlarındaki düşüş; Yahudi olmayanlarla evlilik; Yahudi kimliği; sonradan Yahudiliğe geçmekle ilgili düzenlemeler; dini otorite ve liderlik meselesi; Amerikan toplumunun çağdaş liberal kültürü ve harekete giderek azalan ilgi. İşaret edilmelidir ki bu meseleler sadece Muhafazakarları değil genel olarak Amerika Yahudilerini meşgul eden meselelerdir. Bu konularla ilgili detaylı bilgiler veren yazar, daha sonra sorunlarla ilgili çözümlerden bahsetmektedir. Çözüm olarak A. J. Heschel tarafından ortaya atılan “zıt kutupları bir arada barındırma” olgusu üzerinde durmaktadır. Öyle ki yukarıda sorun olarak görülen konular, diğer taraftan olumlu unsurları da içerisinde barındırmaktadır.