Türk-Mısır ortak kültür tarihinden faydalanıp birbirlerini yeniden tanıma fırsatı vermesinde bir katkı olması ümidiyle yazılan bu makalenin yazımı çok kısa olmasına rağmen bir seneden fazla sürmüştür. Diğer milletler hakkında söylenen atasözlerinin çoğu olumsuz olduğu için başta bu konuda yazmakta tereddüt ettim. Özellikle “Arap olayım”, “Arapsaçı”, Arap sabunu”, “Arap gözünü açtı” gibi Türkçe deyimler aklımdan geçince kendi kendime: “Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Kaş yapayım derken göz çıkaracaksın galiba” dedim. Bu konuyu yazmaktan vazgeçmek üzereydim ki on iki sene önce, sevgili hocam Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’dan duyduğum söz aklıma geldi ve araştırmaya devam etmeyi uygun buldum.
Konu hakkında doğrudan doğruya hiç bir araştırma veya bir makaleye rastlamadığım için konu çok cazip olmaya başladı. Tereddüt ve korku yerine cesaret gelince, onlarca atasözleri sözlüğü taradım. Taradım ama sözlüklerin en az yarısında Türklerden bahseden hiç bir şey bulamadım. Çünkü Arapçada iki tür atasözleri vardır. Birincisi: Fasih Arapça veya asıl Arapçadaki sözlerdir. Bunlar için birden çok atasözleri sözlüğü vardır ve onlardaki sözlerin çoğu sadece edebi metinlerde bulunur. Elbette bazıları Mısır halkı tarafından da kullanılmaktadır. Bu tür sözlüklerde Türkler hakkında bir şey bulmamız neredeyse imkânsızdır. İkinci tür ise halk diliyle veya konuşulan dil ile bize ulaşan atasözleridir. Bunlara ait özel sözlükler vardır. Mısır halk atasözleri toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtıp yüzyılların tecrübesini günümüze ulaştırmaktadır. Atasözleri anonimdir. Yani kim tarafından ne zaman söylendiğini bilinmez. Topluma mâl olmuş ve toplum tarafından benimsenmiştir. Atasözleri içinde bazen argo ve müstehcen kelimeler bulunur. Bazen de bir şey ve tersini söylemektedir. Onun için iki halk kültüründe de “bekarlık sultanlık mı, değil mi” hala tartışılmaktadır.
Tarih boyunca Türkler ile Mısırlıların temasları, iki taraf arasında karşılıklı etkileşim hususunda uygun bir ortam hazırladı. Türkler ile Mısırlılar ilişkilerini “hizmet ve hâkimiyet dönemi” olmak üzere iki kısma ayırmaktadırlar.
1-) Hizmet dönemi: Mısır’da Türklerin hizmet dönemi Abbasîler zamanında başlamıştır. İslâm dünyasında cesaret ve kahramanlıkları ile tanınan Türkler, önce köle olarak tek tek, sonra gruplar hâlinde İslâm devletinin hizmetine girmişler. Abbasî ordularının komuta kadrolarını ve hassa birliklerini oluşturmuşlar.
2-) Hâkimiyet dönemi (868-1952): Mısır’da Türklerin hakimiyet dönemi Tolunoğulları devletiyle 868 senesinde başlamıştır. Bu hâkimiyet, Eyyübiler İhşidiiler, Kölemenler, Osmanlılar ve Mehmet Ali’nin oğullarıyla 1952 senesine kadar devam ederek, aşağı yukarı bin sene sürmüştür.
Mısır tarihi ve kültüründe “Türk” denince sadece Türkiye Türkleri değil Azeri, Özbek, Kırgız, Çerkez, Laz, Kazak, Tatar ve Orta Asya’dan gelenler de anlaşılır. Türkler, bin sene civarında Mısır toplumunda çok önemli ve etkin bir unsur olmuşlardır. Onun için Mısır halkının kültür hafızasında onlara büyük bir yer ayrılmıştır. Mısır atasözleri, değişik sürelerde Mısır’da yaşamış olan İngilizler, Fransızlar ve Yunanlılardan hiçbir şekille bahsetmemektedir. Bu da Mısır kültüründe Türklerin yerini ve ayrıcalığını göstermektedir.
Türk Kelimesi Geçen Atasözleri
Yüzyıllardan beri Mısır’da yaşayan Türkler hakkında pek çok çok atasözü vardır. Ancak onlarca Mısır atasözleri sözlükleri taramamıza rağmen “Türk” kelimesini içeren sadece iki atasözü, bulabildik.
Birincisi şöyledir:
زي شحات الترك جعان ويقول مُوش لازم
Türk dilencisi gibi, açken bile “lazım değil” diyor
Bu atasözü, yardıma ihtiyacı olmasına rağmen yardımı reddeden ve büyüklük gösteren kişiler hakkında kullanılmaktadır. Mısır’da “Türk” dediğin zaman akla gelen ilk sıfat kibirli ve gururlu olmasıdır. Hatta Türk dilencisi bile açlıktan kıvrandığı halde yemek ısmarlarsan huyundaki kibir açlığına galip gelir. “Teşekkür ederim” veya “aç değilim” demesi gerekirken, kibirli bir üslupla “lazım değil” diyerek karşısındakini küçümsemektedir. Aslında Türklerin bu kibirli tavrı, Mısır halkını etkilemiş ve bir çok atasözünde tenkit edilmiştir.
İkinci atasözü ise şöyledir:
زي التركي المرفوت يصلي على ما يُستخَدَم
(İşten) azl edilen Türk gibidir, istihdam edilene kadar namaz kılar
Azil edilen ve işten kovulan veya darlığa düşen Türk gibidir, istihdam edilişine veya çare bulana kadar namaz kılıyor. Bu atasözü zorlukta ve kolaylıkta tavrı değişen kişiler için kullanır. Bu da insan tabiatında olan bir şeydir.
Bin seneden çok Mısır’da yaşamış olan Türkler hakkında sadece iki atasözü mü vardır? Tabi ki hayır. Mısır halk atasözlerinde Türklere işaret etmek için “Et-türk” kelimesi yanında “El-ğuz” kelimesi de kullanılmıştır. “El ğuz” kelimesi Oğuz’dan gelip, “Oğuzlar” manası taşımaktadır.
Oğuz Kelimesinin Türk Yerine Kullanılması
Mısır Halkı çoğunu “Ğuz” sözünün manasını bilmediği için işgalciler manasında “guzah” kelimesinden geldiğini sanırlar. Hatta Ahmed Teymür Paşa “Mısır Halk Atasözleri Sözlüğü” adlı eserinin bir yerinde «ğuz» sözü “Türk” demektir” derken eserin başka bir yerinde “ğuz tatar” sözünü, Tatar işgalcileri olarak yorumlamıştır.“Ğuz” sözü, Mısır’da pek çok atasözünde geçmektedir
لوُلا أمَّك وأبوُك لأقول الغزُ رَبوك
Annen ve baban olmasa: Ğuzlar (Oğuzlar) yetiştirdi derdim
Yani annen ve babanı bilmesem Türkler yetiştirdi diyecektim. Ahlaklı ve saygılı kişiler için söylenir. Mısır’da çok saygılı bir kişi görülürse bu abartılı saygının kaynağı (Ğuzların) Türklerin yetiştirmesi olarak nitelenir. Burada Türklerin saygısı, güzel ahlakı ve iyi tavırları, Mısırlıların ilgisini kazanıp zihinlerinde böyle bir imaj çizdiği anlaşılmaktadır.
جور الغزُ ولا عدل العرب
Ğuzların (Oğuzların) zulmü Arap adaletinden iyidir
Burada Oğuzlardan kast edilen, Mısır’da hüküm süren Türklerdir. Bu ata sözünde “Oğuzlar” kelimesi yerine bazen “Türkler” kelimesi de kullanır. Burada da dikkat edilmesi gereken husus, Mısır halkının Arapça konuşmasına rağmen kendisi diğer Araplardan farklı görmesidir. Buradaki manasıyla “Arap” denince Arap yarımadasında yaşayan Körfezliler veya bedeviler kastedilmektedir.
آخر خدمة الغز علقة
Ğuzların (Oğuzların) hizmetinin sonu tekme tokattır
Bu atasözü, iyiliği kötülükle karşılayanlar için kullanılmaktadır. Kölemenler, Osmanlılar zamanında ve şimdi hala kullanılan bu atasözü, bir tarihi olaya dayandırılır. Bazılarına göre bu atasözünün kaynağı şudur: “Mısır’ın Fatımi halifesi Haçlılar karşısında Eyyubilerden yardım istemiştir. Bu talebe binaen Selahaddin Eyyübi de Haçlıları yenip 1171’de Mısır’daki Fatımi halifeliğine son verip Mısır’ın tek yöneticisi olmuştur. Mısır’da Şii/Batınilik Mezhebine son vererek yeniden Sünniliği hakim kılmıştır. Bu atasözüne göre, Fatımilere atılan bu tokat nedeniyle Şiilerin acısı hala devam etmektedir.
زي غز الجيزة تملي السجادة ع البحر
Giza “Oğuzları” gibi, deniz kenarında devamlı seccadesi bulunur
Bu atasözü müreffeh ve tembel bir hayat sürenlere söylenir. Eskiden Türkler, su taşımaktan kurtulmak için Nil’den abdest alıp kenarında namaz kılma lüksüne sahip olmak için Giza’ya yerleşmeyi tercih ediyorlardı. Çünkü Giza hem Nil sahiline bakıyor, hem de Kahire’ye yakındı. Hatta bu gün bile Türkiye büyükelçisinin ikametgahı ve Türk kültür Merkezi’nin Giza’da bulunması Türklerin çoğunun Maadi gibi Nil’e bakan semtlere yerleşmeleri, bu tercihin değişmediğini göstermektedir.
غُز الكِرَا ما يحَاربوُش
Kiralık Ğuzlar (askerler) savaşmaz.
Burada “Ğuz” sözü, Mısırdaki Türk askerleri için kullanılmıştır. Bu da başka bir atasözünde şöyle geçer:
راحت من الغز هاربه قابلوها المغاربة
(Kız veya kadın) Ğuzlardan “Oğuzlardan” kaçarak gideni Faslılar kabul etti
Burada da “ğuz” manası Mısırdaki Türk asıllı askerlerdir. Faslılar ise Mısırda yaşayan başıbozuk Faslı askerlerdir. Yanı kız veya kadın Oğuz askerleri elinden ve zararından kurtulunca kötü şansı onu Faslıların eline düşürmüştür. Bir zarardan kurtulup ondan daha büyük bir zarara uğrayan için kullanır.
Mısır halk atasözlerinde Türkler için “Türk ve Ğuz” sözleri yanında “Cindi” sözü de kullanılmıştır. Türk kültürüne göre “Türk asker doğar”. Mısır halk atasözlerinde da askercik manası olan «Cindi» sözü dendiği zaman Türk askerini ifade eder. “Ğuz ve Cindi” kelimeleri Türk asıllı asker demektir. Bu atasözünün birden çok örneği vardır
تشارك الجِندِي مين يرطن لك وتشارك البدوي مين يحسب لك
Askerle ortak olursan dilini sana kim çevirecek, Bedeviyle ortak olursan kim senin hesabını tutacak
Burada verilmek istenilen mana kolaylıkla anlaşabileceğin kişiyle ortak ol. Bir Arap göçebesiyle ortak olursan hesap bilmediği için yorulacaksın. Bir Türk ile ortak olursan Türkçe konuşan birisine muhtaç olacaksın. Şimdilerde ise dil problemi Yunus Emre Merkezi sayesinde yavaş yavaş ortadan kaldırılmaktadır.
***
Yüzyıllardan beri Mısır’da yaşamış olan Türkler hakkında doğrudan veya dolaylı pek çok çok atasözü vardır. Bunlara göre Mısır atasözlerinde Türkler, “Türk, Oğuz ve Asker” kelimeleri ile anılmıştır. Bundan başka Paşa ve Sancak beyi ve kaymakam gibi yüksek rütbeleri elde edenlerin çoğu da Türk olduğundan dolayı bu sözlerin geçtiği atasözlerinde de Türkler kastedilmektedir.
Mısır atasözlerinde Türklerin imajı hem olumsuz ve hem de olumlu olarak geçmektedir. Türklerin olumsuz imajının kaymağı; hakim olduğunda kibirli; asker olduğunda kaba olmasıdır. Türklerin olumlu imajı ise; saygılı, fakir olsa bile çok gururlu, hakem olsa adaletli ve asker ise cesur olmasıdır.
Yorumlar
ilginç bir makale
Evet, bu kısa yazı gerçekten çok ilginç. Bana göre biraz daha araştırılırsa epeyce başka atasözü ve deyim keşfedilir. Bravo. Güzel günler.
Prof. Dr. Faruk Bilici
çok güzel bir çalışma olmuş .tebrikler .devamı gelir umarım
dtcf yüksek lisans
Kocaeli Üniversitesi İlâhiyat Fakultesi Ögretim üyelerinden ve Yunus Emre Enstitüsü Sudan Hartum Üniversitesi Türk Dili eski hocalarından sevgili Ali CANÇELİK dostumun haberdâr etmesi ile muttalî olduğum bu yazıyı büyük bir ilgi ile okuduğum.
Güzel fâideli bir yazı idi.
Kaleminize sağlık
Teşekkür ederim
Kaleminize sağlık hocam, gayet güzel olmuş. Atasözlerimizdeki Türk imajı çok ilginç geldi.
Daha nice faydalı yazılarınızı okumamız dileğiyle …
Hazem Said Hocam, araştırmaları dolayısıyla Türklere ve Türkçe’ye vakıf olmakla birlikte uzun zaman Türkiye’de kalması dolayısıyla da yakinen tanımışlığı bulunmaktadır. Umarım bu tür çalışmaları devam eder, ayrıca Türkiye’deki gözlemlerini de kaleme döker.
Hayırlı çalışmalar.
Yüreğine sağlık. Çok güzel olmuş.
Eline de Kalemine de sağlık değerli hocam. Çok faydalı bir makale.
Saygılar…
Bin yıllık bir dönemden günümüze gelenlerin tespiti açıdından çok hoş. Teşekkürler.