Yener Bayer

Umman’daki denizci Arap aşiretlerinin Doğu Afrika coğrafyasıyla sıkı bağları vardır. Portekizlilerin Doğu Afrika’dan atılmalarını müteakiben büyük liman kentleri Umman’dan gönderilen yöneticiler eliyle idare edilmeye başladı. Maskat’ı İran işgalinden kurtaran (1747) İmam Ahmed’le beraber Bu Saidî Hanedanı da kurulmuş oldu(1749). Evvela Umman ve Ceziretü’l-Arab’ın bazı kısımlarını hükmü altına alan Bu Saidîler özellikle Said Bin Sultan zamanında Doğu Afrika kentlerini de –buralarda yerleşmiş olan Umman kökenli yerel idarecileri tasfiye ederek- devletlerine kattılar. Neticede sınırları Umman’dan Mozambik’e kadar uzanan büyük bir deniz imparatorluğu doğmuş oldu. Said Bin Sultan’ın 1832 yılında Zengibar’ı (Zanzibar) başkent yapmasıyla, Unguja Adası siyasi, ticari ve kültürel bir merkez halini aldı.

Said Bin Sultan’ın 1856’da ölmesi üzerine İngilizler ülkeyi iki oğluna bölüştürdüler. Maskat ve Zengibar iki ayrı başkent oldu. 1857’de İngiltere’nin Hindistan’da tüccarları tasfiye ederek yönetimi üstüne alması ve sonra Süveyş Kanalı’nın faaliyete geçmesi, 1882’de Mısır’ın işgali ve buharlı gemilerin gelişmesi gibi faktörler Hint Okyanusu’nda İngiliz nüfuzunu arttırırken; 1870’de Almanya’nın Fransa’ya karşı sağladığı kesin üstünlük de Fransa’nın elini zayıflattı. 1870’lerden itibaren Almanya sömürge arayan bir büyük güç olarak Doğu Afrika’ya gözünü dikmişti.

İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya ve İtalya Doğu Afrika’daki işgal faaliyetlerini “keşif”, “kölecilikle mücadele” ve “silah kaçakçılığını önleme” gibi bahanelerle meşrulaştırmaya çabalıyorlardı. Bismark başkanlığında 15 Kasım 1884-26 Şubat 1885 tarihlerinde düzenlenen Berlin Konferansı’na İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, İtalya, Rusya, Portekiz, İspanya, ABD, İsveç, Norveç, Danimarka, Belçika ve Osmanlı İmparatorluğu katılmıştı. (Kongo Konferansı veya Batı Afrika Konferansı olarak da bilinir.) Bu konferans Doğu Afrika’nın sömürgeleştirilmesinin büyük bir hız kazanmasıyla sonuçlandı. Kongo Devleti’nin kurulması, köleliğin kaldırılması ve Afrika’da serbest ticaretin tesis edilmesi üzerinde durulan başlıca hususlardı. Konferansta üzerinde mutabakat sağlanan maddeleri içeren “Sened-i Umûmî” katılan devletler tarafından imzalandı.

Bu maddeler büyük devletlere bölgeye doğrudan meşru askerî müdahale yapabilme imkânı sağladı. Örneğin Zengibar Sultanı’nın serbest ticaret anlaşması imzalamamakta direndiğini bildiren Almanya 1885 yılında Fransa ve Osmanlı Devletleri’ne başvurarak Sened-i Umûmî gereğince bu devletlerin Zengibar Sultanı’nı sıkıştırmalarını talep etmişti. 1888 sonunda ise İngiltere, Almanya ve İtalya Zengibar sahillerini abluka altına aldılar.

Bu arada Sultan Bargaş ölmüş yerine uzun zamandır ev hapsinde tutulan Sultan Halife geçmişti. Sultan Halife pek parlak bir kişilik olmadığı gibi Avrupa devletlerinin artan müdahaleleri ve deniz ablukası karşısında çaresiz kalışı sebebiyle halkının gözünden düşmüştü. Yaklaşık yirmi yıldır İngilizlerle Almanları birbirlerine karşı oynayan Zengibar bürokratları, İngiliz Alman ortak ablukası karşısında ne yapacaklarını bilemeyerek umutsuzluğa düşmüşlerdi. İşte böyle bir zamanda Osmanlı Sultanı ve İslam Halifesi’nin name-i hümayununu taşıyan Türk Elçisi Mehmed Rüşdi Efendi Zengibar’a ulaştı.

Halkın gözünü boyacak ve dikkatini çekecek şaşaalı törenlerle karşılanan Mehmed Rüşdi Efendi aslında Hudeyde Tahrirat Müdürüydü. Osmanlıların 2. Abdülhamid’in mektubunu Zengibar’a ulaştıracak eleman bulamamaları sebebiyle epeyce gecikerek, yetersiz harcırahla ve maiyetinde kimse olmaksızın Aden-Bombay-Kalkütta-Kolombo ve Madagaskar üzerinden 1889’da Zengibar’a gelmişti. Sultan’la ve yüksek bürokratlarla görüşen Mehmed Rüşdi Efendi 9 gün burada kaldıktan sonra Padişah’a sunulan hediyeleri de yanına alarak İstanbul’a döndü. Maalesef daha sonra ayak oyunlarına kurban giderek işini kaybedip, Çankırı ve Fizan’da yaklaşık 20 sene sürgün hayatı yaşamıştır. 1908’de Meşrutiyet’in iade edilmesiyle tekrar tahrirat müdürü olarak atandı.

Sultan 2. Abdülhamid’e sunduğu sefaretnamesinde Zengibar’ın nüfusunu, coğrafyasını, mimarisini, tarımını ve siyasetini izah eder. Bu metninde Zengibar’a daimi elçilik açılmasını ve Zengibar’ın himaye edilmesini ısrarla önermiştir.