Türkiye’nin etnik ve dini açıdan en kozmopolit şehri olan Mardin1 ve Ortadoğu’nun dini ve mezhebi açıdan en kozmopolit ülkesi olan Lübnan2. Bu iki merkez yaklaşık yüzyıldır yoğun bir etkileşim içerisinde bulunmakta… Bu etkileşim, I. Dünya Savaşı akabinde gelişen siyasi, sosyal, ekonomik faktörler neticesinde ağırlıklı olarak Süryani, Kürt ve Arap kökenli on binlerce Mardinlinin geçici veya sürekli bir hayat sürme maksadıyla yerlisi oldukları Mardin’den (göçün ana merkezini Mardin’in Turabidin bölgesinin3 ilçe ve köyleri oluşturuyordu) yıllar içerisinde ayrılıp ve en az ayrıldıkları bölge kadar heterojen bir yapıda bulunan Lübnan’a, özellikle de Beyrut şehrine göç etmeleriyle başlamıştır. Bu süreç içerisinde Mardinli Süryaniler, o dönemde Lübnan’da büyük bir nüfusa ve siyasi güce sahip Lübnan Maruni cemaatine, dini ve kültürel ortaklıkları aracılığıyla hızlı bir biçimde adaptasyon göstermiş ve Lübnan coğrafyasına diğer Mardinli gruplara göre çok daha rahat bir entegrasyonla uyum sağlamışlardır.4 (Mesela, Ortadoğu’nun en büyük ses sanatçılarından Feyruz, baba tarafından Mardinli bir Süryani, anne tarafından Lübnanlı bir Maruni olması hasebiyle bu uyumun en bilinen örneğidir.)5 Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinde konuşan Mardinli Kürtler ise özellikle Kürt miri Kamuran Ali Bedirhan’ın bu bölgedeki ikameti esnasında güç kazanmaya başlamışlardır. Kamuran Ali Bedirhan’ın Fransa mandası altındaki Lübnan döneminde Fransız devletiyle yakın ilişkiler geliştirmesi Mardinli Kürtler açısından siyasi ve demografik anlamda büyük kazanımlar doğurmuştur. Ancak bu kazanımlar ilerleyen yıllarda ortaya çıkan Lübnan İç Savaşı’yla Mardinli Kürtlerin Lübnan’ın kalıcı büyük bir unsuru haline gelemeden ya Lübnan’ı terk ederek ya da dil ve kültürel olarak Lübnan’a eklemlenerek zayıflamasıyla etkisini kaybetmiştir.6 Mardinli grupların kahir ekseriyetini oluşturan Mardinli Araplar da iç savaştan sonra kayda değer bir azalma yaşamışlar fakat çoğunluğun başta Beyrut olmak üzere Lübnan’ın çeşitli merkezlerinde kalarak hayatlarına devam etmesi bu diasporanın varlığını korumuştur.
Mardinli Araplar kültürel kimlikleri çerçevesinde hem Mardin kökenlerini öne çıkarma hem de Lübnan’ın sair topluluklarından ayırt edilme amacıyla kendilerini Arapça “Mardinli” anlamına gelen “Merdelli-Merdalli” ismiyle tanıtmaktadırlar.7 Bu yazıda da Lübnan’daki en büyük ve en etkili Mardin diasporası olan Merdalli cemaatinden bahsedilecektir. Halihazırda Lübnan’da sayıları 20 ila 30 bin arasında değişen Merdalliler, Türkiye’ye siyasi ve sosyolojik bağlamda büyük bir yakınlık beslemekte ve kendilerini yakın zamanda geliştirdikleri “Arap asıllı Türk ve Lübnanlı Türk” gibi kimliksel ifadelerle de niteleyerek Türkiye’nin Lübnan’daki canlı bir parçası olarak yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedirler.8
Merdallilerin (Mardinlilerin) Lübnan’a Gelişi
Tarih boyunca bir ticaret merkezi olan Mardin, I. Dünya Savaşı sonrasında çizilen yeni siyasi sınırlarla Suriye’nin Kamışlı ilçesine komşu sıradan bir hudut şehrine dönüşmüştür.9 İktisadi açıdan büyük zararlar oluşturan bu durumun akabinde Mardin coğrafyası meskun nüfusuna yetmemiş ve özellikle de bu nedenle Mardin’den hem iç hem de dış göçler yaşanmıştır. İlk dış göçlerin önemli bir bölümü güney yönünde gerçekleşerek önce Suriye sonra Lübnan’la nihayet bulmuştur. Daha önce bilinen Kamışlı ve Halep güzergâhından aşağı inilerek Beyrut’a büyük bir göç yaşanmıştır.10 Beyrut varışlı bu göç hareketi Beyrut’un o dönemlerde istihdam anlamında büyük bir cazibe merkezi olması ve Beyrut rotasının İstanbul’a göre daha kısa ve tasarruflu olması yönleriyle öne çıkmıştır.11 1975-1991 Lübnan İç Savaşı’na kadar Mardin’den Beyrut’a büyük bir insan sirkülasyonu gerçekleşmiş ve Türkiye’de olumsuz ekonomik, sosyal ve siyasal koşulların en fazla yaşandığı özellikle 1960-1980 yıllarında Mardin-Beyrut hattında çok yoğun bir göç trafiği meydana gelmiştir.12 Göç popülasyonun zirve yaptığı bu dönemde oldukça büyük bir kitleye ulaşan Merdalli (Mardinli) nüfusu üzerine çok farklı sayılar telaffuz edilse de o dönemlerde ne Lübnan’ın ne de Lübnan’daki Merdallilerin nüfusu üzerine net bir sayı vermenin imkanı yoktur. Ancak o dönem üzerine kimi saha araştırmacıları tarafından bazı nüfus oranları hakkında çeşitli tahminler yapılmıştır. Örneğin Ortadoğu araştırmacısı David McDowall, “The Kurds (Kürtler)” adlı raporunda birtakım sayısal tahminlerde bulunmuştur. Ancak McDowall bu raporunda Merdallilerin/Mardinlilerin hepsini Kürt olarak değerlendirmiş ve mezkur raporunda Kürtlerin kahir ekseriyetinin Türkiye’nin Mardin şehrinden geldiğini belirterek 1975-91 Lübnan İç Savaşı’na kadar ki genel Kürt nüfusu için “yaklaşık 70.000” ifadesini kullanmıştır.13
Mardellilerin Dili ve Kültürel Kimliği
Merdallilerin anadili Alman dilbilimci Prof. Dr. Otto Jastrow’a göre Arapça’nın Musul, Kamışlı, Mardin ve Siirt mıntıkalarında konuşulan Qiltu/Kiltu (Kuzey Mezopotamya) lehçesidir. Qiltu lehçesi Mardin özelinde başta Mıhallemi ve Kose diyalektleri olmak üzere birkaç ağza ayrılan bir lehçedir.14 Bu minvalde Merdallileri anadilleri hasebiyle Arap kimliğiyle tanımlayabilme durumu ön plana çıksa da bu hususta hem geçmiş dönemde hem de bugün bazı ihtilaflar söz konusudur. Merdalliler yakın zamana dek hem araştırma metinlerinde hem de Lübnan toplumunun nazarında “Kürt”15 olarak kabul edilmiş ve bu şekilde isimlendirilmişlerdir. Mardin’den Kürtlerle beraber gelmeleri ve onlarla ilişkide bulunmaları hasebiyle Merdalliler, Mardin Kürtleriyle tek bir çatı altında değerlendirilmişlerdir. Diğer taraftan bu durumun en önemli nedenlerinden birini de Lübnan’daki Mardinli Arapların/Merdallilerin önemli bir kısmını teşkil eden ve etnik kökenleri üzerine Araplık, Süryanilik, Kürtlük, Türklük ve melezlik gibi birçok iddia bulunan Mıhallemi16 adıyla maruf insanların oluşturmasıdır.17 Yine aynı şekilde başta Mıhallemiler olmak üzere bütün Merdallilerin Anadolu kökenli hem Müslüman (Kürt-Türk-Arap) hem de Hıristiyan (Süryani-Ermeni) kaynaklı birçok gelenek ve göreneğe sahip olması da başka bir nedendir. Bunlara binaen Mardellilerin anadile de klasik bir Arapça lehçesi değil, içerisinde Kürtçe, Türkçe, Süryanice gibi yerel dillerden yoğun etkiler bulunan eklektik bir diyalekttir.18 Bu diyalekt halen Lübnan coğrafyasında konuşulmaya devam ediyor olsa da özellikle yeni nesil Merdalliler tarafından yavaş yavaş unutulmakta ve bu lehçenin yerini Lübnan lehçesi almaktadır.19 Bu çerçevede Merdallilerin aslen direkt Kürt olmamalarına ve Kürtçe konuşmuyor olmalarına rağmen Merdalliler yakın zamana dek “Kürt” olarak tanınıp bilinmişlerdir. Nitekim bu durum uzun bir süre Merdallilerin kendilerini net olarak ifade edememesine ve Lübnanlıların da tüm Mardinlileri Kürt olarak değerlendirmesi sonucuna yol açmıştır. Aslında yakın döneme dek Merdalliler de Kürt kimliğinin reddi hususunda net ve keskin bir tavır almaktan kaçınmışlardır. Çünkü tam olarak kendilerini ifade etmiyor olsa bile müstakil bir cemaat olamadan o dönemdeki güçlü Kürt cemaatinin reddedilmesi Lübnan’da sahipsiz ve kimliksiz kalabilme korkusu yaratmıştır.20 Nitekim uzun bir dönem Lübnan’da etiketlendikleri Kürt kimliğine karşı keskin bir reaksiyon göstermemişler sadece ara ara Mardelli ve Mıhallemi kimlikleri üzerinden yeni bir imaj yaratmaya çalışmışlar fakat bunda da tamamen başaralı olamamışlardır. Halit Yeşilmen’in Mıhallemiler/Mahallemiler üzerine hazırladığı doktora tezinde bu konuyla ilgili bir Merdalli’den edindiği aşağıdaki bilgi, durumun daha iyi anlaşılması adına paylaşılabilir:
“Bir gün ne oldu anlatayım: Beyrut’ta Kürtlerin çapulculuğu, hırsızlığı, cinayetleri falan artınca büyüklerimiz bizi topladılar ve dediler ki; “bundan sonra nereye giderseniz gidin kendimizi Mhellemi olarak tanıtacağız, tamam mı.” tamam. Hafta sonu bir gün iki araba dolusu insan bir yerlere giderken Lübnan’daki Suriye askeri bizleri durdurdu ve kimliklerimizi sordu, kimsede kimlik de yoktu. Biz de Mhellemi olduğumuzu söyledik. Onlar da bilmiyorlar bunun ne olduğunu. Mhellemi de nedir yav falan demeye başladı. Kürt olduğumuzu söyleseydik bize hiçbir şey söylemeden bırakacaklardı. Hepimizi indirip bir yerlere götürdüler. “Eee! Söyleyin bakalım bu Mhellemi nedir, nerden geldiniz?” diye söylenmeye başladılar. Aramızda çok şakacı bir arkadaşımız vardı. Onlara dedi ki “Yav kardeşim Mhellemi demek yani Kürt Kürt” deyince “Niye daha önce söylemediniz, biz zaten Kürtlerden bıktık bir de yeni çıkan bu şeyle mi uğraşacağız diye düşündük.” dediler. Böyle söyleyince bizi serbest bıraktılar. Bu isim tutmadı anlayacağın.”21
Fakat özellikle 1994 yılında Merdallilerin önemli bir kısmının Lübnan vatandaşlığı almasıyla Merdallilerin Kürt kimliğinden sıyrılma isteği perçinlenmiştir.22 Özellikle son dönemlerde Türkiye ile geliştirdikleri yakın ilişki ve Türkiye’nin eskiye nazaran Ortadoğu’da daha aktif bir politika yürütmesi Merdalliler arasında “Türk/Türkiye” kökenlilik etiketini ön plana çıkarmıştır. Şu an bu etiket Merdalliler arasındaki en büyük ve en kapsayıcı kültürel kimlik olma özelliğini taşır.23
Merdallilerin Lübnan’daki Yerleşim Merkezleri
Merdallilerin kahir ekseriyeti Müslüman nüfusun çoğunluğu oluşturduğu başkent Beyrut’un batı yakasında yaşamaktadır. Yine kahir ekseriyet Beyrut’un batı sahiline yakın Zukak El Blad, El Zarif, Berbir, Basta Al Fovka, Basta Al Tahte, Nuveyre, Ras Al Nabi, Ayşe Bakkar, Kaskas, Sabra, Burj El Barajneh gibi son yıllarda Lübnanlı Şiilerin de yoğunluk kazandığı mahallelerde ikamet etmektedir. Ayrıca Mardin Savur’un İmneyzil (Kayatepe) köyünden yaklaşık 50 hane Lübnan’ın ikinci büyük şehri olan Trablus’un, Kıbbe semtinde ve Mardin Savur’un Rajdiyye (Üçkavak) ve İmğaşniye (Yenilmez) köylülerinden bir kısım da Lübnan’ın doğusunda kalan Bekaa Vadisi’ndeki köylerde çiftçilik yaparak hayatlarını sürdürmektedir.24
Merdallilerin Sosyo-Ekonomik Durumu
Merdallilerin büyük çoğunluğu Mardin’in Midyat, Savur ve Ömerli gibi komşu ilçelerinin köylerinden25 gelen insanlardır.26 Merdallilerin, Mardin’deki köylerinden ayrılıp Ortadoğu’nun en büyük ve en zengin kentlerinden biri olan Beyrut’a gelmeleri sonrasında özellikle sosyal ve iktisadi sahada birçok problem ile yüz yüze kalmışlardır. Bu tür problemler ancak tedrici bir şekilde Lübnan’a ve Beyrut şehir yaşamına adaptasyonla azalma eğilimi göstermiştir. Bu çerçevede bu urumu somutlaştırmak gerekirse, Lübnan’a göç edenlerin önemli bir kısmını eğitim seviyesi düşük ve tarımsal faaliyetler dışında mesleki bir deneyime sahip olmayan kişiler oluşturmuştur. Bu nedenle de Merdalli erkekler ilk olarak Beyrut’ta nitelik gerektirmeyen hamallık, kapıcılık27 gibi işlerde istihdam edilmişler zamanla terzilik, boyacılık, garsonluk, pazar ve sokaklarda sebze-meyve satıcılığı gibi işlere yönelmişlerdir. Merdalli kadınların önemli bir kısmı da yakın zamana dek varlıklı Lübnan yerlilerinin evlerinde temizlikçi ve bakıcı olarak çalışmıştır.28 Fakat bugün Lübnan’da yaşamlarını sürdüren üçüncü kuşak Merdalliler, Lübnan’a iktisadi ve toplumsal açıdan daha büyük varlıkla katılabilmektedir. Yukarıda bahsedildiği üzere günümüzde Merdalliler, zamanla hadarileşmiş (şehirleşmiş) ve ekonomik ve sosyal olarak daha büyük kazanımlar elde etme sürecine girmişlerdir.29
Merdallilerin Lübnan İç Siyasetindeki Yerleri
Din ve mezhep açısından Ortadoğu’nun en kozmopolit ülkesi olan Lübnan, farklı dinler ve mezhepler arasında güç paylaşımına dayalı çok unsurlu bir parlamenter cumhuriyet sistemine sahiptir. Genel olarak bu sistem tarihi bağlamda iki önemli aşama geçirerek günümüze taşınmıştır. İlk önce yazılı olmayan 1943 Milli Misak (Ulusal Pakt)’ı ardından Lübnanlı taraflar arasında imzalanan 1989 Taif Anlaşması’yla Lübnan iç siyaseti halihazırdaki şeklini ana hatlarıyla almıştır. Bu sistemle cumhurbaşkanının Hristiyan Maruni, başbakanın Müslüman Sünni, meclis başkanının Şii Müslüman olması gerekmekte ve 1989 Taif Anlaşması’yla toplam parlamenter (milletvekili) sayısının (128 parlamenter) Hristiyan ve Müslüman gruplar arasında 64’e 64 gelecek şekilde yarı yarıya bölüşülmesi kararı alınmıştır. Lübnan’daki Müslümanlara ait 64 koltuktan 27’si Şiilere, 8’i Dürzilere, 2’si Alevilere ve 27’si de Sünniler aittir.30 Fakat bu genel paylaşım Lübnan vatandaşlığı olan topluluklar içindir, Merdallilerin büyük bir kısmının 1994 yılına kadar Lübnan vatandaşlığı olmamıştır. 1994 yılında Refik Hariri’nin başbakanlığı döneminde çok sayıda kişiyi vatandaşlığa kabul eden bir kararname imzalanmış ve 80 ülkeden 157.216 kişiye Lübnan vatandaşlığı verilmiştir. Yurttaşlık verilen yabancı uyruklulara bakıldığında Suriyelilerden (65.734) sonraki en büyük grubu 32.504 sayısıyla Kayd-ıl Ders (oturma izni) belgesine sahip olan insanlar oluşturmuştur.31 Bu belgeye sahip olanların önemli bir kısmı ise Kürt ismiyle belirtilmiştir. Bu çerçevede hem Kayd-ıl Ders sahiplerinin (28.535’i Müslüman) hem de Türk vatandaşı (489 Müslüman) olan toplam 29.0245 sayısının önemli bir bölümünün aslında Merdalli olduğu tahmini yapılmaktadır.32 Bu cihetle tamamı Müslüman Sünni33 olan Merdallilerin vatandaşlıktan sonraki siyasal temsil olarak ilk adresleri Müslüman Sünni blok olmuştur. Fakat şu ana dek Merdalliler siyasal organizasyonlarının zayıflığından ötürü Lübnan Meclisi’nde herhangi bir parlamenter koltuğu elde edememişlerdir. Fakat mevcut olan bu eksiklik zaman zaman dile getirilmekte ve Lübnan siyasetinde güçlü bir aktör olarak öne çıkma talepleri gündeme taşınmaktadır.34 Nitekim Merdalliler kendi aralarından şu ana dek siyasi bir hizip veya bir milletvekili çıkartamamış olsalar da belediye meclis üyeliği ve mahalle muhtarlığı gibi daha küçük ölçeklerde siyasi kazanımlar elde etmişlerdir. Örneğin bugün dahi Beyrut’un bir belediye meclis üyesi ve dört de mahalle muhtarı Merdalliler arasından çıkmıştır. Fakat bu isimler direkt Mardelli siyasi gücü ve organizasyonu sayesinde değil kişisel başarılarıyla bu görevleri kazanmışlardır. Yine de Lübnan gibi bir ülkede kolektif bir destek olmadan siyaset yapmanın zorluğu aşikardır buna binaen siyasi kazanımlar elde etme uğraşında olan Merdallilerin aralarındaki ihtilafları en aza indirip siyaseten güçlü bir topluluk olarak Lübnan siyasetinde yer almaları kendileri açısından elzem bir durumu teşkil eder. Örneğin Lübnan’a daha fazla uyum göstermiş ve kökleşmiş Lübnan Ermenileri -120.000 civarındaki nüfuslarıyla- siyaseten çok daha güçlü bir yapıya sahiptirler.35 Nitekim günümüzde Ermenilerin Lübnan parlamentosunda altı milletvekili iki de bakan kontenjan hakkı mevcuttur.36
Merdallilerin Lübnan’daki Nüfusu
2020 itibarıyla Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliği’ne kayıtlı takriben 22.000 Türk vatandaşı bulunmaktadır. Bu sayının neredeyse %90’ını ise Mardinliler oluşturmaktadır.37 Daha önce de bahsedildiği üzere bu Mardinlilerin kahir ekseriyeti Merdallidir. Ancak T.C. vatandaşlığına sahip olmayan bu yüzden de Beyrut Büyükelçiliği’ne kayıtlı olmayan binlerce Merdalli’nin de varlığı bilinmektedir. Lübnan devleti ülkenin dayandığı mezhepsel dengeleri ciddi oranda sarsacağı ve ülkeyi ciddi krizlere sürükleyebileceği endişesiyle 1932 yılından beri Lübnan’da resmi bir nüfus sayımı yapmamıştır. Dolayısıyla şu an ne Lübnan nüfusu ne de Lübnan’ın Mardelli nüfusu üzerine resmi bir sayı vermenin imkanı yoktur. Ancak Lübnan’daki Merdallilerin önemli bir kısmı ve Merdalli dernekleri nüfuslarının 50.000 civarında olduklarını belirtmekte bir beis görmezler.38 Fakat bu sayının hayli abartılı bir sayı olduğu kanaatini de paylaşmak gerekmektedir. Zira Lübnan İç Savaşı döneminde ve sonrasında Merdallilerden azımsanmayacak bir bölüm, Lübnan’ı terk ederek ya başta Almanya39 ve İsveç olmak üzere Avrupa ülkelerine gitmiş ya da anavatanları olan Türkiye’ye geri dönmüştür.40 Bu çerçevede T.C. vatandaşlığı bulunan ve bulunmayan Merdallilerin halihazırda toplam 20 ila 30 bin arasında olduklarına dair yapılan tahminler gerçeğe daha yakın bir durum arz etmektedir.
Mardellilerin Lübnan’daki Sivil Toplum Örgütleri
Merdallilere ait ilk sivil toplum örgütü 1960 yılında Beyrut’ta kurulan Ravda Kültür Derneği’dir. Bu dernek Beyrut’un güney yakasında bulunan Burj El Barajneh semtinde 1940’lı yıllarda Mardin’in Ömerli ilçesinden Beyrut’a gelen Omeri ailesi tarafından tesis edilmiştir.41 Halihazırda kendine ait mescidi, okulu, Kuran kursu, sağlık ocağı gibi merkezleri bulunan Ravda Kültür Deneği, Lübnan’daki en yüksek Sünni dini otorite olan İslam Sünni Konseyi (Dar-ul Fetva) ile güçlü ilişkiler içerisinde olup şu an Merdalliler özelinde faaliyet göstermekten ziyade dini temelli etkinlikle içerisinde bulunmaktadır.42 Ravda Kültür Derneği’nin kurulmasından sonra Omeyrat Aile Birliği43, Gelecek Nesil Derneği (Jil El Mustakbel), Lübnan Türk Gençlik Derneği gibi sivil toplum örgütleri de Merdalliler tarafından tesis edilmiştir. Şu an Merdallilerin temsilinde en fazla öne çıkan sivil toplum örgütü ise Merdallilerin yoğun olarak yaşadığı El Zarif mahallesindeki Gelecek Nesil Derneği (Jil El Mustakbel)’dir. Lübnan İç Savaşı sonrası Refik Hariri tarafından Sünni temelli Tayyar El Mustakbel (Geleceğin Hareketi) adında bir parti kurulmuş ve Merdalli eğitimli bir grup da hem bu partiye taraftarlık hem de Merdallileri bir araya getirmek amacıyla 1998 yılında Cîl El Mustakbel (Gelecek Nesil) adında bir dernek kurmuştur.44 Bu dernek Türkiye elçiliğiyle yakın ilişkiler geliştirmiş ve 2017 yılında da merkezi için TİKA’dan tadilat ve tefrişat desteği[45] almıştır. Ancak bugüne kadar Merdalliler üzerine arzu edilen birleşmeyi ve gücü ortaya çıkarabildiği hususu tartışmalıdır. Zira derneğin hem büyük ve etkili organizasyonlar için fiziki olarak yetersiz olması (bodrum katında küçük bir merkez) hem de derneğin tüm Merdallilere ulaşmaktan ziyade genel olarak sadece Mardin Kinderip (Söğütlü) köylülerinin dahil olduğu faaliyetlerde bulunması genel olarak negatif bir tablo ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu bilgilere binaen Merdallilerin Lübnan’da halihazırda güçlü bir sosyal birlikteliklerinin olmadığı sonucu çıkartılabilir.
Merdallilerin Türkiye ile Olan İlişkileri
Yakın zamana dek Türkiye tarafından siyasi ve akademik olarak neredeyse hiç bilinmeyen Merdalliler son senelerde kendileriyle ilgili gerçekleşen haberler, akademik tezler, köşe yazıları, raporlar, belgeseller aracılığıyla eskiye nazaran bilinip tanınır bir hal almışlardır. Bu fark edilişin ardında aynı zamanda Türkiye’nin sıcak ve aktif bir Ortadoğu politikası izlemesi ve bu çerçevede TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, YTB gibi yumuşak güç araçlarıyla Lübnan coğrafyasına girmesi de bulunmaktadır. Merdalliler de özellikle Türk dizileri ve kanalları aracılığıyla Türkiye’ye çok daha kuvvetli bir aidiyet bağı geliştirmişler ve Türkiye’yi yoğun bir şekilde ilgi alanlarına dahil etmişlerdir. Bu süreçte eskiden çokça önemsenmeyen Türkiye vatandaşlığı önemli bir konu haline gelmiş ve Türkiye’yi Mardin dışında da görüp tanıma arzusu gelişmiştir.45 Ayrıca Lübnan’da özelikle bazı Ermeni radikaller tarafından Türkiye’ye ait sembol ve merkezlere ara ara saldırılar düzenlenmekte ve böylece Türkiye ile ilişkili kişi ve kurumlar yıldırılmaya çalışılmaktadır. Bu tür durumlarda ise Merdalliler kısa sürede organize olup caydırıcı bir güç olarak Türkiye lehine sokağa inebilmektedir.46 Diğer taraftan Lübnan’daki Merdallilerin kültürel anlamda Türkiye ile olan ilişkilerini korumaya ve geliştirmeye yönelik herhangi uzun vadeli bir programın mevcudiyeti bilinmemektedir. Sadece ara ara Merdallilerin hepsini kapsamayan iftar programları ve resmi bayram kutlamaları gibi elçilikçe desteklenen faaliyetler vesilesiyle ilişkiler devam ettirilmeye çalışılmaktadır.47
Sonuç ve Öneriler
Mardinli grupların en büyüğü olarak günümüzde sayıları 20-30 bin olarak tahmin edilen Merdalliler, Lübnan’a ilk geldiklerinde Kürt olarak isimlendirilmişler ve yakın döneme kadar bu şekilde bilinip tanınmışlardır. Merdalliler Lübnan’da cemaatsiz (kimsesiz) kalma korkusuyla uzun bir süre Kürt etiketinden-kimliğinden sıyrılma konusunda net bir çabada bulunmamışlardır. Merdallilerin önemli bir bölümünün 1994 yılında Lübnan vatandaşlığı alması ve ilerleyen yıllarda diasporası oldukları Türkiye ile ilişkilerini arttırmaları sonrasında Kürt kimliğinden açık bir şekilde ayrışma arzusu ve hareketi ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin son dönemlerdeki sıcak Ortadoğu politikası, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve YTB gibi yumuşak güç kurumlarıyla Lübnan’a girmesi ve gün be gün tüm Ortadoğu’da daha büyük bir hayran kitlesine ulaşan Türk dizilerinin etkisiyle Lübnan’daki Merdalliler Türkiye’yi çok yoğun bir biçimde ilgi alanlarına dahil etmişlerdir. Nitekim Türkiye’nin iç ve dış adımları sanki Lübnan’da yaşanıyormuş gibi takip edilmekte ve zaman zaman Türkiye aleyhine olan herhangi bir saldırıda kısa bir süre içerisinde organize olup Türkiye lehine Lübnan sokaklarına inebilmektedirler. Başk bir ifade ile Türkye adına en güçlü lobiyi temsil etmektedirler. Ancak Türkiyenin bu konuda yakın-orta veya uzun vadeli bir planlaması olup olmadığı bilinmemektedir. Diğer taraftan Merdalliler açısından büyükelçilikte ve konsolosluktaki işlem hızlarının tatmin edici olmadığı gibi şikayetler de defaatle işitilmiştir.
Merdallilerin en büyük sorunlarından biri Türkçe’yi ya az bilme ya da neredeyse hiç bilmemeleridir. Ancak bugün Merdalliler dahil Türkçe eğitimi arzulayan büyük bir Lübnanlı kitlenin mevcut olduğu görülmektedir. Bu çerçevede Merdallilerin yoğun olarak ikamet ettikleri mahallelere de yakın olan 2012 kuruluşlu Beyrut Yunus Emre Enstitüsü’nün personel anlamında niceliği, faaliyetler anlamında ise niteliği arttırılabilir. Ayrıca Türkiye ve Türkçeye karşı genel rağbetin devam etmesi durumunda Lübnan’da bir Maarif Vakfı Okulu da açılabilir.
Başta Türkçe öğretimi olmak üzere çeşitli kültürel faaliyetler de bulunan Beyrut Yunus Emre Enstitüsü’nün bir devrelik Türkçe öğretim ücreti 320 dolardır. Lübnan’da yaşayan tüm Türk vatandaşları için ise fiyat yarıya inerek 160 dolar olmaktadır. Ancak doların Lübnan’da sarsıcı bir şekilde yükselmesi ve Beyrut’ta bulunan Türk vatandaşları arasında sadece Merdallilerin Türkçeyi öğrenmeye ihtiyacının olması hasebiyle Türk vatandaşlığı olan ya da olmayan tüm Merdalliler için uygun özel bir fiyatlandırma gerçekleştirilebilir.
Mardin/Türkiye ilişkisinin canlı kalmasına yönelik Mardin Büyükşehir Belediyesi, Midyat Belediyesi, Mardin Artuklu Üniversitesi ve tüm Türkiye’nin dört bir tarafına dağılmış Mardin hemşehri dernekleri gibi merkezlerle, Merdalliler için proje ve etkinlikler üretilip gerçekleştirilebilir.
TİKA tarafından zaman zaman Lübnan’daki Merdallilere ve Merdalli derneklere yardımlar yapılmaktadır. Bu yardımlar bir sistem dahilinde kolektif bir biçimde dağıtılarak aradaki ilişkiler derinleştirebilir. Ayrıca YTB tarafından yabancılar için verilen Türkiye Bursları’nın, Lübnan’da Türk vatandaşlığı bulunmayan Merdallilere de tahsisiyle Türk vatandaşlığına sahip olmayan Merdalli gençlerin Türkiye ile ilişkilerinin arttırılması sağlanabilir.
Türkiye’yi Lübnan’da resmi olarak temsil eden en büyük kurum T.C. Beyrut Büyükelçiliği’dir. Buradan hareketle elçiliğin Merdallileri daha yakından tanıması ve kendileri için kapsamlı bir program hazırlaması elzemdir. Bu minvalde verimli ve uzun vadeli programların ortaya konabilmesi adına önde gelen Merdallilerle ilişkiler arttırılabilir. Bilahare elçilikçe Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye yönelik büyük toplantılar, konferanslar, ödüllü yarışmalar, geziler vs. icra edilebilir.
Kendi aralarından belediye meclis üyesi ve mahalle muhtarı çıkarabilen Merdalliler henüz bir milletvekili çıkarabilecek organizasyon gücüne sahip değillerdir.. Kendi aralarında aile ve köy asabiyetine bağlı çeşitli ihtilaflar yaşayan Merdallileri birleştirebilecek ve bu şekilde kuvvetlendirebilecek tek üst gücün Türkiye devleti olduğu kanaati mevcuttur. Lübnan’da 16 Haziran 2017’de kabul edilen yasayla yurtdışındaki Lübnan vatandaşlarının oy kullanabileceği ve küçük gruplar ve az oy alan adayların da milletvekilliği kazabileceği yeni seçim yasası yürürlüğe girmiştir. Bu paralelde, siyasi kazanımlar maksadıyla Merdalliler siyasi açıdan ya müstakil olarak desteklenebilir ya da Lübnan’daki diğer Türk kökenli küçük gruplar (Akkar Türkmenleri, Baalbek Türkmenleri, Dınniye Türkmenleri, Girit Türkleri, Anadolu kökenli aileler…) birleştirilerek resmi veyahut gayri resmi bir baskı gurubu oluşturulabilir ve bu sayede de Lübnan’da siyasi kazanımlar elde edilebilirler.