Tunus Cumhurbaşkanı Beji Kaied Sebsi, Medeni Kanunun çıkarılmasının yıldönümü olan 13 Eylül 2017’de ve Tunus Ulusal Kadın Günü münasebetiyle kendisini Burgiba’nın varisi ve takipçisi kabul eden hükümete bir çağrıda bulundu. Miras konusunda erkek ve kadının eşit pay almalarına imkan verecek bir kanunun hazırlanması ve kadınların yabancılar ile evlenmesini engelleyen 1973 tarihli kanunun değiştirilmesini istedi. Ayrıca bu değişik taleplerinin İslam dini ve Tunus Anayasası ile çelişmediğini beyan etti.

Sorunun Tarihi Gelişimi ve Yeni Girişimin Gerekçesi

Cumhurbaşkanı’na göre Tunus kadınlarının gayrimüslimler ile evlenmelerini yasaklayan ve evlenmeleri halinde eşlerinin İslam’a girdiklerini ispat eden belgelerin sunulmasını öngören 1973 tarihli kanun kadın haklarını zedelemektedir. 1973 yılındaki çıkarılan söz konusu yasa özel hukukta “gayrimüslim ile evlenen kadıların evlilik akdinin kabul edilmemesi” geçersiz olduğundan bahseden bazı hükümleri destekleme mahiyetinde çıkarılmıştı. Cumhurbaşkanının bugünkü yaklaşımı aynı zamanda Tunus yargısının da  eşitlik konusundaki anlayış değişimine paralel olarak ortaya çıkmıştır. Aslında mevzu yeni değildir. Tunus’ta 1960ların sonlarında batıl görülen bu tür evlilikler, 1999 yılında kanuni bulunmuş ve özel hukukta buna engel bir hükmün olmadığı ileri sürülmüştü. 2009 yılında da konu tekrar gündeme geldiğinde  gayrimüslim ile evlenmenin ve mirastan pay almanın Anayasa ile uyumlu olduğu içtihadında bulunulmuştu. Nitekim 2017 yılında 60 Tunus  Sivil Toplum gurubu, 1973 yılında çıkarılan kanunun kaldırılması ve kadın-erkek eşitliğini öngören Tunus anayasası ile uyumlu hale getirilmesi talebinde bulunmuşlardır.

Tunus Cumhurbaşkanı tezini kadınların Tunus toplumunda edindikleri yeri ve aile bütçelerine sundukları %45lik payları ve ekonomideki küçük borçlanmadaki %54lük paylarıyla ile desteklemektedir. Buna ilave olarak  Cumhurbaşkanı, sağlık sektörü çalışanlarının %60’ı, mühendislik alanlarının %35’i, adalet çalışanlarının % 41’i, Avukatların %43’ünü kadınlardan oluştuğu gibi toplam üniversite mezunlarının  % 60nin da kadın olması Tunus toplumunun medeni bir seviyeye eriştiğini  beyan ederek kanun değişikliğini talep etmiştir.

Cumhurbaşkanı Sebsi, “kadın ve erkek arasında tam bir eşitliğin sağlanması ve sorumluluk üstlenmede iki cins arasında denkliğin sağlanması sorumluluğunu” devlete yüklemiştir. Bu konudaki dayanağı da 2014 Anayasasının 46. Maddesi olmuştur ki, bu madde; “kadınların müktesep haklarını himaye, destekleme ve geliştirmeyi ayrıca her alanda, her türlü sorumluluğu üstlenme konusunda kadınlar ile erkekler arasında fırsat eşitliğini garanti etmeyi, devletin seçimle gelinen görevlerde kadın ve erkek arasında bir taksimi yapmayı, kadına karşı her türlü şiddeti önlemeyi”, devletin görevleri arasında saymaktadır. Diğer taraftan 21 Madde ise “ödevler konusunda hiç bir ayırım yapmadan kanun önünde kadın-erkek eşitliğini” öngörmektedir.

Meselenin toplum veya en azından bazılarının nazarındaki hassasiyetini bilen Cumhurbaşkanı “Tunus toplumunun duygusal şoklara uğramaması için parlamenterlerin bir çıkış yolunu bulma konusundaki zekalarına güvendiğini” de ilave etmeyi ihmal etmedi. Cumhurbaşkanının oldukça cüretkâr olan bu yeni çıkışı eski tartışmaların üstüne gelmesi ile birlikte yeni tartışmaları başlatmıştır.

Hatırlayalım: Mirastan eşit pay alma hususu 2011 devriminden önce Tunus Demokratik Kadınlar Birliğinin taleplerinden biriydi. Ancak kadın hakları konusunda reformlar yapan Bin Alinin rejimi bu maddeyi göz ardı etmişti. Son zamanlarda adı geçen cemiyet başka cemiyetler ile işbirliği yaparak, “aile bütçesine ve her türlü sorumluluklarda etkin ortak hasebiyle” miras kanununda değişiklik yapılması talebinde bulunmuşlardır.

Ayrıca konu 2016 Mayısında parlamentodaki Demokrasi Gurubundan bir milletvekili tarafından da teklif edilerek, kadın-erkek miras paylaşımında eşitliğin sağlanmasını istemiştir. Ama bu teklifinin amacının toplumun tercihini ortadan kaldırmayı hedeflemediğini de beyan etme ihtiyacı duymuştu. Tunus müftüsü bu teklif üzerine “bunun ne bugün ve ne de yarın asla mümkün olmadığını, zira Kur’an-i Kerimde bu hükmün açık ve bunun Allah’ın değişmez hükmü” olduğunu açıklayarak; asıl meselenin ülkenin içinde bulunduğu ağır iktisadi ve sosyal konular olduğunu ve meclisin bu konularda çalışması gerektiği çağrısında bulundu. Aynı şekilde solcu milletvekilleri veya Halk Cephesi de böyle bir değişikliğin zamanı olmadığını söyleyerek söz konusu teklife karşı gelmişlerdi. Bu tartışmalar, eşitliğin zaman ile sınırlı olamayacağı gerekçesiyle bazı kesimlerce alay konusu olmuştu.

Cumhurbaşkanının şimdiki teklifi siyasal İslamin egemen olduğu  bir ortamda yapılmıştır. Talebini, İhvan-i Müslimin hareketinin bölgesel ve uluslararası bir muhasaraya maruz kaldığı, bir taraftan da en-Nahda’nın geçmişteki söyleminden vaz geçerek, dinî olan ile daveti ayırt edip, sivil bir parti olmayı ilan ettiği bir dönemde yapmıştır.

Bazıları bu girişimi 2014 yılında seçilen Cumhurbaşkanının yeni bir siyasi manevrası olarak okumuşlardır. Amacı, seçmenin özellikle de seçilmesinde ve partisinin parlamentoda İslami parti ve müttefiklerine karşı üstünlük sağlamada ciddi katkısı olan kadın seçmenlerin güvenini kazanmaktır. (Sebsi’yi başkanlığa taşıyan Nida hareketinin 1.700.00 oyun yaklaşık bir milyonu kadınların oylarından oluşmaktaydı.)

Bütün yorumlardan bağımsız olarak söylenebilir ki;  Tunus’ta mirastan eşit pay alma çağrısı geniş bir tartışmaya yol açmıştır.

Tepkiler

Beklenildiği gibi solcu ve liberal kadın dernekleri Cumhurbaşkanının teklifine büyük ilgi gösterip konuya sahip çıktılar. Zira onlara göre bu girişim kadınlara insaf, reformların sürdürülmesi ve bağımsızlıktan itibaren elde edilen gelişmelerin muhafazası anlamı taşımaktaydı. Nitekim onlara göre de kadınlara mirasta eşit payın verilmesi fikri 2014 anayasası ile de uyumlu bir girişimdir.

Cumhurbaşkanlığı resmi sözcüsü olan Saide Garraş al Arabiyye TV ile yaptığı bir röportajında “miras meselesi, kölelik, hadler (İslami cezaların) ve çok evlilik gibi içtihadı gerektiren meselelerden” olduğunu söylemiştir. Ayrıca bir Müslüman ülke olarak Türkiye’nin mirasta eşit pay almayı karara bağlamış olmasını da örnek göstermiştir. Ayrıca Garraş bununla kalmayarak Tweetir hesabından açıklama yaparak, 1973 tarihli kanun ve onu andıran tüm kanunların yürürlükten kaldırıldığını beyan ederek kadınları kutlaması konunun alevlenmesini sağlamıştır.

Diğer taraftan Tunus Fetva Kurulu da Cumhurbaşkanının teklifini değerlendirerek” bu teklifin kadının konumu güçlendirmek, ayrıca hak ve ödevlerde cinsler arasında eşitliği sağlama konusunun hayata geçirip, garanti etmek” olduğunu “onların hakkı da örfte bilinenin aynısıdır”  ayetine istinaden açıklama yapmıştır.

Buna karşılık pek çok kadın ve erkek bu projeye karşı çıkmıştır. Karşı gelenlerin arasında “miras meselesini hakkında açık nas bulunan ve tartışılması mümkün olmayan dini sabitelerden” biri olduğunu kabul eden Tunus Zeytuniye Üniversitesi hocaları bulunmaktadır.

Ancak İslami Mercei (mürşidi) olan Nahda hareketi (Cumhurbaşkanının partisi olan Nida Tunus partisi müttefiki) resmi açıklamasında meselenin tartışılmasına muvafakat ederek, konunun parlamentoya getirilmesini istemiştir. Buna karşılık teklif bazı üyelerinin de ciddi itirazı ile karşılaşmıştır. Bu partinin parlamentodaki en şöhretli milletvekillerinden biri, partisinin,  mirasta kadın erkek eşitliğini talep eden bu kanun için oy vermeyeceklerini açıklamıştır.  Ayrıca aynı partinin parlamento gurubu başkanı da partisinin “Tunus anayasasına, İslamin öğretilerine, Kur’an’dan çıkarılan açık ve kat’ı hükümlere” mutlak bağlılıklarını ilan etmiştir. Burada şunu da hatırlatmak gerekir. Nahda partisinin de dayandığı Anayasanın ilk maddesi “Tunus özgür, bağımsız ve egemen bir devlettir. Dini İslamdır.” İfadesi yer almaktadır. Diğer taraftan Nahda Partisi başkan yardımcısı Parlemento başkanı yardımcısı olan Abdülfettah Mouro ise bu konuda olumlu bir yaklaşım sergileyerek, Tunus kadınlarının “gayrimüslimler ile evlenmesinin şahsı bir tercih olduğu” açıklamasında bulunmuş ve ayrıca bu hususun “ Tunus Anayasasına koyduğumuz vicdan hürriyeti” ile ilgili olduğunu ilave etmiştir.

Bütün bunlara karşılık pek çok Tunuslu kadın ve erkek Cumhurbaşkanının bu girişimine şiddetle muhalefet etmişlerdir. Zeytuniye Üniversitesi hocaları, “mirasın dinin değişmez meselelerinden olduğu ve açık naslar ile belirlendiği, üzerinde herhangi bir ihtilafın olmadığı gerekçesiyle girişimi reddetmişlerdir. Gayrimüslimler ile evlilik meselesi ise Kur’an Sünnet ve İcma ile haram kılındığı ve olması halinde zina hükmüne gireceğini beyan etmişlerdir.

Sosyal Medyadaki Yankılar

Tunus dışındaki pek çok aydın kadın ve erkek bu gelişmeleri ve bu girişimi Cumhurbaşkanının reformist düşüncelerinin bir parçası olarak değerlendirmiştir. Buna mukabil İslam Alimleri Birliği Başkanı Kardavi, Tunus parlamentosuna yaptığı çağrıyla kendilerinden bu kanun teklifini “dinlerine ve halklarına bir vefa olarak ve kendilerine verilen emaneti yerine getirmek için” reddetmelerini istemiştir. Aynı şekilde Türkiye’de yaşayan Vecdi Guneym de Tunus devlet başkanına ağır tenkitler getirerek onu küfürle suçlamıştır. Hatta Tunus Hariciye bakanlığı resmi tepkisini Türkiye’ye bildirmiştir.

Mısır’dan Ezher uleması, Tunus Fetva Divanı vekili Abbas Şuman’ın konuya yaklaşımını ve teklif edilen bu kanunun, Müslüman kadınların gayrimüslimler ile evlenmesinin İslam şeriatı ile uyuşmadığı gerekçesiyle girişimi  şiddetle reddetmişlerdir. Ayrıca yapılan açıklamada miras hakkındaki ayetlerin içtihat kabul etmeyecek açıklıkta ve kesinlikte olduğunu, hal ve zamanın değişimi ile değiştirilemeyeceğini ilave etmişlerdir. Buna karşılık Tunus’tan bazı kesimler bu meselenin bir iç mesele olduğunu ve Ezheri’n yaptığı açıklamanın iç işlerine karışmak anlamına geldiği beyanında bulunarak, “Ey Ezher asker olarak kal” sloganı ile Ezherin askeri darbe ile işbirliğini hatırlatarak ağır tenkide tabi tutmuşlardır.

Bu konu Tunus’ta kanun karşısında kadın-erkek eşitliğine doğru tam bir yönelime imkan vermesinin yanında tartışmaya konu olan bu istisnai durum Arap ve İslam aleminde Tunus’a özel bir mekan açmaktadır. Esasında bu tartışma yeni olmayıp Fransız sömürgesinden beri nesilden nesile intikal eden bir tartışmaların devamıdır.

Genel olarak bu durum burada ve Türkiye’de 19. yüzyılda yaşanan ıslahatçı yaklaşımın bir devamı, ya da evrensel prensiplere doğru bir gidiş olarak da okunabilir. Osmanlı Tanzimat’ından ilham alan 1857 tarihli Ahd-i Eman’da (Tunus Islahat fermanında), Müslüman ile gayrimüslim arasındaki eşitlik meselesi de o zamanlar aydınlar arasında bir hayli tartışmaya sebep olmuştur ki bu da ayrı bir konudur.