Sağlık turizmi, dünyada giderek önemi artan bir sektör haline gelirken, dönemsel gelişmeler ve doğru politikalarla Türkiye dünyada ilk 10 ülke arasına girmiştir.1 2005 yılından itibaren sağlık turizmine giderek önem veren Türkiye’nin özel ve kamu sektörü işbirliğinde artan bir ivme yakaladığı görülmektedir.2 Yaz dönemlerinde tatil için gelen turistlerin yanı sıra, Batılı ülkelerdeki yüksek tedavi ücretleriyle baş edemeyen gurbetçiler Türkiye’nin ilk sağlık turizmi deneyimleri arasında sayılabilir. Devlet açısından sağlık turizminin keşfinde ise ilk adım 2010 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde önce Sağlık Turizmi Birimi’nin kurulmasıyla gerçekleşmiştir. 2011 yılında Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı adı altında, 2013 yılında ise genel müdürlük statüsünde sürdürülen çalışmalar sayesinde bugün oldukça iyi bir noktaya gelinmiştir.
Özellikle 2018 sonrasında döviz karşısında giderek eriyen Türk Lirası’na çözüm arayan ve krizleri fırsata dönüştürme yeteneğine sahip girişimcilerin attıkları adımlar sayesinde sektör hareketlenmiştir. Sunulan sağlık hizmeti ücretlerinin Avrupa, ABD ve Kanada’daki fiyatlara göre oldukça uygun olmasının yanı sıra, Türkiye’yi sağlık turizminde öne çıkaran başat etkilerden biri de, ülkemizdeki tıp eğitiminin kalitesi ve teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesidir. Öte yandan, bu makalenin konusunu oluşturan Ortadoğu ve Afrika nüfusunun Türkiye’deki sağlık turizmine ilgisi ve ülke ekonomisine katkısı da gözden kaçırılmamalıdır.
TÜİK rakamlarına göre, 2015 yılında ülkemize gelen sağlık turisti sayısı 395 binden biraz fazla iken, 2018’de bu rakam 594 bine yükselmiş; 2020 yılında pandeminin etkisi ile 400 binlere gerilerken 2022’de 1,5 milyona yaklaşmıştır.3 Sağlık turizminin ülkeye getirdiği döviz miktarı da her yıl artan bir ivme ile yükseliş göstermiş; 2015’de 638 bin 622 dolar olan sağlık turizmi gelirleri, 2022’de 2 milyon 119 bin dolara yükselmiştir.4
Ortadoğulu Sağlık Turistlerinin Türkiye ilgisi
Sağlık turizmi alanında, 2010 yılına kadar Türkiye’yi ağırlıkla gurbetçiler tercih etmekteydi. Aradan geçen 13 yıldan sonra dahi hatırı sayılır ölçüde gurbetçinin özellikle yaz dönemlerinde ülkeye girmesi, ekonomiyi hala canlandıran unsurlardan biridir. TÜİK rakamlarına göre, turizm gelirinin yaklaşık yüzde 30’u, yurtdışında yaşayan gurbetçiler üzerinden sağlanmaktadır.5
2021 yılının ilk dört aylık döneminde İstanbul’a en çok ziyaretçi gönderen ilk 10 ülke Rusya, İran, Almanya, Ukrayna, Irak, Fransa, Özbekistan, Azerbaycan, ABD ve Libya olmuştur.6 Bu ülkeler içinde sağlık turizmi kapsamında gelenlerin büyük bölümünü Arap ya da İran kökenli turistler oluşturmaktadır. Hatta Batılı ülkelerden gelen sağlık turistlerinin önemli bir bölümü de Arap kökenli turistlerdir. Örneğin Fransa’dan gelen sağlık turistlerine bakıldığında Cezayir, Fas, Tunus gibi Kuzey Afrika Araplarının öne çıktığı görülmektedir.
2022 verilerine göre, Türkiye’ye en fazla ziyaretçi gönderen ilk üç ülke, İngiltere, ABD ve Almanya’dır. En çok harcama yapanlar sıralamasında ise sırasıyla ABD, İngiltere ve Suudi Arabistan’dan gelen turistler bulunmaktadır.7 Yukarıda da işaret edildiği gibi, ABD ve İngiltere’den gelen hastaların önemli bir bölümünü Arap ve İran asıllı turistler oluşturmaktadır. Özellikle İngiltere’den hatırı sayılır ölçüde Arap sağlık turisti Türkiye’ye gelmektedir.
Son yıllarda Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Körfez’den gelen Arap turistler için Türkiye sağlık turizminde öne çıkan yerler arasındadır. Gurbetçilerin ardından Arap ve İran kökenli turistlerin; başta saç ekimi olmak üzere plastik cerrahi, diş tedavisi, kanser ve organ nakli gibi pek çok farklı alanda hizmet aldıkları görülmektedir. Bu anlamda, son yıllarda Türk lirasının değer kaybetmesi Türkiye’nin tercih edilmesinde önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. Sağlık turistlerinin genel olarak tercih ettiği şehirlerin başında İstanbul ve Antalya gelmektedir.8
Gelen sağlık turistlerinin Türkiye’yi seçme nedenleri arasında cazip fiyatların yanı sıra yaşadıkları ülkelerde uzun bekleme sırası (İngiltere, Hollanda, Kanada) ve sigorta sistemlerinin istedikleri tedavileri karşılamıyor olması (Fransa, İngiltere, İrlanda, Almanya) gibi sebepler de yer almaktadır.9 Ancak gelen turistlerin köken olarak çoğunlukla Arap ve Fars kökenli olması, gerek kültürel ve gerekse coğrafi yakınlık gibi unsurların varlığına da işaret etmektedir.
Ortadoğulu Turistler ve Emek Gücü
Sağlık turizmi alanında yabancı dil vazgeçilmez unsurlardan biridir. Türkiye’ye sağlık hizmeti almak için gelecek hastaların öncelikli beklentileri anadillerinde bilgi alabilmektir. Ne yazık ki Türkiye’de sağlık sektöründe çalışanların yabancı dil yeterlilikleri henüz istenilen boyuta ulaşmamıştır.10 Bu durum sağlık turizminde iletişim sorunlarını beraberinde getirmektedir.
Ancak bu sorun 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşından kaçanların Türkiye’ye gelmesiyle Arapça alanında kısmen giderilmiştir. Suriyeliler ile Arap kültürüne daha yakından aşina olmaya başlayan Türkiye nüfusu, özellikle yaz dönemlerinde artan Arap turistler için Suriyelileri istihdam etmeye başlamıştır. Sağlık turizmine de yansıyan bu gelişme, bu alandaki şirketlerin ağırlıkla Arap nüfusa yönelik çalışmalarını hızlandırmalarına sebep olmuştur. Suriyelilerin ardından Kuzey Afrika ve sahraaltı ülkeleri dahil olmak üzere pek çok Afrika kökenli, çalışmak için Türkiye’ye giriş yapmıştır. Sağlık turizmini seçme sebepleri ise genelde yaşam standartlarının kendi ülkelerinde daha kötü olmasıdır:
“İlk gelişimde buraya sadece eğitim için gelmiştim. Geçici olarak burada kalmayı düşünüyordum. Burası kendi ülkem Cezayir ile karşılaştırdığımda daha güvenli ve daha rahat. Ailemden herkes zaten farklı ülkelerde yaşıyor, Cezayir’de değiller. Sağlık turizmi bence bizim gibi yabancılar için kısa sürede hemen bulunabilecek güzel işlerden biri”11
Türkiye’nin sağlık turizminde emekleme dönemi denebilecek ilk yıllarında ağırlıkla ihtiyaç duyulan ikinci dil ise Farsça’dır. Sağlık turizmi alanında çalışan İran kökenlilerin, Türkiye’yi ABD ve Avrupa’ya geçişte bir köprü olarak gördükleri de anlaşılmaktadır:
“Bu sektörde çalışan İranlıların az olduğunu düşünüyorum. İstanbul’da yaşayan çoğu İranlı’nın kendi şirketleri var genelde. Açıkçası Türkiye’yi ABD ve Avrupa ülkeleri ile çalışmak için adeta bir köprü gibi görüyorlar.”12
Yurtdışından olabildiğince çok hasta getirmek isteyen yerli acentalar, hatırı sayılır ölçüde yabancı tercüman istihdam etmeye başlamışlardır. Hatta çoğu özel sağlık kuruluşu kendi bünyelerinde çağrı merkezleri açmış ve artık Arapça – Farsça harici diğer dillerde de geniş bir portföyleri bulunmaktadır. Böylece giderek büyüyen sağlık turizmi geliri, yatırımcıları bu yönde daha fazla istihdam yapmaya yönlendirmiştir.
Tercümanların yanı sıra Arap ve Fars kökenli doktor ve hemşireleri de sağlık turizmi alanında görmek mümkündür. Yabancı doktorların çoğu batılı ülkelerde çalışmayı tercih etseler de, bu ülkeler arasında artık Türkiye de bulunmaktadır.13
Sağlık turizmi Türkiye’nin başat istihdam alanlarından biri olmaya doğru giderken, Türkiye ile Ortadoğu ve Afrika arasındaki bağı oldukça güçlendiren ve yeni işbirliği alanları oluşturan bir sektör haline gelmiştir. Hatta Türkiye, sağlık turizmi sektöründe bu iki coğrafyadan aldığı güçle estetik turizminde dünyada yedinci sıraya yükselmiştir.14
İşbirliğinin daha da güçlenmesi için çözüm bekleyen unsurlar da yok değildir. Bunlar arasında tercümanların sağlık alanındaki eğitimlerinin güçlendirilmesi ve yabancı sağlık görevlilerinin çalışma izinleri konusunda kolaylıklar sağlanması öne çıkmaktadır. Bu sorunların çözümü sağlandığında, Türkiye’nin global alanda cazibe noktası olma özelliğini daha da yükseltecektir.