Bu coğrafyada yaşamanın en güzel tarafı her daim sürprizlere hazır olmanızdır. Psikolojik olarak bu tür sürprizlere hazır olduğunuz için mi bu bölgede yaşamak ilginç hale gelir, yoksa bölgesel gelişmeler sizi evrilttiği için mi hazır olursunuz karar sizin.
Bir gün kalkarsınız, akla en son gelecek Tunus’ta Arap Baharı başlamış, milyonlarca insan sokaklarda…
Bir gün kalkarsınız, akla hayale gelmeyecek rejimler yıkılmış, liderler başka ülkeye kaçmış, ya da öldürülmüş,
Bir gün kalkarsınız, ‘yaprak kıpırdamaz’ denilen Libya’da devrimciler bir saltanata son vermiş,
Bir gün kalkarsınız, modern zamanların gördüğü en tehlikeli terör örgütü BM üyesi iki legal ülke olan Suriye ve Irak’ın üçte birini işgal etmiş, yıllarca kontrolünde tutmuş,
Bir gün kalkarsınız, seksen yıllık ‘profesyonel’ muhalifler seçim kazanmış, iktidara gelmiş,
Bir gün kalkarsınız, yıllarca bu ‘profesyonel’ muhalifleri desteklemiş olan bir körfez ülkesi tüm lider kadroyu tutuklayıp hapse atmış,
Bir gün kalkarsınız, bu seçim kazanan ‘profesyonel’ muhalifler kendi atadıkları general tarafından askeri darbeyle devrilmiş,
Bir gün kalkarsınız, Suriye’de iç savaş başlamış, yarım milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş, ülke nüfusunun yarısı ‘laciin’ veya ‘nazihiin’ statüsüne düşmüş, binlercesi Avrupa’ya ulaşma hayaliyle yollarda ölmüş,
Bir gün kalkarsınız, ülkeniz milyonlarca Suriyeli ile dolmuş, ana caddeleriniz daha önce adını duymadığınız yemeklerin ve sandviçlerin sunulduğu lokantalarla süslenmiş, tabelalar okuyamadığınız alfabeyle bezenmiş,
Bir gün kalkarsınız, geleneksel hanımlarınız Suriyeli hanımlardan mülhem Halep işi uzun zarif siyah elbiseler giyer olmuş,
Bir gün kalkarsınız, Suudi Arabistan gibi zengin bir ülke dünyanın en fakir ülkesi olan Yemen’i bombalamaya başlamış,
Bir gün kalkarsınız, Yemen’de ölü sayısı on bini aşmış ve bu güne kadar iki binden fazla insan koleradan ölmüş
Bir gün kalkarsınız, Katar’a dört ülke ambargo kararı almış, koşulları son derece ağır bir ültimatom vermiş…
Değişkenliği bu kadar çok ve hızlı olan bir coğrafyada devletler açısından diplomasinin işi son derece zor. Uzun süreli stratejik planlamalar muhtemelen henüz tasarı aşamasındayken önemini yitiriyor.
Jeopolitik pozisyonunuz realitenizi belirlediğinden kaçınılmaz olarak her daim hazırlıklı olmak zorundasınız. Aniden ortaya çıkan krizleri yönetebildiğiniz oranda bölge politikalarında söz sahibi olabilirsiniz.
Bunun için de en azından bölge coğrafyasını karış karış tanıyan, Arapçayı lehçeleriyle konuşan, ideolojik yapıların tarihsel süreçlerdeki gelişimini bilen, toplumsal dinamikleri belirleyen aşiretlerin aralarındaki ilişkiyi ve birbirlerine bakışlarını özümsemiş, eski Arap edebiyatının sadece şair adlarına değil onların divanlarına vakıf, aruz bilir recezden anlar, modern şairlerin şiirlerindeki referanslara muttali, günlük birkaç gazeteyi okur ve daha da önemlisi oradaki satır aralarını anlar, gerektiğinde Arap televizyonlarına çıkıp yorum yapabilen uzmanlara gereksinim var.
Bu uzmanların aynı zamanda batı dillerinden bir ikisini bilip ABD ve/veya Avrupa’daki üniversitelerde eğitim almış olmaları olayların global seyrini idrak açısından da son derece gereklidir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz vasıflara sahip bireylerin yetişebilmesi için eğitim kurumlarınızın olması ve orada bulunacak hocalarınızın da bunları sağlayacak kapasitede olması gerek.
Yüz seksenden fazla üniversitenin bulunduğu Türkiye’de hala lisans seviyesinde bir tek Ortadoğu Çalışmaları bölümünün bulunmamasını açıklamak mümkün değil. Yüksek lisans seviyesindeki programların açığı kapatma konusundaki çabaları dikkate şayan ancak yeterli sayılamaz.