Afrin harekatının ikinci ayında Türkiye’nin Suriye içindeki operasyonları sürerken, harekatın yansımaları da yerel ve uluslararası basında etkisini göstermeye devam ediyor. Operasyonun Arap medyasında da geniş yer bulması, Türkiye’nin Suriye politikası üzerindeki detayları göstermesi bakımından önemli olmakla birlikte bu detayların nasıl ve ne şekilde aktarıldığı birtakım tartışmaların da kapısını aralıyor. Arap medyasında özellikle Suriye iç savaşı başladıktan sonra Esad rejimine karşı duranlar ile rejimi destekleyenler arasında şu ana kadarki görüşler stratejik hedeflerin tanımlanması açısından net bir şekilde ifade edilirken, Türkiye’nin bölgesel aktörlüğü ve sahada oynadığı rolü de bu minvalde ele alınıyordu. Afrin operasyonuyla birlikte ise birbirinden çelişkili iddia ve yorumların ortaya atıldığı görülüyor. Böylelikle terörizm- propaganda ve ulusal çıkarlardan oluşan çok bilinmeyenli denklemin Arap basınındaki karşılığı da kimi zaman sert söylemler şeklinde olurken, kimi zaman da itidalli yaklaşımlar sergileniyor.
El Cezire ve Rai Al Youm
Türkiye’nin Körfez’deki en yakın müttefiklerinden olan Katar’ın sahip olduğu El Cezire basınında Zeytin Dalı operasyonunun detayları gün be gün büyük titizlikle okuyucuya sunulmaya devam ediyor. Haber sitesinin yazar kadrosunda ise operasyonun muhtemel sonuçları ve uluslararası düzlemdeki etkilerine dair ilginç tespitler mevcut. Zeytin Dalı ile birlikte Esad’ın ordusu karşısında güçlenmesi beklenen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun ülkenin iç dinamiklerini değiştireceği iddiası bunlardan biri. Aynı zamanda cumhurbaşkanının 3,5 milyon Suriyelinin topraklarına geri döneceği ifadeleri, Türkiye’nin küresel güçlerin Suriye üzerindeki etnik hesaplarını tersine çevrilmesini hedeflediği bağlamında yorumlanıyor.
Harekâtı Türkiye’nin siyasi hedefleri bakımından değerlendiren El Cezire yazarı Zirfan Pervari’ye göre ise; Ankara yanlış bir rotayla hedefine doğru ilerlemekte. Bu anlamda yazar, Zeytin Dalı operasyonlarının terörizmden öte Kürt hareketine karşı yürütüldüğünü vurguluyor. Kürtlerin geleceğe yönelik taleplerinin Türkiye tarafından politik bir fobiye dönüştüğünü ifade eden yazara göre, Türk hükümeti Afrin operasyonuyla Kürtleri zayıflatarak hem Esad’a, hem de İran’a hizmet etmiş oluyor.1
Cumhurbaşkanının Afrin üzerinden bölgesel rolünü güçlendirip, politik çıkarlarını sağlama almaya çalıştığını ancak hatalarla dolu olduğunu iddia eden bir diğer gazete ise Rai Al Youm. Gazetenin editörüne göre Erdoğan, Suudi Arabistan’ın Yemen’de ya da Irak’ın Kuveyt’te düştüğü hataya düşmek istemiyorsa, Afrin’den bir an önce çıkmalı. Bu kendi ordusundaki şehit sayısının artmaması ve toplumsal krize yol açmaması için de büyük önem arz ediyor. Afrin’deki kayıpların ülke içindeki muhaliflerin elini güçlendireceğini ve başkanlık seçimleri için kullanacağı yorumunu yapan gazete, ülkede iç kaosun çıkmaması adına operasyonun durdurulması gerektiğini savunuyor.
Operasyona tepkisel yaklaşan bir diğer görüş Abdülbari Atwana ait. “Sınır güvenliğini sağlamak için Suriye topraklarını bombalayan Türkiye’nin bu inadının uzun vadede beklenenden aksi sonuçlar doğuracağı” iddiasında bulunan Atwan, geçen 7 yıl boyunca Suriye’de askeri çözüm yollarının hiçbir işe yaramadığını sıranın artık diyalogda olduğu görüşünü savunuyor. Bu nedenle de Erdoğan’ın Rusya gözetiminde Esad’la bir an önce masaya oturması gerektiğini vurguluyor. Aksi taktirde Amerika’nın İsrail’le birlikte bölgeye girerek Türkiye, Rusya, İran ve Suriye’yi elimine edeceğini de belirtiyor.2
Çıkarcı yaklaşımlar
Afrin Operasyonunun karşısında duran bir diğer ülke ise Mısır. Türk dış politikasında Mısır’la olan diplomatik ilişkilerin özellikle 3 Temmuz 2013’deki Sisi darbesiyle birlikte kopma noktasına gelmesi, sonrasında ise ağır aksak ilerlemesi Mısır basınında Afrin harekâtına yönelik düşüncelerin, konjonktürel bağlam yerine karşılıklı hesaplaşmalar niteliğinde ortaya çıkmasına yol açtı. Bu noktada örneğin Mısır’ın önde gelen medya kuruluşu Ahram’da, Türkiye’nin Suriye kıskacında İran, Amerika ve Rusya’nın yanında en zayıf taraf olduğu, bölgesel yalnızlığından dolayı da operasyonu münferit çabalarla yönetmeye çalıştığına dair iddialar gün yüzüne çıkıyor. Gazete yazarlarından Mansur Ebu Azm meseleyi daha da vahim hatta medya yalanına taşıyarak; “Afrin batağı Türkiye’nin Vietnam’ına dönüşmüş durumda ve her geçen gün burada yenilgiye uğruyor” iddiasında bulunuyor.3
Mısır’ın olası Suriye müdahalesi ise bir başka Mısırlı yazar Abbas Tarabili’nin satırlarında yer alıyor. Yazar için Afrin’in Türk nüfuzuna girmesine Mısır’ın müsaade etmesi mümkün değil. Dolayısıyla Suriye rejimine Mısır’dan gelecek askeri destek söz konusu olabilir. Bu görüşün arkasında yatan sebepler ise çok yönlü. Şubat ayında gündeme gelen Güney Kıbrıs’ın Mısır’la olan doğal gaz anlaşması, ülke gündemini yoğun bir şekilde işgal ediyor. Türkiye’nin ise bu anlaşmanın karşısında durarak doğu Akdeniz gazı üzerindeki hedeflerini Afrin üzerinden gerçekleştirmek istediğini ve Mısır’ın önüne set çekmeyi planladığı görüşünü savunan Tarabili, Suriye sahillerine sahip olmaya çalışan Türkiye’nin Afrin’den başladığını ve Mısır’a engel olmaya çalıştığını iddia ediyor.4
Mutedil Yaklaşımlar
Operasyonun diplomatik aşamalarına dikkat çeken Quds al Arabi, Ankara- Tahran hattındaki gelişmelerin önemini ortaya atanlardan. Gazetenin üzerinde durduğu konu, İran’ın Zeytin Dalı harekâtına karşı gösterdiği tepkinin kısa süre sonra destekler mahiyete bürünmesinin arkasında yatan nedenler. İran dışişleri bakanıyla Türk dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ikili temaslarına yer veren gazete, İran’dan gelen Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde başarılı olmak zorunda olduğuna dair mesajlarının satır arasında Suudi Arabistan’ın yer aldığına yer veriyor. Suudi yönetiminin bölgedeki Arap aşiretleri terör gruplarına destek vermeleri hususunda yönlendirmesi tehlike çanlarının çalmasına işaret. Öte yandan İran için Zeytin Dalı harekatının başarılı olması Suriye’nin bölünmesine yol açabilecek bir Kürt oluşumunun önüne geçilmesi için de büyük önem arz ediyor.5
Aynı şekilde Körfez’in Suudi Arabistan merkezli bir diğer güçlü yayın organı Quds al Arabi’nın harekata yaklaşımı da diplomatik manevraların temelindeki senaryolar üzerinden okunuyor. Medya kuruluşuna göre Afrin’deki Türk ilerleyişinden en çok faydalanan Ankara- Washington ilişkisinin bozulmasına sevinen Rusya. Velid Şakir için bir diğer kazanan ise hem Afrin’deki terörist grupların hem de Türkiye’nin diyalog kurmaya çalıştığı Esad rejimi.6
Türkiye’nin Afrin’deki ilerleyişine itidalli yorumlar yapan görüşler ise Ürdün basınında yer almakta. Al Gad gazetesinden Musa Şitavi Türk hükümetinin kuzey sınırını korumak için yaptığı operasyonu haklı bir gerekçe olarak görüyor ancak, Afrin’deki ilerleyişin Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği üzerine etkisinin de önemli olduğunu ifade ediyor.7
Ortadoğulu analist ve yorumcuların Türkiye’nin Suriye’de Fırat Kalkanı’yla başlayıp Zeytin Dalı’yla devam eden askeri ilerleyişine bakışları, bölge ülkelerindeki mesajın algılanması bakımından önemli. Harekata karşı genel olarak tepkisel duruş sergilenmesi, bölgesel çıkarların ne anlamda karşılık bulduğu sorusunun daha net anlaşılmasına yardımcı oluyor. Aynı şekilde Türk dış politikası açısından da Arap yazarların fikri temayüllerinin göz önünde bulundurulması, Ortadoğu’nun zihin dünyasını analiz etmede gerekli olan kodların doğru tanımlanması noktasında önem arz ediyor. Bu çerçevede, harekat devam ettiği sürece 1) yabancı medyanın sürekli bilgilendirilmesi, 2) Arap dünyasına karşı uygun araçlar ile kamu diplomasisi yürütülmesi bir zaruret olarak ortaya çıkmaktadır.