Bu yazıda iki yıl arayla Beyrut’ta yaptığım gözlemlerimi bulacaksınız. Modern Lübnan’ın kurulmasından beri pek çok değişimler yaşamış olan Beyrut hep Orta Doğu’nun şen şakrak güverciniydi. Ama son yıllarda yaşadıkları… Gelin Beyrut’u hep birlikte gezelim.
Ağustos 2019
Beyrut’ta hava sıcaklığı ortalama 32 derece. Nem yüzünden hissedilen sıcaklık ise çok daha fazla. 1 dolar 1.500 Lübnan lirasına denk geliyor. Havaalanından Hamra Caddesine 20 dolara gidebiliyorsunuz. Şehrin en işlek caddelerinden biri Hamra’da 24 saat açık olan kafeler, butikler, ışıklı yollar hem turistleri hem de Lübnanlıları cezbetmeye devam ediyor. Hamra’dan şehrin merkezine inmek için taksiye binmeniz gerekiyor çünkü şehirde bir yerden bir yere gitmek için başka bir nakil vasıtası yok. Kısa mesafe için 2000 Lübnan lirası ödüyorsunuz. Lübnan sosyolojisinin güzel örneklerini de taksi şoförlerinden ücretsiz gözlemleyebilirsiniz. Kimi Şii olduğu için iş bulamadığından, kimi de mühendislik okuduğunu ama ülkedeki işsizlikten dolayı taksicilik yaptığını söylüyor. Ama yine de tüm taksiciler derdini anlatma niyetiyle durmadan konuşuyor. Bir taraftan yolculuğu rahatlatıyor, diğer taraftan da size dertlerini yüklüyor.
Şehir merkezinde inip Memlükler döneminde kiliseden camiye dönüştürülen, Hz. Ömer camisinin önünden geçip II. Abdülhamid’in yaptırdığı saat kulesine doğru yürürken lüks markaların satıldığı mağazalar sizi karşılıyor. New York’taki 5. Caddede yer alan markaları bu sefer Lübnan tarzı mimari yapısı içinde görebiliyorsunuz. Dar, uzun ve orijinal yollardan ilerleyip saat kulesinin olduğu meydandaki kafelerden birinde kahve içtikten sonra yatların demirlediği Zaytuna Bay’a doğru yürümeye başlıyorsunuz. Çok katlı ve yeni binaların önünden geçerken Beyrut’un zenginliğini de hissedebiliyorsunuz. Tam orada büyük bir binanın duvarından aşağı sarkan “Stop Solidere” yazısı ise dikkatinizi çekiyor. Solidere, 2005 yılında suikastla öldürülen Başbakan Refik Hariri’nin şirketinin adı. 1992 yılında başbakan olan ve iç savaş sonrası Lübnan’ı kalkındırmak adına çok sayıda inşaat projesi yapan Hariri’ye tepki olarak asılmış ve ölümünden sonra bile hâlâ yazı indirilmemiş.
Geç vakit olsa da güvenli ve ışıklı sokaklarda Lübnanlılara eşlik ediyorsunuz. Bu sefer rota Hristiyan çoğunluğun yaşadığı ama tüm Lübnanlı gençlerin akın ettiği Eşrefiye. Daha çok barların yer aldığı ve sokağa taştığı sokaklarda sakin bir hava hakim. Yapısı modern olsa da barların arasında Orta Doğu tınılı “El Donia Heik” restoranında akşam yemeği yiyebilecek ortamı bulabiliyorsunuz. Sizi karşılayan garsonun çok iyi Türkçe konuşabilen bir Ermeni olması önce şaşırtsa da kısa sürede tuhaf bir mutluluğa bırakıyor yerini.
Eve dönerken her yerde siyasi liderlerin posterlerinin asılı olduğunu görüyorsunuz. Posterler size hangi mezhebin çoğunlukla hangi mahallede yaşadığını da anlatıyor. Örneğin Refik / Saad Hariri karşılıyorsa sizi Sünni mahallesine girmişsinizdir, Hasan Nasrallah / Nebih Berri posterleri ise Şii mahallesine “hoş geldiniz” diyor. Eve döndüğünüzde ise ev sahibinizin sözlerini hatırlayarak hareket ediyor ve elektrik kullanımını ayarlıyorsunuz: “Klima çalışırken ütü yapma!”, “Çamaşır makinesini çalıştıracaksan buzdolabının ve diğer aletlerin fişini çekmeyi unutma!”. Çünkü Lübnan elektrik üretemeyen bir ülke ve her gün en az iki-üç saat muhakkak elektrik kesintisi oluyor. Ayrıca voltaj düşüklüğü nedeniyle dikkatli olmanız gerekiyor. Zaten Lübnanlılar da devletin verdiği elektrik yeterli olmadığı için jeneratörler kullanıyorlar. Yani devletin üretemediği elektriği jeneratör şirketleri üretiyor! Hayat pahalı, elektrik yok, su tankerlerle taşınıyor ama herkes gülümsüyor. 1 dolar 1.500 Lübnan lirası.
Ağustos 2021
Beyrut’ta hava sıcaklığı ortalama 32 derece. Nem yüzünden hissedilen sıcaklık ise çok daha fazla. 1 dolar 20.000 Lübnan lirası. Havaalanından Hamra’ya bu sefer yaklaşık 5 dolara gidebiliyorsunuz. Akşam vakti Hamra’ya girdiğinizde ise ilk şoku yaşıyorsunuz. Hamra karanlık! Hiçbir yerin ışığı yanmıyor çünkü artık ülkede elektrik sahibi olmak büyük bir lüks. Kafelerin çoğu kapanmış, mağazalar da öyle. Sokaklar hiç olmadığı kadar kirli ve düzensiz. Hamra’da görmeye alışkın olmadığınız ve her köşede fazlaca olan evsizler de sizden sürekli yiyecek veya para istiyorlar.
Taksiye binip şehir merkezine inmek istiyorsunuz. Kısa mesafe 25.000 Lübnan lirası olmuş. Taksiciler ise artık konuşamayacak kadar mecalsiz. Sorduğunuz sorulara cevap bile vermiyor çoğu. Çünkü ülkede benzin yok. İstasyonlardaki uzun kuyruklarda yaşanan arbedelere şahit olmak bir yana, geceden beklemeye başlasanız bile benzin almama ihtimaliniz yüksek. O nedenle de dert anlatmak onları rahatlatmıyor artık. Ama asıl yaralanmayı merkeze inince yaşıyorsunuz. Saat kulesinin olduğu yola giremiyorsunuz. Protestolardan ve patlamadan sonra kapanmış. Polis sizi yaklaştırmıyor bile. Patlamayla birlikte lüks mağazaların da neredeyse tümü kapanmış, zaten açık olanlara da kimse gitmiyor, giremiyor. Her yer bomboş!
Eşrefiye’de ise hala tadilat var. Çünkü patlama tam Eşrefiye’nin altında gerçekleşti. Her yer yıkılmış, El Donia Heik restoranı da kalmamış. Gemmayze’den Beyrut Limanına doğru yol alırken patlamanın ilk dakikalarında aradığınız Lübnanlı arkadaşınızın sözlerini hatırlıyorsunuz: “Tuba, Beyrut paramparça!” Patlama bölgesine yaklaştıkça da önündeki duvarda yazılan ve aslında tüm hikâyeyi özetleyen yazı gözünüze takılıyor: “My government did this: Bunu benim hükümetim yaptı!” Zaytuna Bay ise hiç değişmemiş olan çehresiyle ekşi bir tat bırakıyor. Sanki patlama yakınlarında olmamış, elektrik- benzin krizi yaşanmamış, dolar hala aynı seviyedeymiş gibi insanlar havuzda eğlenirken kafe ve restoranlar tüm canlılığını koruyor. Çünkü bazıları için hayat eskisi gibi devam ediyor. Arkasındaki “Stop Solidere” yazısı ise “Has Stopped” şeklinde değişmiş. Neye ve kime atıf belirsiz! Çünkü Lübnanlılara göre herkes suçlu ama aynı zamanda sadece kendi destekledikleri liderler ülkeyi kurtarabilir!
Yine de eve dönerken artık siyasi liderlerin posterlerinin eskisi kadar çok revaçta olmadığını fark ediyorsunuz. Protestolar sırasında hepsi indirilmiş, yerini sloganlar almış: “Yaskud Hükmü’l Fasid”, “Kollon ya’ni Kollon”, “Dawlat al Erhab”!. Lübnanlı arkadaşlarınızın bir kısmı ülkeyi zaten terk etmiş, diğerleri de hazırlık yapıyor. Dört eczane dolaşıp bir ağrı kesici bulamadığınız bir akşam arkadaşınız sinirle “gidiyorum artık buradan!” diyor. Lübnan’ı gençler terk ediyor. Yaşlıların ise umudu daha fazla. Bunu da Cebel-i Lübnan’da mütevazı bir mahallede size çay ikram eden yaşlı bir Lübnanlı söylüyor: “Şu an iç savaştan daha kötü durumdayız. İç savaş zamanı güvenlik yoktu ama ekmek vardı, elektrik vardı, dolar vardı. Şimdi ise hiçbiri yok ama eminim Lübnan geri dönecek. Hayerca’ al Beled umudun ifadesi.
Dünya ve özellikle bölgemiz son gelişmeler ile Afganistan’a odaklanırken yanı başımızdaki başka bir ülke kayıp gidiyor. İnsan kısa süreler ile yaptığı gözlemlerden sonra sormadan edemiyor. Acaba neden, suçlu kim?
Yaşlı Lübnanlıların umudu gerçekleşecek mi, Lübnan bir gün yeniden eski haline dönecek mi?