12 Kasım 2019 günü Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği karara göre İsrail’in Batı Şeria ve 1967’de işgal ettiği bölgelerden Avrupa Birliği’ne ithal edilen gıda maddelerinin artık özel olarak etiketlendirilmesi şart koşuluyor. Karar doğrultusunda Avrupa Birliği’ne (AB) gönderilen meyve, sebze ve şarabın üzerinde İsrail’e ait bir yerleşim yerinde üretildiğinin özel olarak belirtilmesi gerekiyor. Divan’ın verdiği bu karar Avrupalı tüketicilerin tercihlerini yaparken sağlık ve gıda güvenliği konularının yanına etik ve uluslararası hukuk gibi kıstasları da dahil etmesini sağlıyor.

1967 yılındaki Altı Gün Savaşları,  Israil’in  Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Suriye’ye ait Golan Tepelerini işgal etmesiyle sonuçlanmıştır. Bu bölgelerde bugün 700 bine yakın İsrailli yerleşimcinin yasadığı tahmin edilmektedir. Bu durum Avrupa Adalet Divani tarafından da Uluslararası İnsancıl Hukuka aykırı olarak değerlendirilmektedir

Tüketici Egemenliği ve Şeffaflık

Uluslararası Politikanın sonu gelmez tartışmalarından olan bu durum 12 Kasım 2019 günü Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı bir kararla başka bir boyuta taşındı. Avrupa Adalet Divanı, Fransa’da faaliyet gösteren Yahudi bir kuruluş ile bir şarap üreticisinin başvurusu sonucunda İsrail’in Batı Şeria ve 1967’de işgal ettiği bölgelerden Avrupa Birliği’ne ithal edilen gıda maddeleri özel olarak etiketlendirilmesi şartı koşmaya karar verdi. Karar doğrultusunda AB’ye gönderilen meyve, sebze ve şarap İsrail’e ait bir yerleşim yerinde üretildiyse bunun özel olarak belirtilmesi gerekiyor. Bu detayın tüketiciye sunulması ile tüketicinin seçimini yaparken daha doğru ve bilgili bir karar vermesi üzerine odaklanıyor. Gıda maddeleri üzerindeki bilgiye bakan tüketici dilerse bu ürünleri almayarak boykot edebiliyor.

Tüketici markette alışveriş yaparken satın almayı düşündüğü ürünün içerisinde bulunan zararlı kimyasallarla ilgili verilen bilgi doğrultusunda tercihlerini belirleyebilir. Doğal olarak bu tercihler ürünü üreten şirketin çevreye veya insan haklarına etkisi üzerinden de belirlenebilir. Örneğin, son dönemde yapılan bir araştırma, insanların tüketim mallarını seçerken, üretici şirketin insan haklarına olan etkisinin önemli bir faktör olabileceğini vurgulamaktadır. Hatta üretim surecinde insan haklarına saygı gösteren firmaların ürettiği ürünler için tüketicilerin daha fazla para ödemeyi kabul ettiği belirtilmektedir.[1] Adil ticaret etiketine sahip tüketim mallarının tüketici nezdindeki başarısı bu noktada önemli bir örnek teşkil olabilir. Bugün adil ticaret etiketini zorunlu hale getiren Avrupa ülkeleri bile mevcuttur. Adil ticaret etiketi tüketiciye insan hakları ile bilgi veren bir şeffaflık uygulaması olarak görülebilir. Hükûmetler ve hükûmetler arası örgütler şeffaflık kurallarına daha fazla önem vererek bilinçli tüketici tercihlerini geliştirmek adına düzenlemeler yapmaktadır. Avrupa Birliği’nin finansal olmayan bilginin ifşası ile ilgili çıkardığı direktifler ve Birleşik Krallık’ta 2015 yılından beri yürürlükte olan Modern Kölelikle ilgili yasa bunlara önemli örnekler olarak gösterebilir. Bu uygulamalar doğrultusunda şirketler insan hakları performansları ile ilgili kamuyu aydınlatmak zorundalardır.

Ancak piyasa ve tüketici egemenliği üzerine kurulu bu yönetişim mekanizmasının etkileri sınırsız değildir. Küresel ekonomik sistem içinde karmaşık tedarik zincirleri olan cok-uluslu şirketler de göz önünde bulundurulduğunda tüketici tercihlerinin devrim niteliğinde olacağını beklemek naiflik olacaktır. Örneğin, tüketim malı üretmeyen şirketlere karşı piyasanın ya da tüketicinin herhangi bir ödüllendirme veya cezalandırma etkisi olmayacaktır. Diğer yandan bilişsel önyargılar, tüketicilerin eğitim düzeyi, kültürel alışkanlıkları ve marka tercihleri gibi faktörler rasyonel karar vermelerini zorlaştıracaktır. Çok daha önemlisi tüketicilerin sosyo-ekonomik durumu tercihlerinde belirleyici rol oynamaktadır. Bu durumda tüketici kendisine sunulan bilgiden ziyade ekonomik öncelikleri ile hareket edecektir.

Filistin Sorunu ve Tüketici Tercihleri

Peki Israil’in yasadışı yerleşimleri gibi politik bir mesele tüketici kararlarını etkileyebilir mi? Örneğin siz günaşırı tükettiğiniz bir ürünün üzerinde politik olarak hiç hazzetmediğiniz bir oluşum tarafından üretildiği bilgisi verilse o ürünü tüketmekten vazgeçer misiniz? Yoksa siz duyarlı olsanız bile yaratacağınız etkinin çok sınırlı bir boykottan ibaret olacağını mı düşünürsünüz?

Tüketici mallarının boykotu on yıllardır farklı ülkelerde duyarlı tüketiciler tarafından uygulanıyor. Türkiye’de de benzer boykot kampanyaları zaman zaman gündeme geliyor. Ancak saman alevi misali bir etkiye sahip bu boykot kampanyaları zaman içinde unutulup tüketici eski alışkanlıklarına geri dönüyor. Bunun yanında yukarıda da belirtildiği gibi yaratacağı etki ve tüketicinin satın alma gücü üzerinden bakıldığında tüketici gücünün bazı sınırları da yok değil. Ancak her şeye rağmen bir tüketim malının üzerinde yazan bilginin o ürünü her aldığınızda sizin gözünüzün içine sokulması olumlu bir değişim yaratabilir. Tarihte bunun en önemli örneği Güney Afrika’daki Apertheid rejimine karşı yürütülen boykot kampanyasında görülebilir.[2] Örneğin, İngiltere’de kurulan Anti Apartheid Hareketi (AAM), Apartheid rejiminin ihraç ettiği ürünlerle ilgili listeler yapmış ve tüketicilere yönelik ‘etikete bak (Look at the label)’ sloganı ile başarılı bir boykot kampanyası yürütmüştür. Bu boykot Apartheid rejimine verdiği ekonomik zararın yanında rejimin meşruiyetinin zayıflatılmasında da büyük rol oynamıştır.

Sonuç olarak Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği, İsrail’in Batı Şeria ve 1967’de işgal ettiği bölgelerden Avrupa Birliği’ne ithal edilen gıda maddelerinin özel olarak etiketlendirilmesini şart kosan kararın tüketicilerin yanıltılmaması için büyük öneme sahip olduğu söylenebilir. Bu karar 1967 yılında İsrail tarafından işgal edilen bölgelerin uluslararası hukuk açısından İsrail’den farklı olduğuna işaret etmekle kalmıyor ve Avrupalı tüketicilere etkisi sınırlı da olsa Israil’i satın alma gücü ile cezalandırma şansı tanıyor. Etik çekinceleri olan tüketiciler bu etiketin verdiği bilgi ile seçim yapma imkanı buluyor. Dahası bu etiket tüketicilere kararlarına yalnızca etik unsurları dahil etmesi olanağı değil ayni zamanda Uluslararası İnsancıl Hukuk açısından bir değerlendirme yapma olanağı tanıyor.  


[1] National Consumers League, ‘Survey Says Consumers Willing to Sacrifice for Humane Factories’ <http://www.natlconsumersleague.org/worker-rights/105-worker-safety/647-survey-says-consumers-willing-to-sacrifice-for-humane-factories>

[2] Boykotla ilgili arşiv belgeleri ve fotoğraflar için bkz. AAM Archives Committee, ‘Forward to Freedom’, <https://www.aamarchives.org/campaigns/boycott.html>