Geçtiğimiz Ekim ayının başlarından itibaren Irak önemli gelişmelere sahne oldu. 16 yıl boyunca Irak’ta böylesi görülmemiş olan gösteriler, ne siyasi tabaka ne de emniyet birimleri tarafından tahmin bile edilemiyordu. Nuri El Maliki döneminde olduğu gibi, fakir ve mazlum halkın gösterilerini ve sesini kısmak için başvurulan yalan vaatler, hareketin liderlerini ve bazı aşiret reislerini satın alma gibi yollar bu sefer işe yaramadı.

Ekim ayındaki ilk gösteriler, yine Ekim ayının sonlarında daha geniş katılımlı gösterilerin başlamasının yolunu açmış oldu. Bu gösteriler de halen devam ediyor. Ülkenin orta ve güneyindeki illerini sarsan ve geniş kesimlerin katıldığı gösteriler bütün dünyayı şaşırttı.  Ülkedeki kota sisteminin ve bu sistemi temsil eden yolsuzluğa batmış bazı siyasetçilerin devrilmesinin yanı sıra İran’a karşı tepkiler de oldu. Göstericilerin talepleri arasında, İran’ın Irak’tan tamamen el çekmesi ve Irak’ın içişlerine müdahalesinin sona ermesi de yer alıyor. Buruda dikkatleri çeken husus, gösterilerin genel olarak orta ve güneydeki Şii nüfusunun yoğun olduğu illerde görülmesiydi.

Irak’ta sokağı hareketlendirme imkanına sahip olan iki önemli dini şahsiyet vardır. Bunlardan biri Şiilerin yüksek dini mercii sayılan Ali Sistani; diğeri de dini ve siyasi lider Mukteda El Sadr’dır. Ancak son gelişmeler gösterdi ki, Irak’ta sokağı harekete geçirebilecek bir güç daha mevcuttur. Bu güç de, bu sefer sokağı sosyal medya aracılığıyla harekete geçiren sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşların, son gösterilerin başlamasında ve yönlendirilmesinde oldukça etkisi olduğu anlaşılmaktadır.

Irak’ta Yeni Güçler: ABD’nin Fonladığı STKlar ve Gençlik Hareketleri

2003 yılından bu yana Irak’ta, sahada hiç görülmeyen sivil toplum kuruluşlarının sokağa etkilemesi, görülmüş bir durum değildir. İşte burada cevaplanması gereken bir soru ortaya çıkmaktadır: Bu sefer STK’lar Irak’ta sokağı etkileme ve harekete geçirme konusunda nasıl başarılı oldular?

ABD, 2003’ten bu yana STK kurup geliştirme ve hak arama kampanyaları düzenleyebilecek yeni bir neslin yetişmesi için çalıştı. Amerikan Barış Enstitüsü’nün 2004’teki bir raporuna göre, eski başkan oğul Bush 7 Kasım 2003’te ek acil ödenekler kanunu çerçevesince savunma ve Irak ile Afganistan’ın yeniden inşası için 87 milyar dolar değerinde bir karara imza attı. Bunun 730 milyon doları, demokratik kalkınma, STK’lar, insan hakları ve mültecilere yardım için ayrıldı. Ayrıca ABD’nin 2011 yılındaki çekilmesinin ardından, Amerikan uluslararası kalkınma ajansı aracılığıyla STK’ların geliştirilmesi için 3 senelik bir zaman dilimi içinde 75 milyon dolar daha tahsis edildi. Bu çerçevede İngiliz Savaş ve Barış Gazeteciliği Enstitüsü ön plana çıktı ve Iraklı gençler için kurslar düzenledi. Bağdat İl Meclisi STK heyeti başkanı Mehdiye El Lami’nin açıklamalarına göre, Bağdat’ta, Bakanlar Kurulu’na kayıtlı resmi olarak çalışan ve belirli nüfuz sahiplerinden destek alan 3 bin STK bulunmaktadır.

Açıklamalara göre, söz konusu STK’lar, Irak’ta demokrasi esaslarının yaygınlaştırılması, insan haklarına saygılı sivil bir devletin inşası, şeffaflık ve sosyal adaletin savunulması, istikrar ve barışın tesis edilmesi ilkelerinden hareketle çalışmaya başlamıştır. Nitekim, son gösterilerden önce, işsizler ve IŞİD’in etkinliğinin artmasından sonra işlerine devam edemeyen ve askeri yükümlülüğünü yerine getirmeyen bazı kesimler, iş arayan diploma sahipleri tarafından gösteriler düzenlendi. Hükümet ise bu gösterileri zor kullanarak dağıttı. Bunun üzerine STK’lar sosyal medya üzerinden göstericilerin bu talepleri karşısında hükümetin bu tutumunu demokratik bir devletle bağdaşmadığı gerekçesiyle kınayan bir kampanya yürütmeye başladı.

Yeni hükümet, geniş kitlelerin memnuniyetsizliğini göz ardı etti. Yine gençlik toplulukları arasında baş gösteren tepkiyi de göz ardı edince STK’lar, gençlerden önemli bir kesimi kendine çekti. Ayrıca bu STK’lar gönüllü olarak sokakların temizlenmesi ve kaldırımların boyanması gibi faaliyetler üzerinden gençleri örgütlemeye çalışıyordu.

İktidarın yeni nesil gençlerin dinamizmini göz ardı etmesi üzerine gösteri çağrıları baş gösterdi ve bu protestolar, aydınlardan ve sanatçılardan destek almaya başladı. Bu da, yeni neslin hakkını talep etme ve elde etmekteki gücüne işaret etmekteydi. Başka bir ifade ile Irak’ta dini ve siyasi mercilerin dışında üçüncü bir güç harekete geçiyordu. Ekim ayından önce bir anda sosyal medya ağları üzerinde açılan hesapların sayısı 48’e ulaştı. Bu sayfalardan, hükümetin zayıflığı ve yolsuzluklar vurgulanarak devrilmesi yönünde çağrılar yapılmaya başlandı. Halka 16 yıldır yaşadığı sıkıntılar, güvensizlik ortamı, temel hizmetlerdeki eksiklikler, mezhep kotalarına dayalı sistem, yolsuzluk, 2003’ten sonra ülkenin yaşadığı sıkıntıların sebeplerinden en önemlisi olan anayasadaki boşluklar anlatıldı. Ancak maalesef yetkili merciler profesyonel davranmayıp, sosyal medya konusunda uzman kesimlerden yardım almak yerine sosyal medya kullanıcılarını hain ilan etti ve telefon görüşmelerini dinleyerek onları tutuklama yoluna gitti.

Gösteri çağrıları 1 Ekim’den önce başladı. Çağrılar reform yapılması ve yeni iş fırsatları yaratılması için her hangi bir dini veya politik çizginin içine girmeden başladı. Ancak gösteriler güvenlik güçlerinin sert tepkisiyle karşılaştı. Gerçek merminin kullanıldığı müdahalede 150 civarında gösterici hayatını kaybetti. Eş zamanlı olarak ülkenin güneyinde Şii yoğunluklu şehirlerde de benzer gösteriler başladı. Ancak bu gösteriler daha sonra Kerbela’daki Erbain ziyaretleri nedeniyle aynı ayın 25’ine ertelendi.

Sokakları Kim Harekete Geçirdi?

Gösterilere gerek içerden gerekse de dışardan bazı unsurların müdahil olmasında hükümetin krizi iyi yönetememesi büyük rol oynadı. Sonuçta, sokakların harekete geçirilmesinde ve sosyal medya üzerinden yapılan gösteri çağrılarında birçok unsur birlikte etkili oldu. Bunların en önemlileri;

  • ABD destekli STK’lar: Gösterilerin idare edilmesi ve yönetilmesinde STK’ların büyük bir rolü oldu. Sosyal medya ağları, gösterilerin yaşandığı yerden haberlerin aktarılması, Irak sokaklarını etkileyebilecek ve gençleri motive edecek ifadelerin kullanılması, güvenlik güçlerine karşı duran gençlerle ilgili videoların yayılması, gösterilerde silah kullanılmaması ve barışçıl kalınması, güvenlik birimleriyle silahlı çatışmaya girilmesinden kaçınılması gibi hususlarda tam anlamıyla başarılı oldu. Bunun yanı sıra, bu STK’ları destekleyen bazı siyasi gruplar da vardı. Bunlardan en önde geleni, eski başbakan Haydar İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonudur. Bu bağlamda siyasi aktivistler, Haydar İbadi’nin İran’a bağlı gruplar tarafından Yeşil Bölge içerisinde suikasta uğrayacağı haberini yaydı. Bu haberin yayılmasındaki sebep ise Irak sokağını İran varlığına karşı daha fazla harekete geçirmekti.
  • Sadr Grubu: Bu hareket, gerek hükümette, gerekse de muhalefette olsun gelişmelere pragmatik olarak yaklaşmaktadır. Bilindiği üzere hükümetten en fazla çıkar elde eden siyasi oluşum Sadr grubudur. Sadr grubu fikirsel sebeplerden dolayı kendisinden ayrılan siyasi hasımlarını tasfiye edebilmek için çalışmıştır. Özellikle en büyük rakibi sayılan İslami Dava Partisi’nden kurtulmak için çaba sarf etmiştir. Yine hatırlamakta fayda vardır: Nuri el Maliki döneminde hareketin birçok taraftarı hapse tıkılarak, 2009’da güney kentlerindeki Mehdi Ordusu hedef alınmış ve kanun kaçağı muamelesi görmüştür. Sivil toplum kuruluşları ise bu hareketin gösterilerle ilgili niyetini fark edince etkisini kırmak için çaba sarf etmiş ancak halen gösterilerde gizli bir şekilde etkili olmaya devam etmektedir.
  • Necef ve Kerbela’da Ensar El Yemani: Bunlar, ve kendisinin Mehdi’nin oğlu olduğunu iddia eden Seyyid Ahmet Hasan El Yemani adlı şahsın destekçileridir. Bu gruba ait olduğu belirtilen internet sitesindeki bir anlatıya göre; Ahmet Hasan El Yemani,1999 yılından çok önce babası İmam Mehdi ile buluşup, ilminden faydalanıyordu ve onun yolunda yürüyordu. Yine internet sitesinde yazıldığına göre; ilk buluşma İmam Mehdi ve İmam Askeri’nin mezarlarında olmuş, bu görüşmeden sonra buluşmalar devam etmiştir. El Yemani Necef’teki dini merciiye yönelik ağır eleştirilerde bulunmuş ve destekçileri kendi yönlendirmesiyle bu gösterilere ciddi şekilde katılım göstermiştir. Basra polisi, söz konusu gösterilerde El Yemani’ye bağlı olan “Ceyş El Ghadab” (Gazap Ordusu) üyesi birçok kişiyi tutuklamıştır. Bu grubun hedefi, siyasi hesapları için kaostan faydalanmak, dini mercii ve kendilerine fikirsel olarak muhalif kesimlere karşı güç gösterisinde bulunmaktır.
  • Necef ve Kerbela’da Ensar El Sarhî: 1964 yılında doğan Iraklı Şii din adamı Mahmud El Sarhî, kendi iddialarına göre Sadr Hareketi lideri Mukteda El Sadr’ın babası olan Muhammed Sadık El Sadr’ın öğrencisidir. Ancak bu iddiasına kanıt oluşturabilecek herhangi bir kanıtı yoktur. 2004 yılında kendisini bir fıkıh âlimi ve dini merci ilan etmiştir. İran’a yönelik tutumlarıyla ön plana çıkan El Sarhî’nin destekçileri 2006 yılında Basra’daki İran konsolosluğuna saldırmakla gündeme gelmiştir. El Sarhî de İmam Mehdi ile görüştüğünü iddia etmektedir. 2013 yılındaki bir iddiasına göre, İmam Mehdi bizzat Mukteda El Sadr ve Nuri El Maliki’nin kellesini alması için ona emir vermiştir. 2014 yılının Temmuz ayında, emniyet güçleri Kerbela’ya girerek Seyf Saad bölgesinde El Sarhî’nin destekçileriyle çatışmış ve destekçilerinden 100 kişiyi tutuklamıştır. Irak terörle mücadele güçleri, Irak hükümetinin güvenliği için bir tehlike arz ettiği gerekçesiyle El Sarhî’nin ofisini kapatmıştır. Sarhî’nin destekçileri Ekim ayında başlayan gösterileri fırsat bilip sokağa inmiş ve gösterilerin barışçıl seyrini değiştirmek için silaha başvurmuştur. Hükümet binalarına ve Kerbela’daki İran konsolosluğuna saldırmışlardır.
  • Sünni Parti ve Şahsiyetler: Bağdad’ın 2003 yılında Irak işgaline düşmesinden bu yana,  Saad El Bezzaz (El Şarkiye TV grubu müdürü), Sünni partilere ve önemli şahsiyetlere maddi destek sağlayarak Irak’ta kendisine aktif rol oynayabilecek bir alan açmaya çalışmaktadır. Ancak 2018 yılındaki seçimlerden sonra dengeler tamamen değişmiş ve bazı Şii partiler, El Bezzaz’ın destekçilerinden Hamis El Hancar gibi Sünni şahsiyetleri kazanmayı başarmıştır. Bu da El Bezzaz’ın Irak’ta toplum üzerindeki etkisinin hafife alınmasına ve alay konusu olmasına neden olmuştur. Bu çerçevede, Çözüm Partisi başkanı El Kerbelavi’nin Abdulmehdi hükümetine yönelik tutumu, parlamento başkanı Muhammed El Halbusi ile aralarındaki sorunlardan dolayı 6 ay sonra değişmiş ve bu son gösterileri –erken seçime gidilmesi ihtimalini göz önünde bulundurarak- geleceğini garanti altına almak için kullanmaya çalışmıştır.
  • Önemli Şii Şahsiyetler: Burada daha önceki dönemlerin aksine belirli imtiyazlar elde edemeyen bazı Şii milletvekili grubundan söz etmek mümkündür. Bunlar hükümete yönelik eleştirilerde bulunmuş ve sırf kendi hasımlarını devirebilmek için protesto dalgasına destek vermişlerdir.

Hülasa; Irak’ta sokağın kızgınlığına neden olacak bütün şartlar mevcuttur. Halk ABD’nin dikte ettiği anayasanın sorunlarını çözmekte yetersiz olduğunun farkındadır. Ülkenin geleceğinden emin olmayan pek çok taraf ise kendisine has alanlar belirleyerek mezhebi-kabilevi cepheler oluşturmuştur. Bunun yan ısıra so gelişmelerde görüldüğü gibi sokağı harekete geçiren birden fazla faktör ve özne bulunmaktadır. Özellikle bazı kesimler, başbakan Abdulmehdi’nin siyasi kişilik olarak zayıflığını ve bazı grupların ondan desteğini çekmesini fırsat bilip, Irak’ta sokağın öfkesini tahrik etmektedirler. Halkın gerçek sorunlarından kaynaklanan gösterileri kendi çıkarları ve emelleri doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadırlar. Bu güç odakları sokaktaki etkilerini kullanıp, sokağı susturmaya karşılık belli çıkarlar elde etmeyi hedeflemektedirler. Elbette daha önce yapılan değerlendirmelerde bu gösterilerde Irakta güç mücadelesinde bulunan İran-ABD gibi dış güçlerin de büyük etkisi vardır. Ancak içerdeki siyasi çıkar avcılarının her biri bu rekabetten payına düşeni almaktan geri durmamaktadırlar.