ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı üzerine Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın inisiyatifiyle İstanbul’da Kudüs için olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’ne 49 ülkeden devlet başkanı, cumhurbaşkanı, kral, başbakan ve temsilciler düzeyinde katılım gerçekleşirken teşkilata üye olan 8 ülkeden hiçbir katılım olmamıştır. Katılmayan ülkelerin arasında nüfusunun hemen hemen %40’ı Müslümanlardan oluşan Kamerun’un da yer alması oldukça şaşırtıcıdır. Bunun yanında Kamerun’un Türkiye’nin girişimiyle hazırlanan Kudüs karar tasarısı için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylamada çekimser kaldığı da görülmüştür.

1975 yılında dönemin Müslüman Cumhurbaşkanı Ahmadou Ahidjo’nun girişimiyle teşkilata üye olan Kamerun, 1982’de Müslüman olmayan bir cumhurbaşkanının iktidara gelmesiyle birlikte üyeliği devam ettirip yüksek düzeyde olmasa da teşkilatın zirveleri ve toplantılarına katılmaktaydı. Ancak önemi itibariyle Kamerun’un gündemde olan Kudüs meselesine sessiz kalmasının sebepleri hem ülke içindeki siyasi gelişmeleri hem ülkenin İsrail ile hem de ABD ile olan ikili ilişkilerinde aramakla anlaşılabilir.

Kamerun İsrail İlişkileri

Kamerun-İsrail ilişkileri 1960 yılında Kamerun’un bağımsızlığını kazanmasıyla başlamıştır. Ancak 1973 Arap-İsrail savaşı nedeniyle kesilen ilişkiler 13 yıl sonra 1986 yılında düzelmeye başladı. Bu normalleşmede Kamerun’da 1982’de Ahmadou Ahidjo’dan iktidarı devralan ve o tarihten beri hükümranlığını sürdüren cumhurbaşkanı Paul Biya’nın etkisi büyüktür. İsrail ile ilişkilerin yeniden başlaması üzerine bazı Arap ve Müslüman ülkelerinin tepkilerinden ziyade Kamerun’a yaptıkları yardım ve yatırımlarının bir ara durdurulduğu söylenmektedir. Kamerun-İsrail arasındaki gittikçe güçlenerek ilişkiler büyük elçiliklerle de temsil edilmektedir. İkili ilişkiler siyasetten ekonomiye, tarımdan teknoloji transferine kadar uzanmakla beraber daha çok askeri alanda yoğunlaşmaktadır.

Kamerun, diğer Afrika ülkeleri gibi İsrail ile olan ciddi silah ticaretinin yanında uzun zamandır 2.000’den fazla unsurdan oluşan ve Cumhurbaşkanı Paul Biya’nın güvenliğini sağlayan korumalar İsrailli albaylar tarafından eğitilmektedir. Ayrıca Kamerun’un “Bataillon d’Intervention Rapide” (Hızlı Müdahale Taburu) adlı ve 5.000’den fazla askerden oluşan askeri birimi, yine İsrailli albay Abraham Avi Sivan tarafından kurulmuştu. Bugün de İsrailli albaylar tarafından eğitilen bu birimin, Bakasi yarımadasındaki güvenliğin sağlanması ve ülkenin kuzeyinde yol kesen eşkıyalar ve Boko Haram’a karşı yürütülen operasyonlarda çok etkili olduğu bilinmektedir. Ayrı bir bütçesi olan ve doğrudan cumhurbaşkanıyla teması olan İsrailli albaylar, komutanların atanmasında bile etkilidirler. Bu etki, ülkenin İsrail’e yakınlaşması ve hatta askeri alanda İsrail’in stratejik bir müttefik haline gelmesini sağlamıştır. Kamerun’un böyle bir ittifak içindeyken Kudüs için düzenlenen olağanüstü zirveye katılmaması ve BM’de evet oyu kullanmaması, İsrail ile olan ilişkileri tehlikeye atmasını göze alamamasından olduğunu söylemek mümkündür.

Kamerun ve Kudüs Meselesi

Diğer taraftan Kamerun’un Kudüs meselesine sessiz kalması yine müttefiki Amerika ile olan ilişkilerinin zedelemmesinden kaçınmasından kaynaklanmaktadır. Trump’un tehditleriyle birlikte, Kamerun bu tutumuyla, birçok alanda ve özellikle askeri alanda ve Boko Haram’la mücadelesinde büyük destek gördüğü Amerika’dan yana olmasa da iki ülke arasındaki ilişkileri muhafaza etmek için çekimserliğini kullanmıştır. Aynı zamanda ülkenin güney batısında bir senedir devam eden Anglofon ayrılıkçı hareketleri konusuna Amerika’nın ilgisini çekmemek için yakınlık gösterilmeye çalışılmıştır. Zira silahlı mücadeleye dönüşen bu hareketin arkasında duran ve ayrılıkçıları maddi olarak destekleyen elebaşlarının çoğu Amerika’da yaşamaktadır.

Son olarak Kamerun’un İsrail ve Amerika ile olan stratejik ilişkileri dolayısıyla Kudüs meselesine karşı kayıtsız kalması yadsınamazdı. Zira İsrailli albayların ülkenin güvenliği sağlanmasında etkili oldukları gibi hem İsrail’den hem de Amerika’dan kalkınma yardımları alan Afrika ülkelerinden biridir. Ki zaten Kamerun’un önemli bir Müslüman nüfusa sahip olmasına karşın, şu ana kadar Afrika’da Filistin Devleti’ni henüz tanımayan iki ülkeden (Eritre ve Kamerun) biri olarak Kudüs’e sahip çıkması çelişkilidir. Bu kadar Müslüman nüfusunun olduğu bir ülkenin, Müslüman toplumunun tepkisini çekmeden rahatlıkla böyle bir siyaset izlemesi herhalde halk arasında “Kudüs”ün “Jérusalem” adıyla anılması ve o ismin hem Hz. Muhammed’in miraca yükseldiği yer hem de ilk kıble olan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yeri ifade ettiği bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.