Soğuk savaşın sonlandırılmasını arzu eden global bir planlamanın muhtemelen bir parçası olarak bu dönemde Suudi Arabistan dünyada olduğu gibi Balkanlarda da dikkat çekmeye başladı. Balkan coğrafyasında kurulan küçük devletçikler içerisinde, özellikle Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bölgelerde Suudi Arabistan etkili olmayı başardı. Öte yandan Balkan coğrafyası İslam ve İslami uygulamalara elbette yabancı değildi. Ancak Suudi menşeli İslam uygulaması daha doğrusu Selefi hareketin ciddi anlamda yayılmaya başlaması insanlar için dikkat çekiciydi. Çünkü bu anlayış din-devlet ilişkilerini sorgulayıp, bireylerin devlet otoritelerine karşı olan mutlak itaatlerini yeniden düşünmeye sevk ederek geleneksel yaklaşım tabularını kırmaya davet ediyordu. Öte yandan bireylerin dinle olan ilişkisini ferdi alanında kalıp kalmaması gerektiğini de tartışmaya açarak Balkanlarda Osmanlı’dan kalan İslami anlayışı yeniden masaya yatırdı. Üstelik bu dönemde Suudi Arabistan Balkanlarda Bosna savaşındaki gibi siyasi süreçlere dâhil olmuş ve ardından bağışlarla ve diğer ekonomik yatırımlarla bu ekiyi canlı tutmaya çalışmıştı. Bu çalışmada bu arka plandan hareketle 1990’lı yıllarla birlikte Balkanlarda bozulmaya başlayan siyasi istikrar ve 2000’li yılların başında Suudi Arabistan’ın Balkanlara olan ilgi ve alakası ile birlikte Selefi hareketin faaliyet ve aktiviteleri ele alınmaktadır.