Mevcut uluslararası sistem, İkinci Dünya Savaşı sürecinde Holokost başta olmak üzere Hiroşima-Nagazaki, Dresden, Cezayir ve Endonezya’da yaşanan geniş çaplı katliamlar ve yıkım sürecinin ardından başlamıştı. İki kutuplu Soğuk Savaş dönemi, Batı’nın ilkeler ve normlar temelinde inşa ederek güç-çıkar merkezli yönetmek istediği bir sistem olarak şekillenmiştir. Bu sistem, iki kutuplu dünyada merkezdeki aktörler için kendi içinde bazı dengeli ve adil süreçler doğurmakla birlikte, hem düzenin sahipleri hem de iki kutup dışında yer alan çevredeki (öteki) aktörler için büyük bir kriz dönemi olmuştur.

Bu kriz döneminde mevcut uluslararası sistem; Filistin, Kamboçya, Laos, Kıbrıs, Vietnam, Arjantin, El Salvador, Bosna Hersek, Hocalı, Ruanda, Afganistan, Sudan, Darfur, Doğu Türkistan ve Myanmar bölgelerinde yaşanan katliam ve soykırımlara[i] engel ol(a)mamıştır. İçinde bulunduğumuz şu günlerde bu kriz süreci her geçen gün derinleşiyor. Özellikle Gazze’de İsrail’in savunmasız sivillere yönelik katliamları bu kriz döneminin artık ne şekilde olursa olsun bir son bulması gerektiğini gösteriyor.

Eyleme Geçmek İçin Diplomasi

Son aylarda İsrail’in uzun yıllardır Filistin’de sürdürdüğü işgali ve katliamları durdurması için dünya çapında gösteriler düzenlenmiştir. BM Genel Kurulu’nda düzenlenen Filistin konulu 10. Acil Oturumunda “Acil İnsani Ateşkes” talebi içeren karar tasarısı oylanmış 153 ülkenin ateşkesin sağlanması[ii] yönündeki oylarına rağmen BM, İsrail’e karşı somut ve etkili bir tedbir alamamış ve bölgede yaşanan insanlık dramını durduramamıştır. Böylece dünyanın çoğunluğunu oluşturan 193 ülkenin üye olduğu BM’de 153 ülkenin ortak kararı somut bir eyleme dönüşememiştir. Ayrıca 20 Şubat 2024 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’i durdurmaya yönelik Gazze’de acilen ateşkes talep eden, sivillere yönelik her türlü saldırıyı kınayan ve zorla yerinden edilmeye karşı çıkan karar tasarısı oylanmış ancak karar tasarısı ABD’nin vetosuna takılmıştır.[iii] Benzer şekilde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Filistin konulu toplantılar düzenlemiş ancak bölgede istikrar ve barışı temin edecek kayda değer bir aksiyon alamamıştır. 29 Şubat 2024 tarihinde Avrupa Parlamentosu ilk kez, İsrail’in saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de acil ve kalıcı ateşkes çağrısında bulunmuştur.[iv]

Bu örneklerde açıkça görüldüğü gibi İsrail’in Filistin’deki insanlık dışı uygulamaları ve katliamlarını durdurarak bölgede barış ve istikrarı temin etmeye yönelik Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası teşkilatların çatısı altında pek çok kez girişim yapılmış ancak bu girişimlerden somut ve etkili bir sonuç çıkarılamamıştır. BM ve diğer uluslararası örgütler, defalarca toplantılar ve oylamalar yapmalarına rağmen İsrail’in savaş suçlarına, katliamlarına ve hukuk tanımazlığına karşı eylemsiz kalmıştır.

Bu bağlamda bugün uluslararası sistemin eylemsizliği, dünyanın en önemli sorunu haline gelmiştir. Bu eylemsizliği aşmaya yönelik olmayan her diplomasi faaliyeti, artık etkililiğini ve inandırıcılığını kaybetmiştir. Elbette bu eylemsizliği de aşmak için diplomasi başlıca yoldur ancak amaca gitmeyen her aracın yeterli ve gerekli faydayı üretmediği gibi eylemsizliği aşmaya odaklanmayan her diplomasi faaliyeti de yetersizdir. Bu bakımdan her masada ve her zeminde artık tespit yapmanın ötesine geçilmeli ve bu eylemsizlik krizini aşmaya yönelik adımlara odaklanılmalıdır.

Uluslararası sistemdeki eylemsizlik krizi karşısında Türkiye başta olmak üzere bazı ülkelerin tepki gösterdiği ve bu eylemsizliği aşmaya çalıştığı görülmektedir. Garantörlük çalışmaları buna önemli bir örnektir. Ancak bu gayretler de mevcut sistemin sınırları içerisine hapsolmuştur. Böylesine büyük kriz dönemleri, fikir ve pratik çevresini sınırlayan dikenli telleri aşmayı gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde senelerce BM’de reform çalışmaları sürerken insanlık telafi etmesi zor kayıplarla karşı karşıya kalacaktır.

Bu anlamda Filistin’deki İsrail katliamlarına karşı eylemsizliği aşmaya yönelik çabalar, BM çatısı dışında yeni inisiyatiflerde de aranmalıdır. Benzer şekilde İİT hızlı, etkin, makul ve somut eylem kararları alamıyorsa (ki öyle görünüyor) Türkiye İİT’yi karşısına almadan Filistin konusunda somut eylem arayan ülkeleri bir araya getirmelidir. Burada mesele, Filistin’de yaşanan insanlık dramını sona erdirmektir. Dünyada milletler nezdinde güçlenen beklentiler yavaş yavaş hükümetler düzeyine yansımaktadır. Bu yansıma süreci daha hızlı, etkin ve koordine hale getirilebilir. Türkiye öncelikle insani bir sorumluluk olarak ardından da milli çıkarları gereği bu süreci koordine etmek ve yönetmek durumundadır. Türkiye’nin dini, tarihi ve coğrafi şartları da bu süreci desteklemektedir.

Bugün Değilse Ne Zaman

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz günlerde Filistinli grupları bir araya getirmek istemiştir.[v] Putin’in dünyadaki İsrail ve Amerikan karşıtı yükselen seslerin bir sonuç üretmeye yöneldiğini görmesi bu girişimin temel gerekçelerinden biri olarak gösterilebilir. Elbette Putin mevcut duruma jeopolitik dengeler açısından da müdahil olmak istemektedir. Diğer taraftan bu noktada başka bir örnek de ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’ye havadan yardım yapılacağına ilişkin açıklamasıdır.[vi] İsrail’in insan haklarını sınır ve hukuk tanımadan çiğnemesinin en büyük destekçisi ABD, dünyadan kendisine karşı yükselen tepkileri havadan yardım atma gibi sorunu çözmeyen ama üzerindeki baskıları hafifletme potansiyeli olan algı operasyonları ile yönetmeye çalışmaktadır.

Türkiye’nin Aksa Tufanı sonrası tutumu genel olarak çok doğru şekillenmiştir. Mısır’da yürütülen diplomatik temaslar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas tanımlanası ve İİT’de daha etkili kararlar alınmasına yönelik çalışmalar, bölge ülkeleri ve ABD ile yürütülen diplomasi faaliyetleri ve daha pek çok girişim Filistin ve Gazze için faydalı olmuştur. Diğer taraftan devlet olarak ekonomik faaliyetler konusunda önemli bir duruş sergilense de özel sektör anlamında İsrail ile ekonomik faaliyetler konusunda yeni tedbirlere ihtiyaç olduğu görülmektedir. Ve daha da önemlisi Türkiye şu ana kadar başarılı bir şekilde yürüttüğü kriz yönetiminde artık bir sonraki safhaya geçmelidir. Çünkü bunun için hem sorumluluklar ve zorunluklar ön plana çıkmış hem de reel politik anlamda dünyadan İsrail ve ABD’ye karşı çığ gibi büyüyen tepkiler fırsatlar ve imkânlar zeminini güçlendirmiştir.

Ayrıca Türkiye, dış politikadaki Suriye tecrübesi sonrası Libya, Karabağ ve Ukrayna’da daha etkili ve başarılı politikalar yürütmüştür. Libya ve Karabağ örneklerinde bu hükümet yönetimlerinin destek talebi Türkiye’nin uluslararası zeminde elini güçlendirmiştir. Ukrayna’da tarafların blok siyaseti ve Türkiye’nin denge siyaseti oldukça başarılı sonuçlar doğurmuştur. Evet, Filistin’de bunlardan farklı bir zemin vardır ancak bu zeminde de muhakkak daha iyi bir noktaya ulaşmak mümkündür. Dünyadan Filistin’e desteği tam, İsrail’e tepkisi açık ülkelerin desteği ve Müslüman ülkelerden de benzer özelliklerin yanında Türkiye’yi Filistin konusunda yalnız bırakmayacak ülkelerin desteklerini konsolide etmek, Filistin’de ateşkesin sağlanması ve Türkiye’nin milli çıkarlarını temin etmesi açısından yeni bir pencere açılmasını sağlayacaktır.

Çok Kutuplu Dünyaya Doğru

Soğuk Savaş Sonrası tek kutuplu ABD hegemonyasının kontrolüne giren uluslararası sistem, 2020 yılında pandemi ile başlayan ve o dönemin hemen öncesinde Türkiye-Libya Mutabakatı ve ardından dünyada artan ABD-Çin gerilimi, yakın bölgemizde Karabağ’ın özgürleşmesi süreçleri ve sonrasında ABD’nin Afganistan’dan çıkması, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Afrika’da Batı Karşıtı yönelimler gibi jeopolitik değişimler sonucunda aşınmıştır. Gazze’de yaşananlar da bu aşınmayı çöküşe götürecek bir yöne doğru ilerlemektedir. Bu tabloda görülen ise tek kutuplu sistemin yerini çok kutuplu bir dünyaya bırakmasıdır. Bu gelişmeler zamanlama bakımından yeni inisiyatifler için oldukça uygun bir zemin teşkil etmiştir.

Sonuç olarak; mevcut gelişmeler, uluslararası sistemin hızlı, adil çözüm üretme ve çoğunluğun kararına uygun adım atmada yetersiz kaldığını göstermiştir. Bu durumda başta İslam ülkeleri, İİT’nin ve tüm dünya ülkeleri de BM’nin bu eylemsizlik sorununa çözüm üretmek durumundadır. Aksi takdirde İsrail’in durmak bilmeyen katliamları tarihin karanlık sayfalarının sayısını artıracak, Filistinliler dünyanın gözü önünde ölüme terk edilecek ve dünya çözümsüzlük girdabından çıkamayacaktır. Bu noktada BM’nin acilen reformu ya da yeni bir milletler topluluğu kurulması tartışmaya açılmak durumundadır. Benzer şekilde İİT yapısını acilen yeniden düzenlemeli ya da yeni bir “Müslüman Devletler Teşkilatı” kurulmalıdır. Bu minvalde dünyadaki milletlerin beklentilerine çözüm üreten, hızlı karar alabilen ve somut adım atabilen bir yapılanma teşkili için çalışılmalıdır.

Filistin’de yaşanan ve derinleşen insanlık krizi yeni arayışların güçlenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu arayışlar güçlendiği takdirde hemen hızlı bir sonuç olarak yeni bir milletler topluluğu teşkili oluşmayabilir ancak bu arayışlarla güçlenen atmosfer hem uzun vadeli yeni bir çıkış yolu sunacak hem de kısa ve orta vadeli olarak BM’nin somut karar almasını veya reformunu hızlandıracaktır.

 

                                                          

[i] https://www.konhaber.com/sahifeler/pdf/Bati_ulkelerinin_somurge_ve_soykirim_tarihi2.pdf

[ii] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-genel-kurulu-gazzede-acilen-insani-ateskes-istenilen-karar-tasarisini-153-oyla-kabul-etti/3080907#:~:text=BM%20Genel%20Kurulu%2C%20Gazze’de%20acilen%20insani%20ate%C5%9Fkes%20talebinde%20bulunulan,%C3%96zel%20Acil%20Filistin%20oturumunda%20oylanm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1.

[iii] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-bir-kez-daha-bmgkde-gazzede-acil-insani-ateskes-talep-eden-karar-tasarisini-veto-etti/3143092

[iv] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/avrupa-parlamentosu-gazzede-acil-ve-kalici-ateskes-cagrisi-yapti/3150521

[v] https://www.trthaber.com/haber/dunya/filistinli-gruplarin-temsilcileri-29-subatta-moskovada-bir-araya-gelecek-837802.html

[vi] https://edition.cnn.com/2024/03/01/politics/biden-airdrops-assistance-gaza/index.html