Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin 1969’daki devriminin akabinde uyguladığı ‘Cemahariye’ sistemi (sosyalizmden esinlenen bir sistem) Libya’da zenginleşen bir orta sınıfın oluşmasının önünde engel teşkil etmiştir. Çünkü zenginleşen kişilerin mallarına devlet tarafından el konulmakta, kiraya verilen daireler devlet tarafından oturanlara hibe edilmekte, büyüyen şirketler kapatılmaktaydı.
Bu durumda; ticaret yapan kesim kazandıkları paraları, şirketlerini büyütmek için yatırıma dönüştürememekte, fazla parayı uluslararası bankalarda muhafaza etmekte idi. Bunun yanı sıra yabancı şirketlerde yüksek konumlarda çalışan kesim ile devlet ihalelerine aracılık ederek büyük paralar kazananlar ile önemli görevlerde bulunarak ciddi paralar biriktiren kesim de parasını yatırıma dönüştürmemekte idi.
Devrimden sonra, her ne kadar devlet aygıtı atıl konuma düşse ve devrim öncesi uluslararası şirketlere verilen ihalelerin aktive edilmemesinden dolayı piyasada bir durgunluk oluşsa da yukarıda ifade ettiğimiz para sahibi kesimler Libya’nın (devrim sonrası) yeni ekonomik aktörleri konumuna gelerek, serbest piyasanın lokomotifini teşkil etmektedirler.
Öncelikle artık kiraya verdikleri evlere el konulmayacağından emin olan bu toplumsal kesimler eliyle Başkent Trablus, Bingazi, Sebha ve Libya’nın diğer kentleri neredeyse bir şantiyeye dönüştürüldü. Bu kentlerin her yerinde yabancı şirketlere ya da Libyalılara satılmak ve kiraya verilmek üzere inşa edilen çok lüks villalar ve iş hanları görmek mümkün. Bu villaların inşasında ise özellikle Mısır’dan işçilerin getirildiğini belirtmek yerinde olacaktır. Çünkü Libya’da ucuz iş gücü Mısır, Çad, Nijer gibi ülkelerden illegal olarak ülkeye giriş yapan göçmenler tarafından temin edilmektedir.
Bunun yanı sıra, bu para sahiplerinin birçok uluslararası marka ile anlaşarak Libya’da şubelerini açtığı Libya kentlerinin caddelerinde çok açık bir şekilde görülüyor. Devrim öncesi Libya’ya girmesi hayal bile edilemeyecek birçok uluslararası marka şu an Libya’nın en rağbet edilen markalarına dönüşmüş durumda. Türkiye’de marka değeri oluşturmuş girişimciler bu süreçten yararlanabilirler.
Kasalarında biriken bu paralarla artık Libya’da sanayi üretimine başlamak isteyen sermaye sahipleri de bulunuyor. Uluslararası tecrübenin Libya’ya aktarılması için, önemli sanayicilerle anlaşarak onların tecrübesinden hareketle Libya’da çimento, biriket, un, gıda hammaddesi, matbaa gibi birçok alanda önemli üretim merkezleri şimdiden açılmaya başladı. Birçok Arap ülkesinde yerli üretim görürken, devrim öncesi Libya’da görülmeyen yerli üretim, yavaş yavaş canlanmaya başladı denilebilir.
Ancak bu kazanılan paraların tüketilebileceği kapitalist yaşam bicimi ya da tüketim ekonomisi şu an için Libya’da gözlemlenemiyor. Çünkü canlanan bu piyasadan kazanılan paralarla gelişen orta sınıfın bu paraları harcayabileceği eğlence merkezleri, lüks restoranlar, sinemalar, oteller, güzellik merkezleri, çok lüks siteler, spor kompleksleri vs… bulunmuyor. Bu nedenle Libya’nın bu orta kesimi kazandıkları paraları harcamak için bol bol yurt dışı seyahatleri gerçekleştiriyorlar. İstikametin bir yönü de Türkiye. Ancak Türk turizmcilerinin Libya-Arap turizmini hala yeterince algılayabildikleri kuşkulu görülmektedir.
Tüketime dayalı yaşam biçiminin oluşmamasına neden olan kültürel arka plan bir başka yazının konusu olabilir. Ancak ifade etmek gerekir ki devrim öncesi yurt dışında yaşayan ve devrimden sonra Libya’ya dönen, yabancı şirketlerde çalışan pek çok Libyalı mevcuttur. Onların yurt dışında büyümüş yirmili yaşlardaki çocukları bu dönüşüme öncülük edebilir mi sorusunun cevabını zaman gösterecektir.
Tabi bir de bu değişim ve dönüşümün dışına itilmiş toplumsal kesimlerin refahtan pay almak isteyen çocukları var ki Libya’da asıl sorunu bunlar teşkil ediyor. Zira bahsedilen bu dönüşümü yakından gözlemleyen, etrafındaki insanların yükselen yaşam kalitesine tanıklık ettiği halde, sermaye sahibi olmaması nedeniyle bu dönüşümün dışına itilen genç kuşak, eline silah alarak Libya’da yavaş yavaş mafyalaşmaya doğu giden silahlı gruplara katılıyor. Yol keserek beğendikleri arabalara el koyuyor, uyuşturucu madde ticaretinin içerisinde yer alıyor, siyasi hesaplarda kullanılmak üzere oluşturulmuş grupların içinde yer alarak aylık bir miktar para temin etmeye çalışıyor.
Bir ülkenin uluslararası standartlara entegrasyonu o ülkenin gelişimi açısında en önemli noktayı teşkil ediyor ve bu noktada büyüyen orta sınıf lokomotif görevi üstleniyorsa, bu orta sınıfın aktivitesine mani olan fakir genç kuşak Libya’nın en önemli sorunu denilebilir. Bu noktada devlete düşen ise bu iki kesim arasındaki dengeyi sağlamak oluyor.