“Uluslararası Irak Sempozyumu: Irak’ta İnsan Hakları ve Adalet” Toplantısı Tamamlandı

Ali Okumuş

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) ve Uluslararası Hukukçular Birliği’nin düzenleyicileri arasında bulunduğu Uluslararası Irak Sempozyumu 23-24 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Sempozyuma pek çok akademisyen ile birlikte başta Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi olmak üzere 70’i yabancı, 15 ülkeden yaklaşık 100 kişi katıldı ve “Irak’ta İnsan Hakları ve Adalet” konuları ele alındı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan ORDAF başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun ORDAF’ın temel amacının bilgi üretmek ve üretilen bu bilginin Türkiye, Ortadoğu ve Afrika’da dolaşımını sağlamak olduğunu belirttikten sonra, dünyadaki ilk anayasa hareketlerinin vaki olduğu coğrafyamızda bugün yaşananların hepimizi üzdüğünü vurgulamıştır. Konuşmasında Kerkük Havice’de, Diyala’da ya da Banyas’ta ve nihayet Reyhanlı’da yaşanan kayıpların önlenemez “terör” söylemi ile geçiştirilmesinin mümkün olamayacağına dikkat çeken Kurşun, şunları ilave etmiştir; “Hiç kuşkusuz bütün bu gelişmeler aynı zamanda insan haklarına yaklaşımımızın bir sonucudur. İnsana doğuştan bahşedilmiş hakların gasp edilmesinde, her şeyden önce bu hakların taraflarca bilinmemesi veya farklı algılanmasının da büyük payı bulunmaktadır… Nitekim bizler, hiçbir beklentimiz olmadan samimiyetle, bölgemizde ve genel olarak İslam dünyasında İnsan hakları kavramının yeniden ve yeniden tartışılmasını istiyoruz. Bu vesile ile ORDAF, çifte standarttan uzak, güce değil adalete dayanan evrensel hukukun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gereğine inanarak bu programda yer almıştır.”

İlk oturum başkanı, aynı zamanda ORDAF başkan yardımcısı olan Türkiye Cumhuriyeti Çad Büyükelçisi Prof. Dr. Ahmet Kavas; “Bugün dünyada 193 bağımsız devlet bulunmaktadır. Fakat bunların ancak 15-20 tanesinin insanlık tarihine bir katkısı söz konusudur. Bereketli Mezopotamya topraklarında kurulmuş ve 1200 yıl Türklerle iç içe yaşamış Irak da bunlardan bir tanesidir. Başının çok ağırması da bu yüzdendir.” Sözleriyle oturumu açmıştır. Prof. Dr. Samir Salha konuşmasında “Mart 2003’te başlayan Irak’a yönelik Amerikan müdahalesiyle iddia edildiği gibi ulaşılmak istenen temel amaçlar bu ülkeye demokrasi getirilmesi, insan hakları ihlallerinin engellenmesi ve Saddam’ın dikta rejiminin devrilmesi midir? Yoksa ABD’nin bu amaçların arkasına gizlemiş olduğu gerçek sebepler arasında bölgeye model teşkil edebilecek yeni bir Irak Anayasası mıdır?” sorularının cevabını aramıştır.

Sempozyumda Irak’taki medya da masaya yatırıldı. Irakta medyanın haber yapma özgürlüğünün olmadığı, basın demek hürriyet demek olmasına rağmen, Irak’ta basının ne demek olduğunun hala net olmadığı ileri sürülmüştür. Hatta konuşmacılar, bazı haberlerin reklam mı, haber mi olduğunun ayırt edilemediği ve bunun da hiç iç açıcı bir durum olmadığı söylendi. Diğer taraftan da 2003 yılındaki ABD işgali sonrasında Irak’taki değişiklikler, medya özgürlüğü ve hükümetin medya üzerindeki kontrolü bazı örnekler gösterilerek anlatıldı.

Irak’a işlenen savaş suçları, insan hakkı ihlâlleri ve bu suçları işleyenlerin yargılanabilmesi için uluslararası mahkemelerin rolü de sempozyumda tartışılan konular arasındaydı. Bu ihlâllerin doğru tespit edilebilmesi için Prof. Dr. İsmail Bamarni şu teklifte bulunmuştur; Türkiye’de Irak’taki hak ihlallerini ve hukuksuzlukları takip edecek bir kurul kurulmalıdır. Bu kurul bir heyet oluşturmalı ve bu heyet Irak’ta olup bitenleri gün gün rapor tutmak suretiyle kayıt altına almalıdır. Bu raporlar değerlendirilmeye tutulup uluslararası mahkemelerde kullanılacak hale getirilmelidir.” Ayrıca Bamarni Irak’ta istediklerinin sadece adalet, istikrar, can ve mal güvenliği olduğunu bunları temin için de ümitsizliğe kapılmadıklarını vurgulamıştır. Sabah Baekho ise Irak’ta Hıristiyanlara yönelik insan hakları ihlâllerinden bahsederek Irak Hrıstiyan nüfüsun giderek azalmaya başladığını beyan etmiştir. Aynı oturuma Katar’dan katılan Prof. Dr. Muhammed Ayyash El Kubaisi, Irak’ta bir saat içerisinde 180 tane mescidin yakılarak kültürel bir soykırımın yapıldığını hatırlatarak insan hakları ihlâllerinin dine göre olmadığını, topyekûn Irak’a karşı olduğunu iddia etmiştir.

Sempozyumda Amerikan işgalinin bir haksızlık olduğu üzerinde çokça durulan konuların başındaydı. Amerika’nın bu işgal planının yeni olmadığını, Osmanlı Devleti’nin yıkılması planının bir uzantısı olduğunu öne süren Muhammed bin Dımyan el-Uneyzi; “Bugün burada hukuki ihlalleri konuşuyoruz fakat bu yeni bir şey değil.” dedi. Doç. Dr. Waadi Süleyman konuşmasında idam cezalarına değindi ve Irak’ta sadece bu yıl 96 idam cezasının uygulandığına dikkat çekti. Çin ve İran’dan sonra dünyada en çok idam cezasını uygulayan üçüncü devlet Irak olduğunu vurgulayarak bunun endişe verici bir durum olduğunu söyledi.

Son oturumda ise Tarık Haşimi ve onun adli yargılanma davası ele alındı. Müeyyid El-İzzi konuşmasında Haşimi’ye yapılan muamelenin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını iddia etti. Haşimi’yi yargılayan mahkemenin bir dizi ilkeyi çiğneyerek “Adil yargılanma hakkı ilkesini” ihlal ettiğini vurguladı.

Uluslararası Irak Sempozyumu sonunda katılımcılar Irak’ın bütünlüğü, güvenliği ve istikrarını önemsediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca Irak’ta olup bitenleri takip edecek statüde İslam Teşkilatı Örgütü’nün devreye sokulmasına karar verilmiştir. Yine katılımcılar; Irak’ta hayat, inanç, nesil, ifade, haber alma ve mülkiyet gibi her türlü doğal haklara tecavüzü reddettiklerini ve Irak’ta yaşayan herkes evrensel standartlara uygun olarak yapılacak “adil bir yargılama” hakkına sahip olduklarını vurgulamışlardır.

Irak’ta insan hakları ve adalet konularının ele alındığı sempozyum bu kararların ardından nihayete erdi. Yoğun geçen sempozyum zaman zaman tartışmalara sahne oldu. Tertipleyenler arasında Uluslararası Hukukçular Birliği olmasına karşın sempozyumda konuşmacılar haricinde Türkiye’den pek hukukçunun bulunmaması dikkatlerden kaçmadı. Bu da maalesef ülkemizde birçok olayda olduğu gibi Irak’taki İnsan hakları ihlallerine bakışın de magazinel olduğunu göstermektedir. Oysa bırakın Iraklıların tamamını Türkiye’yi ve orada yaşayan milyonlarca Türkmen’i ilgilendiren bu ihtisas toplantısında Türk hukukçularının varlık göstermeleri beklenmekteydi. Yine de daha ziyade Tarih ve Hukuk öğrencileri onların bıraktığı boşluğu doldurmuştur.