22 Eylül’de İran’ın Huzistan eyaletinin başkenti Ahvaz’da Devrim Muhafızlarına yönelik yapılan saldırıda 29 kişi hayatını kaybetmiştir. Yapılana saldırı, İran’da etnik huzursuzluklar ve istikrarsızlık potansiyelini yeniden gündeme taşımıştır. Ancak Batı kamuoyu bağlamında İran yönetimini çok fazla endişeye sevk eden grup, Halkın Mücahitleri örgütüdür.

ABD yönetimi ve çeşitli düşünce kuruluşları tarafından muhalefet grupları, İran’ı siyasi açıdan değiştirmeye ve istikrarsızlaştırma yönelik destek unsuru olarak gündeme getirilmektedir. Özellikle Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) sürgündeki en büyük rejim muhalifi grup olduğu da göz önünde bulundurulduğunda Washington tarafından dikkatle izlendiği tahmin edilebilir. Ayrıca HMÖ’nün İran’da sempatizanları, yeraltı örgütlenmesi ve yayın ağına yönelik iddialar, örgütün oynayabileceği rol hakkında düşünmeye sevk edici diğer hususlardır.

Meselenin bir başka boyutu da, on yıldan fazla bir süredir ABD dışişleri bakanlığı ve AB ülkelerinin HMÖ’nü terörist grup olarak tanımlamasıdır. Diğer yandan ABD ve AB üyesi ülkelerde bulunan örgüt sempatizanları bu tanımlamanın rafa kaldırılması için yoğun bir lobi faaliyeti yürütmüşlerdir. Ayrıca, terörist grup tanımlamasının kaldırılması, finansman ve eylem kolaylığı sağlayacağından, bu yönde atılan adımlar büyük önem arz etmektedir. HMÖ, İran’ın nükleer programının durdurulması ve siyasi reformlar yoluyla İran’ın bölgesel ve küresel istikrara katkı sunabileceği söylemiyle, batılı güçlerden destek alma arayışındadır. Kısacası HMÖ, İran’ı yönetimini içeriden çevrelemek amacına yönelik olarak kullanılabilecek potansiyel bir aktördür.

Bu yazının amacı, 1960’lı yıllardan itibaren HMÖ’nün ortaya çıkışını, ideolojik olarak geçirdiği dönüşümleri açıklamak, son dönemde organizasyon yapısı ile birlikte potansiyel gücünü değerlendirmektir.

Örgütün Ortaya Çıkışı

1963 yılında İran’da halk ayaklanmalarının şiddetle bastırılmasına tepki olarak HMÖ, 1960’ların ortalarında şehir gerilla örgütü olarak kurulmuştur. Bu yapının kuruluş aşamasındaki hedefi, İran’ı yöneten Pehlevi monarşisini ortadan kaldırmaktır. O dönemde aynı amaca hizmet eden Fedaiya-i Halk (Halkın Fedaileri) gibi bir dizi sol ve dini örgüt, Tudeh (Komünist) Partisi ve Ayetullah Humeyni’nin takipçilerinin ortak düşmanı mevcut İran yönetimiydi. Bu farklı örgütler çoğu zaman eylem birliği içerisinde olmuşlardır. 1960’lar ve 1970’ler boyunca HMÖ, Sovyetler Birliği, Küba, Doğu Almanya ve farklı ülkelerden diğer sol örgütlerle de temas halinde olmuştur.

HMÖ’nün ilk eylemleri, çeşitli üst düzey yetkililerin suikastlar düzenlemeye yöneliktir. Bu çerçevede Şah rejimi ve ABD askeri ve sivil teknisyenleri hedef alınmıştır. Bu eylemlere karşılık İran lideri Rıza Pehlevi, büyük bir baskıyla örgütü ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Yerli istihbarat aygıtı SAVAK’ın sayıları binleri bulan HMÖ üyesi militanı hapsettiği ve öldürdüğü tahmin edilmektedir.1979 devrimi öncesi Şah örgütü ortadan kaldırmak için tüm imkânları kullandıysa da bu konuda sınırlı bir sonuç elde edebilmiştir.

1979 Sonrası Örgütün Yapısı

1979 yılında İran’da artan protesto eylemleri neticesinde Şah, muhalif gruplara taviz vermek zorunda kaldığından bazı siyasi tutukluları serbest bırakmaya başlamıştır. Serbest bırakılanlardan biri olan Mesud Recavi (Massoud Rajavi), sonunda HMÖ’nin lideri olmuştur.

Akademisyen olan Recavi,  üniversite çevrelerinde tanınan ve destek bulan bir isimdir. Hatta Recavi Devrim’den sonra 1980 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacak kadar tanınan bir siyasetçi ve akademisyendir. İranlı tarihçi Ervand Abrahamian, Recavi’nin adaylığının sol gruplar, özerklik isteyen Kürt siyasiler ve İranlı sosyalist dernekler tarafından desteklendiğini dile getirmiştir. Bu bakımından Recavi, İslam cumhuriyetinin laik muhalefet kanadını temsil etmektedir. Budan dolayı Recavi’nin adaylığı, Humeyni tarafından veto edilmiştir. Arkasından HMÖ’ne yönelik kitlesel tutuklamalar ve idamlar, örgütün siyasal muhalefet imkânlarını ortadan kalkmasına neden olmuştur. Devrimin ideolojik yapısı ve Humeyni’nin tüm muhalif kesimlere yönelik artan baskısı nedeniyle HMÖ, rejim muhalifi kimliğini devrimden sonra daha fazla militerleşerek devam ettirmiştir. Zira 1981-1985 yılları arasında yapılan idamların ana hedefi HMÖ üyeleridir. İdam gerekçeleri arasında örgüte gizlice sempati duyma gibi soyut iddialar bile bulunmaktadır.1

1970-1970’li yıllarda ideolojik olarak solcu, anti-Amerikan ve anti-Şah, bir söylemi benimseyen HMÖ,  1980’li yıllarından başından itibaren yeni rejime de muhalefetin dozunu arttırmıştır. İran yönetimi, HMÖ ideolojisini, “Marksizm, İslam ve feminizmin bir karışımı” olarak tanımlamaktadır. Örgüt, kuruluş aşamasında İslam ile Sosyalizm arasında bir uyum sağlanabileceğini savunurken, günümüzde İslam ve demokrasi arasında bir sentezin mümkün olduğunu dile getirmektedir.

Örgüt batıya yönelik olarak “şiddetsiz”, demokratik, çoğulcu ve laik bir sistemi savunmakta, İran’ın dış politikasını ilişkilerini normalleştirecek şekilde değiştirmesi gereğine vurgu yapmaktadır. Aynı zamanda Örgüt, dini ve etnik azınlıklara karşı her türlü ayrımcığın kaldırılması,  Evrensel İnsan Beyannamesi’nde öngörülen bireysel ve sosyal hakların İran’da uygulanması ve Kürtlere özerklik verilmesini, siyasi hedefleri olarak öne çıkarmaktadır.

ABD-AB’nin Bakış Açısı

İran’da 1981 yılında rejime karşı ayaklanma 50 kişinin hayatını kaybetmesiyle ve başarısızlıkla sonuçlandığında, HMÖ lideri Recavi ve destekçilerinin önemli bir bölümü, Irak’a ve Fransa’ya giderek siyasi sığınma talep etmişlerdir. Bir yandan Kürt gruplarla temas halinde olan Recavi diğer yandan Avrupa’da siyasi destek arayışını sürdürmüştür. HMÖ’nün Irak, Fransa ve Arnavutluk’ta merkezleri bulunmaktadır. Sürgünde “İran Ulusal Direniş Konseyi” adını alan HMÖ, İran içinde ve dışında rejim karşıtı eylemlerini yeni bir boyuta taşımaya çalışmıştır.

Buna karşın ABD ve AB arasında HMÖ hakkında net bir tavır söz konusu değildir. Grup, siyasal konjoktüre ve şartlara göre, muhatap veya terörist olarak nitelendirilebilmektedir. Örgüt 1997’de ABD ve 2000’de AB tarafından terör örgütü olarak tanımlanmıştır. 2003 yılı Haziran ayında Fransa’da HMÖ’ne yönelik geniş çaplı operasyonlar düzenlenmiştir. İran yönetimi buna karşılık olarak HMÖ’nün üst düzey yöneticilerinin iade edilmesi durumunda, örgüt sempatizanlarında gene af ilan edebileceğini ifade etmiştir. Ancak 2009 yılında HMÖ terör örgütü listesinden çıkarılmıştır.

HMÖ’ne yönelik dengesiz tutumun ana nedeni ise, özellikle 1980’li yıllarda İran’dan kaçan HMÖ üyelerinin Saddam Hüseyin yönetimiyle ittifak kurmasıdır. Bu durum örgütün, stratejik hatalarından biri olarak değerlendirilmektedir. Hatta HMÖ’nün Saddam Hüseyin’in Kürt ve Şii muhalifleri bastırmak için kullandığı özel bir ekip olarak hizmet verdiği iddiaları da bulunmaktadır. Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Irak yetkilileri yaklaşık 3,800 İranlı muhalifi sınır dışı etmeye çalışmıştır. İran yönetimi de bu çabalardan memnun olmuştur. Zira Tahran yönetimi, uzun süredir Irak’ta bulunan rejim muhaliflerinin iadesini talep etmektedir.2 Ancak Irak hükümeti Eşref Kampı olarak bilinen ve HMÖ’nün kullandığı bölgeyi Hürriyet kampına taşımakla yetinmiştir.

Buna ilave olarak ABD ve AB Irak’ta ve çeşitli Avrupa ülkelerinde HMÖ’ne yönelik saldırılarda İran’a karşı tavır almaktadır. Örneğin Irak’ta Eşref Kampına 2003 yılında roketli saldırıların düzenlenmesi AB tarafından şiddetle kınanmış ve soruşturma açılması talep edilmiştir.

HMÖ uluslararası kamuoyunun yanında İran toplumuna hitap etmeye çaba göstermektedir. 1993 yılından itibaren HMÖ’nün lideri ve Mesud Recavi’nin eşi olan Maryam Recavi, akademik yıl açılış dönemlerinde İranlı gençlere ve Newruz dönemlerinde İran halkına mesaj vermeyi ihmal etmemektedir.

Maryam Recavi, Mart 2018’de Arnavutluk’un başkenti Tiran’da New York eski belediye başkanı Rudy Giuliani, ABD başkan yardımcıları ve eski Arnavutluk başbakanı Pandeli Majko’nun da bulunduğu bir gruba seslenerek büyük bir toplantı düzenlenmiş ve İran’ın gelecekte daha fazla isyana sahne olacağını ifade etmiştir. Recavi gibi Giuliani de İran’da gelecek yılda büyük bir değişim yaşayacağını ifade etmiş ve rejim değişikliğinin desteklenmesi gereken meşru bir talep olduğunu belirtmiştir.

Ancak HMÖ’nün rejimi değiştirecek nitelikte siyasi bir güç olduğunu söylemek zordur. ABD’li düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’ne (Council on Foreings Relations) göre, HMÖ, 15 bin kişilik bir militan gurubuna sahiptir. Ancak, HMÖ, özellikle Kürt gruplarla ve muhalif hareketlerle kuruluş döneminden itibaren yakın temas halinde olmuştur.  İdeolojik açıdan geniş bir yelpazeye hitap edebilme potansiyeli bulunmaktadır. Son derece pragmatist davranın HMÖ, Avrupa’da ve ABD değişen siyasi atmosferi dikkatle izlemektedir. Ancak muhatapları da kendisi gibi siyasi faydayı müttefiklikten daha fazla önemsediğinden, HMÖ ve Batı arasında eşgüdüm henüz tam olarak ortada yoktur.

HMÖ, ideolojik, siyasi ve örgütsel olarak yaklaşık 50 yıllık bir geçmişe sahiptir. Kurulduğu dönemde çeşitli frakisyonlara yakın ve sol bir eğilime sahipken günümüzde ABD perspektifine uyumlu görünmektedir. İran yönetimine uluslararası baskının artması ile eşgüdümlü olarak toplumsal tepkinin yükselişe geçmesi, HMÖ’nün geleceğini belirleyecek ana değişkenlerdir.

İran yönetimi, son dönemlerde ekonomik sorunlardan kaynaklanan protestolara nispeten ılımlı bir tepki verirken, siyasi talepleri şiddetle bastırmaya yönelmiştir. Siyasi ve ekonomik isyanların ortak bir noktada buluşması halinde rejimin geleceği hakkında kuşkular daha fazla artacaktır. HMÖ’de bu ihtimale güvenmekte ve yatırım yapmaktadır.