Tarih boyunca Körfez emirlikleri arasında şiddetli rekabetler hatta çatışmalar yaşanmıştır. Ama 2017 yılında yaşananlar pek de tarihin tekerrürü değildi. Körfezde tarihinde görülmemiş bir kriz yaşandı. Bütün Körfez ülkeleri sıra dışı bir gelişme gösteren Katar’ı askeri ablukaya alıp egemenliğini tehdit etmişlerdi. Ama küçük bir yarımadadaki egemenliğini dünyaya tanıtma azmimde olan Katar sabır gösterdi. Bu bölgesel kriz ile başa çıkmak için çabalarken aynı zamanda bütün olumsuz yaklaşımlara rağmen 2022 Dünya kupasını Katar’a taşıyarak Körfez tarihine bir ilkin yaşanmasına sebep oldu. Bütün bunlar Katar Emiri Temim Bin Hamad el-Sani idaresinde gerçekleşti.
Geçtiğimiz günlerde iktidardaki 10 yılını tamamlamış olan Katar Emiri Temim Bin Hamad el-Sani kimdir son on yılda neler yapmıştır?
Babası Hamad Bin Halife 2013’te kendi rızasıyla ülke yönetimini 33 yaşındaki oğlu Temim’e devretmişti. Söz konusu devir, Ortadoğu gibi bir bölgede darbe olmadan yapılmış nadir iktidar devirlerinden biri olması hasebiyle büyük önem ve örnek teşkil etmişti. Ancak devir-teslim oldukça zor bir döneme denk geliyordu. Arap Baharı tüm şiddetiyle devam ediyordu ve Katar devleti aktif olarak halk isyanlarına destek vermesi nedeniyle bölgenin otoriter Arap rejimleriyle karşı karşıya gelmişti. Mezkûr hengamda Katar’ın yeni Emiri henüz 33 yaşındayken büyük bir sorumluluk üstlenmişti.
Bölgesel ve uluslararası aktörler Katar’ın etkin tarafgirliği nedeniyle Emir’in ülke dış politikasını değiştirip değiştirmeyeceğini merak ediyordu. Dış politikada ‘U’ dönüşü tamam da babasının izlediği yoldan gitmek isterse zorluklarla baş edebilecek miydi? Çünkü Arap Baharında gidişat yavaş yavaş isyan eden halkın aleyhine dönüyordu. Herkes bu sorunun cevabını merak ediyordu.
Emir Temim iktidara gelir gelmez babasından miras kalmış dış politikayı sürdürmeye karar vermenin yanı sıra söylemsel olarak ve bölge geleneğinin aksine biraz daha yumuşak bir dil kullandı. Ancak Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mursi’yi deviren Sisi’nin Mısırı, Katar’ın halk isyanlarını desteklemesinin hesabını sormak istiyorlardı. Nitekim Mart 2014’te büyükelçiliklerini Doha’dan çekerek diplomatik bir kriz başlattılar. Emir Temim mezkûr ülkelerden kararlarını gözden geçirmesini istese de başarılı olamadı. Bu hengamede yeni Emir, aktif müdahaleci dış politikanın yanı sıra Arap Baharı öncesinde Katar’la müsemma olmuş aracılık diplomasisini yeniden canlandırmaya çalıştı. Emir, hem İran’la Batı arasında arabuluculuk rolüne soyundu, hem Taliban’la Amerikalı yetkilileri Doha’da kalıcı bir çözüm için bir araya getirdi.
Ancak komşuları Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve daha uzaklardaki Mısır Haziran 2017’de Katar’ı havadan, karadan ve denizden bloke etmeye başladılar. Böylelikle Katar birden bağımsızlığını kaybetme noktasına gelmişti. Öfkeli dörtlü Katar’dan tam biat istiyordu. El Cezire’nin kapatılmasından, Katar’ın verdiği taahhütleri yerine getirip getirmediğini inceleyecek bir komisyona kadar- ki bu resmen Katar’ın egemenliğini almak demekti- bir dizi talepte bulundular. Emir kabul etse Katar bir tür uydu devlete dönecekti. Kabul etmese (ve hatta kabul etse bile) iddiaya göre BAE tarafından işgal edilip bu ülkenin sekizinci emirliği yapılacaktı.
Genç Emir, ülkesinin her taraftan ablukaya alınmasına rağmen -ki gıda göndermek bile yasaktı- teslim olmayarak en yakın müttefiki Türkiye ve komşusu İran’ın desteğiyle ablukanın yıkıcı yönünü azalttı ve dört yıl boyunca ülkesini ablukayı kaldıran 2021’deki El-Ula Anlaşmasına kadar ayakta tutmayı başardı. Diğer yandan muhtemel bir dış saldırıya karşı en azından ülkesini yardım gelinceye kadar korumak için hızla silah siparişleri verdi.
Egemen Bir Devlet Olduğu İspatlandı
Emir gerçekten de ablukadan kayda değer bir zarar görmeden çıkmayı başararak büyük bir başarıya imza attı denilebilir. Bu başarıda muhakkak ki babasının döneminden bu yana yatırım yapılan yumuşak güç faktörün etkisini unutmamak gerekir. Katar hükümetleri Emir Hamad’ın iktidara gelmesinden bu yana dış politikada başarılı işbirlikleri gerçekleştirmiş ve yeni dostlar edinmişti. Amerikan ordusuna El Udeyd üssünün verilmesi, El Cezire medya grubunun aktif olarak dış politikada kullanılması, Türk ordusuna üs verilmesi, Suudi Arabistan’ın İran’la dengelenmesi, Batılı ülkelerin yatırımla kazanılması gibi yumuşak güç hamleleri sayesinde ablukadan az zararla çıkılmıştı.
Emir Temim, ülke egemenliği tehdit altında olduğu hengamede ülke imajını geliştirmek için de çalışmalara devam ediyordu. 2010 yılında henüz veliaht prensken Katar’ın FIFA 2022 Dünya Kupası turnuvasını düzenleme hakkını kazanması onun sayesinde olmuştu. Emir, babasından görevi devralır devralmaz turnuva hazırlıklarına başladı ve toplamda 200 milyar dolara yakın bir para harcayarak dünyanın en büyük etkinliğini anormal bir tarihte, yani Kasım-Aralık 2022’de düzenle(t)meyi başardı. FIFA 2022 Dünya Kupası Katar’ın imajı için önemli bir yeri var. Katarlılar on yıllardır Katar’ın herkes tarafından haritada gösterilebilmesini arzu ediyorlardı. Mezkur etkinlik sayesinde tüm dünya Katar’ı daha yakından tanıma fırsatı buldu. Dahası, bu sayede Arap-İslam kültürü hakkında da bilgi sahibi olmuş oldular.
Öte yandan, Katar’ın futbola yaptığı yatırımlar komşu Arap ülkelerini de tahrik etti ve onları rekabete soktu. An itibariyle Suudi Arabistan devleti futbol ligine Cristiano Ronaldo dahil olmak üzere birçok üst düzey futbolcuyu getiriyorsa, İngiltere’de New Castle United takımını almışsa, E-Spor ve Golf’a muazzam yatırımlar yapıyorsa, bunun ana sebebi Katar’ın Dünya Kupasından elde ettiği kazanımların farkına varmasındandır.
İç siyaset bağlamında, Emir Temim, Katar bir Emirlik olmasına rağmen Şura meclisi için seçim yapılmasını izin verdi ve ilk seçimler Ekim 2021’de yapıldı. Kanuna göre 45 üyeli meclisin 30’u halk tarafından seçiliyor. Şura her ne kadar otoriteyi paylaşmasa da böyle bir müessesenin üyelerinin halk tarafından seçilmesi önemli bir gelişmedir. Öte yandan Emir Temim, Dünya Kupası vesilesiyle gelen eleştirileri de göz önünde bulundurarak on yıllardır devam eden Kefalet Sistemini ortadan kaldırarak yabancı işçilerin işverenler tarafından köle gibi çalıştırılmasını sona erdirdi.
Dış politikada ise ülkeyi bloke eden Arap devletleriyle ilişkiler yeniden normale döndü ve elçilikler karşılıklı olarak atandılar. Katar hükümeti ayrıca son yıllarda aktif müdahaleci dış politikasını bırakıp tekrardan arabulucu rolünü üstlenmeye başladı. Bilhassa Amerika’nın Afganistan’dan çekilme sürecini Katar üzerinden yapması ve Taliban’ın Katar aracılığıyla dünyaya açılması son dönemin en dikkat çeken başarılarıdır. Emir Temim yönetimindeki Emirliğin bundan sonraki süreçte de aracılık diplomasisini sürdürmesi ve bölgesel çekişmelere müdahil olmaması beklenebilir.
Katar’ın Geleceği
Önümüzdeki dönemle ilgili bazı öngörülerde bulunmak gerekirse; Emir Temim’in dış politikada yine aktif bir rol üstleneceğini, bölgede çatışan tarafları yine Doha’da toplayacağını, büyük güçler arasında bir denge politikası izleyeceğini, İsrail-Filistin çatışmasında Filistin’in hamiliğini üstlenmeye devam edeceğini, İslam dünyasının meseleleriyle bizzat ilgileneceğini ve yardım faaliyetlerinin artarak devam edeceğini bekleyebiliriz. Kısacası babadan oğula geçen, çılgın olarak tabir edilen ve boyundan büyük işler yaptıran Katar dış politikasının ayniyle devam edeceği öngörülebilir.
Ancak bunun bir bedelinin olacağını da unutmamak gerek. Emir Temim her ne kadar BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır’la ilişkileri düzeltmiş olsa da aradaki çekişmenin devam edeceği muhakkaktır. Bilhassa BAE lideri Muhammed Bin Zayid ve Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın Körfez bölgesinin ve hatta Arap dünyasının lideri olmak için amansız bir mücadele içinde olmaları hasebiyle rekabetin dozajı artacaktır. Eğer eskisi gibi Katar’ın önünü kesmek isterlerse çekişmenin yeniden başlaması kaçınılmaz olacaktır. Ancak eğer çekişme Bin Zayid ve Bin Salman arasında olursa Emir Temim’in sert rekabetten karlı çıkma ihtimali de doğacaktır. Ancak Emir Temim üç genç lider arasında farklı bir karakter ve tarza sahip olması nedeniyle ilişkilerin yeniden gerilme ihtimali, herhangi biriyle (Bin Zayid veya Bin Salman) ittifak yapma ihtimaline göre daha yüksek görünüyor.
Ancak Emir Temim’in her yeni sorunda bir şekilde gemisini/ülkesini sahil-i selamete ulaştıracağı beklenebilir. Çünkü son 10 yılda belki de başına gelebilecek en büyük sıkıntılar hep birden geldi ve hepsinden ülkesini korumayı başarabildi. Eğer her sorun bir tecrübe kazandırıyorsa Emir Temim epey bir tecrübe kazandı. Dolayısıyla Katar emin ellerde ve ilkelerinden taviz vermeden yoluna devam ediyor demek yanlış olmayacaktır.