Türkçe literatürde Ortadoğu çalışmaları çoğunlukla siyasi tarih anlatısı üzerine odaklanmaktadır. Siyasi tarih anlatısının ötesine geçmeye çalışan araştırmalar ise çoğunlukla Ortadoğu’daki münferit olayların teorik değerlendirmesini yapmakta ve ekseriyetle ekonomi ve güvenlik gibi maddi unsurlar üzerine bina edilmektedir. Bu yazının yayınlandığı mecranın (ORDAF) sayfalarına ve faaliyetlerine göz atıldığında aynı şekilde 11 senedir bu bağlamda yapılan çalışmalara bir platform sunduğu gözlemlenebilir. Ancak Türkçe literatürün artık Ortadoğu’daki münferit olayları siyasi tarih bağlamında açıklayan ya da sadece maddi unsurlara dayalı teorik analizler yapan muhtevanın ötesine geçmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Ortadoğu’yu bir bütün olarak bir arada tutan devletler ve halklar arası sosyal unsurların incelenmesi önemli bir adımdır. Böylesine bir analiz hem tarihsel olarak belirli kesitlere odaklanmanın önüne geçecek ve Ortadoğu’nun bütüncül bir sistem olarak sürekliliğini ortaya koyabilecek hem de Ortadoğu’daki değişim olgusunu basit maddi unsurlarla açıklamak yerine uzun süreli sosyal dinamiklerin dönüşümü üzerinden açıklayabilecektir.

Bölgesel Uluslararası Toplumlar ve Ortadoğu

Literatürdeki hâkim algı uluslararası toplumun, Avrupa bölgesel toplumunun temel değerlerinin küreselleşmesi ve diğer bölgesel sistemleri ortadan kaldırması ile oluştuğudur. Bu sürecin 1648 Vestfalya anlaşması ile başladığı ve dekolonizasyon süreci ile tamamlandığı ifade edilmektedir. Bu anlatının arka planında yatan temel felsefe bölgesel sistemlerin ve toplumların Avrupa bölgesel toplumunun genişlemesi ile ortadan kalktığı ve artık bunların geçerli olmadığı ve olmaması gerektiğidir. Bu hâkim algı özellikle uluslararası ilişkiler literatüründeki Avrupa merkezli anlatının bir uzantısıdır. Bu algı son yıllarda daha çok Asyalı araştırmacılar tarafından eleştirilmekte ve farklı bölgesel toplumların önemi vurgulanmaktadır. Bu yeni eğilim hem bu farklı bölgesel toplumların uluslararası toplumun oluşması sürecindeki katkısını öne çıkarmakta ve hem de bu bölgesel toplumların günümüzde de geçerli birimler olduklarını göstermektedir. Ancak bu çalışmaların Ortadoğu özelinde yetersiz kaldığını görmekteyiz.

Yapılacak yeni çalışmalarda Ortadoğu’yu bir bölgesel uluslararası toplum olarak incelemek yerinde bir araştırma stratejisi olacaktır. Ortadoğu bölgesel uluslararası toplumunu, küresel uluslararası toplumdan ayıran temel özellikler nelerdir, Ortadoğu bölgesel uluslararası toplumunu bir arada tutan temel değerler nelerdir, Ortadoğu bölgesel uluslararası toplumu tarih içerisinde nasıl genişlemiş ve nasıl daralmış ve bunları sağlayan unsurlar nelerdir, Ortadoğu bölgesel uluslararası toplumunun diğer bölgesel uluslararası toplumlar ile etkileşimini etkileyen faktörler nelerdir?

Bu sorular çerçevesinde yapılacak çalışmalar, Ortadoğu’yu maddi unsurlar ile ya da sadece dışarıdan yapılan müdahaleler ile okumanın ötesine geçecek ve bölgenin kendi sosyal dinamiklerini ön plana koyan bir okuma sunacaktır. Dolayısıyla Türkçe literatürün yeni çalışmalarında temel hedeflerimizden bir tanesi Ortadoğu’yu bu sosyal dinamikler ile içeriden analiz ederek onun hem geçmişte hem de günümüzde geçerli bir bütün olarak varlığını nasıl sürdürdüğünü açıklamak olmalıdır. Bunun aynı zamanda sıklıkla eleştirilen Oryantalist bakış açısının da önüne geçebilecek bir çerçeve sunacağı unutulmamalıdır.

Uluslararası Normlar ve Ortadoğu

Uluslararası toplumu ayakta tutan, onun devamını sağlayan ve onu işler bir hale getiren uluslararası normlardır. Uluslararası normları en genel ifadesi ile uluslararası toplumun üyeleri tarafından kabul edilmiş davranış kalıpları olarak tanımlayabiliriz. Günümüz uluslararası toplumunun temel normları olarak egemenlik, güçler dengesi, diplomasi, savaş, uluslararası hukuk, büyük güçlerin idaresi gibi normlar literatürde incelenmiştir. Uluslararası ilişkiler teorisi literatüründe bu normların nasıl ortaya çıktığına, nasıl dönüştüğüne ve ülkeler tarafından nasıl kabul edildiğine dair önemli çalışmalar bulunmaktadır. Ancak burada vurgulanması gereken nokta bu uluslararası normların bölgesel sistemlerde nasıl yorumlandığı meselesidir. İşte bu nokta da Türkçe literatürde üzerinde durmamız gereken önemli meselelerden bir tanesini oluşturmaktadır: Uluslararası normların Ortadoğu’da kabulü nasıl olmuştur?

Bu bağlamda metodolojik olarak hatırlatılabilecek birkaç nokta bulunmaktadır. Mevcut literatüre dayanarak Ortadoğu özelinde şu çerçevede çalışmaların yapılabileceğini söyleyebiliriz: Uluslararası toplumun hangi normları Ortadoğu bölgesel toplumunda mevcuttur, uluslararası toplumun hangi normları Ortadoğu bölgesel toplumunda reddedilmektedir, uluslararası toplumun hangi normları Ortadoğu bölgesel toplumunda farklı şekilde yorumlanarak uygulanmaktadır, Ortadoğu bölgesel toplumunun kendi ürettiği normlar bulunmakta mıdır?

Bu sorulara verilecek cevaplar, birinci aşamada belirttiğimiz amaç olan Ortadoğu’yu bir bölgesel uluslararası toplum olarak ayrıştırmanın en önemli ayağını oluşturmaktadır. Yine bir önceki bölümde belirtildiği gibi bu sorular, Ortadoğu’ya içeriden bakışı sağlayacaktır. Örneğin, uluslararası toplumun önemli normlarından biri olan insan hakları normunun Ortadoğu bölgesindeki yansıması nedir? Ya da uluslararası toplumda mevcut olan egemenlik normu Ortadoğu bölgesel toplumunda nasıl karşılanmaktadır? Anti-siyonizm Ortadoğu bölgesel toplumu için bir norm mudur?

Kısacası Türkçe Ortadoğu çalışmaları literatüründe uluslararası normların bölgede nasıl karşılandığına, nasıl hayata geçirildiğine, nasıl reddedildiğine ve nasıl yeni normlar üretildiğine daha fazla yer verilmelidir.

Çatışma ve Ortadoğu

Esasında çatışma teması, Türkçe Ortadoğu literatüründe en çok çalışılan temalardan bir tanesidir. Devletler arası savaşlar, devlet dışı aktörler arasındaki çatışmalar, hibrid savaşlar, yabancı savaşçılar olgusu gibi birçok konu Ortadoğu’da çatışma teması altında konu edinilmektedir. Ancak bu yazının başında da belirtildiği gibi bunların hepsi ya sebep-sonuç ilişkisine odaklanmakta ya da çatışmanın maddi unsurları üzerinden analizler yapmaktadır. Özellikle Ortadoğu bağlamında vurgulanması gereken önemli bir tema, çatışma olgusunun Ortadoğu bölgesel toplumu için ne ölçüde bir norm teşkil edip etmediğidir.

Yani bir bölgesel toplumu bir arada tutan durum sadece barış durumu değil aynı zamanda çatışma durumudur. Türkçe literatürde bu konu üzerinde duran çalışmalara ihtiyaç vardır. Ortadoğu’da çatışma algısı ve çatışmanın dinamikleri, bölgeyi bir arada tutan ve birbirine bağlayan bir unsur olarak nasıl var olagelmiştir? Arap-İsrail savaşları ya da Filistin meselesi, Ortadoğu’yu bir arada tutan bir unsur mudur ve bunun gelişimi ve dönüşümü nasıl olmuştur? Günümüz gerçekleri göz önüne alındığında devlet dışı silahlı aktörler ve bunların bu çatışma temasındaki konumu bölgedeki devletler arası düzeni daha sıkı bir düzen haline getirmekte midir?

Kısacası çatışma teması Ortadoğu çalışmaları literatürümüzde artık bir dinamik olarak ele alınmalı ve bölgesel düzeni ayakta tutan sacayaklarından bir tanesi olarak analiz edilmelidir.

Sosyalleşme ve Ortadoğu

Bölgesel uluslararası toplumların en önemli boyutlarından bir tanesi genişleme ve daralma meselesidir. Bölgesel uluslararası toplumlar hangi koşullar altında genişler hangi koşullar altında daralır? Ya da daha basit bir ifade ile bir bölgesel toplumun sınırları nasıl değişir? Türkçe Ortadoğu çalışmalarında bu meseleler tamamen jeopolitik unsurlar üzerinden ele alınmakta ve sadece sınırlardaki dönüşümler güvenlik, ekonomik, askeri ve bazen de göç gibi sosyal unsurlar üzerinden çalışılmaktadır. Ancak bu noktada dikkat çekmemiz gereken en önemli unsurlardan bir tanesi bölgesel uluslararası toplumlardaki sosyalleşme olgusudur. Yani bir ülke ya da ülke grubunun o bölgesel uluslararası toplumun normlarını ve davranış kalıplarını benimseyerek o bölgesel uluslararası toplumun içerisine dahil olması süreci. Bu süreci tersten okuyarak bir ülke ya da ülke gruplarının o bölgesel uluslararası toplumun normlarını reddettikten sonra o toplumun dışına çıkarılması olarak da okuyabiliriz.

Esasında bir bölgesel uluslararası toplumun genişlemesini ve daralmasını sosyalleşme dinamikleri üzerinden okumak yeni araştırma alanlarının açılmasına yardımcı olacaktır. Ortadoğu bağlamında Türkçe literatür için bu çok önemli bir araştırma boşluğunu işaret etmektedir. Sadece Türkiye ve Ortadoğu ilişkileri üzerinden ele aldığımızda bile Türkiye’nin Osmanlı’dan günümüze Ortadoğu bölgesel toplumunda nasıl sosyalleştiğinin incelenmesi sadece Türk-Arap ilişkileri çalışmalarına yeni bir boyut katmayacak aynı zamanda Ortadoğu bölgesel toplumunun genişlemesi ve daralması meselesine de ışık tutacaktır.

***

Yukarıda temel noktaları anlatılmaya çalışılan meselenin özü şudur: Türkçe literatür artık Ortadoğu’nun (Arap devletler topluluğu da diyebiliriz) uluslararası toplumda farklı bir unsur olarak var olma sürecini incelemelidir. Bölgedeki münferit barış ve çatışma durumlarının neden-sonuç ilişkisine dayalı analizleri yukarıda anlatılan amaçların gerçekleştirilmesi için yeterli değildir. Artık temel amacımız öncelikle bu bölgesel toplumun temel dinamiklerini ortaya koymak, onu diğer bölgesel toplumlardan ayıran özellikleri karşılaştırmalı olarak incelemek ve bu bölgesel toplumun genişleme ve daralma süreçlerini sosyal unsurlar açısından açıklamak olmalıdır. Böylece pratik olarak da 2010’lu yıllardan itibaren yaşanan ve bu bölgesel toplumun temel kriz/dönüşüm noktalarından biri olan Arap Baharı gibi süreçleri geçici ve basit unsurlar üzerinden okumak yerine tarihsel zemine oturtabilir ve buna göre reaksiyonlar alabiliriz.

Not: Yukarıda anlatılan meseleler ile ilgili bazı okuma önerileri bu yazının kaynakçasında sunulmuştur.