Enerji Bilgi Kurumu [U.S. Energy Information Administration, EIA] dünya petrolünün en önemli yedi transit geçiş noktası hakkında – bunların dördü Ortadoğu’dadır – hazırladığı güncel raporunu 25 Temmuz 2017’de yayınladı.1 Rapora göre, 2015 yılı itibarıyla dünyada üretilen petrol ve gazın taşınmasının yaklaşık %61’i denizyolu taşımacılığı kullanılarak yapılmış. Rapordaki veriler dünyanın en yoğun petrol transit trafiğinin Hürmüz Boğazı olduğunu gösteriyor. Hürmüz Boğazı’nı takiben Malakka Boğazı, Süveyş Kanalı ile SUMED petrol boru hattı, Bab’ül Mendeb Boğazı, Danimarka Boğazları, Türk Boğazları, Panama Kanalı ve Ümit Burnu dünyanın diğer yoğun transit noktaları olarak ön plana çıkmakta.

Bilindiği gibi uluslararası enerji pazarı, güvenilebilir enerji güzergâhlarına dayanmaktadır. Bir enerji transit geçit noktasını bloke etmek hatta bunu geçici bir süreyle bile yapmak dünya enerji fiyat ve masraflarının önemli ölçüde değişmesine sebep olur. En güvenilir petrol nakliyatı olan denizyolu taşımacılığının son derece yoğun trafiğinin yaşandığı Ortadoğu’da ise temel sorunun enerji güvenliği olduğu iddia edilmektedir. Haddizatında Ortadoğu’da yaşanan savaşlar ve Körfez ile Kızıldeniz ülkelerinde ortaya çıkan siyasi istikrarsızlıklar, Hürmüz, Bab’ül Mendeb ve Süveyş gibi son derece önemli petrol geçiş noktalarının, uluslararası petrol pazarı tarafından riskli ve tehlikeli görülmesine sebep olmaktadır. Bazı analistlere göre bu ve benzeri durumların artış göstermesi – nitekim son yıllarda artışlar görülmektedir – bu güzergâhlardaki petrol nakliyatını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.2 Oysa EIA’nın son raporunda, bırakın bölgedeki petrol nakliyatının durağanlaşmasını 2013’ten bu yana söz konusu üç transit geçiş noktasında çok açık bir şekilde düzenli artışın görüldüğü, sadece Türk Boğazlarında azalmanın söz konusu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Tablo: Ortadoğu’daki ham petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) taşımacılığının transit geçiş noktalarına göre son on yıldaki miktarlarını gösteren tablo, 2007 – 2016. (Günlük milyon varil hesabıyla)

Yer 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016
Hürmüz Boğazı 16.7 17.5 15.7 15.9 17.0 16.8 16.6 16.9 17.0 18.5
Süveyş Kanalı ve SUMED Boru Hattı 4.7 4.6 3.0 3.1 3.8 4.5 4.6 5.2 5.4 5.5
Bab’ül Mendeb Boğazı 4.6 4.5 2.9 2.7 3.4 3.6 3.8 4.3 4.7 4.8
Türk Boğazları 2.7 2.7 2.8 2.9 2.9 2.7 2.6 2.6 2.4 2.4
Ortadoğu’da Petrol Deniz Taşımacılığı Toplamı 28.7 29.3 24.4 24.6 27.1 27.6 27.6 29.0 29.5 31.2
Dünya Petrol Tedariki

Toplamı

85.2 86.6 85.8 88.2 88.8 90.8 91.3 93.8 96.7 97.2

Kaynak: EIA, Dünya Petrol Transit Geçiş Noktaları Raporu, 2012 ve 2017, The Titi Tudorancea Bülteni, 2016.

Petrol Taşımacılığının Teknik Arka Planı

Aşağıda vereceğimiz bilgilerin daha iyi anlaşılabilmesi için bazı teknik noktalara kısaca temas etmekte fayda vardır. Zira bugün deniz taşımacılığında kullanılan vasıtalar insan zihnini zorlayacak derecede büyük ve teknolojik olmaları hasebiyle, üretilen petrolün büyük çoğunluğu deniz ve okyanuslar üzerinde günlerce dolaştıktan sonra insanoğlunun hizmetine sunulabilmektedir.

Bilindiği gibi günümüz dünyasında sadece petrol değil ticarete konu olan diğer malların da büyük bir kısmı denizyolu ile taşınmaktadır. Bunun en önemli nedeni bir anda büyük miktardaki malların taşınma imkânının ancak deniz taşımacılığında kullanılan büyük tankerler sayesinde mümkün olmasıdır.

Petrol endüstrisinin ilk zamanlarında insan emeği ile çıkartılan petrolün ahşap varillerle taşındığı bilinmektedir. Son derece meşakkatli olan bu yöntem aynı zamanda bir hayli de masraflıydı. Zaman içerisinde petrol çıkartılan yer ile kullanım alanları arasındaki mesafenin artması ve petrol ticaretinin gelişmesi, boru hatlarının inşa edilmesini zorunlu kılmıştır. 1861’de Elizabeth Watts isimli bir Amerikan yelkenli gemisi Philadelphia’dan İngiltere’ye ilk defa 240 ahşap varil petrol taşıdı. Bu yanıcı ve son derece tehlikeli maddeyi hem de ahşap bir gemide taşımak oldukça riskliydi. Bunun üzerine Britanyalı gemi yapımcıları çelik cidarlı ve petrolü çelik bir tankta tutan Glückauf ismindeki buharlı gemiyi 1886’te inşa ettiler. Bu gemi aynı zamanda ilk modern petrol tankeriydi.

1886’dan bugüne petrol endüstrisinin deniz taşımacılığı teknolojisi oldukça gelişti ve okyanus devleri olarak tarif edilen süper tankerler inşa edildi. Günümüzde yaklaşık 3500 petrol tankeri, gece-gündüz seyrederek talep edilen yere petrol taşımaktadır. Şimdilik dünyanın en büyük petrol taşıma araçları olan bu tankerlerin en küçükleri 70 bin varil ile 190 bin varil arasında motor benzini taşıyabilmektedir. Orta büyüklükte tankerler 190 bin varil ile 345 bin varil arasında petrol taşıyabilirken en büyüklerinin taşıma kapasitesi ise 615 bin varile kadar çıkmaktadır. Ancak Knock Nevis gibi Empire of State binasının yan yatmış halinden bile daha uzun olarak inşa edilmiş bir süper tanker de vardır ki bu gemi tamamen doluyken 800 bin tondan daha ağırdır.3

Ortadoğu’daki Transit Geçiş Noktalarına Bir Bakış

Hürmüz Boğazı

EIA’nin petrol transit geçiş noktaları hakkındaki güncel raporuna göre, dünyanın en yoğun geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı; 2015 yılında günlük 17 milyon varil petrolün geçiş güzergâhı olmuştu. Bu rakam deniz yoluyla taşınan toplam petrolün yaklaşık %30’una demektir. 2016’da ise söz konusu rakam günlük 18,5 milyon varile yükselerek şimdiye kadarki rekorunu kırdı.

Uman ile İran arasında bulunan Hürmüz Boğazı, Körfez ile Arap Denizini birbirine bağlar. Bu boğazdan taşınan petrolün önemli bir kısmı (yaklaşık %80’i) Asya pazarına intikal etmektedir.  Söz konusu pazarın en büyük dağıtım noktalarının başında Çin, Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Singapur gelmektedir. Geri kalan petrol ise Bab’ül Mendeb üzerinden veya Ümit Burnu’nu dolaşarak Avrupa ve Amerika’ya ulaştırılır.

Diğer taraftan Hürmüz Boğazı son derece önemli gaz transit noktalarından da birisidir. Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) üreticisi olan Katar, zikredilen boğaz üzerinden ürettiği gazı dünya enerji marketlerine sevk eder. 2016 yılında Katar’ın Hürmüz Boğazı’ndan geçirdiği gaz miktarı 3,7 trilyon kübik feet olarak tespit edilmiştir ki bu miktar dünya sıvılaştırılmış doğal gazının %30’dan fazlası demektir. Ayrıca Kuveyt de ürettiği LNG’yi Hürmüz Boğazı üzerinden taşımaktadır.

Süveyş Kanalı ve SUMED Petrol Boru Hattı

Körfez petrolü için stratejik öneme sahip olan Süveyş Kanalı ve SUMED boru hattı üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika ile Asya pazarına yani hem kuzeye hem de güneye doğru, çift yönlü olarak petrol ve doğal gaz taşınmaktadır. 2015 yılında denizyoluyla taşınan toplam petrol ve doğal gazın %9’u bu güzergâh üzerinden gerçekleştirildi. En dar noktası 300 metre kadar olan kanal, en büyük petrol tankerlerinin geçişi için uygun değildir.

Yayınlanan veriler 2011 yılında Süveyş Kanalı’ndan hem kuzeye hem de güneye doğru toplam 17,799 geminin geçiş yaptığını gösteriyor. Bunların %26’sını petrol ve LNG taşıyan tankerler oluşturmaktadır. 2016’da günlük toplam 3,9 milyon varil ham petrol ve LNG Süveyş Kanalı’nın her iki yönünden, 1,6 milyon varil ise SUMED petrol boru hattı üzerinden taşındı. Kuzeye giden gemilerde önceki yıla göre 2016’da günlük 300 bin varillik bir artış görülürken, ters istikamette seyreden gemilerde 2009’dan buyana ilk defa bir azalmaya yaşandı. Şurasının altını çizmek gerekir ki, kuzeye giden toplam petrol günlük 2,4 milyon varilken, güney yönündeki rakam günlük 1,5 milyon varilden ibarettir. Güney yönüne taşınan günlük söz konusu 1,5 milyon varil petrol aynı zamanda, yukarıda bahsedilen Asya pazarına sevk edilen petrol miktarını ifade etmektedir.

EIA’nın raporunda vurgulanan diğer bir husus ise, 2016’da Süveyş Kanalı’nın kuzey yönüne doğru taşınan petrolün %78’inin Avrupa pazarına ulaştığı bilgisidir. Bu rakamın dışında kalan meblağın %14’ü Amerika Birleşik Devletleri’ne ulaştırılmaktadır. Ayrıca Rusya ve Hollanda, Süveyş Kanalı üzerinden kuzeye doğru taşınan petrolden nasiplerini alan diğer ülkelerdir. Güney yönünde taşınan petrolün üreticileri arasında Kuzey Afrika ülkelerinden Cezayir ve Libya gibi ülkeler de bulunduğunu ifade etmek gerekir. Bu yönde taşınan petrolün en büyük müşterileri Çin ve Singapur’dur. Süveyş Kanalı’nın her iki yönündeki transit petrol taşımacılığı toplamı 2009’dan bu yana istikrarlı bir şekilde artmaktadır.

Port Said ile Süveyş şehri arasında bulunan ve 160 kilometreden fazla uzunluğu olan Süveyş Kanalı, Kızıldeniz’e ulaşan petrol için tek taşıma güzergâhı değildir. Arap Petrol Boru Hattı Şirketi’nin Ocak 1974’te inşa etmeye başlayarak 1977’de tamamladığı, Kızıldeniz ile Akdeniz arasındaki SUMED petrol boru hattı son derece önemli bir diğer taşıma noktasını teşkil etmektedir. 400 milyon sermayesi olan boru hattının %50’sine Egyptian General Petroleum, %45’ine eşit bir şekilde Kuwait Investment Authority, Saudi Aramco ve Abu Dhabi International Petroleum Investment ve son %5’lik kısmına ise Qatar Petroleum sahiptir.4 Ayrıca bu boru hattı kanala giremeyecek kadar büyük olan tankerlerinin taşıdıkları petrolü Kızıldeniz’den Akdeniz’e aktarabilecekleri tek alternatif güzergâhtır. 2011 yılında günlük 1,7 milyon varil petrol SUMED petrol boru hattı ile Akdeniz’e taşınmışken, bu rakam 2014’e kadar azalmış, bu tarihten itibaren ise artmaya başlamıştır.

Herhangi bir gerekçeyle Süveyş Kanalı ve SUMED boru hattının kullanıma kapatılması halinde, günlük toplamda 5,5 milyon varil petrol ancak Ümit Burnu’nun dolaşılması suretiyle istenilen yere ulaştırılabilir. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) tespit ettiği bilgilere göre, Afrika’yı dolaşarak Amerika’ya gitmek isteyen bir geminin, Akdeniz’deki güzergâhına nazaran 15 gün, aynı durumda Avrupa için ise 8-10 gün daha fazla seyretmesi gerekmektedir. Bu da yolun yaklaşık 4,300 kilometre uzaması anlamına gelir ki bu durumda; daha çok zaman ve çok daha fazla masraf gereklidir. Şirketlerin ve ajansların Süveyş Kanalı veyahut SUMED petrol boru hattının kapatılması neticesinde doğacak sorunları araştırmalarını lüzumsuz görmemek gerekir. Zira 1967’de İsrail ile Mısır arasında çıkan savaş sonucunda, Süveyş Kanalı Mısır Devleti tarafından kullanıma kapatılmış ve 1975 yılına kadar açılmamıştır.5 Nitekim kanala alternatif olarak düşünülen söz konusu SUMED petrol boru hattının inşa sürecine de kanalın kapatıldığı bu dönemde başlamıştır.

SUMED Petrol Boru Hattı, www.sumed.org

Bab’ül Mendeb Boğazı

Yemen ile Cibuti arasında bulunan Bab’ül Mendeb boğazı, Arap Denizi ve Aden Körfezi’ni Kızıldeniz ile birbirine bağlar. Basra Körfezi’nden deniz yoluyla gelen petrolün çoğu Bab’ül Mendeb Boğazı üzerinden Süveyş Kanalı ve SUMED petrol boru hattına ulaşmaktadır. 2016 yılı itibarıyla Bab’ül Mendeb’in kuzey yönüne doğru günlük 2,8 milyon varil petrol ve doğal gaz taşınırken, güney yönünde günlük 2,0 milyon varil transfer sağlanmıştır. Toplamda günlük 4,8 milyon varil petrolün geçişinin yapıldığı boğazdan, 2009’da önceki yıla göre günlük 1,6 milyon varillik sert bir düşüş yaşanmasıyla ancak günlük 2,9 milyon varil petrolün transferi gerçekleştirilmişti. 2009 yılından günümüze Bab’ül Mendeb Boğazı üzerinden yapılan petrol ve gaz taşımacılığında istikrarlı bir artış görülerek, 2015 yılında son 10 yılın en yüksek rakamına ulaşılmıştır. Bab’ül Mendeb Boğazı’ndan yıllık geçen petrol miktarı azalmaksızın yükselmeye devam etmektedir.

En dar noktası yaklaşık 29 kilometre olan Bab’ül Mendeb’in kapatılmasının doğuracağı sonuçlar, yukarıda söz konusu ettiğimiz Süveyş Kanalı ve SUMED petrol boru hattının bloke edilmesiyle ortaya çıkarması muhtemel neticeyle aynı olduğundan, her iki transit noktasının da petrol ve taşıma şirketleri açısından aynı öneme sahip olduğu söylenebilir.

Türk Boğazları

Kafkasya’da üretilen petrolün denizyolu taşımacılığında en önemli geçiş noktası olan İstanbul ve Çanakkale Boğazları aynı zamanda Ortadoğu’dan Rusya’ya giden petrol için de stratejik ehemmiyete sahiptir. Böyle olmakla beraber 2011 yılından bu yana boğazlardan taşınan petrol ve doğal gaz transitinde giderek bir azalma görülmektedir. Bugüne kadar boğazların her iki yönünde taşınan petrolün çıktığı en üst seviye, günlük 3,4 milyon varil ile 2004 yılında görülmüştü. 2007 yılında boğazlardan taşınan petrol günlük 2,7 milyon varile kadar düşmüş iken, o tarihten 2011 yılına kadar yeniden bir artış göstererek, günlük 2,9 milyon varile yükseldi. Ancak 2011’den tarihten itibaren tekrar azalmaya başlayan rakam, 2016 yılında günlük 2,4 milyon varili görebildi. 2004 sonrasında yaşanan düşüşte Rusya’nın Karadeniz limanları yerine Baltık limanlarını tercih etmeye başlaması etkili olmuştu. 2011 yılından sonraki azalmada ise Kazakistan’ın petrol üretiminin düşmesi gerekçe olarak gösterilmektedir.

Türk Boğazlarından taşınan bu miktarın %80’den fazlasını ham petrol oluşturmaktadır. En dar noktası bir kilometreden biraz az olan boğazlar dünyanın en zor ve dolambaçlı denizyollarından biridir. Yıllık 48.000 civarında gemini geçtiği bu güzergâh, aynı zamanda dünyanın en yoğun deniz trafiklerinden biri halindedir. Bu yoğun trafik ve kavisli coğrafya petrol tankerleri için çeşitli zorluklar oluşturmaktadır. Nitekim İstanbul Boğazı’nda 1979’da kaza yaparak tutuşan ve taşıdığı 96 bin ton petrol ile birlikte 29 gün boyunca yanan, 150 bin tonluk Independenta tankeri faciası, o günü yaşayanların hâlâ hafızalarından silinmemiştir.

Sonuç Yerine

Şimdi yukarıya dönüp, yazının başına eklenen tabloya yeniden göz atalım: dünyada günlük olarak tedarik edilen petrolün neredeyse üçte birinin Ortadoğu coğrafyasında bulunan sularda dolaşarak ve yine aynı bölgedeki boğazlardan geçerek insanoğlunun kullanımına sunulduğunu gözlemlenmektedir. EIA ve IEA’nın raporları açık bir şekilde ortaya koyuyor ki Ortadoğu sadece petrol üretilen bir bölge olmanın ötesinde, hem orada üretilen petrolün dünyaya dağıtılması ve hem de dünyanın muhtelif yerlerinden tedarik edilen petrol ve çeşitlerinin geçiş güzergâhında bulunması açısından, enerji sektörleri için vazgeçilmez bir coğrafyadır. Şimdilik değişmeyen ve yakın bir gelecekte de değişmesi mümkün görünmeyen bu durum, bölgeyi dünya petrol tedariki ve üretilen petrolün transit güzergâhı bakımından zirveye taşırken, diğer taraftan da şirketlere yeni pazar imkânları sunmaktadır.

Son on yıl içerisinde bu coğrafyada başta Arap Baharı, Suriye ve Irak Savaşı olmak üzere onca olay yaşanmasına rağmen, analistlerin Ortadoğu’da yaşanan olayların enerji güvenliğini olumsuz yönde etkilediği şeklindeki öngörüleri, özellikle denizyolu enerji taşımacılığı açısından haklı çıkmamıştır. Demek ki bölgesel dinamikleri değerlendirirken, uluslararası aktörlerin ve bilhassa şirketlerin söz konusu coğrafyadaki çıkarlarını nasıl koruduklarının olaylarla birlikte incelenmesi ve göz ardı edilmemesi gerekmektedir.