Rusya ve Ukrayna arasındaki anlaşmazlığın sıcak çatışmaya dönüşmesinin küresel ve bölgesel çok boyutlu etkileri çok geçmeden hissedilmeye başladı. Mevcut çatışmalar petrol piyasalarını istikrarsızlaştırma, gıda fiyatlarında artışı tetikleme gibi birçok paniğe neden olmuş durumda. Yeni “soğuk savaş” mı yoksa “sıcak savaş” mı olacağı konusundaki belirsizlik devam ederken; çatışmadan etkilenecek bölgelerin başında Rusya ile ticari, askeri eğitim, ve paramiliter güvenlik ilişkilerine sahip Afrika kıtası gelmektedir. Rusya ve Afrika ülkeleri arasındaki ilişkinin geleceğinin mevcut kriz tarafından test edileceği yönündeki iddiaların gerçekliği tartışılmaya devam ederken Rusya’nın izlediği politikalara Afrika ülkelerinin verecekleri tepki de cevabı aranan sorular arasında. Çatışmanın ilk günlerinde sömürgeciliğin olumsuz etkilerine maruz kalmış olan Afrika ülkelerinin toprak bütünlüğü ve siyasi egemenlik konusunda Ukrayna ve Ukrayna’nın bağımsızlığını kararlı bir şekilde savunacakları düşünülse de Moskova’nın Afrika kıtasında artan etkisi kıta liderlerinin farklı tepkiler vermelerine neden oldu.
Rusya son yıllarda Libya, Mali, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mozambik dahil olmak üzere şiddetli ayaklanmalar ve siyasi istikrarsızlıklarla karşı karşıya kalan Afrika ülkelerindeki hükümetlerle askeri ittifaklar kurmuştur. Rusya’nın Afrika’da kurduğu ittifaklar halklara değil, genellikle seçkinlere dayalıdır. Diğer bir ifadeyle Rusya genellikle toplumsal kabulü olmayan kimi liderlerin iktidarlarını korumalarına yardım ederek Afrika ülkelerinin kendisine bağımlılığını sürdürebilmektedir. Örneğin, birçok ülkenin Rusya’yı Ukrayna işgali nedeniyle kınadığı süreçte Sudan askeri konsey yardımcısı liderliğindeki bir heyetin Rus dışişleri bakanı ile görüşmek için Moskova’yı ziyaret etmesi söz konusu bağımlılık ilişkisinin sahadaki yansımasıdır.
Afrika Birliği dönem Başkanı ve Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall ise Ukrayna’daki mevcut tehlikeli duruma ilişkin endişelerini belirten yazılı açıklamada “Rusya Federasyonu ve herhangi bir bölgesel ya da küresel aktörün uluslararası hukuka ve Ukrayna’nın ulusal egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymalıdır” ifadelerine yer verdi.
Rusya’nın Ukrayna’daki iki Rus ayrılıkçı bölgeler olan Donbass ve Donesk’i “bağımsız devletler” olarak tanımasına en sert tepkiyi Kenya Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Martin Kimani gösterdi. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri hareketlerini kınayan Kimani, söz konusu askeri hareketleri sömürgecilik dönemi uygulamalarına benzeterek yeni tahakküm ve baskı biçimleri riski taşıdığına dikkat çekti. Kimani’nin Rusya’yı kınayan sert sözlerine rağmen diğer Afrika ülkelerinden gelen tepkiler nispeten düşük tondaydı. Kıtanın siyasi ve ekonomik gücü olan Nijerya ise doğrudan bir kınama yayınlamayarak endişelerinin sadece Ukrayna’daki Nijeryalı öğrencilerle sınırlı olduğunu göstermiştir. Üye ülkeler arasında diplomatik, güvenlik ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesini amaçlayan BRICS üyesi ve Rusya’nın kıtadaki önemli ortakları arasında yer alan Güney Afrika Cumhuriyeti ölçülü bir tepki göstererek anlaşmazlığın barışçıl bir şekilde çözülmesi gerektiğini ve Rus birliklerinin Ukrayna’dan çekilmesi çağırısında bulundu. Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa , BM’yi anlaşmazlığın çözümü için arabuluculuk üstlenmeye davet etti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK)’nda Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonuna son vermesini ve askerlerini tamamen ve koşulsuz geri çekmesini talep eden karar tasarında ise 17 Afrika ülkesi çekimser oy kullanırken, 8 ülke oylamaya katılmadı ve Rusya ile üs ve lojistik merkezi için işbirliği içerisinde olan Eritre ise hayır oyu kullandı. Y. Kenan Küçük’e göre Afrika ülkelerinin emperyalizm karşıtı tutumlarından taviz vererek çekimserlik yönünde oy kullanmalarının en önemli nedenlerin biri ulusal çıkar faktörüdür. (http://urlbu.com/7b2c2) Yasal bağlayıcılığı olmasa da Rusya’nın uluslararası alandaki artan izolasyonunu göstermesi açısından önem arz eden kararda Afrika ülkelerinin benimsemiş oldukları tutumlar Rusya’nın Afrika’da artan etkisini de göstermektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Afrika kıtasında önemli ölçüde zayıflamış olan varlığını özellikle 2006 yılından itibaren yeniden inşa etmeye çalışan Rusya, o tarihten bu yana Afrika ülkeleriyle Rus silah satışlarına odaklanan 19 askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Rusya, işbirliği anlaşmalarının sahaya yansıyan önemli izdüşümlerden biri olan Wagner Grubu’nu konumlandırdığı Afrika ülkelerinde siyasi seçkinleri korumak, yerel orduları eğitmek, isyancı ve terörist gruplarla mücadele etmek konularında destek sağlanılması karşılığında uranyum, elmas ve altın madenlerine erişim sağlamaktadır. Örneğin 2017 yılında Sudan’ın devrik lideri Ömer El Beşir’e yönelik ayaklanmaları bastırmak için görevlendirilen Wagner Grubu askerleri sayesinde Rusya, Sudan’daki altın madenciliği için imtiyazlar elde etti. Dolayısıyla Moskova’nın Afrika’da artan hibrit savaş stratejisinin uzantısı olan Wagner Grubunun Burkino Faso ve Gine gibi ülkelerdeki varlığı bu ülkelerin BM karar tasarısı oylamasına katılmamalarında etkili oldu.
Bu bağlamda Ukrayna Savaşı’nın Afrika Kıtası üzerindeki etkilerini şöyle sıralamak mümkündür:
- Ukrayna’daki yabancı öğrencilerin yüzde 20’si Afrika kökenlidir. Çatışmaların başlamasıyla bu öğrenciler ciddi ırkçı ve ayrımcı tavırlara maruz kalmışlardır.
- Afrika ekonomileri gıda ithalatı ve turizm yoluyla Rusya ve Ukrayna ile ciddi ticari bağlantılara sahiptir ve bu savaş da bu talebi kısıtlamaktadır.
Değişmeyen Kriz: Avrupa’nın İkircilikli Mülteci Tutumu
Makul öğrenim ücretlerinin yanı sıra Sovyet döneminden kalma güçlü bağları nedeniyle Ukrayna, Afrikalı öğrenciler için önemli çekim merkezlerinden birini oluşturuyordu Rusya’nın Ukrayna saldırısından sonra Ukrayna Üüniversitelerinde okuyan çok sayıda Afrikalı öğrencinin güvenlikleriyle ilgili endişeleri artmıştır. Afrikalı öğrenciler Ukrayna Üniversitelerinde eğitim görmekte olan yabancı ülke öğrencilerinin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Ukrayna’da en fazla öğrenciye sahip kıta ülkeleri Fas (8.000), Nijerya (4000), Mısır (3,500) öğrenci ile ilk 10’da yer almaktadır. Rusya’nın saldırgan tutumunun yöneltmiş olduğu önemli tehditlerden biri de gerek Ukrayna vatandaşlarının gerek Ukrayna’da eğitim, çalışma gibi nedenlerden dolayı ikamet etmekte olan yabancı ülke vatandaşlarına yöneliktir. Rus saldırılarının başlamasının ardından güvenlik endişesi nedeni ile birçok ülkenin Ukrayna’ya hava sahasını kapatması sınır hattında yığılmalara neden olmuştur. Rusya, Ukrayna’nın önemli şehirlerini bombalarken ülkeyi terk etmeye çalışan sivillerin birçoğu Polonya, Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Moldova ve Romanya hükümetleri tarafından memnuniyetle karşılanırken birçok Nijerya ve Hint vatandaşının çatışma bölgesinden kaçmalarının engellendiği iddia edildi. Afrikalı öğrenciler sosyal medya hesaplarından yayınladıkları videolarda “önce Ukraynalılar” politikasının uygulandığını ve Ukrayna güvenlik güçleri tarafından trenlere binmelerinin engellendiği görüntülerini paylaştılar. Söz konusu görüntülere ilişkin ilk açıklamayı yapan Nijerya hükümeti, Ukrayna’dan kaçmaya çalışan bazı Nijeryalıların kötü muamele gördüğüne dair devam eden raporlar karşısında hayal kırıklığını dile getirdi. Hükümet 28 Şubat 2022 Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Ukrayna ve komşu ülkelerdeki gümrük yetkililerini, vatandaşlarına “onurlu” davranmaya çağırdı. Avrupalı birçok siyasetçinin Rus saldırılarından kaçmaya çalışan Afrikalılar için kullanmış oldukları ifadeler ırk önyargısının canlılığını koruduğunu göstermekte. Bulgaristan Başbakanı Kiril Petkov gazetecilere vermiş olduğu demeçte ülkesinin Ukraynalıları memnuniyetle karşılayacağını çünkü bu insanların alışkın oldukları mülteciler olmadıkları, Avrupalı eğitimlüi ve zeki insanlar oldukları ifadelerine yer vererek dnyayı şaşırtmıştır.
Rusya- Ukrayna Anlaşmazlığının Afrika Ekonomilerine Etkileri
Karadeniz Bölgesi, küresel tarımsal üretim ve ticaretin hayati bir merkezidir ve Ukrayna ve Rusya, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından dünyanın tahıl tedarikçisi konumuna gelmişlerdir. Küresel buğday ihracatının yüzde 29’una, küresel mısır ihracatının yüzde 19’una ve küresel ayçiçek yağı ihracatının da yüzde 80’ine katkıda bulunan iki ülke pek çok ülkenin tahıl ambarı işlevi görmektedir. Dolayısıyla tahıl ihtiyacını ve fiyatlarını olumsuz etkilemesi beklenen çatışmanın temel gıda ürünlerindeki artışı karşılayabilecek kaynaklara sahip olmayan gelişmekte olan ülkelerin ve söz konusu ürünlerin tedarikinde Rusya ve Ukrayna’ya bağımlı olan ülkelerin gıda güvenliğine öncelik vermesi hayati önemdedir. Küresel tarım pazarında önemli roller oynayan Rusya ve Ukrayna ile Afrika ülkeleri arasında önemli tarımsal ticaret bağlantıları bulunmakta. Afrika ülkeleri 2020 yılında Rusya’dan yüzde 90’ını buğdayın, yüzde 6’sını ayçiçek yağının oluşturduğu toplam 4 milyar dolar değerinde tarımsal gıda tedarik etmiştir. Başlıca ithalatçı ülkeler arasında ithalatın yaklaşık yarısını oluşturan Mısır başta olmak üzere Sudan, Nijerya, Tanzanya, Cezayir, Kenya ve Güney Afrika yer almaktadır. Benzer şekilde Ukrayna 2020 yılında Afrika ülkelerine yaklaşık yüzde 48’ini buğdayın, yüzde 3’ünü mısırın ve geri kalanını da ayçiçek yağı, arpa ve soya fasulyesinin oluşturduğu toplam 2,9 milyar dolar değerinde tarım ürünü ihraç etmiştir. Güney Amerika ve Endonezya’daki kuraklığın ve Çin ve Hindistan’daki artan talebin karşılanamamasının sonucu olarak Rusya ve Ukrayna 2020 yılından bu yana küresel gıda fiyatlarındaki artışın temel itici güçleri arasında yer almışlardır. Rusya’nın Ukrayna saldırısı küresel gıda fiyatlarındaki potansiyel etkilerle birlikte küresel emtia fiyatlarının da yükselmesine katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla emtia fiyatlarının yükselmesi iki ülkenin önemli buğday ve ayçiçek yağı ithalatçısı olan ve kuraklık tehdidi ile karşı karşıya olan Afrika ülkelerini endişelendirmektedir. Diğer yandan uluslararası hukuku ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya’nın saldırganlığına karşı Rus bankalarının SWIFT finans sisteminden çıkarılması ve Rusya merkez bankasına karşı önlemler ve ticari işlemlerin dolar cinsinden yasaklanması dahil olmak üzere Rusya’ya uygulanan sert ekonomik yaptırımların Afrika ticaretini de doğrudan etkilemesi beklenmektedir.
Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askeri faaliyetlerinin enflasyon artışında yaratmış olduğu etkiler sadece gıda ürünleriyle sınırlı değil. ABD Enerji Bilgi Kurumu verilerine göre Rusya dünyanın üçüncü büyük petrol ve gaz üreticisidir. ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük doğalgaz üreticisi konumunda olan Rusya, Avrupa’nın başlıca petrol ve doğalgaz tedarikçisidir. Rusya’nın, Avrupa’ya gaz arzını kesintiye uğratması nedeniyle küresel piyasalarda zaten yüksek olan enerji fiyatları rekor seviyelere ulaşmış durumda. Rusya’nın önemli gaz alıcıları olan Avrupa Birliği (AB) üyeleri ise artan bir şekilde alternatif petrol ve gaz tedarik kanallarına ihtiyaç duymakta. Bu noktada dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin yaklaşık yüzde 7’sine sahip olan Nijerya, Mısır, Mozambik, Tanzanya ve Gana gibi kıta ülkeleri Ukrayna krizinin Avrupa’nın Rusya’dan gaz arzını riske atması ile birlikte Avrupa!ya ihracat yapma fırsatı elde etmektedir. Afrika Enerji Odası Başkanı Abdur- Rasheed Tunde Omidiya’ya göre Ukrayna!daki krizin AB enerji arzı üzerindeki etkilerinin Afrikalı gaz üreticilerine Avrupanın enerji talebini karşılamak için sağlam, güvenilir bir gaz stratejisi geliştirmeleri için altın bir fırsat sunmakta. Rusya’dan Avrupa’ya gaz akışının kesintiye uğramasıyla kıta ülkeleri arasında Avrupa’nın enerji talebini karşılayacak önemli tedarikçilerden biri olarak öne çıkan Cezayir’de Sonatrach’ın CEO’su Toufik Hakkar firmanın Cezayir’in İtalya’ya bağlanan Transmed botu hattı üzerinden AB!ye gaz ihracatı gerçekleştirmeye hazır olduklarını belirtmektedir.
Süregitmesi halinde Afrika ülkelerinin taraf tutma baskısıyla karşılaşabilecekleri çatışmanın yaratabileceği önemli bir fırsat ise Afrikalı liderlere BM gibi küresel güç yapılarında değişiklik yapılmasını dile getirmelerine imkân sağlayacak olmasıdır. Günümüzde ciddi bir meşruiyet krizi yaşayan BM’nin daha demokratik bir yapıya kavuşturulması, gücün kendi içinde el değiştirdiği bir sistemde beş daimi üyenin ayrıcalıklı konumlarının sürdürülemezliği ve nihai olarak kıta ülkelerinin BMGK’de temsil kabiliyetlerinin artırılması yönündeki taleplerini daha yüksek sesle dile getirmeleri için fırsat sunmaktadır.
Sonuç olarak Rusya ile kurmuş oldukları ittifak bağları kıta ülkelerinin nasıl tepki verecekleri üzerinde önemli rol oynadığı Ukrayna krizi söz konusu ülkeler için birçok meydan okuma barındırmakla birlikte fırsatlar da sunmaktadır. Ukrayna’daki çatışmanın binlerce kilometre uzaktaki ülkeleri nasıl etkileyeceğinden emin olmak için henüz çok erken olmakla birlikte jeopolitik zorluklar hakkındaki belirsizlikler de devam etmektedir. Ancak Afrika ülkelerinin tahıl ithalatına bağımlılıkları göz önüne alındığında endişelenmeleri için haklı nedenler bulunmaktadır. Kısa vadede kıta ülkeleri fiyat artışlarındaki etkiyi hissedeceklerdir. Afrika’nın AB ülkelerinin önemli enerji tedarikçisi gelebilmesi ise uzun vadeli ve devasa yatırımları gerektirmektedir. Son olarak Suriye ve Afganistan iç savaşlarından kaçmaya çalışan mültecilerin Avrupa sınırlarında maruz kaldıkları insanlık dışı muamelelere aşina olanlar için süregiden Rusya-Ukrayna çatışması sırasında Afrikalı ve Hintli öğrencilerin ten renklerinden dolayı uğramış oldukları bu saldırganca tutum şaşırtıcı olmamalıdır. Bununla birlikte Afrikalı ve Hintli öğrencilere karşı uygulanan muameleler kalıcı küresel dayanışma için ırkçılığı körükleyen adaletsizlikle mücadele edilmesini gerektirmektedir. Rusya’nın, Ukrayna’yı işgal ederek güçlü Batılı ülkelerin -özellikle ABD’nin- uluslararası hukuku istediği zaman ihlal ettiği ikircikli tutumun genişletilmesi anlamında diplomatik normları ihlal etmesi özellikle sömürge sonrası ülkelerin uluslararası siyasi sistemin algılanan temel adaletsizliğine ilişkin endişelerini dile getirmeleri için önemli bir gelişmedir. Bu bağlamda çatışmanın kıta ülkeleri açısından yaratacağı en önemli sonuç şüphesiz küresel sistemdeki konumlarının yeniden tesis edilmesi olacaktır. BM gibi küresel kuruluşlarda önemli oy oranlarına sahip olan kıta ülkeleri özellikle BMGK’ni reforma tabi tutarak sorunların çözümünde etkin kararlar alınmasına katkı sağlayabilirler.