Kutsallık adına susturulduk,
Boyun eğmedik, hain sayıldık.
‘Müminlerin Emiri’ ise,
Sürü gibi yularıyla çekiyor bizi.
Artık bıktık sahtekarlığından,
Senin dininden saptık, küfre girdik.


Üçlü inancın*,

Ne korkunç putçuluktur.
Azgınlığın yetti artık.
Ne senin kuruntunun bir parçası,
Ne kahrının kölesiyiz.
Ne kötü bir aldatmaca, 


Ne fena bir iştir bu! 
Senin krallığının fakirleri, 


Can veriyor soğukta.
Kızların onuru satılıp, 


Gençler kayboluyor kara sularda.
Ah bir de küçükler,


Saraylarının çöplerinden besleniyor.
Bir de yanından geçen çocukların


Başlarını okşuyorsun!
Artık bıktık sahtekarlığından,
Senin dininden saptık, küfre girdik.
Üçlü inancın, 


Ne korkunç putçuluktur. 
* Allah, Kral, Vatan

Bu dizeler Fas asıllı ünlü sanatçı Raşid Gulam’ın Fas Kralı’na hitaben yazdığı ‘Sijn al Qadasah/Mukaddes Hapishane’ isimli şarkısından… Raşid Gulam Arap dünyasındaki mazlumların sesi, bir devrim sanatçısı. Sahip olduğu Allah vergisi sesi ve yaptığı bestelerle şöhreti kendi coğrafyasının sınırlarını aşmış, dünya çapına yayılmış bir sanatçı. Kendi ülkesi Fas’ta ve diğer Arap ülkelerinde diktatörlüklere ve tek adam rejimine karşı oluşu nedeniyle tahmin edileceği üzere bölgenin hemen hemen tamamında yasaklı. Ne yazık ki Türkiye’de de öyle. Bu nedenle son iki senedir İngiltere’de siyasi mülteci olarak yaşamını ve sanatını sürdürüyor.

Mağripli ünlü sanatçı Raşid Gulam ile hayatı, şarkıları, Arap devrimleri, Türkiye’de neden yasaklı olduğu, sanatçıların rolü ve misyonu üzerine uzunca bir sohbet ettik. Tam bir Türkiye aşığı olan sanatçı, neredeyse tüm dünyaya duyurduğu güçlü sesini bu röportaj vesilesiyle Türkiye’ye de duyurabilmek istiyor…

1972 yılında Fas’ın Kazablanka şehrinde dünyaya gelen Raşid Gulam, 2017 yılına kadar üzerinde baskılara ve yaşadığı sıkıntılara rağmen ülkesinde yaşıyordu. Arap Baharının rüzgarları Fas’ta çok sert esmedi, o nedenle Gulam kuvvetle muhtemel Suriye’deki veya Mısır’daki bir muhalif sanatçıya kıyasla daha şanslıydı; nitekim kendisi ve sevdikleri halen hayatta. Ülkesinden uzakta da olsa yaşamını sürdürüyor, şarkılarını söylüyor ve sosyal medyanın da gücü sayesinde sesini milyonlara duyurabiliyor.

Profesyonel sanat hayatına henüz 13 yaşındayken başlayan ve çocukken katıldığı bir TV programı ile ünlenen Raşid Gulam, son yıllarda daha çok ‘Arap Baharı sanatçısı’ olarak anılsa da tasavvuf müziğiyle de yakından ilgileniyor, sık sık ilahiler ve kasideler söylüyor. Bugün İngiltere’de sanat felsefesi alanında doktorasını yapan Gulam, hali hazırda İran’dan Endülüs’e, Mevlana’dan İbni Arabi’ye tasavvuf düşüncesi ve felsefesini bestelerine yedirmeyi amaçlayan bir albüm üzerinde çalışıyor.

Aslında başlangıçta Ümmü Gülsüm ve Nazım el Gazali gibi klasik Arap müziği sanatçılarının izinden giden Gulam, 1990’lı yıllarda Fas’taki İslami hareketlerden Adalet ve İhsan’a (el Adl ve’l İhsan) katılarak hem şahsi hayatında hem de müzik kariyerinde gözle görülür bir dönüşüm geçirmiş. Tasavvuf müziğine özel bir ilgi duymaya başlayan sanatçı, bu tarihten sonra neredeyse dünyevi şarkılar yapmayı tamamen bırakmış. Zaten bir sanatçı olarak sanatın topluma karşı bir sorumluluğu olduğuna, ulvi bir mesaj taşıması, hakkın ve hakikatin yanında olması gerektiğine, aksi halde nefesin boşu boşuna harcanmış olacağına inanıyor.

Adalet ve İhsan hareketinin rejimle arasının kötü olması, Raşid Gulam’ın da bir sanatçı olarak Fas yönetimiyle arasını giderek açmaya başlamış. ‘Arap Baharı’ gelene kadar Ortadoğu’da bir muhalifin yaşaması gereken en temel şeyleri zaten yaşamış Gulam: Baskı, tehdit, şantaj, tutuklama, hapis…

 Aslında aktivist olarak faaliyetlerime 1997’de başladım diyebilirim. Bu dönemde öğrenci birliklerine ve çeşitli hareketlere katıldım. Rejim karşıtı şarkılar söyledim. Fas Kralının aleyhinde de bir şarkı yaptım. Devrimler sürecinde Arap Baharı ile ilgili besteler yaptım. Mısır, Suriye ve Filistin ile ilgili, mültecilerle ilgili pek çok bestem var. Şarkılarımın ortak noktası Arap halklarının artık diktatörlük istemediği ve zulmün sona ermesi gerektiği idi. Şayet zamanında Fas Kralını destekleseydim, onun için şarkılar yapsaydım şimdi çok zengin bir sanatçıydım…

Ben krallığa, tek adamlığa karşıyım. Demokrasiye, halkın iradesine inanıyorum. Ülkemde bir sanatçı olarak 18 senedir yasaklıyım. Çok tehditler aldım, bir sürü iftiraya maruz kaldım. Bir seferinde yolda giderken istihbarat tarafından kaçırıldım, bir ay hapis yattım. Stüdyomu dağıttılar, tüm enstrümanlarımı aldılar. Ülkemde sanatımı icra etmeme tamamen mani oldular. Kendi ülkem dışında bölgede sözlerinin geçebildiği ülkelerdeki faaliyetlerimi, konserlerimi de engellediler. Mısır’a, Tunus’a, Körfez ülkelerine ve daha birçoğuna girişim yasak. Açıkçası Türkiye bu yasağı dinlemez sanmıştım ama maalesef burada da yasaklıyım. Umarım en kısa zamanda bu anlamsız yasak kalkar…

Türkiye’de Neden Yasaklı?

Raşid Gulam ile röportajı İstanbul’da, Türk-Arap Medya Derneği’nin düzenlediği iftar yemeği sonrasında gerçekleştirdik. Ancak Gulam aslında son iki yıldır Türkiye’ye giriş yasağı olan bir sanatçı. İsmi, muhtemelen Faslı makamların talebi üzerine Türkiye’ye girişi yasaklı olan ‘terörist’ler ile aynı listeye alınmış. Bu gerçekle İstanbul’a bir önceki gelişinde havalimanından yüzleşmiş, uzun saatler süren bir bekleyişin ardından havalimanından giremeden İngiltere’ye geri dönmek zorunda kalmış. Bu sefer şansı yaver gitmiş, “bir seferlik istisna” yapılmış ve o şekilde çok sevdiği İstanbul’a girebilmiş. Bu durum karşısında haliyle biraz kırgın…

 Bu seferlik girişim istisna oldu. Havalimanından almadılar ama sonrasında biri araya girdi, bir kereliğine çözüldü, bu defaya mahsus girebilir dediler. Bir daha gelirsem yine yasaklı olacağım yani. Türkiye ve Fas hükümetleri arasındaki anlaşma gereği, Faslı makamların talebi üzerine hakkımda giriş yasağı konmuş. Adım terör listesinde, oysa tüm dünya biliyor benim terörist değil sanatçı olduğumu. Öyle olmasa zaten terörden en fazla korkan Avrupa’da, İngiltere’de yaşayamazdım. Terörist olmadığımı Türkiye de çok iyi biliyor aslında ama hükümetler arasındaki bir sözlü veya yazılı anlaşma nedeniyle bu oluyor.

Sanatçı son olarak bir Arap televizyonunda ‘Makamat’ (Makamlar) isimli bir müzik programı yaptı. Her bölüm farklı bir ses sanatçısını ağırlayarak müzik ve felsefe eksenli sohbetler yaptı, şarkılar söyledi. Aslında programın çekimlerini Lübnan’da değil Türkiye’de yapmak istemiş Gulam. Hatta her şey planlanmış, çekimler için gerekli izinler alınmış ancak giriş yasağı nedeniyle 120 bin Euro’luk bu proje Türkiye’de hayata geçemeyerek Lübnan’a taşınmış.

Raşid Gulam siyasi mülteci olarak yaşadığı İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın dört bir yanında konserler verirken çok sevdiği Türkiye’de sahne alamıyor olmaktan dolayı hayli üzgün. Sohbet boyunca her fırsatta bu üzüntüsünü dile getiriyor. Hafif bir sitemle kurduğu cümle aslında İslam dünyasının üzerinde oturup uzun uzun düşünmesi gereken, ibretlik bir cümle:

 Fransa, tarihsel olarak Fas’a en yakın, ilişkilerin ve bağların en güçlü ve eski olduğu ülkelerden bir tanesi. Buna rağmen Fransa, Fas hükümetinin ‘ülkeye almayın’ talebini dinlemiyor, bizzat Kral söylese dahi bir şey olmaz çünkü hukuk var. Sistem şahısların talebine göre değil kanunlara göre işliyor.

Türkiye’de Yaşamak İstiyor

 Raşid Gulam iki yıldır Londra’da yaşıyor, orada durumu gayet iyi ama yine de onun gönlü Türkiye’den, İstanbul’dan yana. Geçmişte, söz konusu yasak konmadan önce birçok kez gelmiş, çeşitli etkinliklerde sahne almış. Türk sanatçılarla sıkı bir diyaloğu var, birçoğuyla tanışıyor. Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Zara ve Kibariye özellikle andığı ve dinlediğini söylediği isimler arasında…

Benim için İstanbul’un yeri çok özel. Türkiye’yi ikinci vatanım gibi görüyorum. Albümümü burada, İstanbul’da bir stüdyoda yapmak, klibimi burada çekmek ve burada konserler vermek istiyorum. Bir gün bu yasak kalkarsa yaşamıma ve sanat hayatıma İstanbul’da devam etmek istiyorum. Burası kültürel olarak bize yakın, farklı bir dilde dahi olsa şarkımı söylerken burada beni anlayanlar olduğunu hissediyorum. Bir sanatçı için bu çok önemli bir duygu. İngiltere’de o hissi fazla yaşamıyorum…