İslam dünyasının en ünlü ve etkili din alimlerinden biri olarak kabul edilen Suudi Şeyh Selman el Avde, 2017 yılından beri tutuklu.

Bir dönem “Suudi rejiminin destekçisi” olarak görülen Şeyh Selman’a yöneltilen suçlamalardan bir tanesi de Körfez’de Suudi Arabistan liderliğinde Katar’a karşı uygulanan ablukaya destek vermeyi reddetmek.

Katar ablukasının kalkması sonrası Şeyh’in serbest bırakılmasına yönelik baskılar sürerken, Şeyh Selman’ın Washington DC’de yaşayan ve akademisyen olan oğlu Abdullah el Avde, Biden yönetiminin Suudi hükümetine baskı yapması için yoğun bir çaba yürütüyor.

İslam dünyasının yaşayan en büyük alimlerinden biri olarak görülen, görüşleri ve ıslahçı fikirleriyle yalnızca Suudi Arabistan’da değil bölge genelinde milyonları etkileyen Şeyh Selman el Avde’nin hayatına kısa bir yolculuk ve özellikle Arap Baharı döneminde tutunduğu tavır, Şeyh’in gücüne, etkisine ve bugün neden içeride olduğuna dair önemli ipuçları taşıyor.

Şeyh Selman Kimdir?

Suudi Arabistan’daki Müslüman Kardeşler hareketinden ilham alarak gelişen ve Sahwa hareketi olarak bilinen, Irak’ın Kuveyt’i işgal ettiği 1990’lı yıllarda ülkedeki iklimi domine eden dini politik hareketin önde gelen temsilcilerinden birisi olan Şeyh Selman bin Fahd bin Abdullah el Avde, 1957 yılında Suudi Arabistan’ın Burayda şehri yakınlarında dünyaya geldi.

Şeyh Selman, dini eğitimine memleketi Burayda’da başladı. Bu şehirde Suudi Arabistan’ın İmam Hatip okulu olarak nitelendirilebilecek İlim Enstitüsü (Ma’had el-İlmi)’nde okudu. Lisans ve yüksek lisansını da aynı şehirde bulunan Riyad merkezli İmam Muhammed bin Suud Üniversitesi’nin kampüsünde Arapça ve Şeriat Fakültelerinde tamamladı. Şeyh Selman 1979 yılında Burayda İlim Enstitüsü’nde öğretmenlik yapmaya başladı. 1983 yılından itibaren ise mezun olduğu üniversitenin Burayda kampüsünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Şeyh’in hocaları arasında Suud’un eski Müftüsü, Selefi ulemanın önde gelen isimlerinden Abdulaziz bin Baz da bulunuyordu.

Şeyh, Kuveyt işgali sonrası 1993’te Suudi rejimini eleştiren siyasi içerikli konuşmaları nedeniyle ders verdiği üniversiteden atıldı. Aynı dönemde başladığı doktorasını ise bitiremedi. Şeyh doktorasını daha sonra 2004 yılında Lübnan’daki el-Cinan Üniversitesi’nden Şeriat Fakültesinden alacaktı.

Şeyh Selman, 1990-91 yıllarındaki Körfez Savaşı’nda Suudi Arabistan Müftüsü Abdullaziz bin Baz’ın, Kuveyt’i işgal eden Saddam Hüseyin’e karşı savunmak üzere Amerikan güçlerinin davet edilmesine fetva vermesine karşılık “dış güçlerin” varlığına ve “Amerikan işgaline” sert şekilde karşı çıktı.

İşgal sırasında Cuma hutbelerinin kasetlerini ülke genelinde dağıtan Şeyh Selman’ın siyasi aktivizmi 4 yıl hapisle sonuçlandı. Şeyh Selman, 1999 yılında serbest bırakıldı.

Serbest kaldıktan sonra yeniden dersler vermeye dönen Şeyh Selman, ahlaki ve sosyal konulara dair konuşmalarını ve vaazlarını giderek artırdı.

2001 yılında ABD’de meydana gelen 11 Eylül saldırısı İslam, terör, cihat gibi konuları tüm dünyanın odağına koyarken, Şeyh Selman’ın hayatında ve kariyerinde de önemli bir etki yarattı.

Şeyh Selman, 11 Eylül sonrasında Suudi rejiminin şiddet temelli cihat eğilimine karşı mücadele stratejisinin bir parçası olarak önemli ve etkili bir konum kazandı.

Medyadaki konuşmalarında cihadi grupları kınayan, yaptıklarının dinen yanlış olduğunu ve öldürmenin meşru olmadığını anlatan Şeyh Selman, Usame bin Ladin’in ve el Kaide’nin silahlı mücadelesine karşı çıktı.

Suud rejimi özellikle Batı’ya karşı Selman el Avde’nin giderek artan popülaritesinden ve etkinliğinden ciddi anlamda yararlandı.

Bu dönemde şöhreti ve kamusal imkanları giderek artan Şeyh Selman, ilk olarak Katar merkezli el Cezire’nin Arapça kanalında program yapmaya başladı.

2005’te Suud merkezli MBC kanalında İslam’ın cihat karşıtı yorumlarını yaymaya yönelik mesajları içeren “al-Hayat Kalimah” isimli haftalık programını da yapmaya başlayan Şeyh Selman, programı Arap Baharı’nın başladığı 2011 yılında kaldırılıncaya dek yaklaşık 150 bölüm yaptı.

Şeyh Selman, programlarında ağırlıklı olarak silahlı cihatçıların dini argümanlarının meşru olmadığına yoğunlaşırken, bir yandan da kişisel dindarlık ve takvadan kadın-erkek eşitliğine pek çok sosyal meseleye eğildi.

Arap Baharı’na Nasıl Yaklaştı?

Şeyh Selman Ortadoğu’da 2011 yılında patlak veren Arap Baharı ile birlikte gözlerin en çok çevrildiği isimlerden biri haline geldi. Arap Baharı ile ilgili görüşlerini en başından itibaren sakınmadan dile getiren el-Avde, en sert açıklamasını Tunus diktatörü Zeynel Abidin bin Ali istifa ettiği gün yaptı: “Arap ülkelerinin yöneticilerine diyorum ki … insanlarınız sizi yemeden onları besleyin. Mali ve idari yolsuzlukla mücadele edin. İnsanlara sunabileceğiniz belki de en önemli gıda hürriyet gıdasıdır. Çünkü insanı canlı tutan sadece ekmek değildir.”

Böylelikle Şeyh Selman, geleneksel Selefi-Vahhabi akımın “idareye mutlak itaat” yönündeki hakim söyleminden ayrılarak barışçıl protestoları desteklemiş oldu. Tunus’un ardından bölgeye hızla yayılan protestoları da destekleyen Şeyh, Müslüman Kardeşlerin önde gelen düşünür-din adamlarından Yusuf el-Karadavi ile birlikte Mısır’daki protestoların merkezi Tahrir meydanını ziyaret etti.

Selman el Avde’nin barışçıl protestoları desteği ve bunu dinen de meşrulaştırma fikri, Suudlu ünlü akademisyen ve insan hakları aktivisti Medevi el Reşid’in de dediği gibi “üçüncü bir yol” sunuyordu; “isyankar cihatçılar ile itaatkar selefi ulema” şeklinde özetlenebilecek iki kutup arasında üçüncü bir yol…

Bölgedeki rejimlerin baskısından doğan mevcut konjonktürde İslami teoloji ile sosyo-politik analizi birleştiren bu görüş özellikle bölgedeki gençleri cezbederek Arap devrimleri boyunca Şeyh’in popülaritesini ciddi anlamda artırdı.

Şeyh, yorumlarında geleneksel Selefi ulemanın aksine Batı menşeli felsefi ve politik referanslara sık sık yer verdi. Suud’da resmi ulema, devrimler sürecinde fitne ve kaos çıkaracak ve istikrarsızlığa neden olacak her türlü eyleme karşı çıkıp bu yönde fetvalar verirken, Şeyh Selman Tunus ve Mısır’daki barışçıl eylemlere açıkça destek verdi.

Barışçıl yollarla kolektif devrimci eylemi dini bir çerçevede savunan Şeyh Selman, 2011’de yayınlanan “Esilet el Sevre” (Questions of Revolution) isimli kitabında devrim kavramını hiç alışık olunmayan bir biçimde ele alarak kaos, istikrarsızlık ve tehlike gibi yerleşmiş bağlamlarından çıkarıp tamamen farklı bir bakış açısıyla değerlendirdi.

El Avde’nin resmi Suudi ulemadan ve geleneksel cihadi akımdan ayrıştığının manifestosu niteliğindeki kitap, tahmin edileceği üzere Suudi Arabistan’da yasaklandı. Ancak Şeyh Selman, kitabı dijital platformlarda ücretsiz olarak erişime açarak kısa sürede milyonlarca kişiye ulaştırdı.

Arap devrimlerini desteklemesi nedeniyle Suud rejimi çok geçmeden Şeyh Selman’a yönelik sınırlamalar ve kısıtlamalar getirdi.

İlk olarak TV programları yayından kalkan Şeyh’in konuşmalar yapmak üzere başka ülkelere gitmesi de engellenerek kendisine yurt dışına çıkış yasağı kondu.

Üniversitedeki dersleri de iptal edilen Şeyh Selman’ın kamusal alandan men edilmesi popülaritesini azaltmadı, tersine artırdı. Şeyh, Youtube ve web sitesi başta olmak üzere sosyal medya platformlarını aktif biçimde kullanmaya başladı. Şeyh Selman’ın yalnızca Twitter’daki takipçi sayısı 2015 yılında 6 milyonu aşmıştı.

Devrim bir meyve gidibir”

Batı’nın siyasi düşüncesini Karl Marx, Popper ve Tocqueville’den devrimci değişim üzerine kendi İslam mirasıyla birleştiren Şeyh Selman el Avde, devrimi geçmişin temelleri üzerine bina edilen, yıkımdan ziyade reform ve bir yeniden yapılanma olarak tanımladı. Devrimlerin her zaman barışçıl başladığını ancak rejim güçlerinin Libya ve Suriye’deki gibi baskısı ile karşılaşınca silahlandığını savundu.

Devrimlerin politik, sosyal, psikolojik ve ekonomik belirleyicileri birleştiren ön koşullardan doğduğunu düşünen Şeyh Selman, devrimi bir meyve olarak tanımladı: “Devrimin ne zaman patlayacağını belirleyen bir yasa yoktur. Olgunlaşabilen, kuruyan veya erken toplanabilen bir meyve gibidir.”

Devrim analizini, revizyonist okumaya ihtiyaç duyduğunu düşündüğü siyaset şeriatına oturtan Şeyh Selman, mutlak hakimiyet ve yöneticiye koşulsuz itaat prensibini din adamlarının yanlış yorumladığını savundu.

Şeyh, yönetimi askeri yollarla ve zorbalıkla ele geçiren idarenin mutlak hakimiyetine itiraz etti ve barışçıl bir değişim için kolektif eylem ve muhalefete cevaz verdi.

El Avde’de yönetimin esası “şura” üzerine kuruluydu, ancak Şeyh bu konuyu da reformist bir yaklaşımla ele alarak, hakim geleneksel Selefi anlayışın şurayı yalnızca belli bir grup ile sınırlayan görüşünün aksine daha geniş bir kesimi kapsayacak şekilde yorumladı. Şeyh Selman’ın şura yorumunda daha geniş bir ümmet kavramı; seçim yoluyla seçilmiş kişiler ve kurumlar öne çıktı.

Şeyh Selman el Avde şeriatın insan hayatını, haklarını, dinini, servetini korumaya dönük temel prensiplerinin yok sayılarak hükümetlerce yalnızca siyasi amaçlar için slogan olarak kullanılmasına da karşı çıktı.

Bir ülkenin sözde şeriatı uygulayarak İslami bir yönelime sahip olabileceğini ancak çoğu zaman şeriatın adalet, özgürlük, temel haklar, servetin korunması gibi esas ilkelerinin tamamen görmezden gelindiğini söyleyen Şeyh Selman, isim vermeden sık sık Suudi Arabistan’ı eleştirdi.

Şeyh ayrıca şeriatın ve uyulamasının tarihsel bir bağlamda ülkeye ve millete göre farklılık gösterebilceğini savunarak, külliyen her yerde aynı şekilde uygulanmasına karşı çıktı ve zaman-mekan-insan faktörüne vurgu yaptı.

Demokrasinin sırf Batı’dan geldiği için bazı Müslümanlar tarafından toptan reddedilmesine itiraz ederek, demokrasinin otokrasiden daha iyi bir yönetim biçimi olduğunu konuşmalarında ve eserlerinde dile getirdi.

Şeyh Selman bu çerçevede gayri Müslimlerin iyi yönde uygulamalarının da gerektiğinde örnek alınabileceğini, bunda bir sakınca olmadığını savundu.

Kadın konusundaki görüşleri

Şeyh Selman el Avde, Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam dünyası genelinde en hassas konulardan biri olan kadın konusunda da oldukça reformist bir bakış açısına sahipti.

İslam’da kadına yönelik ayrımcılığın hiçbir şekilde olmadığını savunan Şeyh, örneğin yüze peçe takılması konusunu dini değil kültürel bir zeminde değerlendirdi; kültürel olarak bu uygulamaya sahip toplumlarda uyum sağlama için bunun yapılabileceğini ancak böyle bir geleneğin olmadığı ülkelerde kadınların yüzünü kapatmaya zorlanmaması gerektiğini savundu.

Şeyh Selman, Suud’da uzun süre hakim olan ve yalnızca geçtiğimiz yıllarda kaldırılan araç kullanma yasağında da kadınların lehine bir tavır takınarak İslam’da asla böyle bir yasak olmadığını pek çok kez dile getirdi.

Araç kullanma yasağının toplumsal baskı ile sürdürülen bir yasak olduğunu söyleyen Şeyh, sosyal koşullar değişene kadar kadınların güvenliği ve huzuru için araç kullanmamalarının daha tavsiye edilebilir olduğunu ifade etti.

***

Selefi-Vahhabi gelenekten gelen ve bu alanda sıkı bir eğitimden geçen Şeyh Selman el Avde, zaman içerisinde geldiği nokta itibarıyla şüphesiz bugün İslam dünyasında “Modern Reformist” olarak anılmayı fazlasıyla hak ediyor.

Reform kelimesine dini alanda son derece negatif anlamların yüklenebildiği bir coğrafyada reform ve ıslah taleplerini Müslüman dünyanın tartışmasız en literalist İslam anlayışının hakim olduğu bir ülkeden, Suudi Arabistan’dan yapan Şeyh Selman’ın yalnızca bu özelliği dahi aslında ne kadar cesur olduğunun bir ispatı.

Özellikle Batı dünyasında kendisini “reformların öncüsü” olarak gösteren bir rejimin, böyle bir figürü yıllardır hapiste tutması ise ayrı bir ironi olarak duruyor…