Libya’da çatışan tarafların siyasi temsilcileri, Birleşmiş Milletler Heyeti liderliğinde Fas’ta gerçekleştirilen toplantılarda, yaşanan sorunun siyasi yollardan çözülmesi için müzakereler yürütüyor.

Mart ayı başından beri sürdürülen görüşmeler devam ederken, Libya’da yaşanan son askeri gelişmeler ve bazı siyasiler tarafından yapılan açıklamalar sürecin ruhuna zarar veriyor. Fas’ta bütün tarafların üzerinde ittifak edeceği, çatışmanın tarafı olmayan bağımsız isimlerden müteşekkil başkanlık divanı liderliğinde bir hükümet, Parlamento, devlet kurumlarını idare edecek bir devlet meclisi, anayasa meclisi ve ulusal güvenlik meclisi oluşturulması için sarf edilen gayret boşa çıkarılmak isteniyor.

Libya’da iki çatışan taraftan Tobruk’daki Temsilciler Meclisi (TAM), Emekli General Halife Haftar’ı, Genel Kurmay Başkanı tayin ederek Libya ordusunun başına getirdi. Bir tarafta TAM temsilcileri çözüm için Fas’ta görüşmeler yaparken, diğer tarafta Haftar’a bağlı birlikler başta Trablus olmak üzere Libya’nın çeşitli bölgelerinde “Libya Şafağı” güçlerine yönelik operasyonlarına hız verdi. Ayrıca TAM Başkanı Ukeyla Salih, Arap Liderler Zirvesi sonrası yaptığı açıklamada, bölgenin en büyük sorunun terör sorunu olduğunu belirterek (Halife Haftar Liderliğindeki) Libya ordusuna yönelik silah yasağının kaldırılarak, Libya ordusunun silahla desteklenmesini istedi. TAM’ın atadığı Sini hükümetinden yapılan yazılı açıklamada Salih’in açıklamalarına benzer talepler ifade edildi.

Haftar Gerçekten Terörle mi Mücadele Ediyor?

Adeta Fas’taki görüşmeleri boşa çıkarmak istercesine aybaşından itibaren “Genel Kurmay Başkanı” Haftar’a bağlı birlikler Trablus’a doğru atak yapmaya başladı. Eş zamanlı olarak ilginç bir gelişme yaşandı. Kaddafi’nin memleketi olan Sirte’de IŞİD yönetimi ele aldığını ilan ederek, şehri kontrol etmeye başladı. Bunun üzerine Haftar’ın “İslamcı teröristler” olarak nitelediği Libya Şafağı güçleri, birliklerinin bir kısmını IŞİD ile savaşmak üzere Sirte’ye yönlendirdi. Libya Şafağı güçlerinin zayıflamasını fırsat bilen Haftar’a bağlı birlikler Trablus’a doğru atağa geçti.

Libya Şafağı güçlerinin ana gücü olan Misrata, tarihi boyunca radikal İslami eğilimlerin nüfuz edemediği, Maliki mezhebine göre amel eden mutedil bir şehir olarak biliniyor. Bir diğer öne çıkan unsur olan Abdulhakim Bilhac ve ona destek veren Trablus Askeri Konseyi radikal eğilimli terör gruplarından uzak durduğu gibi, Abdulhakim Bilhac’ın Vatan Partisi’ni kurmasıyla birlikte oldukça mutedil bir hal almış görünüyor. Ayrıca Libya’nın tarihi boyunca radikal İslami hareketlerin merkezi olan Derne’de dahi IŞİD şehri kontrol altına alamazken, Kaddafi’nin kenti Sirte nasıl IŞİD’in eline geçti?

Yemen’in devrik lideri Ali Abdullah Salih’in Husiler ile iş birliği yaptığını ve eski rejim kalıntılarının Husilere lojistik destek verdiği, IŞİD’in Esed tarafından desteklendiği iddialarını, Irak’daki IŞİD’in Saddam dönemi subayları tarafından kurulduğu bilgilerini arka arkaya dizince Kaddafi’nin memleketi Sirte’de IŞİD’in kontrolü ele almasını başka açıdan yorumlayabiliriz.

Şiddet yanlısı radikal İslami örgütlerin halen güçlü olduğu Derne üzerine halen atak yapamayan Haftar’ın, Libya Şafağı güçleri Sirte’de IŞİD’le savaşırken Trablus’a saldırmasını da farklı okuyabiliriz.

TAM Siyasi Çözüm İstiyor mu?

TAM tarafından Genel Kurmay Başkanı tayin edilen Halife Haftar’a bağlı birliklerin siyasi süreci baltalarcasına yaptığı bu hamleler BM Libya Özel Temsilcisi Bernardo Leon tarafından süreci çıkmaza sokmak olarak okunmuş olmalı ki; Leon bu saldırıları “sorumsuzca” olarak niteledi. Trablus’a yönelik askeri operasyonların devam etmesi durumunda TAM’ın meşruiyetinin sorgulamaya açılacağını ima eden açıklamalar yaptı.

Leon’un bu açıklamaları bir uyarı ve yol gösterici ifadeler olmaktan ziyade bir taraf olma şeklinde yorumlandı, TAM ve TAM’a destek verem siyasi figürler tarafından ardı ardına gelen açıklamalarda Leon’u yok sayan ifadeler kullanıldı. TAM’ın BM Temsilcisi İbrahim Debaşi, “TAM’ın meşruiyeti Leon’dan değil Libya halkından kaynaklanmaktadır. Leon’un bu türden görüşlerinin fiili karşılığı olamaz” dedi. Abdullah Sini, Leon’u taraf olmakla suçladı.

Aslında TAM’ın bu müzakereler ve saldırılarla neyi hedeflediği TAM Heyeti Başkanı Ebu Bekir Buira’nın açıklamalarından kendini göstermişti. Buira, Libya’daki sorunun iki çözümü olduğunu, bunlardan birinin askeri diğerinin siyasi olduğunu, Libya ordusunun Libya’nın kontrolünü ele alması durumunda Siyasi çözüme gerek kalmadığını belirtmiş, Haftar’ın saldırılarının askeri çözüm bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti. Eğer askeri çözüm sağlanamazsa Fas’taki görüşmelerin bir anlamı olacağını ima etmişti. Buna Salih ve Sini’nin, uluslararası arenadan Haftar için silah istemeleri eklenince TAM’ın halen askeri çözümü siyasi çözüme öncelediği çıkarılabilir.

Çözüm Nedir?

BM Özel Temsilci Leon’un takip ettiği müzakere yöntemi ve bu yolla tarafsız parlamento ve hükümetin oluşturulması en doğru yöntemdir. Ancak sorumsuzca hareket eden TAM’a süreci baltalamanın bir karşılığının olacağı, uluslararası güçler tarafından hatırlatılması gerekecektir. Bütün uluslararası toplantılara TAM ve TAM temsilcililerinin çağırılması ve TAM’ın atadığı isimlerin Libya’yı uluslararası toplantılarda temsil etmesi TAM’a Fas’taki toplantıların konusunda müstağni davranma imkanı sunmaktadır. Burada en büyük görev BM ve Leon’a düşmektedir.