Osmanlı Devleti ile İran arasındaki sınır, 16. Yüzyılın başlarında iki devletin birbirlerine komşu olmasından itibaren sürekli olarak gündemde kalmıştır. En meşhurlarından olan Kasr-ı Şirin gibi bazı anlaşmalarla bu sınır tahdit edilmiş ve uzun zamanlar boyunca çok fazla değişikliğe uğramadan korunmuştur. 19. yüzyılda modern çağın gereği olarak dünyadaki geniş sınır boyları daralmaya ve haritalarla net bir şekilde belirlenmeye başlanmıştı.
1848-1852 seneleri arasında İngiliz ve Rus hükümetlerinin öncülüğünde oluşturulan bir komisyon Türk-İran sınırını belirmek için çalışmalar gerçekleştirdi ve bir sınır haritası çizdi. Fakat bölgenin İngiliz ve Rus nüfuz alanlarında olması sınır tartışmalarını dindirmedi. Yeni bir sınır tahdidinin gerekli olduğu taraflarca dillendirildi. Çalkantılı geçen dönemler bu işin ertelenmesine neden oldu. Neticede 1913’te İstanbul’da bir konferans toplandı ve Türk-İran sınırının tekrar belirlenmesi kararlaştırıldı. Bunun için Türkler ve İranlılar birer heyet oluşturacak, sınır boylarında tespitler yapacak ve ihtilafa düştükleri anda ise İngiliz ve Rus heyetleri hakemlik yapacaktı. Kitabımızın yazarı olan Miralay Aziz Samih Bey (İlter) Türk heyetinin başkanı idi. Eserin son kısmına ise aynı komisyonun İngiliz heyet başkanı olan C. H. D. Ryder’in aynı konudaki kısa anısı eklenmiştir.
Asker siyasetçi ve diplomat olan Aziz Samih Bey, 1977 Erzincan doğumlu olup Kuleli Askeri Lisesi mezunudur. Ardından girdiği Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı olarak mezun olmuş ve çeşitli komutanlık görevlerinde bulunmuştu. 1910’da Karadağ sınırındaki ihtilaflı yerlerin halli için kurulan heyette edindiği tecrübelere binaen 1913 Türk-İran sınır tahdit komisyonundaki Türk heyetine başkan olarak atandı. I. Dünya Savaşı’nın ardından emekli oldu ve 1927’de Erzincan milletvekili olarak meclise girdi. Mecliste nafia ve maarif konularında çeşitli misyonlar yüklendi ve 1948’te vefat etti. Bura bahsi geçen anı kitabı ile birlikte yayınlanmış toplamda üç eseri bulunmaktadır. İngiliz heyet başkanı Colonel Chables Henry Dudley Ryder ise çeşitli uluslararası sınır meseleleri komisyonlarında görevler icra etmiş ve kraliyet arazileri sorumlusu olarak emekli olmuştur.
Ali Murat Kurşun tarafından hazırlanan giriş kısmında 18-20. yüzyıllar boyunca Osmanlı-İran sınırında yaşanan uluslararası çekişmelerin bir özeti sunulmuş, ardından Aziz Samih Beyin hayat hikâyesine yer verilmiş. Birkaç kaynakta çok kısa şekilde anlatılan Aziz Beyin biyografisi bu kitapta arşiv belgeleri ve TBMM zabıtları kullanılarak genişletilmiş. Devamında ise Ryder’den ve kısa olan anı yazısından kısaca bahsedilmiş.
Aziz Bey anılarına, hudut tahdidi meselesine İngiliz ve Rusların neden bu kadar önem verdiklerini ve hızlı bir şekilde halledilmesinin onların çıkarına olduğunu anlatarak giriş yapar. Ardından sınır tahdit komisyonunun belirlenmesi sürecine değinir ve yola çıkışları ile de günden güne kaleme aldığı anılarını aktarmaya başlar. Heyet 4 Aralık 1913’te Fransızların Nijer isimli vapuru ile İstanbul’dan yola çıkar, Beyrut Limanı’nda vapurdan inerler, Halep’e kadar ise demir yolu ile giderler. Buraya kadar kısmen zorlu bir yolculuk olsa da asıl meşakkat Halep’ten sonra başlıyordu. Halep’ten sonra Fırat Nehri boyunca Bağdat’a kadar yapılan yolculukta ekibin kalabalık olmasından da kaynaklanan iaşe temininin zorluğu, eşkıya tehdidi ve hastalık gibi sıkıntılar heyeti hayli zorlar. Fakat coğrafyanın kendine has güzellikleri ve yolda yaşanan bazı maceralar bu sıkıntıları unutturur. Felluce ile Bağdat arasındaki yolu kendilerine mesken edinen ve yolculara saldıkları korku ile ünlenen eşkıya çetesini yakalamaları, polisiye roman havasında anlatılan maceralardan biridir.
Yolculuğun Basra civarının anlatıldığı kısımlarda Aziz Bey Mebus Seyyid Talib ile olan ilişkilerinde çok dikkatli davranır ve Talib Beyin tüm Basra civarındaki idareci ve zenginleri nasıl elinde tuttuğunu, çevirdiği dolapları ve izlediği siyaseti uzun uzun anlatır. Ardından sınır tahdit heyetleri bir araya gelir ve hemen hemen şimdiki Irak-İran sınır boyunca Fav’dan Hakkari civarına buradan da Doğubayazıt’a kadar sınır boyunca ilerlenir. Bu yolculuk esnasında dere geçişlerin imkânsızlıkları, kurak çöllerin çetin şartları ve susuzluğun dayanılmazlığı ilk ağızdan canlı bir şekilde anlatılır.
Aziz Bey geçtiği yerleşim birimleri ile ilgili açıklayıcı bilgiler verir. Halkın yaşayış şekilleri, adetleri, bölgelerin iklim özellikleri ve coğrafyada ne tür bitkilerin yetiştiğini ayrıntılı bir şekilde anlatır. Ayrıca geçilen yer önemli tarihi hadiselerin yaşandığı bir yer ise bu olayları da anlatır. Anlatımı esnasında kullandığı terimlerin ne anlama geldiklerini açıklar. İdari birimlerde yaşanan aksaklıklar ve sorunlara değinir. Yaptığı yolculuk esnasında çözebileceği sorunların bizzat üzerine giderek nasıl çözmeye çalıştığından bahseder.
Eserde sınır konusundaki ihtilaf ve uygulamalara yer verilmiş olsa da daha çok günlük yaşantıda meydana gelen hadiseler anlatılır. Aziz Beyin dili sade ve akıcıdır. Cümlelerin kısa ve net, tasvirlerin ise canlı olması, Aziz Beyin asker kişiliği ile ilişkilendirilebilir.
Albay C. H. D. Ryder kendi anılarına “… bu sınır geçmişi olan bir sınırdır” sözüyle başlar ve 19. yüzyıldaki Türk-İran sınırının belirlenme çalışmalarını anlatarak başlar. Ardından kendi komisyonlarının sınırı belirleme faaliyetlerine yer verir ve belirlenen noktalara sınır taşlarının dikimini tasvir eder. Komisyonun sınır boyunca hareketi esnasında karşılaştığı olayları Aziz Beye nazaran çok daha kısa olarak anlatır. Fakat Ryder olay ve tasvirlerin anlatımında yorum ve kişisel düşüncelerini açıkça belirtir.