Afrikalı aydın Ali Mazrui, Afrika’nın Batılılaşmadan kalkınabileceğini tartışırken bir misal olarak Türkiye’nin modernleşme yolunda Batılılaşmayı tercih edişine, Japonya’nın ise kendi değerleriyle modernleşmeyi tercih ettiğine dikkat çekmişti. Kolonyalizm mağduru bir ülkede doğup Batılı akademik dünyada yetişen Afrikalı bir münevverin Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilere bu açıdan bakması dikkate şayandır. Batı’daki bazı mefhumların Türkçe’de bire bir karşılığını oluşturmaya çalışmak da belki Batı’yı körü körüne taklit etme probleminin bir tezahürüdür. Görülüyor ki bunlardan biri de Afrikalı’ya bakışımızda yaşanmaktadır.

Modern tarihte Batı’nın sömürge alanlarından bir kıtaya dönüşen Afrika kıtası, Batılıların zihin dünyasında “geriliği” ve “vahşiliği” temsil etmektedir. Bu yüzden bu “vahşi” dünyadan gelen insanlara “negro” denmesi zamanla problem olmuştur. Negro ifadesinin kullanımı insan haklarına aykırı olduğu için Batı’da tartışılınca Türkiye’de de bazıları ilmi zeminden uzak bir güdüyle hareket ederek Batı’daki bu anlamlı gelişmeyi Türkiye’de anlamsız yere uygulamak istiyorlar. Türkçe’de hiçbir menfi anlamı olmayan ‘zenci’ kelimesini aşağılayıcı bulanların adeta bu kelimenin kullanımını yasaklamak istemeleri ilmi değil, taklitçiliktir. Peki, Türkçe’deki ‘zenci’ Batılı ‘negro’ arasındaki fark nedir?

Negrolar ve Zenciler

Araştırmalara göre “negro” kelimesi köken itibariyle Latin ve Yunan dillerinden mülhem olup Avrupa dışındaki “beyaz olmayan” toplumlar için kullanılmıştır. Tam olarak önce hangi topluluğa dendiği tartışmalıdır. Yerine göre yerli Amerikalılar, Afrikalılar ve esmer Asyalılar için kullanıldığı bilinmektedir.

Kelime, Batı tarihinde koyu esmer insanlar aleyhinde kullanılan genel bir ırk tanımı olduğu için Soğuk Savaş döneminde tartışmaya açılmıştır. Bir yandan ırkçılık karşıtı propaganda yapan sosyalist ülkelerde diğer yandan insan haklarını savunarak sosyalist ülkelere karşı demokrasiyi savunan kapitalist ülkelerde gündem olmuştur. Sovyetlerin Afrikalı insanları Batı emperyalizmine karşı kışkırtmasıyla ABD’deki Afrikalı halkın psikolojisi, ülkede oluşması muhtemel bir güvenlik krizine karşı yumuşatılmak istenmiş, böylece negro kelimesinin aşağılayıcı tonu black kelimesiyle değiştirilmiş, bu insanlara “siyah” denmiştir. Ancak ABD’de bile bazı Afrikalı-Amerikalılar “siyah” yerine “negro”yu tercih etmişlerdir.

Batı’da Afrikalılara karşı atılan bu adımı Türkçe’ye taşımak isteyenler ‘zenci’ yerine ‘siyahî’ kelimesini tercih ederek ‘negro’nun Türkçe karşılığını ‘zenci’ zannetmektedirler. Peki, Türkçe’ye ‘zenci’ ifadesi nereden gelmişti?

19.yüzyıl Osmanlı müelliflerinden Şemseddin Sami’nin Kâmûs-u Türkî isimli lügatında ‘zenci’ kelimesi şöyle açıklanmıştır: “Afrika’da sakin olan ve kıvırcık kısa saçlarıyla ve sair eşkal-i ma’lume ile fark olunan siyahilerin isim cinsi olup müfredine (tekiline) zencî diyorlar.” Siyah insanların yaşadığı memleketlere de “bilad-ı zencî” (siyahlar ülkesi) deniyordu. Bunun sebeplerinden biri de Doğu Afrika’daki köle ticaretiydi.

Doğu Afrika açıklarındaki Zengibar (Zanzibar) Adası, bir zamanlar bugünkü Kenya ve Tanzanya’nın bağlı olduğu Zengibar Sultanlığı’na ev sahipliği yapıyordu. Ada, Doğu Arabistan’dan gelen Umman kökenli bir hanedanın idari üssüne dönüşmüş ve Afrika tarihindeki önemli devletlerden biri olmuştu. Doğu Afrika’daki yerli kabilelerle savaşan Müslüman Afrikalılar, elde ettikleri esirleri Zengibar’daki büyük köle pazarına toptan satıyorlardı. Buradaki pazarda köle tacirlerine perakende ve toptan satılan köleler gemilerle Osmanlı, İran ve Asya ülkelerine gönderiliyordu.

Zengibar Adası’na Araplar “Zencibar” diyordu ve buradan gelenlere de “zenci” deniyordu. İran’da “zengî” denmiştir. Osmanlı piyasasındaki Afrikalı köleler “zenciler” idi. Ancak zenciler sadece köle değil hür de olabiliyordu. Köle olsun hür olsun, Osmanlı toplumunda zenciler Batı’ya kıyasla daha şerefli yaşamışlardır. Dolayısıyla Türkçe’ye zenci ifadesi ve karşılığı Batı’dan değil Şark’tan girmiştir. Zenci kelimesinde Batılı bir tonlama ve aşağılama yoktur.

Tarihçilerin ortaya koyduğu araştırmalara göre, Batı’da köleler perişan iken İslam dünyasında köle hakları var idi. Köle ve cariyelere yapılan muameleler çok sayıdaki Osmanlı şer’iyye sicil defterlerinde kayıtlıdır. Zenci köleler Haremden orduya kadar pek çok yerde istihdam edilmişlerdir. Dolayısıyla Türkiye’nin Batılı anlamda bir “negro” geçmişi yoktur.

Avrupalıların Afrika’daki Nijer Nehri etrafındaki bölgeye “Negro toprakları” demiş olmaları ve Batı dillerinde zamanla beyaz olmayan ırklara “negro” denmesi, Osmanlı mirasçısı Türkiye’yi ilgilendirmemektedir.

Nitekim Arapça’da siyah manasındaki “sevda” kelimesinden mülhem “sudan” ifadesiyle siyahilerin yaşadığı yerlere “bilad-ı sudan” denmiştir. Osmanlı arşivlerindeki “Sudan” kelimesi bugünkü Sudan isimli ülkeyi değil sahra altı Afrika’yı ifade etmek için kullanılmıştır. Batı’da yazılan Afrika tarihlerinde “negroland” kelimesi kaldırılınca biz de arşivlerimizdeki “Sudan” kelimesini silmeli miyiz? Veya Batı dillerinde köle karşılığı olan Slav kelimesi değiştirilirse biz de Türkçe’de buna göre bir değişiklik mi yapacağız?

Afrika’ya Avrupa Kompleksiyle Mi Bakalım?

Eski Roma’da kölelere servus (İng. serf) deniyordu. Ancak Avrupa tarihinin bir döneminde, Doğu Avrupalı Slav halkı köleleştirilmiş olduğundan ‘Slav’ kelimesi ile kölelik eş anlamlılık kazanmıştı. Venedik ve diğer İtalyan şehir devletleri, İslam dünyasına Batı’dan köle tedarik ediyorlardı. İtalyanların Müslümanlara sattığı Avrupalı Hıristiyan köleler, Katolik Kilisesi’nde rahatsızlığa yol açmıştı. Ancak köle ticareti önemli bir sektördü ve hemen durdurulamadı. 840 senesinde Venedik ile Fransa arasında imzalanan bir antlaşma, Latin Katolikleri Doğu Avrupa’daki Slavlara karşı ittifaka yöneltti.

Venedikliler, bu kez Hıristiyan olmayan Slavları esir edip İslam dünyasına ve Avrupa pazarına satmaya devam ettiler. Böylece Batı dillerinde köleler için (Türkçe telaffuzlarıyla) Almanca’da ‘slav’, Fransızca’da ‘eslav’, İspanyolca’da ‘esklavo’, İngilizce’de ‘sleyv’ denmiştir. Dolayısıyla Batı’da kölelik ve (o günkü) işçi sınıfı için kullanılan Latince servus veya Slav kelimeleri, Avrupalı hür insanların Avrupalı esir insanlara yaptığı muamele ve isimlendirmenin tarihi üzerinden günümüzde yeni bir tartışma başlatmamıştır. Ancak Avrupalıların Afrikalılar ile olan ilişkileri problem doğurduğundan “negro” ifadesinin araya çektiği bariyer kaldırılmak istenmiştir.

Sonuç olarak, Türklerin veya Müslümanların Afrikalılar ile arasında tarihi bir bariyer bulunmamaktadır. Zenci kelimesini negro ibaresiyle eş anlamlı tutarak edebiyatımızdan silme çabası, tarihi ve ilmi altyapıdan mahrum, mantıksız bir tepkidir. Türkiye’de eğitim gören Afrikalı gençlere zenci kelimesini kötü, siyahi kelimesini müspet göstermek Türkiye’nin ve Türkçe’nin tarihine aykırıdır. Kaldı ki hiçbir Afrikalı renginden dolayı utanmamakta aksine iftihar etmektedir.

Ali Mazrui’nin Türkiye – Batılılaşma görüşünü göz önüne alarak diyebiliriz ki Türkiye’nin tarihini Batı’nın tarih anlayışıyla yazmak gerekmediği gibi Türkçe’yi de Batı’nın tarihi problemlerine kurban etmek gerekmiyor. Türkçe kelime hazinesini lüzumsuz yere daraltmak Afrika’yı daha iyi anlamamıza veya Afrikalılar ile daha iyi anlaşmamıza yarayacak değildir. Afrika’ya Avrupa kompleksi üzerinden bakmamız gerekmiyor.