BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, 2015 yılı sonunda Fas’ta imzalanan Libya Siyasi Anlaşması’nın (LSA) tarafı olan ya da olmayan bütün aktörlerle gerçekleştirdiği yoğun görüşme trafiğinin ardından dört aşamalı bir eylem planı sundu. Bu eylem planına göre, Libyalı tarafların katılımıyla LSA’da bazı değişiklikler yapılması (1); Ulusal Kongre toplayarak yeni icra organlarının oluşturulması (2); seçimler için alt yapının oluşturulması (3); anayasa referandumu ve parlamento seçimlerinin yapılması (4) ön görülmektedir.
LSA’da değişiklik yapılarak, Temsilciler Meclisi’nin (TM) şu ana kadar LSA’ya onay vermemesi nedeniyle hayata geçirilemeyen siyasi geçiş sürecine ivme kazandırmak hedeflendiği anlaşılıyor. Zira LSA’ya göre Tubruk’taki TM’nin yasama, Trablus’taki Devlet Yüksek Meclisi’nin (DYM) danışma, Başkanlık Konseyi’nin (BK) de yürütme mercii olduğu bir çerçevede Libya’da siyasi geçiş ön görülmekteydi. Ancak 2014 yılı Şubat ayında başlattığı darbe girişimiyle ülkeyi iç savaş sürükleyen Halife Haftar, TM üzerinde baskı oluşturarak TM’nin LSA’yı onaylamasını geciktirmekteydi. TM, LSA’ya onay vermediği içinde ön görülen siyasi süreç hayata geçirilememekteydi. Bu nedenle Libya’da yasama, yürütme erklerinin bölündüğü, tıkandığı, siyasi çözümün hayata geçirilemediği bir siyasi sahne ortaya çıkmıştı. Selame, Tunus’ta TM ve DYM temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen müzakereler çerçevesinde LSA’da bazı değişikler yapılmasını sağladı. Yapılan değişiklik taslağı TM ve DYM’nin onayına sunuldu, TM onayladığını duyurdu, DYM ise tartışmaya devam ediyor.
Selame’nin ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşmadığı halde “fiilen çalışmalara başladığını” ifade ettiği Ulusal Kongre, bundan sonraki süreçlere sahip çıkacak geniş katılımlı bir ulusal uzlaşı grubu oluşturmayı hedefliyor. Selame, Ulusal Kongre’yle, yaşanan süreçlerin dışında kalmayı tercih edenleri bundan sonraki siyasi süreçlere katılmasını hedeflediklerini ifade etti. Selame’nin de belirttiği üzere, Libya’daki ulusal mutabakatın, Kral İdris dönemi, Kaddafi dönemi ve devrim elitlerinin katılımıyla olması gerektiği savunuyor. Ulusal Kongre’nin ne şekilde ve nasıl belirleneceği tam olarak açıklanmasa da; Selame’nin Ulusal Kongre üzerinden şu ana kadar siyasi çözüme yanaşmayan TM’ye mesaj verdiği yorumu yapılabilir. Yani eğer TM takip eden süreçte de siyasi çözüme ya da seçimlere mesafeli durursa, Selame Ulusal Kongre üzerinden bir geçiş süreci gerçekleştirebilir. TM, bu senaryonun hayata geçirilmesi durumunda elinin kolunun bağlanacağını bildiği için siyasi çözüme daha yakın davranacaktır. TM’nin, Haftar karşı çıkmasına rağmen, Tunus’ta yapılan müzakereler sonucu ortaya çıkan LSA’da değişiklik taslağına onay vermesini Selame’nin siyasi çözüm konusundaki bu ısrarcı tavrı noktasında yorumlayabiliriz.
Libya’da Tutmayan Hesaplar
2018 yılı sonuna kadar gerçekleştirilmesi ön görülen genel seçimler, şu ana kadar yıpranmış kurumların siyaset sahnesinden çekilerek yeni yasama ve yürütme erklerinin ortaya çıkmasını hedeflemektedir. Zira Devlet Yüksek Meclisi 2012 yılı Temmuz ayında gerçekleştirilen seçimlerle oluşmuştur, toplantılarını toplam üye sayısının yüzde kırk-ellisiyle gerçekleştirebilmektedir. Fiili olarak ülkedeki kurumlar üzerindeki etki ve yetkisini büyük oranda kaybetmiştir. Temsilciler Meclisi (TM) 2014 yılı Temmuz ayında gerçekleştirilen seçimlerde oluşmuştur. Tubruk’ta Haftar’ın baskısı altında çalışmaktadır, üzerindeki baskılar nedeniyle toplantılara katılım yüzde otuz-kırklara kadar düşmüştür. Yetki sahibi olduğunu öne sürmesine rağmen, sorumlulukları konusunda yetersiz kalmaktadır. Zira meşruiyet sahibi olduğunu ilan ettiği Haftar’ın eylemlerini denetleyemediği gibi, gayrı meşru olduğunu iddia ettiği Başkanlık Konseyi’nin (BK) uluslararası meşru otorite kabul edilmesi karşısında bir şey yapamamaktadır. Ülkedeki iç savaşı sonlandıramadığı gibi, çözüm için atılan adımların hayata geçirilmesini de engellemektedir. BK, Trablus’a girdiği 2015 yılı Mart ayından bu yana Libya’da bir siyasi geçişe öncülük etmeyi başaramamıştır. BK’nın Libya’da “yönetimi devraldığı” günden bu yana dinar, dolar karşısında yüzde üç yüz değer kaybetmiş, memurların maaşlarının dahi ödenemediği nakit sıkıntısı ortaya çıkmış, güvenlik sektöründeki kriz daha da derinleşmiştir. BK, siyasi geçişe öncülük etmek yerine siyasi krizin aktörlerinden birine dönüşmüştür. Bu süreçlerde birçok aktör sistem dışına itilmiştir.
Libya’da eski kurumların geride bırakılarak, siyasi sürece öncülük eden bir yasama organın ortaya çıkmasının gereklilik olduğu, başta Selame olmak üzere birçok aktör tarafından kabul edilmeye başlamıştır. Haftar, ilk başta seçimlere gidilmesi düşüncesine mesafeli yaklaşmış, Haftar’ın kontrolü altındaki bölgelerde bazı gruplar sokağa çıkarak “ülke Haftar’ın yönetimine teslim edilsin” diye eylem yapmıştır. Haftar’a yakın basın kuruluşları seçimler aleyhinde propaganda yapmıştır. Ancak Selame’nin siyasi çözüm noktasındaki kararlı tutumu Haftar dahi çözümü tıkayan aktörler üzerinde baskı oluşturmuş, Haftar seçim yapılmasının gerekli olduğunu dillendirmeye başlamıştır. Bunun yanında TM vekilleri, DYM vekilleri, LSA’ya şu ana kadar muhalif ve mesafeli olan aktörler, eski rejim elitleri seçimlere hazırlık yapmaya başlamıştır.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Libya Planı
Libya’da yaşananların, Arap dünyasında, Arap devrimleri sonrası yeni bir düzen kurulması noktasında farklı yaklaşım sergileyen aktörlerin rekabeti çerçevesinde okunması gerekmektedir. Zira Arap devrimlerini tersine döndürmek amacıyla Halife Haftar’ı Libya’da bir aktöre dönüştürerek 2014 yılından bu yana siyasi bir çözümü tıkayan, BAE liderliğindeki bölgesel eksendir. Bu eksen Arap devrimlerinin dillendirdiği toplumsal taleplerden rahatsız olmuş ve iktidara taşıdığı aktörlerin Arap dünyasında yeni bir siyasi düzen kurma senaryosu aleyhinde pozisyon almıştır. Bunun yerine Arap devrimlerinin iktidardan düşürdüğü rejimlerin elitlerinin yeni liderler etrafında tekrardan iktidara geldiği, Suudi Arabistan merkezli Selefi hareketlerin iktidara destek verdiği bir siyasi düzen tesis etmek için harekete geçmiştir. Mısır, Tunus, Libya ve Yemen’de yaşanan süreçlerin tamamında bu eksenin politikaları belirleyici olmuştur. Mısır’daki karşı devrim hareketlerini destekleyerek 2013 yılı ortasında Mısır’da askeri yönetimi iktidara taşıyan BAE liderliğindeki eksen, 2014 yılı itibarıyla Haftar üzerinden Libya’da alan kazanmaya çalışmıştır. Haftar’ın kısa sürede Bingazi’den başlayarak, Libya’nın tamamını kontrol altına alması ve Mısır’daki benzer bir askeri yönetim kurulması ön görülmüş, ancak Libya’da devrimcilerin “Libya Şafağı” güçleri çatısı altında toplanarak Haftar ve müttefiklerini başarısızlığa uğratmıştır. Fakat Haftar “terörle mücadele” söylemi üzerinden ülkede şu ana kadar devam eden iç savaşı sürdürmüş, TM üzerindeki askeri baskılar nedeniyle vekillerin yüzde altmışı toplantılara katılmamaya başlamış, katılanlar ise çözüm odaklı yaklaşım sergileyememiştir. Fakat Selame şu ana kadarki BM temsilcilerinden daha kararlı bir tavır sergileyerek, alternatif çözümleri de içeren bir yol haritası ortaya koymuştur.
Halife Haftar’ı şu ana kadar güçlü şekilde destek veren BAE liderliğindeki eksenin, siyasi çözüm konusunda ısrarcı davranan Selame’nin yol haritası karşısında yeni bir strateji geliştirdiği yorumlanabilir. Haftar’ın seçimler lehine söylem değiştirmesi ve BAE ile yakın ilişki içinde olduğu bilenen siyasetçi Mahmud Cibril’in 2013 yılı sonuna doğru terk ettiği Trablus’a geri dönerek siyasi çalışmalara başlaması BAE’nin önümüzdeki sürece ilişkin strateji hakkında ipucu vermektedir. Haftar’ın doğu bölgesinde Cibril’in batı bölgesinde siyasi süreçleri yönettiği bir seçim stratejisi devreye sokulmak istendiği gözlemlenmektedir. Ayrıca Trablus başta olmak üzere ülkenin batısındaki kentlerde Suudi Arabistan merkezli Selefiliğin Medhali yorumu gün geçtikçe yayılmakta ve güç kazanmaktadır. Medhaliliği diğer Selefi yorumlardan ayıran iktidara mutlak itaat ve muhalefetin küfürler özleştirilmesidir. Medhali Selefiler, Mısır’da Muhammed Raslan örneğinde görüldüğü üzere darbeyle gelen askeri rejimler de dahil iktidara mutlak bağlıdır, Müslüman Kardeşler başta olmak üzere diğer muhalefet aktörlerine şiddetle karşıdır. Medhaliler, Trablus’ta toplum ve milis gruplar arasında yayılmaktadır. Milis gruplarının orta düzey liderleri kendi milis hiyerarşileri dışında bir network gibi birlikte hareket etmektedir. Haftar’ın, Cibril’le siyasi aktöre dönüştüğü bir senaryoda, doğu bölgesinde yaptıkları gibi batı bölgesinde de “Veli Emr” olarak Haftar’a biat için harekete geçeceklerdir. Bir başka ifadeyle BAE liderliğindeki blok, geleceğe yönelik olarak, askeri, siyasi ve dini bir plan yapmaktadır.
Libya’da şu ana kadar yaşananların bölgesel dengelerden bağımsız olmadığı ve BAE liderliğindeki eksenin Libya’da süreçler üzerinde çık etkili olduğu dikkate alındığında, Libya’da bundan sonraki süreçleri üzerinde Selame’nin yol haritasının tek belirleyici olacağını düşünmek zor. Yukarda ifade edildiği üzere BAE liderliğindeki eksen Libya’da Şubat devriminin aktörlerinin altını boşaltmak ve kendileriyle koordineli hareket edecek aktörleri iktidara taşımak için çalışmalarını sürdürecektir. Zira Libya krizin geleceği, bölgede kurulacak olan düzenin geleceğiyle doğrudan alakalıdır. Kurulacak olan düzen İsrail’in bölgedeki geleceğinden, Kudüs’ün statüsüne, İran’ın yayılmacı politikalarından Türkiye’nin bölgedeki istikrar yanlısı pozisyonuna kadar birçok etkeni de şekillendirecektir. Bu nedenle Libya’da yaşananları dikkatli şekilde analiz etmek bölgenin tamamında yaşananları anlamamıza ciddi katkı sunmaktadır.