1969 darbesini Kaddafi ile birlikte yapmış, daha sonra Libya-Çad savaşında bulunurken ABD’ye gidip sığınmış ve vatandaşlık almış Hafter, 3 yıl önce Libya’ya gelerek Devrim sürecine katılmıştır. Ülkede temel olarak iki güçlü akımdan liberallerin liderliğini yapmaya soyunurken karşı gurubu “aşırı İslamcılar” olarak nitelemektedir. Bu gruba İhvan hareketi başta olmak üzere tüm dini değerlerini öne çıkaranları dahil etmektedir. Ama asıl olarak el-Kaide benzeri bir örgüt olan “Ensarus-şeria” örgütünü diğerlerinin uzantısı olarak suçlamaktadır. Bu bağlamda geçen hafta Bingazi’de başlatmış olduğu “KERAME/Saygınlık operasyonu” ve operasyonun ardından meydana gelen gelişmeleri dikkate almak elzemdir.

Arap ülkelerinin teröre karşı mücadelede birlik olmaları gerektiğini ifade eden Haftar Mısır başa olmak üzere diğer Arap ülkelerinin desteğini önemsemektedir. Bugüne kadar kendisine yaklaşık 70 bin askerin katıldığını; Hava, Kara ve Deniz ile Hava Savunma Kuvvetleri’nin de operasyona dahil olduğunu söylemiştir. 70 bin rakamı abartılıdır, ancak sıradan insanlar için ülkenin istikrarı en önemli konu olduğundan güçlendiği düşünülen liderin peşinden koşma güdüsü söz konusudur. 23 Mayıs cuma namazından sonra Haftar taraftarları cami önleri ve meydanlarda küçük kalabalıklarla da olsa destek sloganları atmışlardır.

Kaddafi Yanlılarının Desteği ve Haftar

Emekli Tümgeneral, Kaddafi yanlısı olmakla suçlanması ile ilgili olarak, 1969 yılında yapılan devrime katıldığını fakat devrimin bir süre sonra kendilerinin istemediği bir yöne kaydığını, sonra Kaddafi’den ayrıldığını ve Kaddafi rejimine muhalif olduğunu belirtmektedir. Haftar kendisi gibi, yurtdışına kaçmak zorunda kalan Libyalıların ülkeye geri dönmeleri gerektiğini kaydederek kendi durumunun meşruluğunu sağlamaya çalışmaktadır.

Ancak geçtiğimiz gün Muammer Kaddafi’nin kızı Ayşe Kaddafi’nin “Haftar’a açık destek veriyoruz” demesi Haftar’ı zor durumda bırakmıştır. Karşıtlarına, “Haftar yeni Kaddafi olmaya hevesleniyor, devrimi silah tehdidiyle gasp etmeye ve devrimcileri korkutarak sindirmeye çalışıyor” diye suçlama ifadeleri kullanma fırsatı verdi.

Haftar’ı Destekleyenler

Enformasyon eski Bakanı Mahmud Şemam, ABD’nin Avrupalı müttefikleriyle, “saygınlık operasyonunu” destekleyebileceğini ve operasyonun terör, şiddet ve aşırılığa karşı bir savaş olduğunu kaydetmiştir.

Libya’nın BM Temsilcisi İbrahim Debbaşi, “saygınlık operasyonunun” devrime karşı bir darbe değil ulusal bir eylem olduğunu ve GUK’un feshedilme ve yetkilerini bir kriz hükümetine devretme zamanının geldiğini dile getirmiştir.

Ulusal Güçler İttifakı (UGİ) milletvekili Tevfik El Şuheybi, Haftar’ın başlattığı girişimin onurun korunması için son çözüm yolu olduğunu, Hafter’e katılan kişilerin bir patlayıcıyla ölmek istemedikleri için Haftar ile beraber hareket ettiklerini belirtmiştir.

Libya’da son dönemde yaşanan siyasi ve askeri gelişmeleri değerlendiren siyaset uzmanı El Senevi El Bizikri, ülkedeki çatışmaların kabile ve bölgeye dayanan siyasi kutuplaşmalardan kaynaklandığını, kutuplaşmanın Ahmet Maytik’in başbakan olarak atanmasından sonra açıkça ortaya çıktığını, komşu ülkelerin çatışmalarda rolü olduğuna dair bir emare bulunmadığını ve bugün karşı karşıya gelen tarafların arasındaki ayrışmanın devrimden bu yana devam ettiğini vurgulamıştır.

Kaddafi’ye yakınlığı ile bilinen Magarba kabilesi “saygınlık operasyonuna” destek verdiğini açıklamış, yayınlanan bildiride tüm kabilelere Haftar ile beraber hareket eden güçlerin yanında durmaları çağrısında bulunulmuştur.

Haftar’a ilginç bir destek ise, Koltuğunu bırakıp Malta’ya kaçan mevcut Başbakan el-Sini’den önceki başbakan Zindan’dan gelmiştir. Zindan, daha önce makamını bırakıp gitmesine yol açtığı ve tutuklanması için mahkemeden karar çıkınca sevindiği Haftar’ın son darbe girişimine destek vererek sürpriz sayılabilecek bir politika içine girmiştir.

Haftar’ın Karşısındakiler

Haftar’ın toptancı bir yaklaşımla aşırı İslamcı diye suçladığı kesimin yaklaşımları ise karmaşıktır. Haftar “Genel Ulusal Kongre (GUK)/Kurucu Meclis aşırı islamcılarla doludur. Bu aşırı islamcılar el-Kaide ve onun Libya’daki taşeronu Ensaru-şeria, teröristtir. Halkın önem verdiği konu güvenlik, huzur ve istikrardır. Bu temel sorunlar Kurucu Meclis tarafından dikkate alınmıyor, Meclis üyeleri gereksiz işlerle uğraşmayı tercih eden, kendi çıkarlarının peşinde koşan bilinçsiz ve aşırı islamcıların çoğunlukta olduğu yerdir. Bu yüzden kapanmalıdır.” görüşünü ileri sürerek Meclis’i kapattığını ilan etti. Ancak Kurucu Meclis üyeleri buna karşı çıktı. 200 üyeli Meclis’in yarısı kadar üyesi toplanarak Haftar’a karşı bildiri yayınladı. Geçici Başbakan Sini de devletin meşru otoritelerinin görev başında olduğu terörle savaş konusunda ise sadece bir gurubun işi değil tüm devlet ve milli kuruluşların işbirliği ile başarılabilecek büyük bir iş olduğunu hatırlatarak karşı pozisyon aldı.

Libya’daki MK Genel Sekreteri Beşir El Kebti, Haftar’ı Mısır benzeri darbe girişiminde bulunmakla suçlamış; İslamcı direnişçilerin tamamının MK’ya yakın olduğu yönündeki iddiaları yalanlamıştır. Libya Müftüsü Sadık El Gıryani ise, Halife Haftar’ın başlatmış olduğu “saygınlık operasyonunu” darbe olarak nitelendirmiş, Gıryani’nin başkanlığını yaptığı İslami Araştırmalar Konseyinin açıklamasında Bingazi’de 16 Mayıs günü meydana gelen olaylar korkunç olarak tanımlanmış; ayrıca, “saygınlık operasyonu” ile siyasi görüşlerin silah zoruyla dikte edildiği ve bu operasyonun ülkeyi kaos ve karmaşaya sürüklediği kaydedilmiştir.

Genel Ulusal Kongre (Meclis) Başkanı Nuri Ebu Sehmeyn, isyancı askerler olarak nitelendirdiği, Hafter ile beraber hareket eden ordu mensuplarının yakalanması için Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanına talimat vermiş ve bazı askerlerin televizyonlara çıkarak açıklama yapmalarının meşru olmadığını ve devrime karşı bir darbe sayıldığını ifade etmiştir.

Libya Devrimciler Odasınca (LDO) yapılan açıklamada, Haftar’a katılan devrimcilerin ve ordu mensuplarının Hafter’den ayrılmaları talep edilmiş; teröristlere karşı başlatıldığı iddia edilen operasyonun amacının iktidarı ele geçirmek ve diktatörlüğü yeniden getirmek olduğu belirtilmiştir.

Genelkurmay Başkanlığına bağlı Ömer Muhtar Taburu’nun Komutanı Ziyad Belam, subay ve devrimcileri Halife Haftar’a katılmama konusunda uyarmış; Haftar’ın darbe girişiminin ilk olmadığını ve 2011 yılı sonunda ülke işlerinin idare edilemediği gerekçesiyle Ulusal Geçiş Konseyine (UGK) karşı darbe yapmak ve yönetimi ele geçirmek için bazı devrimcilere çağrıda bulunduğunu, devrimcilerin Haftar’ın bu çağrısına olumlu yanıt vermediklerini kaydetmiştir.

Genel Ulusal Kongre (GUK)/Kurucu Meclis aşırı islamcılarla doludur. Bu aşırı islamcılar el-Kaide ve onun Libya’daki taşeronu Ensaru-şeria, teröristtir. Halkın önem verdiği konu güvenlik, huzur ve istikrardır. Bu temel sorunlar Kurucu Meclis tarafından dikkate alınmıyor, Meclis üyeleri gereksiz işlerle uğraşmayı tercih eden, kendi çıkarlarının peşinde koşan bilinçsiz ve aşırı islamcıların çoğunlukta olduğu yerdir. Bu yüzden kapanmalıdır.

Halife Haftar

ABD Haftar’ın Arkasında Mı?

ABD Libya’da politikasını İngiltere ve Fransa ile müttefiklik ilişkisi ve işbirliği içinde sürdürmektedir.

Haftar’ın Bingazi’deki operasyonu başlattığı gün Libya’dan sağlık sorunlarını gerekçe gösterek ayrılan ABD’nin Trablus Büyükelçisi Deborah Jones, 21 Mayıs günü vermiş olduğu bir demeçte Libya’daki bütün milislerin aşırı fikirlere sahip olmadığını, Haftar’ın ülkesindeki İslamcılara karşı değil teröristlere karşı savaş açtığını ve Ahmet Maytik’in hükümet kurmakla görevlendirilmesinin bardağı taşıran son damla olduğunu vurgulamıştır. Jones, ABD’nin Libya’da petrol veya kaçak göçmen sorunu için bulunmadığını, Libya’nın stratejik bir konuma sahip olduğunu, Haftar’ın devlet başkanı olmak için bu girişimi başlatmadığını ve Libyalıların Haftar’ın girişiminden hoşnut olduğunu dile getirmiş; ABD olarak Hafter’i kınayamayacaklarını, Haftar’ın ABD’nin kara listeye aldığı bir örgütle savaştığını söylemiştir. Deborah Jones, kendisinin Abdulhakim Bilhac’la görüşmesi üzerine İslamcılara destek verdiğinin iddia edildiğini fakat bir büyükelçi olarak tüm taraflarla diyaloğa geçmeye çalıştığını, Zidan’ın batıya yakın bir yönetim kurmak istediğini ancak bunun için yeterli altyapıya sahip olmadığını, Mısır ve Libya’daki aşırıcıların birleşmesi halinde tehlikeli bir örgütün ortaya çıkacağını, bunun da kendilerini tedirgin eden bir husus olduğunu belirtmiştir. 

Mısır’ın Açık Desteği

Halife Haftar, Mısır’daki Sisi ve diğer darbeci taraflardan önce dolaylı destek alıyordu. Ancak son gelişmelerde açık destek almaktadır.

General Haftar (aslında tümgeneral iken Libya’dan çıkıp ABD’de yaşamaya başlamış eski bir asker, ama gazeteler çoğunlukla emekli general sıfatıyla anıyor kendisini), Mısır’dan veya herhangi bir dış ülkeden destek almadığını fakat deneyimli ve Mısır’ı istikrara kavuşturacak bir asker olması sebebiyle Sisi ile görüşmeyi arzu ettiğini beyan etti.

Haftar kerame/saygınlık operasyonunun amacının Libya’yı radikallerden ve Müslüman Kardeşler (MK) Örgütü’nden kurtarmak olduğunu açıkça ilan etti. Libya’daki MK’nın büyük tehlike arz ettiğini dile getirdi. Mısır’da meydana gelen olaylardan sonra Libyalıların gözünün açıldığını ve MK’nın ne olduğunun Libya kamuoyunda anlaşıldığını, Libya’nın her iki ülkede bulunan radikallerle savaşmak için Mısır’la işbirliği yapacağını ve Mısır’dan Libya’ya kaçan MK yöneticilerini Mısır’a teslim edeceğini belirterek hiçbir Mısır rejimi muhalifinin Libya’da bulunmasına izin vermeyeceğini ve Sisi’nin MK örgütüne karşı tutumunun doğru olduğunu söyledi.

Sisi ve Haftar Arasındaki Sempati ve Destek Açıklamaları

Mısır Savunma Bakanı Abdufettah El Sisi, 21 Mayıs günü yapmış olduğu açıklamada Libya’nın rejim değil, devletin çöküşü riskiyle karşı karşıya olduğunu, Batılı ülkelerin, görevlerini tamamlamadıkları ve Libya’da bulunan silahları toplamadıkları için Libya’da yaşananlardan sorumlu olduklarını, Libya’daki duruma seyirci kalamayacaklarını, Libya’da bulunan silahların Mısır ve komşu ülkelere rahat bir şekilde sokulabileceğini, Libya’nın terörün vatanı haline geldiğini, Batı’nın bu konuda komşularına yardım etmesi gerektiğini ve Libya’yı teröristlere terk etmelerinin uygun olmadığını belirtmiştir.

Mısır Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Bedir Abdulati düzenlediği basın toplantısında, Mısır’ın Libya’nın yanında yer aldığını, ülkesinin Libya’daki gruplar arasındaki bölünmeyi sona erdirmeye çalıştığını, bu çerçevede Mısır Dışişleri Bakanının, Sudan, Cezayir, Tunus, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Çad Dışişleri Bakanları ile görüştüğünü ifade etmiş; ayrıca Libya’ya seyahat edilmemesi uyarısı yaparak, Libya’da bulunan Mısır vatandaşlarını olaylara karışmamaları yönünde ikaz etmiştir. 

Suudi Arabistan’nın Desteği

Suud yönetimine yakın yayın kuruluşu Al-Arabiya TV, Haftar’ın operasyonunu Teröre karşı operasyon olarak adlandırarak haberleştirmektedir. Al-Arabiya, Mısır’ın Libya’ya desteklerini överek vermektedir.

Öte yandan Suudi Arabistan Müftüsü, Libya’da başlatılan “saygınlık operasyonuna” destek verilmesinin caiz olduğu yönünde bir fetva çıkarmıştır.

İngiltere’nin Pozisyonu

İngiltere’ye yakın yayın yapan internet medyası olarak bütün misyonlarca saygın görülen ve takip edilen, aylık basılı çok sayıda yayın ve dergiyi çıkaran “LIBYA HERALD” ise soğuk kanlı biçimde ve alttan alta Haftar’a destek vermektedir.

Başbakanlığı geçici olarak yürüten Savunma Bakanı Aldullah El-Sini geçtiğimiz gün İngiltere Başbakanı Özel Temsilcisi Cunatan Powel ile biraraya geldi. Libya’nın İngiltere Hükümeti nezdinde özel bir yeri olduğunu göstermesi bakımından bu görüşme önemlidir. Geçici Başbakan Sini askeri ve güvenlik kurumuların ıslahı ve geliştirilmesi  ile askerin ve polisin  eğitilmesi için İngiltere’nin desteğine önem vermektedir. Bu görüşme, İngiltere’nin Haftar’a karşı pozisyon belirleyen Sini ile de bir mutabakat arayışı olarak değerlendirilebilir.

Fransa’nın Pozisyonu

Basına yansıyan bilgilere göre Fransa Libya’da muhtemel bir askeri operasyona hazır olmak için gerekli hazırlıkları yapmaktadır. Fransa Dışişleri Bakanı Laurence Fabius, UGİ Başkanı Mahmut Cibril ile 20 Mayıs günü bir araya gelmiş ve Libya’da son dönemde meydana gelen olayları ele almıştır. Öte yandan, Libya’da meydana gelen olaylar ile ilgili bir açıklama yapan Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Roman Nadal, Libya’nın güvenlik durumunun Fransa’yı endişelendirdiğini ve Libya’daki tarafların kendilerine hakim olmaları gerektiğini belirtmiş ve tarafları diyaloga davet etmiştir. Nadal ayrıca, ülkesinin Libya polisine eğitim vermeyi taahhüt ettiğini ancak bu durumda eğitimin verilmesinin güç olduğunu belirtmiştir.

Öte yandan, Fransa’nın Libya’daki gelişmeler doğrultusunda, ihtiyaç duyulması durumunda komşu devletlerdeki üslerini kullanarak müdahale kabiliyetini yükselteceği basında yer almaktadır. Bu bağlamda, Libya’nın güneyindeki karışıklığa karşı koymak üzere Libya’nın civarına 3000 askerini yerleştirmeyi öngördüğü yazılmaktadır. Bu askerlerin Libya sınırlarına yakın olan Mali’nin kuzeyindeki Gav şehri ve Borkinafaso’nun başkenti Wagadogo’da da olmak üzere 4 karargah kullanılacağı ifade edilmeltedir.

“Arab Baharı” olarak adlandırılan süreçte, Libya’da 17 Şubat 2011 devrimi gerçekleşti. Bundan sonra, Arap ülkelerinin birer demokrasi devrimi yapıp batıda olduğu gibi siyasi ve ekonomik liberalizm yolunda ilerleyeceği konusundaki iyimser beklentiler yavaş yavaş kayboldu. Bu bağlamda Libya’da bir türlü oluşturulamayan siyasi istikrar, Suriye, Irak, Mali, Somali ve Yemen gibi sıcak bölgelerden gelen El-Kaide türevi yapılar sebebiyle de büyük zarar gördü. Halen bu zarar artarak devam etmektedir. Terörist yaklaşıma sahip grup ve kişilerin ülkede rahatça dolaşması ve bunlardan kaynaklandığı söylenen hırsızlık, gasp ve suikastlar sıradan Libya vatandaşlarını tedirgin etmekte ve hatta devrim konusunda hayalkırıklığı yaşamalarına sebep olmaktadır.

Haftar, kendi hareketini resmen darbe olarak adlandırmadıkça, süreci “darbe” olarak isimlendirmek bile hatalı bir politik davranış olacaktır. Aksi durum, mevcut yanlış algı ile birlikte, sahadaki manevra kabiliyetimizi sınırlayacaktır.

Mısır’daki istikrarsızlığın faturası İhvan hareketine çıkarılmaktadır. Libya’daki İhvan hareketi ise baştan beri sevilmeyen bir siyasi tarz içerisindedir. Zaten Meclis’te aldığı %17 nispetinde temsil edilmektedir. Her geçen gün taraftarları azalmaktadır. Libya’da İhvan dış güçlerin maşası olmakla suçlanmaktadır. Libya medyası ve elitinin algısı da Türkiye’nin İhvan’a destek veren politikalar izlediği yönündedir. Türkiye ve Katar bu yaklaşım sebebiyle, son günlerde büyük tepkilerin hedefi haline getirilmek istenmektedir. Yazılı basın, sosyal medya ve görsel medyada Türkiye’nin diplomatik atağa geçmesi, başkalarının değil kendi oluşturduğu algıyı güçlendirecek tutum ve davranışlar sergilemesi elzemdir.

Tunus’ta başarıyla yürütülen demokratikleşme sürecinin komşu Libya’da dikkate alınmaması üzücüdür. Tunus’un devrim liderleri Libya ile sıcak temas halindedirler. Ancak, Mısır’daki ters devrim rüzgarından en çok etkilenmiş ülke Libya olarak gösterilebilir. Libya’da Türkiye’nin avantajları bazı bakımlardan sürmektedir. Bu noktada, TİKA faaliyetlerinin canlanması önem kazanmış ve olumlu gelişmelere dayanak olacak işaretler vermiştir. Bunun öncesinde, taraflar arasında vize uygulaması yapılmaması ve THY uçuşlarının aratarak devam etmesi, en fazla Türk-Libya dostluğunu kuvvetlendiren unsurlardır.

Libya’da halk istikrara destek veriyor. Bunaldığı emniyetsizlik ikliminden bir an önce çıkmak istiyor. Bu yüzden Halife Haftar beklenmedik bir şekilde taraftar toplamaya devam ediyor. Son olarak Derna ve Misrata Meclisleri, halkın talepleri yönünde karar vereceklerini beyan etmişlerdir.

Hemen hemen tüm Libya nın desteğini toplayan yeni süreci, Mısır’daki Sisi hareketine benzetip pozisyon almak, Türkiye’nin diplomatik ilişkilerini sıkıntıya sokacaktır. Herhangi bir şekilde maksadı aşan açıklama sonrası Türkiye-Libya ilişkileri yeni bir Mısır sürecini başlatabilir.

Hatta Haftar, kendi hareketini resmen darbe olarak adlandırmadıkça, süreci “darbe” olarak isimlendirmek bile hatalı bir politik davranış olacaktır. Aksi durum, mevcut yanlış algı ile birlikte, sahadaki manevra kabiliyetimizi sınırlayacaktır. 3 sene süren fetret devri bittikten sonra yeni bir yapı ortaya çıkması muhtemel iken Türkiye, pozisyonunu reel gelişmeleri de dikkate alarak yapmalıdır. Libyalı dost ve kardeşleri ile ortak tarih, kültür, din ve ahlaki değerleri paylaşan ekonomik ve siyasi alanda kuvvetli işbirliği kuran Türkiye, gelecekte de bu ortaklık ve birliktelik bağlarını kuvvetlendirerek sürdürmelidir. Gelişmeleri iyi analiz etmeden oluşturulacak politikalar Türkiye’yi hiç beklemediği bir sonuçla karşılaştırabilir.