20 Aralık’ta İngiltere’nin Libya Büyükelçisi Michael Aron, Londra’dan yayın yapan Suudi sermayesi destekli Şark el-Avsat gazetesine verdiği demeçte, “Halife Haftar’ın resmi bir sıfatı yok, Libya ordusunda görevli değil. Biz Libya Genel Kurmay Başkanı Nazuri’yi muhatap almayı tercih ederiz” dedi.
Aslında uzun süredir “Onur Operasyonu” lideri Halife Haftar ve Tubruk Parlamentosu arasında bir gerginlik olduğu, Parlamento’nun Halife Haftar’ın başına buyruk hareketlerinden rahatsız olduğu yönündeki söylentileri doğrular nitelikte olan bu haber aynı zamanda uluslararası arenada Libya konusundaki görüş ayrılıklarını da destekler mahiyetteydi.
Çünkü 10 Aralık’ta Halife Haftar’ın durumu hakkında İngiltere ve Fransa arasında diplomatik çekişme olduğu, İngiltere’nin Halife Haftar’ın BM bünyesinde oluşturan “Özel Cezalandırma Kurulu” tarafından belirlenecek listeye alınması için girişimde bulunduğu, Fransa’nın ise müdahil olarak buna mani olduğu kaydedilmişti. Yani İngiltere’nin, başta Haftar olmak üzere milis komutanları ve siyasi uzantılarının ülkede siyasi süreci engellemek suçundan cezalandırılacaklar listesine koymak istediği, Fransa’nın ise buna mani olduğu iddiaları gündeme gelmişti.
Öyle ki Tubruk parlamentosu ve Halife Haftar arasındaki, Tubruk Parlamentosu’nun kendi içindeki, Libya Şafağı Güçleri ve Milli Genel Kongre arasındaki bütün çekişmeler bir biçimde uluslararası yansımaya sahip ve uluslararası dengeler Libya’daki sorunun çözümünde önemli bir rol oynayacak. Bu bağlamda Aron, “Libya’da sorunun askeri çözümün mümkün olmadığını, bütün tarafların üzerinde ittifak ettiğini, güvenlik birimlerinin ise hükümet kontrolündeki Genel Kurmay Başkanlığı’na bağlanmasıyla” çözülebileceğini kaydetti.
Görüldüğü kadarıyla İngiltere’nin Haftar’ı muhatap kabul etmemesi, Haftar’ı destekleyen Mısır’ı ve Mısır’ı doğrudan destekleyen Suudi Arabistan’ı rahatsız etmiş olmalı ki; Aron ile röportaj gerçekleştiren Suud sermayeli gazetenin muhabiri Aron’a “ Siz muhatap kabul etmiyorsunuz ama Libya halkı Haftar’ı kahraman olarak görüyor bunu nasıl yorumlayacaksınız?” şeklinde bir soru yöneltti.
Çatışmalar Devam Ediyor
Libya Şafağı güçleri, Haftar’a destek ve dünya basının Libya’daki federalizm yanlılarının askeri güçlerinin lideri olarak bilinen İbrahim Cudran’ın kontrolünde bulunan Re’s Lan’uf ve Sirt petrol rafinerine karşı harekete geçti. Libya Şafağı güçleri, Cudran’ın birlikleri karşısında kara muharebesinde başarılı operasyonlar yürütürken, Haftar’a bağlı hava kuvvetleri rafinerilere doğru ilerleyen Libya Şafağı güçlerini bombalamaya devam ediyor. Ayrıca Bingazi’de, Trablus’taki Kemmaş bölgesinde, Tunus-Libya sınırındaki Re’s Cudeyr bölgesinde ve Gıryan’da çatışmalar devam ediyor.
Libya Şafağı güçlerinin uzun süredir mühimmat sıkıntısı çektiği kamuoyuna yansıyan bilgiler arasındaydı. Bu bağlamda 19 Aralık’ta yaşanan bir olay önemli bir gelişme olarak kaydedilebilir; Libya Şafağı’na bağlı güçlerin Libya’nın en güneyindeki kentlerinden Barak el-Şati kentindeki askeri karargâhı ele geçirerek içindeki mühimmata el koyduğu, tank savar ve uçak savarlar içeren mühimmatı ülkenin kuzeyine nakletmek için çalıştığı belirtildi. Bu durumda iki taraf arasında yaşanan çatışmaların uzun süredir devam etmesinin tarafları mühimmat arayışında farklı yöntem arayışlarını ittiği söylenebilir.
Yaşanan çatışmalar ve uçakların güvenlik sorunları nedeniyle 14 Aralık’ta Avrupa Birliği, Libya hava yolu şirketlerine ait uçakların hava sahasını kullanmasını yasakladığını duyurdu. Libya havayolu şirketlerinin uçaklarının İstanbul’a Yunanistan hava sahası üzerinden uçması nedeniyle, İstanbul’a uçuşları iptal edildi.
Çözüm Mümkün mü?
Bu durumda Libya’daki yaşanan güvenlik kriz nasıl çözülebilir. Acaba Bosna-Hersek sorunun çözümünde takip edilen ve tarihe “Dayton Anlaşması” olarak geçen süreç Libya’da da takip edilebilir mi?
Dayton süreci şu şekilde gerçekleşmişti;
“1995’de başta Rusya ve ABD olmak üzere uluslararası güçler, Bosna sorununun çatışan taraflarını ABD’nin Ohio eyaletlerindeki Dayton bölgesinde toplanmaları noktasında baskı yapmıştı. 1-21 Kasım 1995 tarihleri arasında gerçekleştiren konferansa Bosna Sırplarının haklarını savunma adına Yugoslavya Devlet Başkanı Sloban Milosevic, Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudman ve Bosna Hersek Devlet Başkanı Aliya İzzet Begovic ve onun Dış İşleri Bakanı Muhammed Sacirbey katılmıştı. Uluslararası güçleri temsilen ABD Dış İşleri Bakanı Warren Christopher, müzakereci olarak Richard Holbrooke ve BM Özel Temsilcisi Carld Bildt, Rusya Dış İşleri Bakan Yardımcısı İgor Ivanov, İngiltere Heyeti Başkanı Pauline Neville Jones ve Paul Williams da toplantıya iştirak etmişti.
21 Kasım’da Ohio’da taslak imzalanan taslak, 21 Aralık 1995’de Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac, ABD Başkanı Bill Clinton, İngilere Başbakanı John Major, Alman Şansolyesi Helmut Khol ve Rusya Başbakanı Viktor Chernomyrid’in hazır bulunduğu toplantıda nihai anlaşmaya dönüştürtülmüştü.”
Yani mesela Libya’da yaşanan krizi çözme noktasında uluslararası güçler yukarda belirtilen görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak kesin karar alır, 1981-2003 yılları arasındaki Malezya Eski Başbakanı Mahathir Bin Muhammed (1981-2003), BM 7. Genel Sekreteri Kofi Annan (1997-2007), ABD Eski Başkanı (1993-2001) Bill Clinton gibi isimlerden bir heyet oluşturulur ve Libya’da çatışan taraflar masaya oturtulabilir mi?
Bu sorunun cevabını zaman gösterecek, ama biz Libya halkının huzurlu bir şekilde hayatlarına devam etmeleri için çatışmaların bir an önce son bulmasını temenni ediyoruz.