Bir süredir İsrail politikasını meşgul eden bir tehdit gerçeğe dönüştü ve İsrail’de Sağlık Bakanı ve Birleşik Tevrat Yahudiliği (BTY) (United Torah Judaism) lideri Haredi politikacı Yaakov Litzman görevinden istifa etti. İsrail’de her ne kadar bazı yayın organları bunun Netanyahu hükümetinin altını oyabileceğine dair yazılar yayınlasalar da Netanyahu, bu süreçten birincil derecede etkilenecek bir politikacı izlenimi vermiyor ve hatta koalisyona yönelik bir tehdit de hissetmiyor. Daha ziyade, mevcut olayda özel olarak Haredi siyasetinin genel olarak da dinin modern devlet içerisindeki konumunun süregiden krizini görmek çok da mümkündür. Bu önermeyle yazı, öncelikle istifa krizine giden süreç ve tartışmalara değindikten sonra, bu sürecin İsrail siyasal düzeninde ne anlama geldiği ve din-devlet ilişkileri bağlamında hangi gerilimlere işaret ettiğinden bahsedilecektir.
Şabat Krizi ve Birleşik Tevrat Yahudiliği
Birleşik Tevrat Yahudiliği, esasında iki büyük Aşkenaz siyasal oluşumun birleşiminden oluşmakta, ismini de buradan almaktadır. Bunlardan ilki Hasidi ağırlıklı Agudat Yisrael iken diğeri ise daha çok Hasidi olmayan ‘Litvanyalıların’ ağırlıkta olduğu Degel HaTorah fraksiyonudur. Oluşum bir bütün olarak İsrail devletine şüpheyle yaklaştığı için, daha çok sektörel tanınma ve çıkarların korunması için yer aldıkları Knesset’te pek çok defa koalisyonlara katılmalarına rağmen bakanlık almamışlardır. Bunun ilk istisnası ise Pazar günü istifasını veren hem Agudat Yisrael oluşumu hem de BTY lideri Yaakov Litzman’dır. Aslında o da bakanlık pozisyonunu kullanmadan, onun yerine bakan yardımcısı pozisyonuyla bakanlık işlerini yürütmek istemiş ancak Yüksek Mahkeme’nin (Supreme Court) 2015 yılında Litzman’ın bakan yardımcılığı pozisyonuna sahip kalarak aynı zamanda bakanlık yetkileriyle işleri yürütemeyeceklerine ilişkin kararının ardından Tevrat Koruyucuları Konseyi (Council of Torah Sages) onayıyla bakanlık pozisyonuna gelmiştir.
Partinin bakanlık pozisyonunu reddetmelerindeki en büyük iki sebep Siyonist Devlete dinsel açıdan bir anlam yükleyerek bir meşruiyet makamı olmamak ve Halaha’ya (Yahudi Yasa Sistemi) uygun olmayan kararların ülke çapında uygulanmasında herhangi bir sorumluluk almak istememeleridir. Aslında meydana gelen istifa da bu ikilem içerisinde bir ret (rejection) değil bir onaylamama- parçası olmama (objection) üzerinden tanımlamak daha doğru olacaktır. Bu durum ise hem dinsel partilerin bir blok halinde neden toptan bir reaksiyon göstermediğini hem de Başbakan Netanyahu’nun çok da fazla endişelenmediğini bir ölçüye kadar açıklıyor.
Sağlık bakanını istifaya götüren süreç ise ne genel bir sağlık reformu talebinin yerine getirilmemiş olması, ne de sağlık politikalarının finansmanı için bütçeden yeterli pay alamaması gibi doğrudan Sağlık Bakanlığı ekseninde cereyan eden bir husus. İstifa bir süredir Haredi kesimlerin İsrail Demiryolları’nın (devlet kurumu) Dimona ile Be’er Sheva arasında gerçekleştirdiği yenileme ve tamirat çalışmalarının Yahudiliğin kutsal günü sayılan ve yasalarla da dinlenme günü olarak tanınmış olan Şabat gününde sürdürülüyor olmasına gösterdikleri muhalefetin bir sonucudur. Litzman, Likud önderliğindeki koalisyona girerken din-devlet ilişkilerinde dini özgürlüklerin tanındığı hali hazırdaki statükonun devamlılığa yönelik maddeler üzerinde durmuştu. Kuşkusuz bunun en büyük sebebi 2013’deki seçimler sonrası dışlandıkları iktidar koalisyonundan Harediler aleyhine peş peşe çıkan kanunları engelleyememelerinin getirdiği korkudur. Aynı korku istifa sürecinde Haredi partileri tekrar sarmış ve bu endişe mevcut iktidar koalisyonuna en az Netanyahu kadar bağlı kalmalarına yol açmıştır.
Litzman, Şabat günü gerçekleştirilen çalışmaların Şabat gününe hürmetsizlik olduğunu ifade ederek çalışmaların durdurulması gerektiğini söyledi. Ancak tam da bu noktada bir ikilem ortaya çıkıyordu. Zira Çalışma, Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanı Haim Katz’ın da ifade ettiği üzere çalışmaların hafta içi yapılması, hattı işlerine gidip gelirken kullanan insanları olumsuz etkileyecek, daha fazla araç ve inşaat kamyonu yollara çıkacaktı. Katz bir yandan modern gerekliliklere vurgu yaparken diğer taraftan Yahudi değer ve kutsallarına ulusal çapta bir saygının varlığına ve bu saygının devam etmesi gereğine işaret ederek krizin şiddetini azaltmaya çalıştı. Bunu yaparken toplumsal fayda üzerinden çalışmanın kimsenin çalışmadığı Şabat gününde yapılmasının bir zorunluluk olduğunu yine Yahudi dini kavramlarına referansla açıklıyordu. Buna göre ancak insan hayatını kurtarmak söz konusu olduğunda dini hükümlere bağlı kalma zorunluluğunu ortadan kalkabilir (Pikuah Nefesh). Katz’ın harekete geçirmeye çalıştığı bu düşünceye göre eğer bu çalışma hafta sonu değil de hafta içi yapılırsa daha fazla sayıda iş makinesi, kamyon trafiğe çıkarak insan hayatı tehlikeye atılmış olacaktı. Aslında Şabat konusunda ortaya çıkan benzer tartışmalarda da aynı argümanın ortaya atılması bakımında ilk değildir. Ancak en azından bu meselede bu görüş kendisi dâhil hiç kimseyi tatmin etmemişe benziyor.
Yine de hem Netanyahu hem de Katz, en başından beri krizi Litzman’ın istifasını engelleyebilecek şekilde çözme arayışında olmuşlardır. İstifa tehdidinin geldiği ilk hafta, yenileme çalışmalarında Yahudi olmayanların görev yapması gibi bir ara çözüm bulunarak istifa ertelenebilmişti. Ancak takip eden haftada bu sefer özellikle mühendisler gibi çok sayıda kalifiye insana duyulan ihtiyaç Yahudilerin de çalıştırılmasını zorunlu kıldı. Litzman, Şabat günü çalışmaların devam etmesi halinde Şabat gününü takip eden Pazar günü istifasını vereceğini açıkladı ve istifasını verdi. Ancak aynı gün ivedilikle yapılan toplantıda Netanyahu Haredi temsilcileri olan BTY’den Yaakov Litzman ve Moshe Gafni (Degel HaTorah fraksiyonu) ile Şas Partisinden ve aynı zamanda İçişleri Bakanı Arye Deri bir görüşme yaparak istifanın gerçek bir krize dönüşmemesi için bir uzlaşma sağladı.
Buna göre, Netanyahu; Şabat gününe hürmetin güçlendirilerek sürdürüleceği ve mevcut statükonun devam ettirileceğini teminat altına alan bir yeni düzenleme vaadinde bulundu. Buna ek olarak Litzman’ın bakan yardımcısı sıfatıyla bakan gibi hareket etmesini engelleyen Yüksek Mahkeme kararını geçersiz kılacak yeni bir düzenleme formülü için çalışacaklarını açıkladı. Kriz ekseninde ele alındığında bu görüşme, istifanın Netanyahu hükümeti için bir kriz olmasının önüne geçmiş gözüküyor. Dindar partiler açısından bakıldığında ise BTY hem hitap ettiği Haredi kitleye karşı sorumluluğunu yerine getirmiş oldu, hem hükümetin aldığı kararlara ilişkin sorumluluk bunalımından kurtuldu, hem de İsrail politikasına kendi gündemlerini taşımayı başarabildi. Şas ise, Şabat krizinin daha da büyüyerek çok daha çetin bir krize yol açarak kendilerinin de daha sert önlemler almalarını gerektirecek bir tırmanma olmamasından ve tıpkı BTY gibi dindar gündemin İsrail politikasına taşınmasından memnun görünüyor. Kısaca dini partilerin kendi gündemleri çok başarılı bir şekilde ülke gündemine sokabilmeleri, siyasal tartışmaların ve siyasi dilin çerçevesini de belirliyor. Zaten hükümetten yapılan açıklamalar, nüfusunun çok az bir kısmı Haredi olan İsrail’de, Haredi politik tahayyülünün her daim gündemde kalabilme becerisini kanıtlıyor.
Uzlaşı Krizi Çözer Mi?
Ancak bu uzlaşı dahi, uzun vadede meydana gelebilecek daha büyük krizlerin potansiyellerini içerisinde barındırıyor. Bu kriz potansiyelinin ilki Haredi toplumu içerisinde kendini gösteriyor. Kararın parti içerisindeki oluşumlardan ziyade Yaakov Litzman’ın bağlı olduğu Gur Hasidi toplumu lideri Yaakov Aryeh Alter’in direktifi sonucu alınmış olması öne çıkan ilk mesele. Bu durum hem BTY içerisindeki dinamikler göz önüne alındığında bir rahatsızlık yaratıyor hem de daha geniş çerçevede koalisyon içerisinde ortak bir Haredi tavrından (BTY ve Şas) uzak bir sürecin ürünü olarak göze çarpıyor. İkinci olarak iktidardan dışında kalmanın Haredi nüfusu üzerindeki olumsuzları 2013 seçimlerinde tecrübe edilmiş ve Haredi toplumunun askerlik de dâhil olmak üzere pek çok konuda kazanımlarına darbe vurulmuştu. Böylesi bir senaryonun bir daha gerçekleşme ihtimalini doğuran böylesi bir sürecin yeniden ortaya çıkması Birleşik Tevrat Yahudiliği oluşumunda da endişeler yarattığı görülüyor. Bu ise Litzman’ın ısrarının her ne kadar dışarıya vurulmasa da içeriden de eleştirildiği yönündeki iddiaların önünü açıyor.
Meselenin işaret ettiği ikinci uzun erimli kriz potansiyeli ise İsrail’de dinin modern devlet içerisindeki yerleştirilmesi meselesinin hala çözümlenememiş olmasından ileri geliyor. Devlet kuruluş sürecinden itibaren dini otoritenin siyasal alanın pek çok alanından tanınmasıyla ortaya çıkan statükonun belirli alanlarda meydan okumalar maruz kaldığı görülüyor. Şabat krizi bu meydan okumalardan sadece bir tanesi. Geleneksel olarak Yeşiva öğrencilerinin askerlik hizmetinden muaf tutulmasını sağlayan yasalarda son yıllarda meydana gelen değişimler Ultra-Ortodoks toplumun da askere alınmasının önünü açıyor. Bu ise ciddi bir memnuniyetsizlik içerisinde karşılanıyor. Son birkaç haftadır Haredilerin yoğun yaşadığı bölgelerde askere alınmaya karşı kitlesel eylemler gerçekleştirilmektedir. (Bu konuda da Haredi toplumu içerisinde bir bölünme yaşandığını not etmek gerekir), özellikle Hayfa askeri mahkemesinin bazı Harediler hakkında hapis kararı almasından sonra, özellikle Kudüs, Bnei Brak ve Beit Shemesh gibi bölgelerde eş zamanlı olarak çok şiddetli protestolar yaşanması meselenin farklı bir boyutunu göstermesi açısından önemli bir örnek sunmaktadır.
Dinin devlet içerisindeki konumlama sorununda önemli bir kurumsal yapının da dindar partilerin pazarlığa dayalı siyasal gücünü olanaklı kıldığından bahsetmek gerekir. İsrail seçim sisteminin küçük partilerin meclis içerisinde girmesine olanak tanıyan 3.25’lik seçim barajı (ki yakın zamana kadar çok daha azdı) dini partilere iktidarı belirleme gücü verebilmektedir. Dini partiler her daim koalisyonların aranan küçük ortaklarıdır. Bu ise onların kendi sektörel kazançları için önemli gördükleri bakanlıkları almalarını kolaylaştırmaktadır (Örneğin İçişleri Bakanlığı).
Yeniden Şabat konusunda dönecek olursak, aslında bu mesele belirli aralıklarla gündeme geliyor ve hükümet krizlerine ve dağılmalarına yol açabiliyor. O yüzden bugünkü krizi en azından pratikte meydana gelen şeklide olağanüstü bir çerçevede değerlendirmek için bir sebep yok. Öte yandan, öncekilerden farklı olarak bu krizi tanımlayan en önemli boyutlardan bir tanesi her şeyin (istifa tehdidi, verilen ama tutulmayan sözler) herkesin gözü önünde meydan gelmesidir. Mesela Yaakov Litzman, Şabat günü çalışmalarının devam etmesi halinde Pazar günü istifa edeceğini açıkladıktan sonra, artık politikada çok az manevra seçeneği kalmıştı kendisine. Geçtiğimiz hafta Yahudilerin çalıştırılmaması nedeniyle istifasını ertelediği ve tırmanmanın durdurulabileceği bir zamanda, ana akım medyadan bir gazeteci bunun aksini ispatlayacak (Yahudilerin çalıştığını gösteren) görüntüleri Twitter’dan paylaştı ve açık olarak Litzman’a ne yapacağını sordu. Litzman’ın bu çağrıyı duyup duymadığını bilmiyoruz ancak, tüm fikirlerin, iddiaların, tehditlerin ve gerçeklerin anında servis edilerek herkesin bir anda önüne düşmesi herhangi bir manevra alanını ortadan kaldırdığını söylemek mümkün. Bugüne kadar gelen sürede gelişmelere bakıldığında Litzman’ın hem tutumunda ısrarcı olduğunu hem de istifa etmek istemediğini gibi bir tablo ortaya çıksa da dünya ultra-Ortodokslar için de epey küçülmüş durumda.
Sonuç olarak, bu istifanın ne kadar nihayete ermiş bir kriz olduğunu ya da ne kadar daha büyük bir hükümet krizinin ilk halkası olduğunu belirlemek neredeyse imkânsız vaziyette. Çünkü uzlaşmanın şu ya da bu biçimde sürdürülebilmesini olanaklı kılacak aktörlerden çok daha fazlası sürecin içerisinde. Netanyahu’nun kendi seçmen kitlesi içerisinde Haredi taleplerinden bunalan kesimlerle kurduğu ilişkinin neler getireceği bilinmiyor henüz (ki son uzlaşı bir teslim olma olarak nitelendirilmişti). Buna ek olarak BTY içerisindeki dinamiklerin etkisinden, Haredi toplumunun siyasal partileri daha sert ve uçlara çekecek bir pozisyona sürükleme ihtimaline kadar pek çok değişken tamamen aynı siyasal düzlem ve zamanda hareket ediyor. Hali hazırda hükümet krizi çözülmüş görünse de daha büyük krizlerin potansiyelleri yerlerinde duruyor.