İsrail’de Nisan 2019’da yapılan seçimler sonucunda barajı geçen sağ parti liderleri tarafından başbakan adayı olarak gösterildikten sonra cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’den hükümeti kurma görevi alan Binyamin Netanyahu seçimlerde sağ partilerin çoğunluğu kazanmasına rağmen Haredi (Ultra-Ortodoks) partiler ile Liberman liderliğindeki Yisrael Beitenu (Evimiz İsrail) partisi arasında Yeşiva öğrencilerinin askere alınmasını düzenleyen bir yasa yapılması konusunda açığa çıkan uyuşmazlığı çözemedi ve sonuç olarak koalisyonu kuramadı. Bunun sonucunda Knesset kendini feshederek aynı yıl içerisinde ikinci kez seçime gitme kararı aldı. Netanyahu’nun ise bu başarısızlığı Liberman’a fatura etmesi yeni seçim süreci ve hatta sonuçlarında ortaya çıkan tablonun ön habercisi olmuştur.

Salı günü gerçekleştirilen ikinci seçimlerde kesin olmayan sonuçlara göre ne Netanyahu liderliğindeki Likud ne de eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz’ın liderliğini yaptığı Mavi Beyaz (Kahol Lavan) ittifakı kendi güç bloklarına yakın partilerle koalisyon kurarak hükümet oluşturmayı başarabiliyor. Liberman da ne Haredi partilerle ne de Arap partilerin desteklediği bir hükümette bulunmayı reddettiği için seçimden iki büyük güç olarak çıkan Likud ve Mavi Beyaz arasında kazananı belirleyecek, ya da ‘kingmaker’ rolünü oynayacak bir parti bulunmuyor. Aslında potansiyel koalisyon blokları açısından bakıldığında seçim sonuçları Nisan seçimleriyle büyük ölçüde benzerlik gösteriyor. Her ne kadar hem Likud hem de Kahol Lavan milletvekili kaybetmiş görünseler de koalisyon kuracak güce sahip olmamaları bakımından Nisan ayıyla aynı noktada bulunuyorlar. Hükümet kurabilmek için 120 sandalyeli Knesset’te 61 çoğunluğu sağlaması gereken Likud önceki seçimlerde 60 milletvekilini iktidar koalisyonuna çekebilmişse de bu seçimlerde yine kesin olmayan sonuçlara göre 56 milletvekilinde kalmış görünüyor.

Farklılaşan Seçim Ortaklıkları

Nisan ayındaki seçimler ile Eylül seçimleri karşılaştırıldığında göze çarpan ilk hususlardan bir tanesi hem sağ, hem sol hem de Arap ağırlıklı partilerin seçim ortaklıkları pratiklerinde bir takım değişiklik meydana gelmesidir. Bir önceki seçimlere Birleşik Sağ Partiler olarak giren ve geleneksel Dindar Siyonizmin temsilcisi Habayit HaYehudi, aşırı sağcı Tkuma ve Kahanist Otzma Yehudit partilerinden oluşan aşırı sağcı cephe Eylül seçimlerinden önce ayrıldı ve Otzma Yehudit bağımsız olarak seçimlere girerek baraj altında kaldı. Yine Nisan seçimlerine Habayit HaYehudi’den ayrılarak Yeni Sağ ismiyle seçimlere giren partinin eski liderleri Eğitim eski bakanı Naftali Bennett ile Adalet eski bakanı Ayelet Şaked %3.22 oy alarak çok düşük bir oy farkıyla %3.25 olan seçim barajı altında kalmıştı. Eylül seçimlerine ise Habayit HaYehudi, Tkuma ve Yeni Sağ hareketleri seçimlere Şaked liderliğinde Yamina siyasi ittifakı altında beraber girerek 7 milletvekili kazandılar. Nisan seçimlerinde Birleşik Sağ Partilerin kaznadığı milletvekili sayısı 5 idi.

Seçim ittifakları noktasında bir değişim de Arap partilerde yaşanmıştır. Nisan seçimlerine Raam & Balad (6) ve Hadaş & Taal (4) olarak iki listede girerek toplam 10 milletvekili çıkaran Arap partiler Eylül seçimlerine tek liste altında girmişler ve resmi olmayan sonuçlara göre milletvekili sayılarını 2 artırmışlardır. Seçim ortaklıkları konusunda sol kesimde de hareketlilik yaşanmıştır. Haziran 2019’da eski başbakanlardan Ehud Barak’ın kurduğu İsrail Demokratik Partisi ile sol Meretz partisi Demokratik Kamp adıyla ortak olarak seçime girmişlerdir. Bunun yanında İşçi Partisi ise liberal Geşer Partisi ile ortak olarak seçimlere girmiştir. Ancak merkez ve sol’da gerçekleşen bu seçim ortaklıklarının başarılı bir şekilde sandık sonuçlarıma yansımadığı görülmektedir.

Sağ Blok İçerisinde Yahudi Yerleşimler Başlığı

Seçim kampanyası döneminde Likud açısından en çok akılda kalan konulardan bir tanesi Netanyahu’nun Batı Şeria’nın Lut Gölü’nün kuzeyi ve Ürdün sınırı boyunca Yahudi yerleşimlerin bulunduğu ve Oslo Anlaşmasıyla  İsrail’in kontrol altında tuttuğu Eriha dışında kalan Ürdün Vadisi’ni İsrail’e ilhak etme vaadini sunarak zaten koalisyonda mutlak lideri konumunda olacağı aşırı sağ partilerin seçmenlerine de seslenme yolunu tercih etmesi oldu. Bunun karşısında Bennett ve Şaked’in ise ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak isimlendirilen ve yakın zamanda duyurulacağı açıklanan düzenlemenin bir haritası olarak tanıttıkları yeni bir haritada Netanyahu’nun ilhak vaadinin dışında kalan Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerin İsrail’e ilhak edilmesinin ardında kalacak topraklarda bir Filistin Devleti’nin kurulmasının Filistinliler tarafından çevrilecek düşman okyanusunda Yahudi yerleşim adalarının güvensiz kalacağı ve dahası Filistin topraklarının İsrail’e saldırmak için kullanılmasına müsaaade edilmesinin de kabul edilemeyecek bir güvenlik riski oluşturduğunu ifade ettiler. Böylece Netanyahu’nun Batı Şeria üzerinde aşırı sağ seçmene yönelik çağrısını karşılık vermiş oldular. Bilindiği gibi Dindar Siyonist ve aşırı sağ partiler Batı Şeria’da hiçbir şekilde Filistin Devleti’nin kurulmasını kabul etmemektedir.

Seküler Ulusal Birlik Hükümeti Gündemi

Mavi Beyaz İttifakı ise Netanyahu’dan farklı bir şekilde, güçlü bir merkez, liberal ve sol koalisyon şansını ortaya koyma beklentisinin olmamasının da etkisiyle seküler bir ulusal birlik hükümetinin kurulması yönünde bir kampanya yürüttü. Seçim sonuçlarının gelmesiyle beraber Benny Gantz bu yöndeki arzusunu tekrar dile getirmiştir. Buna göre hakkında yolsuzluk soruşturmaları bulunan Netanyahu’nun olmayacağı ve Haredi partilerin de bulunmayacağı ulusal birlik hükümetinin İsrail’in ihtiyacı olan şey olduğu vurgulanmıştır.

Seçim öncesinde gözlerin en çok çevrildiği partilerden bir tanesi şüphesiz Liberman önderliğindeki Evimiz İsrail partisiydi. Bir önceki koalisyon görüşmelerinin başarısızlığa uğramasına Haredi partiler ile Yeşiva öğrencilerinin askerlikten muafiyet statüleri konusunda girdikleri açmaz neden olmuştu. Netanyahu ise koalisyon kurma çabasının başarısız olduğunu ve ülke olarak yeniden seçimlere gidileceğini açıkladığı konuşmasında Liberman’a çok sert tepki göstermiş, seçim sürecinde de İsrail’de hükümet yarışının Likud liderliğinde sağ blok ile sol & Arab öteki arasında geçtiğini ifade eden konuşmalarında Liberman’ı ‘sol’un bir parçası olarak nitelendirmişti. Bu noktada Liberman’ın solda gösterilmesi Netanyhau’nun milliyetçi sağ ile sol öteki arasındaki kurmaya çalıştıpı kutuplaşmaya uygun düşmekten başka bir anlam taşımıyordu. Bir önceki seçimlerde ise Liberman’ın bir kingmaker olarak tanımlanmasından ziyade bir blokaj vazifesi gördüğünü söylemek mümkündür. İlk sonuçlar açıklanmaya başladığı zaman siyasi parti liderleri başbakan adaylarını açıklamaya başlarken gözler hiç şüphesiz Liberman’ın üzerine çevrilmişti. Liberman ise günün sonunda Mavi Beyaz İttifak, Yisrael Beitenu ve Likud (Netanyahu ile beraber) tarafından ulusal birlik hükümetinin kurulmasını savunmaktadır. Mavi Beyaz İttifak’tan ayrıldıkları nokta ise ilk etapta Mavi Beyaz’ın Netanyahu’nun süreç dışına çıkarılma arzusu olmuştur.

Haredi Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

Haredi partiler ise koalisyon görüşmeleri sürecinde ve hatta seçim kampanayasında ciddi bir yara almışlardır. Çünkü Haredi toplumsal kimliğinin korunması noktasında merkeze aldıkları bir konu yani Yeşiva öğrencilerinin askerliği konusu 1990’ların sonundan itibaren hem sol- seküler partiler tarafından hem de dönem dönem Yüksek Mahkeme’nin müdahaleleri sonucunda açık bir tartışma haline gelmişti. Hatırlanacağı üzere 2013- 2015 yılları arasında Haredi partilerin dışlandığı ve kendilerinin şer koalisyonu olarak niteledikleri ‘Likud- Yeş Atid’ koalisyonu (ve Habayit HaYehudi) eğitim özerkliği ve Yeşiva öğrencilerinin askerliği de dahil pek çok konuda Haredi partilerin kimlik savunma hattını yerle bir etmişti. İki yıl süren bu koalisyonun hemen ardından yapılan 2015 seçimlerinde koalisyona dönen Haredi partilerin ilk işi ise bu konulardaki kayıpları mümkün olduğunca telafi etmek olmuştu. Ancak  Haredi partiler için 2019 seçimleri bir farklılık arz etmiştir. Haredi toplumsal çıkarları olarak niteledikleri meseleler ‘karşı’ kamptan değil bizzat mensubu olduğunu düşündüğü kamptan yani sağdan gelmiştir. Liberman’ın Savunma Bakanı olduğu bir önceki koalisyonda da Yeşiva öğrencileri meselesi pek çok kez gündeme gelmiş ancak Netanyahu’nun durumu idare etmesiyle sorun ertelenebilmişti. 1977 seçimleriyle koalisyona dönen Haredi partilerin koalisyonlara katılım eğilimlerine bakıldığında Haredi partilerin de Liberman gibi kingmaker rolünden oldukça uzak olduklarını söylemek mümkündür. Daha ziyade seçim sistemi, düşük seçim barajı, görece düşük seçime katılım oranına nazaran muazzam Haredi mobilizasyonu, yüksek doğum oranı, vs. ile sağ ikitadarlar üzerine ciddi bir baskı kurabilen Haredi partilerin merkez sol ile olan sorunlu ilişkileri onları bulundukları güç bloğundan azade edememekte ve kendilerinin kısıtlayabilmektedir. Elbette bu sadece Haredi siyasi tercihleriyle ilgili bir durum değildir. Din- devlet ilişkileri ve Haredilerin siyasi sistem içerisindeki konumlarını tanımlayan dini-statükonun siyasi ve sosyal bir yapı olarak etkisinin azalması ve bu anlamda ortaya çıkan bir belirsizlik durumunun varlığı Haredi partileri özellikle toplumsal kimlik konularında savunmacı (ve tam da bu sebeple saldırgan, bkz. Süpermarket Yasası) pozisyon almalarına sebep olmuştur. Aşkenaz Agudat Israel ve Degel HaTora’ya nispeten gelenekçi seçmene de seslenebilen Şas Partisi bu sıkışıklığı Ovadia Yosef döneminde aşmış görünse de yapısal olarak yaşanan bu değişim ve bunun sonucunda tartışılan meselelerdeki seküler- dindar çatallaşması Şas Partisi’ni kısıtlamaktadır. Her ne kadar hem seçim propaganda sürecinde hem de Arye Deri’ni yazı ve konuşmalarında Mizrahi vurgusu yer alsa ve bu vurguyu 90’larda merkez-çevre dikotomisine benzer şekilde formülüze ederek büyük bir mobilizasyon yaratarak 90’ların sonunda üçüncü büyük parti olsa da günümüzde bu rolü oynama becerisinden uzaktır. Bu sebeplerden dolayı Haredi partilerin sahip oldukları gücü Netanyahu karşısında diğer siyasi aktörleri de hesaba katan bir pazarlık unsuru olarak kullanmaktan ziyade bir direnç olarak kullandıkları görülmektedir. Aynı güç bloğu içerisinde yaşadıkları baskı ise Haredi partilerin mevzubahis meselelere yaklaşımlarındaki fikir ayrılıklarını da açığa çıkarmaktadır. Bir önceki koalisyon görüşmelerinde çıkmaza giren Yeşiva öğrencilerinin askerliği konusunda getirilen farklı öneriler Şas ve Degel HaTora tarafından daha ılımlı karşılanırken Litzman (Agudat Israel) ve Ger Hasidi grubu ruhani lideri Arye Alter’in amansız tutumu bu ayrılığa işaret etmekteydi. Aslında benzer şekilde 2017’de Litzman’ın Sağlık Bakanlığı’nda istifası meselesi de Haredi partiler arasında bir ayrılığı göstermişti. Bunun yanında resmi siyasetin dışında olan ve son yıllarda yine Yeşiva öğrencilerinin askere alınması konusu üzerinden yükselen ve sokak eylemlerinde etkinlik gösteren daha radikal bir dalganın ise Haredi partilerin bu konularda pragmatik adım atmalarına engel olmaktadır. Bir önceki koalisyon görüşmelerinde Degel HaTora ruhani liderlerinden Kanievsky’nin torununun Liberman  ile görüştüğü iddiası partinin muhalif kanadından şiddetli bir tepki görmüştü. Tüm bu süreçlerin bize gösterdiği şey ise dini statükonun halihazırda çatırdaması ile ortaya çıkan sistemik belirsizliğin, seküler-Haredi çatallaşması ve yargı aktivizmi ile sıkıştırdığı Haredi politikacıların kendi kamplarında saldırı altında olduklarıdır. Bu ise Haredi bloğunun iç hesaplaşmasına yol açabilecek bir gelişme olsa da hiçbir parti bu kapıyı açma gücü veya stratejisine sahip görünmüyor.

Sonuç Olarak

Seçim sonuçları açısından Netanyahu’nun kaybettiğini söylemek mümkün değil. Ancak İsrail siyasal sistemi açısından çok önemli olan koalisyon kurma becerisini kaybettiği söylenebilir. Bugünkü tablo büyük ölçüde Nisan ayındaki tabloya benziyor. 2015’te yükseltilen seçim barajı ikinci defa Netanyahu’yu vurdu. Netanyahu’nun doğal ortağı olabilecek aşırı sağcı partiler hem Nisan ayında (Yeni Sağ) hem de Eylül ayında (Otzma Yehudit) baraj altı kaldılar. Buna karşın barajın hedefindeki Arap partiler ise Nisan ayından farklı bir yol izleyerek tek bir listede seçime girerek milletvekili sayılarını artırarak Knesset’te en büyük üçüncü grubu oluşturdular. Seçim günü gün boyu yapılan sandığa gitme çağrılarından ise çok büyük bir sonuç çıkmış görünmüyor. Seçime katılım Nisan ayının çok az üzerinde, %70’i aşabilmiş değil. İsrail siyasal haritasındaki bölünmelere bakıldığında Mavi Beyaz İttifak’ın ise Likud karşısında güçlü bir koalisyon kurma şansı yok denecek kadar az. Bu ise İsrail siyasetini kurumsal olarak bir açmaza sürmüş durumda. İsrail’de koalisyon kurulmasının önündeki en büyük engel ‘kingmaker’ olarak adlandırılabilecek küçük partilerin kutuplaşmanın bir parçası olmaları. Bu ise bulundukları kamptan çıkarak karşı kamp ile temas kurma becerilerini büyük ölçüde azaltıyor. Bunun yanında Netanyahu ve eşine yöneltilen suçlamalar gibi hukuki birtakım problemler Netanyahu’nun ulusal birlik hükümeti pazarlıklarında elini zayıflatıyor. Bunun karşısında Netanyahu anti-sağ öteki söylemini anti-Siyonizm’e çevirerek Mavi Beyaz İttifak’ın Arap partilerden alması muhtemel desteğin meşruiyetini azaltıyor. Netanyahu sağ ortaklarıyla kuramayacağı koalisyon sürecinde diğer kampa yine sağın lideri olarak sağı temsilen temk bir blok halinde gitmeye hazırlanıyor

Kesin olmayan sonuçlara bakıldığında koalisyon kurmanın hiç kolay olmayacağı birkaç senaryo görülüyor. Bunlardan ilki Mavi Beyaz İttifak’ın da seçim kampanyasında vaat ettiği Mavi Beyaz İttifak ile Likud liderliğinde mümkün olan en geniş konsensüs ile kuracakları bir ulusal birlik hükümeti. Netanyahu da erken sonuçları yorumlarken bu kapıyı açık bıraktı. Ancak bu konuda Netanyahu üzerindeki yolsuzluk iddiları Gantz’ın Netanyahu’suz Likud konusunda ısrar etmesine olanak veriyor. Bu doğrudan Likud içi dengelerle alakalı olsa da Likud bakanları ve milletvekilleri şu ana kadar Netanyahu’nun arkasında olduklarını dile getirdiler. Bu yüzden ulusal birlik hükümeti ilk akla gelen ihtimal olsa da bunun ne şekilde gerçekleşebileceği henüz belli değil. Bir diğer senaryo Mavi Beyaz ittifakın Arap partilerce dışarıdan destekleneceği bir azınlık hükümeti. Liberman böylesi bir oluşum içerisinde olmayacağını açıkça deklare ettiği için bu ihtimal de oldukça zayıf. Bir üçüncü ihtimal Mavi Beyaz ile Likud’un karşı kamptan sandalye kapması şeklinde tanımlanabilecek bir durumun ortaya çıkması. Ancak mevcut sıkışmışlık partilere çok kısıtlı bir hareket imkanı verdiği için partilerin koalisyon konusunda esnek hareket etmeleri çok olası değil. Koalisyon görüşmelerinin başarısız olması ise İsrail’i üçüncü kez seçimlere götürebilir, ancak bunun maliyetinin kim tarafından nasıl üstlenileceği gibi sorular önümüzdeki dönemde yanıt bulacaktır. Koalisyon pazarlıkları başladıktan sonra partilerin farklı siyasi arayışları da gündeme getirerek, kendilerine alan açmak için sürecinin diline mutlak etki ederek fark yaratmaya çalışacakları beklenebilir.