Ruslar XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kırım Savaşı ile hem Balkanlar ve hem de Kafkasları kontrolleri altına almak istedi. Başlarda kendilerine direnen Çeçen halkının, Şeyh Şamil’in düşüşünden sonra direncinin kırılması, Rusların Kafkasları istila edebilmesinin önünü açtı. Ruslar Kafkasya’yı imparatorluklarının tabii bir parçası haline getirmek istiyorlardı ancak bu işgal başarılı olmuş olsa da Kafkas halkları “büyük Rus ulusu” için bir tehditti. Bu sebeple Müslüman Kafkas halklarının bu topraklardan göç ettirilmesi için her türlü yola başvuruldu. Neticede 1860’lardan itibaren Kafkas ahalisi Anadolu’ya akınlar halinde göç etmeye başladı. 1876’ya kadar Kafkaslardan Anadolu’ya göç edenlerin sayısı için 600,000 ile 2,000,000 arasında farklı rakamlar telaffuz edilmektedir. 1877-78’de gerçekleşen 93 Harbi de yine Kafkasya’dan toplu bir göç hareketine sebebiyet verdi. 1877-1900 yılları arasında göç edenlerin sayısı ise 300,000 olarak verilmektedir.
93 Harbi esnasında Balkanlar ve Kafkaslardan göç eden muhacirlerinin iaşelerinin sağlanması ve uygun yerlere gönderilip yerleştirilmelerini Muhacirin Komisyonu sağlamaktaydı. Özellikle İstanbul’da yoğunlaşan muhacirler arasında Kuzey Kafkasya’nın Tatar, Dağıstanlı ve Nogay halklarının yanında Çerkezler (=Çerkes) de vardı. Genellikle İstanbul’a deniz yolu ile gelen muhacirler yine deniz yolu ile iskân edilecekleri yerlere gönderilmekteydi. Mersin, İskenderun, Sinop ve Samsun muhacirlerin sevk edildiği büyük merkezlerdendi. Bunların yanında Çerkezlerden bir kısım ahali Filistin’e gönderildi. Deniz yolu ile Hayfa ve Yafa iskelelerinden buraya gönderilenler olduğu gibi kara yolu ile gidenler de vardı. Filistin’e gönderilen Çerkezler Akka Sancağı’na bağlı yerlerde iskân edildi. Aynı zamanda Filistin’e yakın olan Şam ve civarı ile Belka Sancağı (Ürdün)’da önemli sayıda Çerkez muhacirin yerleştirildikleri yerlerdendi.
Filistin’deki Çerkez Köyleri
Akka’da Çerkezlerin yerleştirildikleri üç köy vardır. Bunlar Kefr-Kama, Reyhaniye ve Gâbiye (Gâbe) köyleri. Kefr-Kama ile Reyhaniye köyleri 93 Harbi sonrasında kabul ettiği Çerkez nüfusa günümüzde dahi halen ev sahipliği yapmaktadır. Ancak Gâbe’ye yerleştirilen Çerkezler kısa bir süre sonra Suriye Vilayeti’ndeki Salt Kazası, Amman ve Vadiü’s-Seyr’e gönderildi. Çünkü buraya yerleştirilmiş olan 1950 kişilik Çerkez nüfusun neredeyse tamamı, kısa zaman içinde çeşitli hastalıklardan dolayı hayatlarını kaybetmiş ve 150 kişiye düşmüştü. Gâbe Çerkezlerinin buraya ne zaman yerleştirildiği kesin olarak bilinmese de 1884 tarihine ait Suriye Salnamesi’ndeki bir istatistiğe göre sayıları 369 idi. Bu Çerkezlerin 1889’da buradan gönderildiklerinde sayılarının 150 olduğu göz önünde bulundurulursa beş sene içinde yaklaşık 250 kişi hayatını kaybetmişti.
Kefr-Kama ve Reyhaniye Çerkezleri 1880’lerin ilk yıllarında iskân edilmişti. Yine Suriye Salnamesi’ndeki istatistiğe göre 1884’te Kefr-Kama’da 449, Reyhaniye’de ise yaklaşık 150 Çerkez vardı. Çerkezler bu bölgeye yerleştirilirken kendilerine devlet arazileri tahsis edilip tarımla uğraşmaları beklenmişti. Bu dönem aynı zamanda Yahudilerin Filistin’e akınlar halinde göç ettikleri zamana rast gelmişti. Filistin’e yerleştirilen Müslüman muhacirlerden bazılarına verilmiş olan toprakların bir şekilde Yahudilerin eline geçmesine karşı devlet, kendilerine verilen toprağın yirmi sene içinde hiç kimseye satılamayacağı yönünde bir yasak getirdi. Filistin’deki Çerkezler de bu yasak kapsamındaydı. Böylece bu toprakların Yahudilerin eline geçmesi engellenmek istendi ve aynı zamanda muhacirlerin buralardan göçmeyerek yerleşik halde kalmaları temin edilmiş oldu.
İsrail Çerkezleri
Günümüz İsrail sınırları içinde bulunan iki Çerkez köyünden biri olan Kefr-Kama’da yaşayanların neredeyse tümü Çerkez. Reyhaniye Köyü’nün ise %85 kadarı Çerkezlerden diğer kısmı ise Araplardan oluşuyor. Bu iki köyde yaşayan Çerkezlerin nüfusu İsrail resmi rakamlarına göre 4,500’dür. Bu nüfusun büyük çoğunluğu Kefr-Kama Köyü’nde yaşamaktadır. (Tahminen Kefr-Kama’da 3,500 Çerkez, Reyhaniye’de ise 1,000 Çerkez nüfus bulunur.) Bu Çerkezlerin %70 kadarı Şapsığ, diğer kısmı ise Abzah, Hatıkoy, Bjeduğ ve Kabartay boylarından gelmektedir.
Kefr-Kama günümüzde belediye statüsü kazanmış bir yerleşim yeridir. Belediyesi olan diğer köylerle aynı statüde görülen Kefr-Kama Çerkezleri herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulmadıklarını ve merkezin kendilerine eşit bir şekilde muamele gösterdiğini ifade ediyor. İsrail Devleti Çerkezleri kendi kimlikleri ile resmi olarak tanımış bir vaziyette ve bunu da kimlik kartlarında göstermelerine olanak tanımış. Böylece kendi köylerindeki yaşantıları ile Çerkezler gelenek ve göreneklerini istedikleri gibi devam ettirebiliyor hatta İsrail dışındaki Çerkezlerle rahat bir şekilde irtibat kurabiliyorlar. Çerkezler ana dillerini muhafaza edip çocuklarına öğretebiliyor. Bu konuda gösterdikleri hassasiyetle okullarda İbranice ve Arapçaya ek olarak Çerkezçe dersleri de öğretiliyor. Evlerde tüm Çerkezlerin Çerkezçe konuşması ve evliklerini Çerkez olmayanlar ile yapmamaları sebebiyle buradaki Çerkezler kültürlerini yoğun bir şekilde yaşayıp gelecek kuşaklara aktarabiliyorlar. Tüm bu söylenenler hem Kefr-Kama ve hem de Reyhaniye Çerkezleri için de geçerli.
Burada yaşayan ya da burada bulunan Çerkezler dünyada kendi kültürlerini yaşama konusunda en rahat yerin Kefr-Kama ve Reyhaniye olduğunu düşünüyorlar. Bu sebeple Türk vatandaşı olan Çerkezlerden bazı kişiler de sonradan buraya gelerek yerleşmişler, evlilik yapmışlar ve burada kendi işini kuranlar da olmuş. Kendilerinin İsrail Devleti ile hiçbir sorunun olmadığını ifade eden Çerkezler bazı ayrıcalıklara sahip olmalarından dolayı da mutlular. Örneğin İsrail vatandaşı olan kadınların askerlik yapma yükümlülükleri varken Çerkez kadınlarının askerlik yükümlülükleri bulunmuyor. Çerkez erkekleri İsrail’de Müslüman olup askerlik yapan iki azınlıktan biridir. Diğeri ise Dürziler. İsrail’de en önemli istihdam alanı olan güvenlik sektörü, Çerkezlerin de içinde en fazla yer aldığı alan. Memur olan Çerkezler olduğu gibi köylerinde tarımla uğraşanlar da bulunmakta.
1976’ya kadar Kefr-Kama’daki okullarda eğitim dili Arapça iken Çerkezlerin isteği üzerine oluşturulan komisyon, eğitim dilinin İbranice olmasına, Arapça’nın ikinci dil haline gelmesine ve Çerkezçe’nin ise zorunlu olarak okutulmasına karar verdi. İngilizce ile birlikte Çerkez okullarında eğitimi verilen dil sayısı dörde yükseldi. Reyhaniye’de ise ilkokullarda eğitim dili Arapça iken ortaokuldan itibaren eğitim dili İbranice’ye döndü. Yine Arapça, Çerkezçe ve İngilizce öğretilen yabancı diller arasındadır.
İsrail Devleti içinde yaşayan Müslüman bir azınlık olan Çerkezler, kendilerini İsrail Devleti’nin tabası Müslüman bir halk olarak telakki ve tarif ederler. İsrail’in kendilerine sunmuş olduğu geniş kültürel haklar ile varlıklarını rahatça devam ettirirken, aynı şekilde devlete karşı olan yükümlülüklerini de yerine getirmekte tereddüt etmezler. Bunda, Çerkezlerin, yaşadıkları toplumun siyasi sistemine en iyi entegre olabilen topluluklardan biri olmalarının rolü oldukça yüksektir. Diğer taraftan bir siyaset olarak İsrail’in de Arap olmayan Müslüman bir halk olarak Çerkezlere tanıdığı özgürlük alanı onların da İsrail sistemine koşulsuz adaptasyonlarında etkili oluğu değerlendirilmektedir.