Süveyş Krizi sebebiyle 1956 yılında II. Arap-İsrail Savaşı patlak verir. Savaşı doğuran en güçlü sebeplerden biri ise Mısır lideri Cemal Abdünnasır Süveyş Kanalı’nı işleten şirketi kamulaştırmak istemesidir. Ancak Nâsır’ın bu isteğine Birleşik Krallık ve Fransa tepki gösterir. Üç ülke arasındaki bu gerilim sonunda bir savaşa dönüşür. Mısır karşısında İngiltere-Fransa-İsrail diğer tarafta Sovyetler Birliği, Amerika ve Birleşmiş Milletler ittifak halindedir.

31 Ekim 1956’da başlayan savaşın başlarında tarihler 3 Kasım 1956’yı gösterdiğinde başvekil Adnan Menderes’e bir mektup gelir. Mektubun sahibi kimliğini tam olarak bilmediğimiz Heinri Weber isimli bir Alman’dır. Cumhuriyet Arşivlerinde kayıtlı mektubunda Heinri Weber sözlerine şu şekilde başlar:

Diktatörlüğün bir hududu vardır! Ne yazık müdafaasızlara! Hayat yahut ölüm? İsrail’in taarruzu, aynı zamanda İngiltere’nin ve Fransa’nın askerî müdahalesi ve tahrip faaliyeti Yakın Doğu’yu müdafaa durumuna sokmuştur.

Heinri Weber, Yahudi karşıtlığını bir sayfalık mektubunda oldukça ateşli ifadelerle hemen her satırda dile getirir. Mısır’a karşı İsrail ile işbirliği yapan İngiliz ve Fransız’ların aynı zamanda Alman aleyhtarı olduğunu söyleyen Weber, İngiltere’nin bu savaşta Mısır’ın karşısında yer almasının sebebini şöyle ifade eder:

İngiltere ise Süveyş kanalını ve ticarî menfaatlarını koruyor ve Yahudi milli tanrısı Yehova için farmasonların can ve mal adama yeminlerine sadık kalarak dinî sebepler yüzünden Yakın Doğu’da Yahudi devletlerinin ve askerî kuvvetinin yükselmesini istiyor. Churchill Balfour beyannamesi ile İngiltere’nin mezarını kazdı ve Farmosoncu sionist siyaseti, İngiliz imparatorluğunun hayatına mal oldu.

Heinri Weber, Başbakana yazdığı mektubunda genel olarak Yakın Doğu’nun (ki mektubun tümünde bölgeyi tanımlayan tek ifadesi budur) durumundan ve Almanya’nın yeni politikalarından, yeni dünya düzeninden bahseder. Weber sözlerini Asya’nın Yahudileri tamamen temizleyeceği vurgusu ile bitirir.

Adnan Menderes’e ulaşan bu mektuba bir cevap verildi mi? Verildiyse ne tür ifadeler kullanıldı? Bu soruları cevaplamaktan şimdilik aciziz. 1956’dan bugüne bölgede yaşanan gelişmeleri, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı hesaplaşma ve çekişmeleri ve 14 Mayıs itibariyle Kudüs’te yaşanan hadiseleri düşündüğümüzde fanatik bir Alman’ın şu cümlesi ile sesleniyoruz sessizlere:

Eine grenze hat Tyrannenmacht!*

* Diktatörlüğün bir hududu vardır!