Arap aleminde “Milyon şehidin ülkesi” olarak bilinen Cezayir’de, Cumhurbaşkanlığı seçimi Nisan-Mayıs 2019’da yapılacak. 2013 yılı Mayıs’ında beyin kanaması geçirerek tekerlekli sandalyeye mahkum olan Cumhurbaşkanı Abdulaziz Bouteflika’nın yeniden aday olup olmayacağına dair kehanetler, 2014 seçimleri öncesinde olduğu gibi bu seçimlerin öncesinde de epey uzun bir zamandır kulislerde konuşuluyor. Önceki seçimlerin aksine Cezayir’deki yönetim kademelerinde önemli değişiklikler yapıldı. Bouteflika’nın yokluğunda Cumhurbaşkanlığına aday olabileceği söylenen birçok kişi artık daha görünür oldu. Bunların en önemlileri eski İstihbarat Başkanı ve 90’lı yıllardaki iç savaşta konumunu güçlendiren General Tevfik ismiyle maruf Muhammed Medyen, Genelkurmay Başkanı ve Bouteflika’nın en yakın adamı olduğu söylenen Ahmed Kayed Salih, Bouteflika’nın partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (Front de Liberation Nationale-FLN) Genel Sekreteri ve Başbakan Ahmed el-Uveyhi ve Bouteflika’nın kardeşi Said Bouteflika.1

Cezayir’de, 1992 yılında yaşanan askeri darbe ve devamındaki kanlı iç savaş sonrası ordu ve istihbarat arasında bir denge kurulmuş ve Bouteflika, bu dengeyi uzun bir süre sürdürmüştü. Ancak 2015 yılının Mayıs ayında, General Tevfik’i görevinden uzaklaştıran Bouteflika, bu dengeyi iç savaş sonrası hızlıca yükselen Ahmed Kayed Salih ve dolayısıyla ordu lehine bozmuş durumda. Bu atmosferde, Bouteflika yeniden aday olacak mı? Olmazsa yerine kim geçecek sorusu son bir yıldır Cezayir siyasetinde en fazla merak edilen soru olarak öne çıkıyor. Öte yandan, ülkede 2014 seçimleri öncesinden beri yaşanan ekonomik zorluklar, Arap Baharı’nın getirdiği gergin hava ve Batı Sahra sorunu nedeniyle Fas ile ilişkiler de gündemi işgal eden diğer konular.

İhtimaller

İktidardaki dördüncü dönemini geçiren Bouteflika’nın yerine geçecek alternatifler onun 2013’te beyin kanaması geçirmesinden bu yana konuşuluyor. Ancak, Cezayir’deki iç dengelerin sarsılma riski ve Arap Baharı’nın getirdiği gergin ortam tekerlekli sandalyede olmasına rağmen Bouteflika’nın devam etmesini zorunlu kılmış ve 2014 seçimlerinde yeniden aday olarak bir dönem daha ülkeyi yönetmiştir. 2014 seçimlerini müteakip General Tevfik’in siyasi sahneden uzaklaştırılması ve Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayed Salih’in General Tevfik’e bağlı kadroları aşamalı olarak tasfiye etmesi her ne kadar bu konuda bir rahatlamaya sebep olduysa da General Tevfik’in ne ölçüde tasfiye edilebildiği henüz net değil. Ayrıca, FLN Genel Sekreteri Ahmed el-Uveyhi’nin de alttan alta Bouteflika’nın koltuğuna geçmek istediği iddia ediliyor.

Bunun yanısıra, Cezayir siyasetinin büyük kesimi Bouteflika’ya destek olmasına rağmen İslami hareketi temsil eden Barış Toplumu Partisi, ülkede özgür ve şeffaf demokratik seçimler yapılmadığı takdirde seçimleri boykot edeceğini ifade ediyor. Parti, bu kapsamda hareket ederek 2014 seçimlerini de boykot etmişti. Hali hazırda Bouteflika’nın bırakacağı boşluğu doldurmak için en büyük aday Ahmed Kayed Salih, ancak Salih’in Genelkurmay Başkanı olması nedeniyle doğrudan iktidara gelmesi anayasaya göre mümkün gözükmüyor. Kendisine yakın bir aday aracılığıyla iktidarı ele geçirmesi ise içinde risk unsurları barındırıyor.

Tablo bu haldeyken seçimlere kısa bir süre kala Cezayir siyasetini yönlendiren taraflar çözüm arayışlarını sürdürüyor. Bazı tarafsız siyasetçiler Bouteflika’nın aday olma gibi bir şansının olmadığını çünkü hastalığının bir hayli ilerlediğini ifade ediyor.  Geçtiğimiz hafta, Başkanlık Sarayı’nda üst düzey yetkililerin bir araya gelerek çözüm arayışında bulunduğu belirtilirken, Başbakan Ahmed el-Uveyhi, FLN’nin yeni Başkanı Muaz Bouşarib, Cezayir Halk Partisi lideri Ammara Bin Yunis ve eski Çalışma Bakanı Ömer Guel’in bir araya geldiği toplantı sonucunda herhangi bir aday üzerinde uzlaşma sağlanamadığı bildirildi.2

Yerel haber ağları ve sosyal medya hesapları ise toplantıdan bilgi sızdırıldığını ve söz konusu yetkililerin, alternatif bulmak üzere zaman kazanmak için Nisan seçimlerini bir yıl erteleme seçeneği üzerinde durduğunu dile getiriyor. Bütün bu kehanetler arasında ülkenin kötüye giden ekonomisini düzeltmek ve komşularıyla olan bozuk ilişkilerini normalleştirmek için de bir takım çalışmalar yapılıyor. Zira Arap Baharı ülkelerinin tamamında statükodan yana tavır alan ve esasında kendisi de bir statüko devleti olan Cezayir devleti giderek yalnızlaşıyor. Seçimler yaklaştıkça tablonun netleşmesi ihtimaller arasında ancak ülkede şuan bir belirsizliğin hakim olduğu açıkça görülüyor. Geçtiğimiz ay, FLN kaynaklarına dayandırılarak verilen bir haberde Bouteflika’nın yeniden aday gösterildiği iddia edildi ancak bu iddia henüz teyid edilemedi. Mevcut durumda Cezayir’deki statüko açısından en iyi tercih Bouteflika’nın devam etmesi olmasına rağmen hastalığının buna izin vermeyeceği kesin gibi.

Fas ile İlişkilerde Yeni Dönem

2011 yılında başlayan Arap Baharı’nın neden Cezayir’e sıçramadığı sorusuna tatmin edici bir cevap verilmemesine rağmen Cezayir’in kapalı bir rejime sahip olması ve henüz kanlı bir iç savaştan yeni çıkmasından dolayı halk ve muhalefet içerisinde yaşanan korkunun bu durumun temel nedeni olduğunu söylemek güç olmayacaktır. Cezayir yönetimi bu korkuya rağmen kendisini güvene almak için komşu Tunus’ta değişen yönetimle bir sorun yaşamamış, Libya’da yaşanan kaos ortamında ise Suudi Arabistan-BAE ittifakıyla birlikte hareket ederek, 2014 yılında darbe yaptığını ilan eden ve daha sonra Suudi-BAE’nin desteğiyle Libya’da geniş alanları kontrol altına alan Halife Hafter’e destek olmuştur.

Hafter, Eylül ayında yaptığı bir açıklamada, Bingazi’yi ele geçirirken destek aldığı 4 ülke arasında Cezayir’i de saymıştır.3 Cezayir yönetimi ayrıca, Suriye’de Beşşar Esed’e destek verir gibi; Arap Birliği’nin Suriye’ye ilişkin aldığı kararlar karşısında ya çekimser kalmış ya da şerhler düşmüştür. Diğer taraftan, Cezayir’in en büyük sorunu yaşadığı ülke ise geleneksel olarak komşusu Fas olmuştur. Batı Sahra’nın İspanyol sömürgesinden kurtulmasının ardından bölgede bağımsız bir devlet kurulması için örgütlenen Polisario Cephesi’ne en büyük destek Cezayir’den gelmiştir. Batı Sahra sorunu ekseninde gerilimler yaşayan iki ülke aralıklarla savaşın eşiğine gelmiş ve Cezayir, Fas’taki diplomatik temsilcisini en alt seviyeye düşürmüştür. İki ülke arasında yaşanan sorunlar nedeniyle her iki tarafta karşılıklı olarak sınırlarını kapatmıştı.

2016 yılında Suriye’deki savaştan kaçarak bölgeye sığınan mülteciler aylarca Cezayir-Fas sınırındaki tampon bölgede bekletildikten sonra Cezayir yönetimi tarafından ülkeye kabul edilmiştir. İki ülke arasında son zamanlarda ise bir diplomatik açılım söz konusudur. Fas Kralı VI. Muhammed, geçtiğimiz ay, Cezayir ile ilişkileri normalleştirme çağrısı yapmıştı. Kralın çağrısını Polisario Cephesi ile Fas hükümeti arasında Cenevre’de yeni müzakereler başlatılmasının kabulü izlemiştir. Son günlerde ise Cezayir İçişleri Bakanı ve yanındaki heyet Rabat’ı ziyaret ederek diplomatik temsiliyetin artırılacağını bildirmiştir.4

Yaklaşan seçimler ve ülkedeki belirsizlik düşünüldüğünde ekonominin düzeltilmesi amacıyla Cezayir’in yeni bir dış açılım içine girmesi muhtemel gözükmektedir. Fas ile ilişkilerin düzeltilmesi ülkeyi içine düştüğü yalnızlıktan kurtarabilir.  Ayrıca Cezayir’in Suudi Arabistan ile kurduğu yakın ilişkiler de ekonomisini rahatlatma fırsatı yaratabilir. Buna rağmen Cezayir’in Suudi Arabistan ile kurduğu ilişkiler içerde yönetimin imajına zarar vermektedir. Zira Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından Muhammed Bin Selman’ın Arap ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında Cezayir’e gelerek Başbakan Ahmed el-Uveyhi ile görüşmesi içerde protestolara sebep olmuştur.5 Muhammed Bin Selman’ın Cezayir ziyaretinde ortaya çıkan bir başka konu da Bouteflika’nın Bin Selman ile görüşememesidir. Bu durum Bouteflika’nın artık bulunduğu yerden dışarı çıkamayacak duruma geldiği yorumlarına sebep olmuştur.

***

Hükümetin Fas ile ilişkileri normalleştirme hamlesi kısa vadede henüz bir sonuç vermemekle birlikte yaklaşan seçimlerin ve Bouteflika’nın sağlık durumunun gündemin ilk maddesini oluşturmaya devam edeceği söylenebilir. Hükümet, belirsizliğe bir çare bulamazken son yapılan toplantıda öne sürülen “seçimlerin ertelenmesi fikri” de tepkiyle karşılanıyor. Eski Başbakanlardan Ahmed Bin Bitor, TSA haber ajansına verdiği röportajda, seçimlerin ertelenme fikrini eleştirerek Cezayir’de isim değişikliğine değil düzen değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.6 Bununla birlikte seçimlerin ertelenme fikrine karşı protestolar da düzenleniyor.7 Tepkiler sadece siyasi belirsizliğe yönelmekle kalmıyor, ekonominin kötü gitmesinden sonra getirilen ek vergiler ülkenin en büyük şirketler grubu olan Cevital ile hükümet arasında gerilimlere sebep oluyor. Cevital çalışanları, geçtiğimiz günlerde şirketin merkezinin bulunduğu Becaya kentinde kalabalık bir protesto eylemi düzenlerken, şirkette ek vergileri kabul etmediğini bildirdi.

Sonuç olarak, Cezayir’de hareketli günlerin beklendiği söylenebilir. Hükümetin Bouteflika’nın yerine geçecek yeni adayın belirlenmesi sorununu çözme girişimlerinde ihtilaflar yaşaması ekonomik sorunlarla birleşerek, halk tabanında da gerilimlere sebep oluyor. Bu gerilimlerin büyümesi muhtemel ancak Cezayir yönetiminin iç savaş korkusunu pompalayarak statükosunu yıllardır sürdürdüğü de unutulmamalıdır. Bu kapsamda, 2014 seçimleri öncesi yaşanan benzer gerginliklerin silahlı bir grubun ülkenin güneyindeki bir petrol doğalgaz rafinerisine baskın düzenlemesi ve rafineri çalışanlarını esir almasının ardından Cezayir ordusunun bölgeye sert bir operasyon düzenleyerek bazı rehinelerle birlikte bütün silahlı militanları öldürmesi ve kalan rehinleri kurtarmasıyla halk tabanındaki gerginlikleri bir bıçak gibi kesmesiyle sonuçlandığı da hatırlanmalıdır. Cezayir yönetiminin statükoyu sürdürmek için benzer girişimlerde bulunması yabana atılmayacak bir ihtimaldir. Yine de seçimler yaklaştıkça yaşanacak yeni gelişmeler durumu farklı mecralara sürüklemesi muhtemeldir.