Geçtiğimiz Şubat ayının 25’ine rastlayan Pazar günü dünyada şimdiye kadar eşine nadiren rastlanmış olan bir hadise yaşandı. Hristiyanların dünya üzerindeki en kutsal mekân olarak gördükleri Kudüs’teki Kamame Kilisesi (Kutsal Kabir Kilisesi ya da Kıyamet Kilisesi), Hristiyan cemaatlerin liderleri tarafından kapatıldı. Rum Ortodoks, Katolik ve Ermeni patriklerinin ortak kararı ile yapılan bu eylem, İsrail’in kilise mülklerini vergilendirme kararına bir tepki olarak ortaya çıktı. Dünya Hristiyanları ve Müslümanlarının tepkisini çeken bu vergi kararının İsrail tarafından şimdilik askıya alınmasıyla birlikte ise, üç gün kapalı kalan kilise tekrar ziyarete açıldı.
Kamame Kilisesi ve Statüsü
Kamame Kilisesi Doğu Roma’nın kurucusu olan I. Konstantin’in annesi Helena tarafından 327’de inşa ettirilmişti. Hz. İsa’nın mezarının olduğuna inanılan yerde inşa edilen bu kilise, Hristiyanlarca dünyanın en kutsal yeri kabul edilmekte ve inşasından itibaren günümüze kadar hac mekânı olarak ziyaret edilmektedir. Rum Ortodoks, Katolik, Ermeni, Süryani ve diğer Hristiyan cemaatleri bu kilisede farklı sorumluluklar ve görevler üstlenmiştir. Tüm Hristiyan cemaatlerinin tartışmasız en kutsal yer olarak kabul ettikleri bu kilisenin kapatılma kararı, dünyanın dikkatinin tekrar bir anda Kudüs’e yöneltmesine neden oldu.
İsrail Devleti 1948’de kurulduğundan beri kiliselerden ve onların mülklerinden vergi almıyor. Bu durum Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethi, daha sonra Selahaddin Eyyûbî ve Osmanlı yönetimlerince kiliselere verilen bir imtiyazın devamı olarak sürdürülmekteydi. Son olarak Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyılda tesis etmiş olduğu statüko, İngiliz Mandası zamanında da aynı şekilde devam etmiş ve ardından İsrail Devleti’nin de kabul etmek durumunda kaldığı bir anlayış olmuştu. Bu statüko gereği kiliseler ve kiliselerin ellerinde bulunan arazi, okul, hastane ve otel gibi mülkler vergiden muaf kabul edilmişti. Öte yandan İsrail Birleşmiş Milletlerin nezdinde burada işgalci durumunda olduğu iççin de esasında yeni bir hukuk ihdas etme hakkına sahip değildir.
Kiliselerden Vergi Alma Kararı
Fakat son zamanda binlerce yıllık bu anlayış artık değişmiş bulunmakta. Kudüs Belediyesi kilise mülklerinden vergi alabilmek için resmen girişimlerde bulundu. Kudüs Belediye Başkanı Nir Barkat’ın kiliselere gönderdiği vergi tahakkukuna göre Rum Ortodoks, Katolik ve Ermeni kiliselerine ait toplamda 887 mülkten vergi alınması kararlaştırılmıştı. Kiliselerin vermesi gereken vergi miktarının ise 188 milyon dolara ulaştığı duyuruldu. Belediye tarafından yapılan açıklamalarda alınacak olan verginin kiliselerin kendisinden değil, sahip olukları ticari kuruluşlardan alınacağı vurgulandı.
Fakat Kudüs’teki üç kilisenin patriklikleri, belediyenin bu kararına karşı birleşerek en kutsal mekânları olan Kamame Kilisesi’nin kapılarını ani bir şekilde hem ziyarete ve hem de ibadete kapattılar. Dünyanın çeşitli yerlerinden buraya gelen ziyaretçiler ise kiliseye girememenin şokunu yaşadı. Kilise yetkililerine göre sahip oldukları kuruluşlardan elde edilen gelirler kiliselerin ihtiyaçları için kullanılıyor. Bir para çarkının kurulu olduğu imajının yerleştirilmeye çalışıldığını söylüyorlar. Kiliselerin İsrail Devleti’nden hiçbir şekilde para yardımı almadığını vurgulayan yetkililer, ellerinde bulunan mülklerden gelen gelirlerin Filistin, Ürdün, Mısır, Suriye, Beyrut, Kıbrıs ve Rodos’ta kendilerine bağlı kiliselerin tüm ihtiyaçları için kullanıldığını belirtiyorlar. Kudüs Belediyesi’nin ise bu konuda kendileri ile herhangi bir müzakere yapmaksızın vergi kararının kendilerine bir anda dayatdığını söylüyorlar. Bu dayatmanın Kudüs’te var olan statükoya zarar vereceği konusunda Hristiyanlar ve Müslümanlar fikir birliğinde.
Kilise mülklerinden vergi alınmasının arkasındaki isim olan Belediye Başkanı Nir Barkat ise, “kiliselere ait olmayan bir otel vergi ödüyorken, neden kiliseye ait olan bir otelin vergiden muaf olsun?” sorusunu yöneltiyor. Bugüne kadar devletin kiliselerden vergi alınmasına müsaade etmemesini eleştiren Barkat aldığı vergi kararıyla birlikte kiliselerin banka hesaplarına el konulması talimatını da verdi. Bu kararlara tepki olarak birleşen Hristiyan cemaatlere; Hamas, Ürdün ve İİT gibi Müslüman yönetimler de destek açıklamaları yaptı. Ayrıca gelen uluslararası baskılar neticesinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, vergi kararını askıya aldığını duyurulması üzerine Kamame Kilisesi’nin kapıları 28 Şubat Çarşamba günü yeniden açıldı. Fakat vergi kararı iptal edilmiş olmamakla birlikte yalnızca askıya alınmış durumda. Netanyahu yaptığı açıklamada bu konunun araştırılması için özel bir komisyonun kurulup araştırmalar yapacağını bildirdi.
Vergi Kararının Ardında Hangi Hesaplar Var?
Konuyla yakından ilgili bazı çevreler bu vergi kararının arkasında Ortodoks Rum Kilisesi’nin yaptığı arazi satışlarının olduğunu ileri sürmektedir. İddialara göre kilise 1950’lerden beri çeşitli arazilerini özel girişimcilere satmakta veya uzun süreli kiralamalar yapmakta. Bu iddiaya göre Filistinli Müslümanların yaşadığı kilise mülkleri satıldığında İsrail bu satışlara karşı çıkmıyordu. Ancak 1948’de kilise tarafından kiralanan ve içinde Yahudi yerleşimleri ile bazı İsrail devlet dairelerinin bulunduğu büyük bir arazi birkaç yıl önce özel yatırımcılara satıldığında bu durum hoş karşılanmadı. Satılan bu mülklerden Yahudilerin tahliye edilmek istenmesi tepkiye neden oldu. Buna benzer bazı satış işlemlerinin daha yapılmasından sonra İsrail bazı yasal düzenlemeler yapma yoluna gitti. Kulanu Partisinden İsrail meclis üyesi Rachel Azaria’nın hazırladığı yasa teklifi, kilise tarafından satışı yapılan arazilerin kamulaştırılmasını öngörüyor. Henüz bu teklif yasalaşmamış olmasına rağmen kiliseler bu yasa teklifine karşı da oldukça tepkili.
İsrail Devleti kurulduğu günden beri Müslüman vakıfların mülklerini, hesap vermeksizin ele geçirme politikası yürüttü. Bu mülk ve arazilerde yerleşik bulunan Müslüman aileler ise topraklarını terk ederek göçe zorlandı. Aynı şekilde kiliseye ait yerlerde bulunan Müslümanların da mülk satışları ile birlikte yerlerinden edilmesi desteklendi. Üzerinde Yahudilerin iskân edilmiş olduğu yerlerin satışı yapılmaya teşebbüs edildiğinde ise İsrail Devleti, kiliseye karşı yasal tedbirler uygulama yoluna gitti. Son olarak hayata geçirilmeye çalışılan vergi meselesi de daha önce bazı izinlerin ve randevuların iptal edilmesi hadiseleri ile aynı doğrultuda, kiliselere karşı uygulanmak istenen yaptırımlardandır.
Daha uzun süre tartışılacağı benzeyen bu karar bir hayli ses getirecektir. Zira toplanması beklenen miktar kolay vazgeçilmeyecek kadar büyüktür. Ancak uluslararası kamuoyunun da hassasiyeti İsrail’i endişelendirmektedir. Ancak başka uygulamalarda görüldüğü gibi, şimdiye kadar yaptığı gibi başlatıp geri çekilerek hem iç ve hem de dış kamuoyunu alıştırdıktan sonra muhtemelen Kilise mallarına vergi tatbik edecektir.