Geçtiğimiz Çarşamba günü Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri’nin, “Suriye konusunda, mevcut güçlerin yerini Arap güçlerin alması bir ihtimaldir.” sözleri, Mısır- Suriye ilişkilerinde askeri dönemin yeniden başlayacağına dair yorumların ortaya çıkmasına neden oldu. Her ne kadar birkaç gün içinde Dışişleri Bakanlığından gelen yazılı açıklamada Mısır’ın kendi toprakları dışında bir askeri varlığa yer vermeyi düşünmedikleri, böyle bir ihtimalin gerçeklemesinin ise ancak anayasal mekanizmalar çerçevesinde mümkün olabileceği şeklindeki ifadeler yer alsa da Mısır’ın Arap gücü içerisindeki konumu ve Suriye politikasındaki pozisyonunun ülke gündeminde tartışılmaya başlandığının işaretleri de ortaya çıkmaya başladı. ABD başkanı Donald Trump’un Nisan ayında Arap ülkelerinden alınarak oluşturulacak bir askeri ordunun Suriye’de IŞİD’den alınan bölgelere yerleştirmek istediğine dair talebine Mısır’daki iç ve dış dinamiklerin bu projeye ne kadar izin verebileceği hassas noktalardan biri. Bu aşamada Mısır’ın Suriye’deki gelişmelere gerek tarihsel gerekse de siyasi yaklaşımının belirleyici bir rol üstlenip üstlenemeyeceği gündeme gelirken, ülkenin dış politikasında öncelik verdiği ülkeler arasında Suriye’yi hangi eksene koyduğu sorusu da ortaya çıkıyor.

Mısır Askeri Politikasında Suriye’nin Yeri

2011 mart ayında Suriye’de ayaklanmalar henüz başlamışken, Mısır 30 yıllık liderini devirmiş ve yeni bir siyasi kıskaca doğru yol almıştı. 2013’e kadar iki ülkenin ortak düşmanı olan Müslüman Kardeşler cemaatinin kısa süreli de olsa Mısır’da gösterdiği siyasi etkinlik, Suriye’deki kolun Suriye Muhalif Güçler ve Ulusal Konseyi (SMDK) ve Suriye Ulusal Konseyinde (SUK) belirleyici rollerde olmasının da önünü açtı. Ancak Müslüman Kardeşler ‘in lideri ve Mısır’ın ilk sivil cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’nin askeri darbeyle devrilerek ülkede Abdülfettah Sisi döneminin başlaması hareketin Suriye’de de yeniden kabuğuna çekilmesine sebep oldu. Sisi sonrası Mısır her ne kadar Suriye krizinde tarafsızlığını ilan etse de Suriye ile ilişkiler radikal İslamcıların yok edilmesi bağlamında ortak hedefler gözetilerek uyumlu bir çerçevede seyretti. Bununla birlikte Mısır’ın Suriye’de askeri varlığı 2016 yılına kadar gündeme gelmedi.

2016 yılına gelindiğinde Ortadoğu basınında Sisi’nin generallerinin Suriye’de Rus askeri üssünü ziyaret ederek Esad rejimine ve Rusya’ya destek verdiklerini gösterdiklerine dair haberler yer almaya başladı. Ziyaret öncesinde Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Orgeneral Ali Memlük’ün Kahire’ye gitmesi, sonrasından da Mısır’ın, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de Suriye ile ilgili kararını desteklemesi iki ülke arasındaki sıcak temasın askeri boyutunu da gözler önüne serdi. Bununla birlikte kısa bir süre önce Mısır’ın önde gelen yayın organı Ahram gazetesinde dışişleri bakanı Şükri’nin, Mısır’ın Suriye’ye asker gönderme fikrinin sadece medyada değil, devletlerin yetkilileri arasında da Suriye’de istikrarın tesisine nasıl katkı yapabileceğinin düşünülmesi için tartışıldığını belirtmesi, ülke siyasetinde küçük çaplı bir krize yol açtı.  Bu sözlerin 29. Arap birliği zirvesinde Cumhurbaşkanı Sisi’nin Mısır’ın terör örgütlerine yönelik her türlü siyasi ve askeri desteğin sağlanacağını belirtmesi üzerine söylenmesi ise Mısır askeri kuvvetlerinin Suriye’ye gönderilebileceği ihtimalinin güçlenmesine de yol açmış oldu. Ancak Şükri’nin ifadelerinin düzeltilmesi ve Mısır’ın böyle bir düşüncede olmadığına yönelik bir anlamda kendini savunur tarzdaki açıklamaları, Mısır’ın henüz böyle bir girişime hazır olmadığını göstermektedir.

Olası Askeri Desteğin Muhtemel Sebepleri

Son yapılan açıklamadan sonra Mısır’ın en azından kısa vadede Suriye’ye asker gönderme olasılığı düşük görünüyor. Bununla birlikte bölgede silah gücü ve askeri kapasite açısından en güçlü ülkelerin başında gelen Mısır’ın olası bir tehlike veya çıkar durumunda Suriye’de konuşlanması uzak bir ihtimal değil. Her ne kadar mevcut durumdaki siyasi şartlar farklı olsa da Mısır-Suriye ilişkilerinin tarihi arka planında önemli iş birliklerinin ve hatta kısa bir süreliğine iki ülke arasındaki birleşmenin (Birleşik Arap Cumhuriyeti (1958-1961)) söz konusu olmuş olduğu gerçeğini hatırlamakta fayda var. Ne var ki Mısır’ın böyle bir desteği sağlaması karşısında yalnızca Esad rejiminin geleceğini korumayı planlamadığı da ortada. Öncelikle Mısır’ın, devrimden bu yana gerek ekonomik gerekse de siyasi kırılganlığını üzerinden atamamış olması bölgesel sorunlara da eğilmesine engel teşkil ediyordu. Bununla birlikte Suriye krizinde daha fazla sessiz ve tarafsız kalması Ortadoğu’da yakın zamana kadar belirleyici bir aktör olan Mısır’ın rolünün giderek azalmasına sebep oldu. Bu noktada Mısır’ın uzun zamandır devam eden durgunluğunu atarak, bölgesel gücünü yeniden inşa etme çabası içine girdiği görülmektedir. Bu sebeple de Suriye üzerinden politik olduğu kadar askeri ve kültürel anlamda söz sahibi olma çabası içine girmek istemesi muhtemel sebepler arasında sayılabilir.

Diğer taraftan Suriye’de Mısır’ın askeri varlığının önceliklerinden birinin Türkiye’nin bölgesel rolüyle de ilgili olduğu biliniyor. Mısır’ın içinde bulunduğu ekonomik buhrandan çıkmak için Akdeniz’de gaz arama yarışına katılması ve 2013 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile imzaladığı deniz sınırını belirleme anlaşmasına karşılık Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Türkiye’nin yakında Akdeniz’in doğusunda hidrokarbon arama çalışmalarına başlayacağını açıklaması, Mısır’ın tepkisini çekmiş ve Türkiye’nin Mısır’ın Güney Kıbrıs ile arasındaki 2013 anlaşmasına itirazı olarak görülmüştü. Daha sonra Sisi’nin deyimiyle Mısır’ın enerji için bölgesel bir merkez olmak için adım atması olarak görülen Kıbrıs’ın Afrodit gaz yatağını, Mısır’daki terminale bağlayacak olan doğal gaz boru hattına ilişkin son zamanlarda Kahire ve Lefkoşa arasında ön anlaşmanın yapılmasıyla eş zamanlı olarak başlayan Türkiye’nin zeytin dalı harekatıyla Suriye topraklarındaki operasyonu Mısır açısından doğalgaz hedeflerine Türkiye’nin engel olacağına yönelik bir adım olarak görüldü. Bu nedenle de Mısır Türkiye’yle direk karşı karşıya geleceğini düşünmese de olası bir Türkiye çemberine karşı Suriye’yi askeri olarak destekleyeceği ihtimali üzerinde duruyor.

Ancak bu ihtimallere karşın Mısır’ın Suriye’ye askeri desteğinde çekimser davranmasına iten önemli nedenler var. Bunlardan ilkini ise Sisi’nin ülkedeki politik varlığının baş kahramanı olan Suudi Arabistan. Mısır yönetiminin Ortadoğu’da Suudi Arabistan’la farklı düşmanlara sahip olmaları Esad rejimine karşı alınacak tavrın da dengesizleşmesine yol açıyor. Çünkü Suudi Arabistan için Esad asli düşman olarak görülen İran’ın destekçisi. Mısır ise kendi topraklarında terör örgütü olarak varlık gösteren Müslüman Kardeşler’in yok edilmesi için çabalıyor. Yani Esadı’n varlığı Mısır için Müslüman kardeşlerin başını çektiği bir iktidarın gelmemesi için bir anlamda gerekli. Suudi Arabistan ise Esad’a karşı muhalifleri destekliyor. Bu nedenle de Mısır’ın Suudi Arabistan’a olan ihtiyacı Suriye konusunda askeri çözüm yerine siyasi çözümü destekler açıklamalar yapmalarına sebep oluyor. Dolayısıyla da Mısır’ın Suriye’de askeri olarak konuşlanması durumu Suudi Arabistan’la ciddi gerilime yol açacağından somut adımlar atmasının önünde duruyor.

Mısır’ın Suriye sahasına girip giremeyeceğine dair etkili olacak olan bir diğer ülke ise şüphesiz İsrail. Mısır’ın İsrail’le Sina’daki radikal gruplara karşı kurduğu koordineli ilişkinin yanı sıra İsrail’deki doğalgaz sahalarında faaliyet yürüten Delek Drilling ve Noble Energy şirketlerinin, Mısır şirketi Dolphin Energy ile imzaladığı 15 milyar dolarlık gaz anlaşması iki ülke arasında uyumlu bir ilişki olduğunun göstergesi. Bu ilişkilerin bir uzantısı olarak Mısır’ın Suriye’deki varlığı da İsrail için önemli görünüyor.  Çünkü Suriye’de yeni açılan İsrail- İran cephesinde Mısır’ın İran tehdidine karşı İsrail’le birlik içinde olacağı tahmin ediliyor. Mısır’ın ise yukarıda anlatılan sebepler bağlamında İran’la karşı karşıya gelmek istemediği ortada. Bu durum Mısır’ın askeri girişiminin önünü kapatan diğer sebeplerden.

Mısır için Suriye’nin, gerek kendi ulusal güvenliği açısından gerekse de bölgesel aktör olarak her dönem önemini koruduğu açıktır. Bu bağlamda Suriye’deki iç savaşın devamı ve bölgesel kaosu derinleştirmesi Mısır’ın da çekincelerini artırmaktadır. Suriye krizinin çözümü için oluşturulması planlanan bir Arap gücünde Mısır’ın etkinliğinin ne olacağı ise şimdilik belirsizliğini korumaktadır.  Ancak konu önemli ve takip edilmelidir.