Amerika desteğindeki Irak güçleri ve Haşdi Şabi milislerinin IŞİD’e karşı yürüttüğü Musul operasyonunda artık sona yaklaşıldığına dair işaretler gelse de, halen Ninova eyaletinin %13’ünün IŞİD’in elinde olduğu belirtiliyor.
Çatışmaların seyrini değiştiren şehir savaşı ve sert karşılaşma, ilerlemenin hızını yavaşlatmakla birlikte çatışmaların şiddetini ve vahşiliğini de arttırmıştı. Şiddetlenen çatışmalar sebebiyle her iki taraf da ağır kayıplar verirken çatışmalardan bölgede yaşayan siviller de büyük zarar görmüş ve ciddi kayıplar vermiştir. Siviller arasında yaşanan bu yüksek kayıpların nedeni olarak hükümete bağlı güçlerin güçlü imha silahları kullanması, nokta atışı yapmaya özen göstermemesi ve uluslararası koalisyon güçleri ile hükümet güçleri arasındaki koordinasyonda yaşanan istihbarat hataları ve kopukluklar gösterilmektedir.
Tam kuşatma altında olan Musul’da kalan IŞİD militanlarının dar bir alana sıkışması ve geri çekilecek çıkış noktalarının bulunmaması, önceden hesaplanamayan bazı sonuçlar doğurmuştur. Bunlar, savaşın süresinin uzaması, intihar saldırılarının artması, kontrolsüz saldırıların yaygınlaşması ve örgüt mensuplarının yakalanmak yerine ölümü tercih etmeleri ile kendini gösteriyor. Çatışmalarda, şehrin alt ve üst yapılarının geniş oranda imha olması, savaşın şiddeti ve teknik yapısı sonucu her iki taraftan ve silahsız siviller arasından çok sayıda insanın ölmesi, örgütün kontrolünde bulunan bölgelerde yaşayan sivillerin şiddetli kıtlık ve ciddi sağlık sorunları sebebiyle günden güne tükenmeleri, Batılı medyaya çok da yansımayan insani trajedinin boyutlarını gösteriyor. Sivillerin yoğunluğu, çatışma cephelerinin daralması, sokakların ve ilerleme yollarının daralması, hükümet güçlerine bağlı zırhlı ve ağır teçhizatlı araçların ilerleyememesi sonucu çatışmaların daha karmaşık bir hal almasını getirmiştir.
Örgütün Ninova eyaleti ve diğer şehirlerden gerilemesi, kayıplarının artması, kontrolünü sağladığı toprakların %70’ine yakınını kaybetmesi ve hükümet güçlerinin birçok nokta ve askerî kamptaki yumuşak ve kırılgan varlığı, bir yanda Irak dışında saldırıların artmasını tetiklerken, öbür yanda Amerika’nın oynayacağı rolü daha da hayati hale getirmiş durumda.
Yerel, bölgesel ve uluslararası düzeylerde çete savaşını benimsemeye başlayan örgütün amacı; savaşı sürdürmek, çatışma alanlarını genişletmek ve örgüt mensupları ve sempatizanlarının moralini yüksek tutmaktır. Farklı bölgelerde uyuyan hücrelerini aktifleştirmesi, örgütün çözülme ve zayıflama sürecine girdiğinin ve militanlarının kontrolünü eskisi kadar sağlayamadığının göstergesidir. Çok sayıda sivilin, hükümete bağlı askerlerin ve aşiret birliklerine bağlı militanların ölümüne neden olan intihar saldırıları, bombalı araç ve vur-kaç taktiğiyle yapılan saldırıların en sık yaşandığı yerler ise; Al-Ratba kazası yakınındaki uluslararası kara yolu ve Selahaddin eyaletidir.
Uluslararası koalisyonun ve hükümet güçlerinin IŞİD’e karşı uyguladığı taktikler ve örgütün sivilleri canlı kalkan olarak kullanması, silahsız siviller arasındaki ölüm oranlarının artmasına neden olmuştur. Amerikan bombardımanlarının da kasten yada hatayla çok sayıda sivil ölümüne neden olduğu gözlenmektedir.
Bölgeden gelen bilgilere göre, Musul kentinin neredeyse yarıya yakını yerle bir olmuştur. Ayrıca Musul genelinde bulunan resmî daire ve binaların yıkıldığı ve kullanılamaz halde oldukları da belirtilmektedir. Sivillerin bölgeye dönmesi durumunda hizmet veremeyecek halde olan bu binalar hâlihazırda başka bir sorun teşkil etmektedir. Savaşa katılan hükümet güçleri ve diğer milislerin (Peşmerge, Haşdi Şabi vb.) verdikleri can kaybı da küçümsenemeyecek boyuttadır. Şu ana kadar toplam 4 bini aşkın hükümet yanlısı militanın öldüğü kaydedilmektedir.
Kerkük’e yakın bir yerde hükümet güçlerinin hazırlıkları ve yeni birlikleri bölgeye sevketme çalışmaları devam etmektedir. Büyük ölçüde can ve güç kaybına uğrayan Haşdi Şabi, yaklaşık 1,5 yıldır kayda değer hiçbir askerî veya stratejik başarı elde edememiştir. Haşdi Şabi’nin Anbar eyaleti hizasından geçen otobana yakın bölgelerden çekilmesi, bu bölgeleri orduya teslim etmesi ve ABD güçlerinin hareket alanlarından uzak durması, bu aşamada bu güçleri kışkırtmamak ve onlarla karşı karşıya gelmemek içindir. Haşdi Şabi ve hükümet güçlerinin olumsuz uygulamaları, Şii silahlı örgütlerin ve Şii siyasi oluşumların kurtarılan Sünni bölgelere sızmayı çalışmaları, bölgede yeni Sünni silahlı örgütlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Haşdi Şabi’nin hâlihazırdaki görev ve misyonunu Haydar el-Abadi hükümetinin emir ve yönlendirmelerinden bağımsız olarak bölgedeki demografik değişiklikleri takip etmek ve düzenlemek olarak öne çıkmaktadır. Bunu yaparken, Sünni eyaletler içerisindeki siyasi karar mekanizmasını etkilemeye çalışırken, Sünni eyaletler başta olmak üzere tüm eyaletlerde yapılması planlanan seçimlerin sonuçlarına etki etmenin yollarını aramaktadırlar.
Mezhebi güdülerle hareket ettiklerine kuşku olmayan Haşdi Şabi’nin, Sünni bölgelerde Şiiliği yaymak veya en azından siyasi hakimiyetini pekiştirmek olduğu da su götürmek bir gerçektir. Felluce, Ramadi ve diğer şehirlerde Şii siyasi partilerin ofis açmaları için gerekli kolaylıkları sağlayan Haşdi Şabi, bunu yaparken Sünni bölgelerin altyapısını çökertmekten de çekinmemektedir. Bunlar içinde geniş çaplı hırsızlıklar, yağma, adam kaçırma, keyfî tutuklama, fiili ve keyfi yıkımlar yaygın olarak uygulanıyor. Ancak bu uygulamalar sebebiyle Haşdi Şabi ve Şiilere karşı artan kızgınlık ve hoşnutsuzluk, kendini savunmak isteyen Sünnileri yeni silahlı oluşumlara başvurmaya itecektir.