I. Hafta – 4 Kasım 2017

“Ortadoğu ve Afrika’yı Anlamak” – Prof. Dr. Zekeriya Kurşun

“Modern Ortadoğu’nun Oluşumu” – Prof. Dr. Azmi Özcan

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF), İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İşbirliği ile düzenlenen Ortadoğu ve Afrika Okulu 3, ilk programıyla geçtiğimiz hafta başladı. Yoğun bir başvuru süreci sonucunda programa kabul edilen seçkin katılımcılar ilk olarak ORDAF başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’un “Ortadoğu ve Afrika’yı Anlamak” başlıklı sunumunu dinlediler.

“Bilgi mutluluktur”, diyerek söze başlayan Kurşun, katılımcılara Ortadoğu ve Afrika sahası için konuşulması gereken belli başlı maddelere değindi. Kurşun, Coğrafya, jeopolitik, etnisite, dini yapılar, sınırlarla birlikte bölgedeki önemli hanedanların siyasi aktörler olarak etkilerinin önemsenmesi gerektiği gibi konulara vurgu yaptı. Bunun yanı sıra enerji politiğinin, dönüşen dünyada ortaya çıkan yeni sorunların ve coğrafyanın son yüzyıldır başına gelen tüm problemlerin kavranmadan bilgi üretilemeyeceğinin altını çizdi.

Afrika kıtası ile ilgili olarak da gerek bölgesel gerekse küresel düzlemde hâkim olan bir takım zihinsel algılara değinen Zekeriya Kurşun, kara kıtadaki açlık, hastalık, siyahilik ile çöl ve yapay sınırlar gibi sahaya dair oluşturulan basma kalıp yargı ve ifadelerden kurtulmamız gerektiğini vurguladı. Katılımcılara sorduğu sorularla interaktif katılımı da sağlayan Kurşun, ne yazık ki son bir asırdır Ortadoğu ve Afrika’daki gelişmeleri takip edemediğimizi ifade ederken yaptığı değerlendirme ve eleştirilerle oldukça önemli meselelere dikkat çekti.

İkinci oturumda “Modern Ortadoğu’nun Oluşumu” başlığıyla konuşma yapan ORDAF üyesi Prof. Dr. Azmi Özcan, Ortadoğu’nun başkasının ağzıyla öğrenildiğini ifade ederek sözlerine başladı. Bölgeye bir bütün olarak yaklaşılması gerektiğini belirten Özcan, herhangi bir alanda uzmanlaşmanın tüm Ortadoğu ülkelerinin birbirleriyle bağımlı şeklide görülmesiyle sağlanabileceğini ve ancak bu şekilde anlamlı bir bilgi elde edilebileceğini ekledi. “Ortadoğu neden önemlidir?” sorusunu da soran Özcan, öncelikle kimliğin kutsallığını vurgulayarak yeryüzündeki insanların üçte ikisinin kimliklerinin bu topraklarda oluştuğunu belirtti. Diğer taraftan Ortadoğu’nun gelecek açısından da önemine değinerek, coğrafyanın kaderi eğer sık sık ihtilallere maruz kalmaksa, bu duruma karşı bağışıklık kazandıracak bir kültürün elde edilmesi gerekliliğini savundu. Buradan yola çıkarak Türklüğün tüm kadim medeniyetleri içselleştirmiş bir karma kültür olduğunu ifade ederken, Türklüğün bu anlamda biyolojik bir kavramdan öte antropolojik, sosyolojik ve kültürel olarak irdelenmesini ve Ortadoğu topraklarına hâkim olmalarıyla bu kültürün nasıl işlediğinin iyi bilinmesi gerekliliğinin de üzerinde durdu.

II. Hafta – 11 Kasım 2017

“Bölgenin Düşünsel Krizi ve Tekfirci Hareketler” – Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara

“Suriye’yi Yeniden Kurmak” – Dr. Ahmet Emin Dağ

Ortadoğu ve Afrika- III okulunun 11 Kasım tarihinde gerçekleşen 2. Hafta oturumlarında alanında uzman iki önemli isim bölgedeki gelişmeleri geçmişten günümüze ayna tutarak değerlendirdi.

İlk oturumda Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara, “Bölgenin Düşünsel Krizi ve Tekfirci Hareketler” başlığıyla sunduğu konuşmasında tekfirciliğin tarihi ve ideolojik kökenlerini irdeleyerek Ortadoğu ve Afrika’daki tekfirci grupların dayandıkları temelleri ele aldı. Tekfirciliğin düşünsel krizin en önemli semptomlarından biri olduğunu vurgulayan Büyükkara, öncelikle amel- iman münasebetinin kelami boyutuna değinerek meselenin teolojik alt yapısını anlattı. Bununla birlikte tekfirciliğin kriz dönemlerinde sosyolojik travmaların etkisiyle ortaya çıktığını ifade eden Mehmet Ali Büyükkara, teolojiyi tek başına suçlu çıkarmakla meselenin anlaşılmasının mümkün olmadığının altını çizdi. Ortadoğu’da ve Afrika’daki tekfirci grupların sünniliğe yaklaşımlarının siyasi pozisyonları üzerindeki etkisinin de anlatıldığı oturumda, El Kaide, IŞİD, Boko Haram, Eş- Şebap ve Ebu Sayyaf gibi çok sayıda cihatçı örgütün birbirinden farklı tekfircilik anlayışları olduğu, bu farklılığın zamanla grupların kendi içerisinde de bölünmelere yol açtığı üzerinde duruldu. Son olarak “İslam’ın doğru sunumu nasıl yapılır?” sorusuna cevap arayan Büyükkara, İslam dünyasında var olan cehalet ve bilgisizliğin aşılarak, doğru bilginin doğru kurumlar aracılığıyla sunulması gerekliliğini vurguladı.

İkinci oturumun konuşmacısı olan ORDAF ve İNSAMER üyesi Dr. Ahmet Emin Dağ, “Suriye’yi Yeniden Kurmak” başlığıyla Suriye’deki iç savaşın seyrini detaylarıyla analiz etti. İlk olarak ülkenin yakın geçmişine ayna tutan Dağ, Birinci Dünya Savaşından sonra ordu, mezhep ve dış güçler bağlamından yola çıkarak modern dönem Suriye’nin kuruluşunu ele aldı. Ardından Arap baharıyla başlayan iç savaşın başlangıcından bugüne geçirdiği merhaleleri çatışmanın katmanları ve aktörleri ekseninde anlatan Dağ, 2011 de merkez aktörler olan rejim ve milisler arasında başlayan savaşın zaman içerisinde bölgesel ve küresel aktörler eliyle evrildiğini bu yüzden de çözümün küresel aktörlerin inisiyatifinde olduğunu ifade etti. Bu noktada Türkiye’nin Suriye politikasının da savaşın güçler arasındaki değişimine bağlı olarak geliştiğini vurgulayan Ahmet Emin Dağ, İdlib meselesine değinerek, Türkiye’nin İdlib’deki varlığına ve muhtemel sonuçlarına dikkat çekti. Bölgenin geleceği için farklı senaryoların anlatıldığı son bölümde Suriye’nin ve Suriyelilerin imarı ele alınarak bugün savaş bitse dahi Suriye’nin en az on yıla ihtiyacı olduğu vurgulandı. Suriye halkının geleceği için ise, ne sosyal ve siyasal uzlaşmanın ne de zihin ve gönül tamirinin bu nesil için mümkün olmadığını belirten Ahmet Emin Dağ, Suriyelilerin yeniden inşası için çok da uzun bir zamana ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.