İçinde gizlenmiş yeni bir harp vesilesi bulunan hiçbir antlaşma bir barış antlaşması sayılamaz.
İmmanuel Kant, Ebedî Barış Üzerine Felsefî Bir Deneme
2 Kasım 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un Siyonist Federasyonu başkanı Lord Rothschild’a gönderdiği bir mektupla başlayan ve etkileri günümüzde de devam eden bir dizi çatışmaya sebep olan bu metin, onu oluşturanların bile kurgulamadığı bir yeni dünyanın kurulmasında ön ayak olmuştur. Balfour Deklarasyonu olarak da isimlendirilen bu belge ile İngiltere, Filistin’de bir Yahudi anavatanının kurulmasını kabul ediyordu. Jonathan Schneer, Balfour Deklarasyonu ismiyle hazırladığı eserinde Arap-İsrail çatışmasının kökenlerini tarihsel süreç içerisinde irdeleyerek çok yönlü bir bakış açısıyla I. Dünya Savaşı sırasında ve henüz savaş başlamadan önce Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendiriyor.
5 bölüm ve sonuç kısmından oluşan eserin her bir kısmı kendi içinde ortalama olarak dört bölüme ayrılmış. Filistin’de bir Yahudi vatanının kurulmasına giden süreci tarihi bir satranç tahtası olarak yorumlayan yazar bu bağlamda oyuna girmiş olan tüm kişi ve fiilleri de satranç ile ilişkilendirir. Yazarın anlatısını bu tür bir zeka ve strateji oyunuyla yoğurması elbette boşuna değildir. Zira bu tarihi satranç tahtasında herkes kendi rakip veya rakiplerini alt etmek için çılgınca bir hırsla hareket etmiştir. Bu oyuna kimler dahil olmamıştır ki? Yönetici ve diplomatlar, silah tüccarları, askerler… Scheneer, neredeyse bir tarihsel roman kurgular gibi karakterlerini oluşturmuş, karakterlerin şemailini ve iç dünyalarını çözümlemeye gayret etmiştir. II. Abdülhamid, Enver Paşa, Şerif Hüseyin, Sir Mark Sykes, François Picot, Sir Henry Mcmahon. Tüm bu isimler tarihi birer aktör olmalarının yanında aynı zamanda Scheneer’in roman karakterleridir. Yalnızca karakterlere değil mekanlara ve mekanların özelliklerine de eğilir yazar. Mesela Kızıldeniz’in ılık ve ışıltılı suyunun ayrıntılı tasvirini ya da rüzgarlı ve yağmurlu bir Londra gününde neler olup bittiğini bulabilirsiniz eserde.
İlk bölümde I. Dünya Savaşı öncesinde Filistin’in durumunu anlatarak başlıyor yazar. Sınırlarını kabaca çizdiği Filistin’in yerlilerinden, Osmanlı Devleti’nin bölgeyi fethinden, buraya göçen ilk Yahudi gruplardan, Osmanlıcılık ve Arapçılığın doğuşundan, Şerif Hüseyin’in Arap ulusalcılığının oluşumundaki rolünden, Arap ayaklanmasına doğru uzanan süreçten bahseder. Elbette hiçbir ayaklanma/isyan âniden ve beklenmedik şekilde gelişmez. Tüm vakaları doğuran ve onlara yön veren bazı sebep ve gelişmeler olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Arap ayaklanmasını doğuran ve bu ayaklanmayı teşvik eden bir siyaset olduğunu kabul eden Schneer, Britanya hükümetinin diplomatları vasıtasıyla Arap ayaklanmasını gerçekleştirmeye yönelik hamlelerini uzun uzun anlatır. Bir yanda Osmanlı’nın Hicaz bölgesindeki hakimiyetini sonlandırarak Büyük Arap Krallığını kurmak hayalinde olan Şerif Hüseyin diğer tarafta gizli anlaşmalarla Filistin’de bir Yahudi kolonizasyon programı uygulamayı planlayan Britanya hükümeti. Yazar, I. Dünya Savaşı öncesinde Britanya’daki Yahudilerin durumu ve onların Filistin’e yerleşmeye olan bakış açısı, İngiliz Siyonist hareketinin gelişimi gibi konular üzerinde resmî bilgi ve belgeler ışığında değerlendirmeler yapar. Deklarasyonun ilanından önce Arap hareketi ve Siyonist hareket birbirlerine hızla yaklaşan iki meteordan farksız olarak çarpışma noktalarına doğru hareket ediyorlardı. Mekke’de Arap ayaklanmasını başlatan Şerif Hüseyin ve oğulları İngiltere’nin kendisine verdiği vaatlerin tam zıddı olarak yaptığı anlaşmalardan da habersizdi. Ancak I. Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşılırken Rusya’da çarlık rejiminin yıkılmasıyla gizli anlaşmalar da gün yüzüne çıkmış, savaş sona erdiğinde ise Şerif Hüseyin’in krallık ve halifelik hayalleri suya düşmüştü. Filistin’in yeni hakimi olan İngiltere ise silahlanan Arap ve Yahudi gruplar arasında barışı sağlayacak potansiyele sahip değildi. Sonuçta ikinci bir dünya savaşı da yaşanacak ve 1948’de İsrail Devleti kurulacaktır.
Tohumları yıllar önce ekilen çatışmaların arka planında yapılan pazarlıkları İngiliz dışişleri arşivlerini kullanarak yazan Profesör Scheneer yer yer nesnellikten uzak bir imaj çizse de Balfour Deklarasyonu’nun yüzüncü yılında, Filistin’de mutlak barışın tesis edilemeyişinin ardındaki sebepleri anlamak için bu eseri okuyabilirsiniz.