Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması kararının, bütün dünyayı kaosa sürükleyeceğini belirterek, ”Batı’da şu ana kadar saklanmış olan antisemitizmi yeniden ortaya çıkartacaktır ki bu ateş, sadece Orta Doğu’yu değil, Batı’yı Avrupa’yı, Amerika’yı ve diğer Hristiyan ülkelerini yakacak büyüklükte bir ateştir.” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın kararını AA muhabirine değerlendiren Kurşun, bunun bölge barışına indirilmiş bir darbe olduğunu söyledi.

Trump’ın senato ve kongrede de ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu, bu kararı da ülkesindeki muhalefetten ve köşeye sıkıştırılmaktan kurtulmak için almış olabileceğini belirten Kurşun, şunları kaydetti:

“1995’ten beri Amerika’nın bu konuda kongreden geçmiş bir kanunu vardı. Trump’ın ‘Ben bunu hayata geçiriyorum’ demek suretiyle ”En kahraman devlet başkanı benim” diyerek diğer meselelerde de bunu kullanmak istediği açıkça ortadadır. Bu açıdan baktığımızda Orta Doğu’dan ziyade kendi iç kamuoyuna hitap ettiğini gösteriyor. Seçim sırasında kendisini desteklemiş olan Yahudi lobilerinin tatmin edilmesi de gerekmekteydi. Hatta yalnızca Yahudi lobilerini değil silah tüccarlarını da tatmin etmesi gerekiyordu. Yani seçim sırasında kendilerinin verdiği desteğin bedelini istiyorlardı. Büyük ölçüde onları tatmin etmek için bu açıklamayı yapmıştır. Bu açıklamayı bu meseleler üzerinden okumak daha önemli olabilir.”

“Evangelist ve Siyonist düşüncenin ürünü”

Prof. Dr. Kurşun, Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesinin çok ciddi problemlere yol açacağına, İsrail’i Trump’ın iddia ettiği gibi demokratik devlet değil doğrudan doğruya bir din devleti haline dönüştüreceğine dikkati çekti.

İsrail’i böyle bir duruma dönüştürmenin, evangelist ve siyonist düşüncelerin hayata geçirilmesi beklentisiyle izah edilebileceğini dile getiren Kurşun, ”İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki bütün ABD başkanlarıyla anılan bir Orta Doğu projesi bulunmaktadır. Dwight D. Eisenhower, Harry S. Truman (Truman Doktrini), Jimmy Carter’ın Camp David anlaşması yaptırması, Bill Clinton (Büyük Ortadoğu Projesi-BOP) ve diğerleri. Trump, kendisini bu ABD başkanlarının devamı gibi görüyor ve onlar gibi bir iz bırakmak niyet ve arzusundadır. Tabii bunu yaparken biraz tüccar zihniyeti ile yapmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Kurşun, Trump’ın açıklamasının, hem BM’nin almış olduğu kararlara hem de uluslararası hukuka, insan haklarına ve aynı zamanda bölgedeki barış beklentilerine tamamen aykırı bir durum olduğunu belirtti.

Büyük ve egemen devletlerin uluslararası hukuk kurallarını ayaklar altına aldığını vurgulayan Kurşun, ”Orta Doğu’da barışın bozulması uzun zamandan beri yine Amerika eliyle olmuştur. Ve Orta Doğu Amerika eliyle bugünkü parçalanmışlık haline gelmiştir. 2003’te hangi hukuk üzerine Irak işgal edildi? Yine bunların teşvikiyle Yemen’de yaşanan dram da hukuksuz. Diğer taraftan Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi çok farklı bir şey değil. Şu ana kadar ortada pek çok devlet maalesef bu yanlış uygulamalardan dolayı yok olmuş, yıkılmış ya da parçalanmış durumda.” dedi.

“Filistinliler köşeye sıkıştırılmak isteniyor”

Prof. Dr. Kurşun, bugünkü durumu uluslararası hukuk açısından 1948 yıllarına döndürülmüş gerici bir hareket olarak tanımlayarak, iki devletli bir çözüm isteyen ABD’nin Filistinlilere, “Masaya oturturken siz Kudüs’ü unutun” dayatmasında bulunduğunu söyledi.

Filistinlilerin ellerinde Doğu Kudüs’ün başkent olduğu bir devlet için hiçbir şey kalmadığına vurgu yapan Kurşun, şu değerlendirmelerde bulundu:

”Ellerinde sadece Batı Şeria’da çok küçük bir toprak parçası ve Gazze bölgesi kalan Filistinliler köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Bu durumda Filistinliler masaya oturmayacaklardır ve doğal olarak kendi mücadelelerini yeniden vermek üzere adeta 1967 hatta 1948 öncesi sürece geri dönülmüş olacaktır. 1948’de İsrail kurulduktan sonra Araplar net bir tavır sergileyerek yeni kurulan devlete karşı tavır almışlardır ve ondan sonra zaten bir dönem Arap-İsrail savaşları başlamıştır. Unutulmamalıdır ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın acil toplanmak üzere davet ettiği İslam İşbirliği Teşkilatı’nın kuruluşunun ana gerekçesi de Kudüs ile ilgilidir.”

“İslam ülkeleri ABD’deki büyükelçileri çağırmalı”

Kurşun, Kudüs sorununun adil bir şekilde çözümü için İslam ülkelerinin meseleyi sürekli takip etmesinin önemli olduğuna vurgu yaparak, bu mücadelenin de barışçıl ve diplomatik yollarla yürütülmesi gerektiğini kaydetti.

İslam ülkelerinin Trump ve onu destekleyen Yahudi lobilerine karşı pek çok yaptırım seçeneği olduğunu ifade eden Kurşun, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Mesela İslam ülkelerinin ABD nezdindeki büyükelçilerini istişare için geri çağırmalarını bekliyordum. Belki bu konuda bir adım atılmalı. Ve bu istişarenin mutlaka başlatılması gerekiyor. ABD’nin bölgedeki menfaatlerinin önüne geçilecek tedbirler alınması gerekiyor ki Arap-İsrail savaşı yıllarında benzer uygulamalar yapılmıştı. Sanıyorum bunlar İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde ele alınacak ve konuşulacaktır.”

“Kudüs’ü ancak Müslümanlar yönetir”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Kudüs’ün Yahudilerin elinde kalması durumunda barışın mümkün olmayacağının altını çizdi.

Kudüs’ün Müslümanların elinde kalmasının hem Yahudilerin hem de Hristiyanların işine geldiğini dile getiren Kurşun, şunları kaydetti:

”Çünkü Yahudiler Hristiyanları, Hristiyanlar da Yahudileri reddetmektedir. Oysa gerçek Yahudiliği ve Hristiyanlığı reddetmeyen tek din İslamiyet’tir. Yahudiler için bölgede kutsal olan her şey, Hristiyanlar için kutsal olan her şey Müslümanlar için de kutsaldır. Bu yüzden idarenin Müslümanlar dışındaki herhangi bir inanç grubu tarafından sürdürülmesi mümkün değildir. Eğer barış isteniyorsa bu Osmanlı asırlarında olduğu gibi yeniden Müslümanların yaptığı bir düzenlemeyle mümkün olacaktır.”

Prof. Dr. Kurşun, ABD’nin kararının, “samimi Hristiyanlar” üzerinde de olumsuz etki bırakacağı, hatta bütün dünyayı kaosa sürükleyeceği uyarısında bulunarak, “Batı’da şu ana kadar saklanmış olan antisemitizmi yeniden ortaya çıkartacaktır ki bu ateş, sadece Orta Doğu’yu değil, Batı’yı Avrupa’yı, Amerika’yı ve diğer Hristiyan ülkeleri yakacak büyüklükte bir ateştir. Samimi Hristiyanlar üzerinde çok olumsuz tesirler icra edecektir.” dedi.

Bu röportaj ilk olarak Anadolu Ajansı’nda yayınlanmıştır. Ulaşmak için tıklayınız.